Türk Dili Tarihi

Kısaca: Türk dili tarihi, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerOsman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 49. ISBN 975-16-0249-1 şeklinde bilinen ilk örneklerine rastlanan, coğrafya olarak Moğolistan ve Çin içlerinden Avrupa’nın ortalarına, Sibirya’dan Hindistan ve Kuzey Afrika sahasına kadar yayılmış olan Türk dilinin tarihidir. Günümüzde Asya ve Avrupa kıtalarında konuşulan ve yazılan Türk yazı d ...devamı ☟

Türk dili tarihi, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimeler şeklinde bilinen ilk örneklerine rastlanan, coğrafya olarak Moğolistan ve Çin içlerinden Avrupa’nın ortalarına, Sibirya’dan Hindistan ve Kuzey Afrika sahasına kadar yayılmış olan Türk dilinin tarihidir. Günümüzde Asya ve Avrupa kıtalarında konuşulan ve yazılan Türk yazı dilleri ve bunların ağızlarının tarihi süreçlerini kapsar. Türk dilinin tarihi dönemleri, alt dönemleri dünya çapında çeşitli çalışmalarda anlatılmıştır. Altay dönemi, Türk dilinin kaynağı olarak belirtilir. Dilin ailesi de zaten bu sebeple aynı adla (Altay) anılır. Günümüz yazı dilleri ve onların ağızlarına gelinceye kadar birçok dönem yaşanmıştır. Bu dönemleri belirtmek üzere yapılan nitelikli çalışmaların toplamını da veren Ahmet Bican Ercilasun’un eserinde, Türk dilinin tarihten günümüze dönemleri tabloyla gösterilmiştir. Altay dil birliği Dilbilgisi edebiyatında bir ‘dil ailesi’ veya ‘topluluğu’ için kullanılan Altay dilleri adıyla, dar olarak üç (Türk, Moğol, Mançu dahil Tunguz), geniş olarak bunlarla birlikte Kore ve kısa bir süreden beri Japon dilinin de yeniden katılması ile, beş dil kastedilir. Bu teori; Türk, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir kökten çıktığını ve bunların akraba olduğunu kabul eden teorinin adıdır. Teoriye göre bu diller ortak bir ata dilden iniyordu. Ortak ata dil, farazi bir dildi ve tabiatıyla bir adı yoktu. Akrabalık teorisine inananlar bu farazi dile Altay dili (Altayca) adını verdiler. Teorik olarak kurgulanan bu Altay dilinden ayrılmalar sonucunda ortaya çıkan Türk dili ile
Türkiye Türkçesi
nin tarihi başlar. Sümerce-Türkçe ilişkisi Aşağı yukarı MÖ 3500-MÖ 1700 yılları döneminde bugünkü Mezopotamya bölgesinde konuşulmuş olan Sümerce, döneminde büyük bir medeniyetin temsilcisi, yazının kullanıldığı dil olmuştur. 1947-1948 akademik yılı sırasında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümünde öğrenci iken, eline geçen tercüme Eti Dili Sözlüğü’nde rastladığı gud “sığır, öküz” kelimesi Türkolog Osman Nedim Tuna’nın Sümerce ile derin ilgisini başlatmıştır. Bu kelime ile Eski Türkçe ud “öküz” kelimesi arasındaki benzerlik dikkatini çekmiştir. Bunun üzerine, Sümerce hakkında çok çeşitli okumalar yapan Tuna, “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi” adlı eserinde, yaklaşık olarak son kırk yılda tespit ettiği 32 ses denkliğinin, karakteristik olan ve maksada yeter 16’sını sunmuştur. Türkoloji, Sümeroloji ve daha birçok bilim dalında büyük çığır açan bu çalışmadan çıkarılan sonuçlar şu şekilde verilmiştir: :“Sonuç # Sümerce ve Türkçe çok daha eski bir devirde birbiri ile akraba olmuş olabilir veya olmayabilir. Bu konu bizi burada ilgilendirmiyor. Fakat, Sümerlerle Türkler arasında dil bakımından tarihi bir ilgi bulunduğu hususu bu 168 kelime ve gerekli açıklamalarla ispatlanmıştır. # Türklerin en az MÖ 3500’lerde Türkiye’nin Doğu bölgesinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun Kuzey, Doğu ve Batı sınırlarının ne olduğunu başka bir çalışmamda açıklayacağım. # Türk dilinin zamanımızdan 5500 yıl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eğer doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim 1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk dilinin, archeology ve glottochronology araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm ‘yaşı, en pinti hesaplara göre 8500’dür’ (s. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçeden Ana Doğu ve Batı Türkçesine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür. # Bugün, yaşayan Dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil, Türk dilidir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir. # Altay dili teorisindeki en önemli meselelerden biri olan l2, r2/z’ye ait misallerdeki anachronism, bu konuda aksi istikamette bir düzeltme yapılmasını gerektirir.” Yukarıdaki sözlerden son dokuzu Tabgaç dönemine (MS 338-557) aittir. Çincede /r/ sesi bulunmadığı için Türkçe sözlerdeki /r/, ya /l/ ile gösterilir veya hiç gösterilmez: çeng-li / tengri, king-lu / kıngrak, wo-lu-to / ordu vb. Çin sülalesi tarihinde, MS 329’da geçen bir olay vesilesiyle, Çin karakterleriyle tespit edilmiş iki cümle vardır. Çin sülalesi tarihi- Çin-şu, 10 karakterden oluşan bu cümlelerin (beytin) Hunca olduğunu belirttiği gibi her karakterin Çince anlamını da vermiştir. Olay Çin-şu’da şöyle anlatılmıştır: “Hükümdar Şi Lo, Hsiung-nu’lara mensup Ho kabilesinden geliyordu. Başka bir Hsiung-nu lideri Liu Yao da Şi Lo’nun rakibi idi. Liu Yao, Kuangçu’nunu on birinci yılında (329) ordusu ile geldi ve Lo-yang’ı kuşattı. Şi Lo, hemen Liu Yao ile savaşmak istiyordu. Fakat buyruğu altındaki kumandanların hiçbiri bu fikri uygun bulmadı. Şi Lo, bunun üzerine çok sevdiği ve saydığı Hintli rahip Fo-t’u-teng’e danıştı. Fo-t’u-teng daire biçimindeki bir çanı salladı ve çıkan sese göre Ho dilince şu kehanette bulundu: :siu-k’i t’i-li-kang puh-koh kü-t’u-tang Siu-k’i Ho dilinde “ordu”, t’i-li-kang da “çıkmak” anlamındadır; puh-koh Liu Yao’nun unvanıdır, kü-t’u-tang da “tutmak, yakalamak” demektir. Bu sözcükler toplu olarak ‘Ordu savaşmak için çıkacak ve Liu Yao’yu tutacak’ anlamına gelir.” Bu Çince karakterler, iki ünlü Sinolog tarafından aşağıdaki şekilde seslendirilmiştir: :siog tieg t’iei lied kang b’uok kuk g’iu t’uk-tang (B. Karlgren) :sux-keh the-let-kang buk-kok goh-thok-tang (E. G. Pulleyblank) Gerek Ramstedt, gerek Tekin, Doğu Huncaya ait bu ibarenin l-r (Bulgar-Çuvaş) Türkçesine ait olduğu görüşündedirler; çünkü Köktürkçedeki taşıkmak (çıkmak) kelimesi burada talıkmak / tılıkmak biçiminde, yani ş yerine l ile geçmektedir. Türkler ve Türk dili için bu ibarenin önemi şöyle belirtilmiştir: # Çinceleşmiş bir söylenişle de kaydedilmiş olsa, bu iki cümle Türkçe olarak tespit edilmiş bulunan en eski (MS 329) cümlelerdir; üstelik kelimelerin anlamları da Çince olarak verilmiştir. # Hükümdar Şi-lo’nun Hyung-nu’ların Ho boyundan olduğu ve cümlelerinde de Ho dilinde söylendiği Çin kaynağında açıkça ifade edilmiştir. Dört kelimelik iki cümle Türkçe olarak okunup açıklanabildiğine göre Hyung-nu’ların Türklüğünden de şüphe etmeye gerek yoktur. # Hükümdar Şi-lo, büyük Hun hanedanı 216’da yıkıldıktan sonra Kuzey Çin’de kurulan küçük ve kısa ömürlü Hun devletlerinden biri olan 2. Cao devletinin hükümdarıdır. Şi-lo, doğu Hunlarından idi. Demek ki büyük Hun hanedanından sonraki küçük Hun devletlerinde de Hun Türkçesi kullanılmaya hiç olmazsa bir süre devam etmiştir. # Bütün Hunların olmasa bile en azından Doğu Hunlarının Türkçesi bir l-r Türkçesi idi. Ş yerine l, z yerine r kullanılması daha sonraki Bulgar ve Çuvaş Türklerinin özelliğidir. Moğolca da bir l-r dilidir. Bulgar ve Çuvaşlar dışındaki bütün Türklerin dili ş-z Türkçesidir. L-r paralelliğini çok basitçe anlatmak gerekirse

Şaz Türkçesi

ndeki kız kelimesi Lir Türkçesinde kır şeklindedir.

Tuna Bulgarcası

Altayistik ve karşılaştırmalı Türk dili araştırmalarına göre bugünkü Türk dili ve lehçeleri,
Çuvaşça
dışında, bir z- ve ş- dili olan Proto-Türkçeye gider. Bir Türk dili olan, fakat z yerine r, ş yerine l bulunduran
Çuvaşça
ise Proto-Türkçeye değil, yine bir r ve l dili olan Proto-
Çuvaşça
ya veya Proto-Bulgarcaya gider. Kuban, İdil (Volga) ve Tuna Bulgarlarına ait dil malzemesi faza değildir. Kuban Bulgarcası hakkındaki bilgilerimizi daha çok VIII. yüzyıldan önce bu dilden Macarcaya geçmiş 300 küsur ödünç kelimeye borçluyuz.

Tuna Bulgarcası

hakkındaki bilgilerimiz de bize kadar gelen fakat çok sınırlı olan dil malzemesine dayanmaktadır. Bununla birlikte, bu dil malzemesi

Tuna Bulgarcası

nın mahiyeti ve onun Kuban ve İdil (Volga) Bulgarcasına olan yakınlığı konusunda bizi yeterince aydınlatacak niteliktedir.

İdil diyalektleri

İdil bölgesinde yaşamış olan Türk boylarının 13. yüzyıl öncesi dil yapılarına dair bilgiler yoktur. Bunda bölgedeki Türk boylarının dağınık yapısı, göçler etkili olmuş olabilir. Yazılı belge kalmaması sebebiyle, o yüzyıllarda konuşulan ve muhtemelen yazılan dil hakkında bilgiler edinilememektedir.

İdil Bulgarcası

İdil (Volga) Bulgarcasını XIII. ve XIV. yüzyıldan kalma Arap harfli 90 kadar mezar kitabesindeki sınırlı dil malzemesi aracılığı ile bir dereceye kadar biliyoruz.
Çuvaşça
Çuvaşça
, çağdaş dönem Türk yazı dillerinden biridir. Rusya Federasyonu’nun orta kesiminde, Ural Dağları’nın batısında konuşulan
Çuvaşça
, Lir Türkçesinin günümüzdeki tek temsilcisidir.
Çuvaşça
, Çuvaşların anadili ve Çuvaşistan’ın resmi dilidir. Yaklaşık iki milyon kişi tarafından konuşulur. 2002 verilerine göre Çuvaşistan’da bu dili konuşan nüfusun % 92 etnik olarak Çuvaş, % 8’i ise başka etnik kökenlidir. Şaz Türkçesi Şaz Türkçesi veya Doğu Türkçesi, Macar Türkologları, lehçeler tasnifi için z > r (=rhotacisme) ve ş > l (=lambdaisme) değişimlerini daha esaslı saydıklarından, Türk lehçelerini bu esasa göre ikiye ayırmışlar ve z-ş esaslı lehçeler grubuna “Doğu Türkçesi” (A. Zeki Velidi Togan’a göre:

Şaz Türkçesi

), r-l esaslı lehçelere de “Batı Türkçesi” (aynı müellife göre: Lir Türkçesi) demişlerdir.

Şaz Türkçesi

, günümüzde Türk yazı dillerinin
Çuvaşça
dışında kalan bütün kollarının çıktığı ana koldur. Nüfus ve yayılma alanı açılarından büyük kesimi oluşturur.

Hazar dönemi

Hazarca, Ortaçağda konuşulmuş olan bu tarihi dönemin, Türk dili tarihinde hangi kola ait olduğu kesinleştirilmemiştir. Türkçenin Eski Türkçe dönemi (6-10. yy) içinde değerlendirilen Hazarcanın eldeki en belirgin örneği 1912 yılında bilim dünyasına tanıtılan ve Cambridge Belgesi (ya da daha önceki adıyla Schlechter Mektubu) olarak bilinen mektubun kenarına Göktürk Alfabesinin Hazar versiyonuyla yazılmış tek kelimelik cümledir. İbranice mektubun sol alt köşesine yazılmış olan bu runik yazının sağdan sola transliterasyonu HWQWRWM olup transkripsiyonu hukurim anlamı da "ben onu okudum" demektir. Bu tek kelimelik cümle dışında Hazar Türkçesiyle elde kabile, kale, 12 Hayvanlı Takvimin ay adları kalmıştır. Bunların dışında Hazar şahıs adları da tespit edilmiştir.

Kuman dönemi

Kumanca, Kumanlar tarafından konuşulmuş olan tarihi bir Türk yazı dilidir. Kumanlar, 11. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında, Doğu Avrupa’da yaşamış bir Türk boyudur. Tarihte Kıpçaklar ile aynı birlik içinde bulunmuş, bu yüzden de zamanla Kıpçaklar ile aynı sayılabilmişlerdir. Kuman Türkçesi, Doğu Avrupa’da Karadeniz’in kuzeyinde, kısmen Balkanlar’da konuşulmuştur.

Peçenek dönemi

Peçenekçe, 12. yüzyılda yok olana kadar Peçenekler tarafından konuşulmuş Oğuz grubuna ait ölü bir Türk dilidir. Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlar’da konuşulmuştur.

Göktürkçe

Göktürkçe

, Türk dilinin bilinen ve yazılı metinleri ele geçirilebilen en eski dönemine verilen isimdir. Eski Türkçe adlı dönemin ilk kısmını oluşturur. Devamında Eski Uygur dönemi yaşanmıştır. MS 7. yüzyılda Moğolistan'da yaşayan Göktürklerin konuşup yazdığı dildir.

Göktürkçe

yazılı belgeler 2. Göktürk Devleti döneminden kaldığından

Göktürkçe

kağanlığın resmi dili halinde olmuştur. Kısacası, bu dönem, Göktürk Kağanlığı’nın hüküm sürdüğü dönemin sonuna kadar süren evreyi kapsar.

Uygur Türkçesi

Türk dilinin eski dönemlerinde konuşulmuş ve yazılmış olan Türk dilinin tarihi dönemlerinden biridir. Eski Türkçe adlı dil döneminin

Göktürkçe

den
sonraki ikinci kısmını oluşturmuştur. Eski

Uygur Türkçesi

dönemi için asıl fark, Göktürk metinlerinde bozkır yaşayışı, savaşçılık ve devlet düzeniyle ilgili kelimeler ağırlıktadır. Uygur metinlerinde ise Maniheizm ve Burkancılıkla ilgili kelimeler hakimdir. Bunlar da Sanskritçe, Çince ve Soğdakçadan alınmıştır. Çok defa da kavramlara Türkçe karşılıklar bulunmuştur. Temel söz varlığı ise her iki dönem metinlerinde aynıdır.

Ana Oğuz Türkçesi

Eski Anadolu Türkçesi

Eski Anadolu Türkçesi

, Türk dilinin Oğuz koluna dayanan ve Hazar Denizi’nin batısında, Anadolu coğrafyasında 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar kullanılan bir tarihi yazı dilidir. Anadolu’nun Türkleşme ile XIII-XV. yüzyıllar arasında bu bölgelerde Oğuzca temeline dayalı olarak kurulup gelişen yazı dilidir.

Eski Anadolu Türkçesi

nin meydana gelişinde, Anadolu’daki birtakım ağız özelliklerinin zaman zaman metinlere girmiş olması, standart bir

Eski Anadolu Türkçesi

nden bahsedilmesini güçleştirmektedir. Bu güçlük, gramer yazmada kendini iyice gösterir. Dönem içinde, Anadolu’da ve çevresinde yazılan eserlerde farklı kelime ve ek tercihleri, ilgili eserlerin yazar ve müstensihlerinin farklı coğrafyalara ait olmasıyla alakalıdır.

Osmanlı Türkçesi

13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yayıldığı bütün sahalarda kullanılmış olan

Osmanlı Türkçesi

, Türk dili tarihi içinde geniş sahada ağızlarıyla beraber konuşulmuştur. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır. XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyada birçok alandaki üstünlüğü ve yaygınlığına bağlı olarak

Osmanlı Türkçesi

de İmparatorluk sınırlarını aşan bir yaygınlığa sahip olmuştur. İncil’in dili olan Latince başta Fransa olmak üzere Avrupa’da XVII. yüzyıl ortalarına kadar eğitim dili olarak varlığını korudu. Fransa’da anadilde eğitim ancak XVII. yüzyıl sonunda yapılabilmiştir ve yine söz konusu ülkede, Almanca ve İngilizce gibi yabancı dillerin öğrenim ve öğretimi ancak XIX. yüzyılda yaygın olarak gerçekleşebilmiştir. O nedenle Fransa’nın 1670’lerde Türkçenin yabancı dil olarak öğrenim ve öğretimine duyduğu ilgi, yabancı dil eğitimi tarihçileri açısından da dikkate alınması gereken bir durumdur. Fransa için XVII. ve XVIII. yüzyıllar, yoğun olarak Osmanlı medeniyeti ve kültürüne ilgi duyduğu yüzyıllar olarak tarihe geçmiştir. Bu eğilimin kaçınılmaz sonucu ise

Osmanlı Türkçesi

yle kaleme alınmış el yazmalarının Fransızcaya çevrilmesidir.
Türkiye Türkçesi
Türkiye Türkçesi
, batıda Balkanlar’dan Anadolu’nun doğu sınırlarına kadar yazı dili ve ağızlarıyla konuşulan çağdaş Türk yazı dilidir. Türk yazı dilleri içinde Oğuz sahası yazı dillerinden

Osmanlı Türkçesi

nin
devamını oluşturur. Başta Türkiye olmak üzere, eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulan Türkçe, dünyada en fazla konuşulan 15. dildir.
Türkiye Türkçesi
, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Cumhuriyeti, Irak, Makedonya, Kosova, Romanya ülkelerinde çeşitli düzeylerde resmi kimliğe sahip bir dildir. Resmiyete sahip olduğu coğrafya,
Türkiye Türkçesi
nin yayılım alanı içindedir; batıda Balkanlar’dan (orta ve kuzey) doğuda Orta Doğu’ya kadar bir alanı kapsar.
Gagavuz Türkçesi
Çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi'nde yaşayan Gagavuzların konuştuğu çağdaş Türk yazı dilidir. Yaklaşık 300.000 kişi tarafından konuşulur. Gagavuzca, Oğuz grubuna içinde yer alır. Komşu dillerden birçok ödünç sözcük almasına rağmen bir Türkiye Türkü ile Gagavuz Türkü kolayca anlaşabilir. Eskiden Gagavuzca Yunan alfabesi ile yazılırdı, ancak 1957'de Kiril abecesi kullanılmaya başlanınca Yunan alfabesinden vazgeçilmiştir. Moldova'nın bağımsızlığına kavuşması ve Gagavuzlara özerklik verilmesinden sonra Türk alfabesi üzerine biçimlendirilmiş bir yazı sistemi oluşturuldu.

Klasik Azerbaycan Türkçesi

16. yüzyıl başlarından 19. yüzyıl ortalarına dek sürmüş olan

Klasik Azerbaycan Türkçesi

, Azerbaycan yazı dilinin ilk dönemidir. Eski Oğuz Türkçesi, Azerbaycan ve Anadolu’nun (14. yüzyılın ortalarından sonra aynı zamanda Balkanlar’ın) ortak yazı dili idi. Ancak 13, 14 ve nispeten 15. yüzyıllardaki Batı Türk yazı dili, oturmuş bir yazı dili değildi. Aynı işlev için farklı morfo-fonolojik biçimler (örnek olarak teklik birinci şahıs için -vAn, -vAnIn, -vAm, -Am, -In) kullanılabildiği gibi yazardan yazara değişebilen biçimler de kullanılabiliyordu. Söz gelişi Sivas’ta yazan Kadı Burhaneddin’de, sonradan Azerbaycan yazı dili için standartlaşacak biçimler ağırlıkta iken daha doğudaki Erzurumlu Darir’de sonradan Osmanlı sahasında standartlaşacak biçimler ağırlıktaydı. Bu özellikler dolayısıyla Eski Oğuz Türkçesini Azerbaycan yazı diliyle Osmanlı yazı dilinin ortak atası kabul ediyoruz. Eski Oğuz Türkçesinde her iki yazı dilinin filizleri yeşermekteydi. Karakoyunlu-Akkoyunlu-Osmanlı siyasi ayrılığı dolayısıyla 15. yüzyılda ayrışma sürecini yaşayan Eski Oğuz Türkçesi, 16. yüzyıl başında Safevi Devleti’nin kuruluşuyla Azerbaycan ve Osmanlı yazı dillerine ayrıldı.
Azerice
19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın 30’lu yıllarına kadar bir geçiş dönemi yaşayan Azerbaycan yazı dili 1930’larda bugünkü Azerbaycan yazı dili dönemine girmiştir. Geçiş döneminin başlıca isimleri Mirza Fethali Ahuntzade, Hasan Bey Zerdabi, Mirza Elekber Sabir, Hüseyin Cavid, Mehemmed Hadi, Celil Memmedguluzade’dir. Kaşkaylar genelde iki dilli olup anadilleri Kaşkay Türkçesi yanında resmi dil olan Farsçayı da konuşurlar.

Eski Türkmen Türkçesi

Türkmence
Oğuz öbeği içinde yer alan çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Türkmen Türkçesi, Oğuz grubu şivelerinin doğu kolundandır. Bundan dolayı Oğuz Türkçesinin özellikleri Türkmen Türkçesinin karakteristiğini oluşturur. Ayrıca, Doğu Türkçesinin etkisiyle Kıpçak ve

Çağatay Türkçesi

nin özelliklerini de barındırır. Mesela, Oğuz grubu lehçelerinde görülen b- > v- değişmesi, Türkmen Türkçesinde olmayıp b’ler korunmuştur. (bol- “ol-”, bar “var” vs.). Türkmen Türkçesinin en önemli özelliklerinden birisi de asli uzun ünlüleri korumuş olmasıdır. Kafkas
Türkmence
si Rusya Federasyonunda Stavropol Krayında yaşayan Kafkas Türkmenleri tarafından konuşulan Oğuz grubundan bir Türk dili ya da
Türkmence
nin
bir lehçesidir.
Horasan Türkçesi
İran'ın kuzeydoğusunda ve komşu Türkmenistan'ın Amu Derya ötesine kadar yaşayan Horasan Türkleri tarafından konuşulan Oğuz öbeğine ait yazı dili olmayan bir Türk lehçesidir. Anadili olarak konuşanların sayısı 1993 yılında bir milyondan fazla olarak tespit edilmiştir.
Horasan Türkçesi
,
Türkmence
ve
Azerice
arasında olup
Türkmence
ye daha çok yakınlık göstermektedir.

Bilinmeyen Oğuz kolu

Salar Türkçesi
Çin'de yaşayan Salarların konuştuğu Oğuz grubuna ait Türk dilidir. Kökenleri Salur boyundan olan Salarlar kendilerine Salır, dillerine de Salırça derler. Salarca yaygın olduğu bölgenin etrafında bulunan büyük Türk dillerinden farklı olarak Uygur grubuna değil Oğuz grubuna aittir. Konuşulan iki ayrı lehçesi vardır. Bunlar Çince ve Tibetçe'den etkilenen Kinhay lehçesi,

Uygur Türkçesi

ve Kazak Türkçesinden etkilenmiş İli lehçeleridir.

Tartışmalı kol

Çağdaş dönemde Halaçça ile devam eden bu tarihi Türk lehçesi kolunun bir Oğuz lehçesi mi yoksa başka bir lehçe kolu mu (G. Doerfer gibi bazılarına göre Argu) olduğu tartışmalıdır. Her iki yönde de ileri sürülen görüşler vardır.
Halaç Türkçesi
İran’da konuşulan bir Türk lehçesidir. 1988 yılında konuşur sayısı 30.000 olarak belirtilmiştir. Yazı dili kimliği yoktur, ağız olarak konuşurlara sahiptir. Günümüzden yaklaşık 25 yıl önce Alman bilim adamı G. Doerfer'in dikkatleri çekmesiyle o güne kadar dilleri açısından sıradan bir Türk halkı oldukları,
Azerice
nin
bir ağzını konuştukları düşünülen Halaçlar ve dilleri Türk dilbilim araştırmalarında önemli bir yere sahip oldu. Buna göre Halaçlar bir Azeri halkı olmadığı gibi dilleri de
Azerice
nin bir ağzı olmayıp Eski Türkçeden de eski özellikler gösteren bir Türk dilidir.

Karahanlı Türkçesi

Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olan tarihi dönemlerinden biridir. Türk dilini, eski, orta, yeni olarak üç döneme ayıran Türkologlara göre

Karahanlı Türkçesi

, Orta Türkçenin ilk dönemini oluşturur. Böyle düşünen Türkologlara göre 10-15. yüzyıllar arası, Orta Türkçe dönemidir. 13. yüzyıldan itibaren Türk yazı dilinin (Kuzey-) Doğu ve (Güney-) Batı olarak iki ayrı kol halinde geliştiğini göz önünde bulunduran diğer bir kısım Türkolog,

Karahanlı Türkçesi

ni Eski Türkçe içine alır. Bugüne ulaşan metinleri 11. ve 12. yüzyıllara ait olan

Karahanlı Türkçesi

, Eski

Uygur Türkçesi

yle
çağdaştır.

Harezm Türkçesi

Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olup

Karahanlı Türkçesi

sonrasında gelen tarihi dönemlerinden biridir. Ceyhun’un Aral Gölü’ne döküldüğü bölgede yer alan ve 12. yüzyılda bir kültür merkezi olarak sivrilen Harezm’in, Çengizliler ve Altın Ordu çağında da bu durumu devam etti. Altın Ordu çağında (1241-1502) Harezm, Aşağı Seyhun boyları, İdil’in Hazar’a döküldüğü yerde bulunan başkent Saray başlıca kültür merkezleriydi.

Harezm Türkçesi

ne ait eserler işte bu kültür muhitinde yazıldı.

Kıpçak Türkçesi

Orta Türkçe dönemine ait Deşt-i Kıpçak sahası ile Mısır ve Suriye'de 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar kullanılmış Türk dillerinin Kıpçak grubundan tarihi bir dil dönemidir. Eski Kıpçakça günümüzde Yeni Kıpçakça adıyla da anılan Kıpçak grubundan Türk dillerinin oluşumuna kaynaklık eden dillerden biridir. Günümüzde geriye dönük dil sınıflandırmalarında Eski Kıpçakça, Kıpçak grubunun Kıpçak-Kuman alt grubunda ele alınır. Bugüne gelebilmiş eserler sınırlı sayıda olup en çok incelenen eser Bozkır Kıpçakçasına (Kumancaya) ait Codex Cumanicus adlı eserdir.

Çağatay Türkçesi

Kuzey-Doğu Türkçesinin ikinci döneminin adıdır. 15. yüzyıl başlarında başlar, 20. yüzyıl başlarına kadar devam eder. Çağatayca yalnızca Orta Asya Türk devletlerinde yazı ve diploması dili olarak kullanılmakla kalmamış, Avrupa Rusya'sında Oğuzlar-Kayılar dışındaki Müslüman Türkler arasında da 19. yüzyıla değin kullanılmıştır.

Harezm Türkçesi

nin devamı olarak Timurlular devrinde oluşmuştur. Çağatayca yazılmış eserlerin hemen hemen tümü Arap kaynaklı alfabeyle olmuştur. Bununla birlikte Eski Uygur alfabesiyle yazılmış bazı metinlere de rastlanmıştır.
Özbekçe
Tarihi

Çağatay Türkçesi

nin çağdaş devamı olan Türk yazı dillerinden birisi olan
Özbekçe
, Türk lehçelerinin Karluk grubunun içinde yer alır. Özbekistan'ın resmi dili konumundadır. Orta Asya genelinde en çok konuşulan Türk lehçesi olan
Özbekçe
; Kıpçak, Karluk ve Oğuz lehçelerine ait unsurları bünyesinde birleştiren tek Türk lehçesidir. Özbekistan'ın Fergana vadisi, Taşkent ve etrafı ile Semerkant, Buhara, Karşı, Şehrisebz ve Termez şehirlerinde Karluk lehçesi, Surhanderya, Kaşkaderya, Semerkant vilayetlerinde Kıpçak lehçesi, Harezm vilayetinde ise Oğuz lehçesinde konuşulmasına rağmen, Özbek edebi dilinde ağırlıklı olarak Fergana ve Taşkent ağızlarının ağırlık kazandığı Karluk lehçesi hakimdir. Orta Çağ'da Orta Asya'nın en önemli kültür ve bilim dili olmuştur. Özbek Türkçesi Türkistan coğrafyasında Özbekistan dışına yayılmış olan Özbek Türkleri arasında; Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan cumhuriyetlerinde de kullanılır. Söz konusu bazı bölgelerde, bölgenin resmi dilinden de çok kullanılır.
Yeni Uygurca
Uygurca veya
Yeni Uygurca
, Uygurlar tarafından konuşulan Türk yazı dillerinden biridir. Uygur grubunda yer alır. Türkçe literatürde “Uygurca” veya “

Uygur Türkçesi

” kullanımı, aynı zamanda tarihi Eski

Uygur Türkçesi

ni
de kapsayabildiği için, ayırmak için bu çağdaş yazı dil yayınlarda Yeni

Uygur Türkçesi

olarak da kullanılır. Türk dili tarihi içerisinde önemli bir yeri olan

Uygur Türkçesi

, kendi içinde iki döneme ayrılır. Birincisi, ‘Eski Uygurca’ denilen ve Göktürk yazı dilinden sonra eser vermeye başlayan tarihi dönemdir. İkincisi ise, XX. yüzyılda yeniden yazı dili olarak kullanılan ve ‘
Yeni Uygurca
’ dediğimiz dönemdir. Uygurca Çin'de 8.5 milyon kişi tarafından çoğunlukla uzak batı otonom bölgesi Sincan Uygur Özerk Bölgesinde konuşulur. Uygurca ayrıca 300,000 kişi tarafından Kazakistan'da konuşulur ve Afganistan, Arnavutluk, Avustralya, Belçika, Kanada, Almanya, Endonezya, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Suudi Arabistan, İsveç, Tayvan, Tajikistan, Türkiye, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler ve Özbekistan'da da Uygurca konuşan topluluklar vardır.

Kıpçak Türkçesi

Kıpçakça veya Eski Kıpçakça, Orta Türkçe dönemine ait Deşt-i Kıpçak sahası ile Mısır ve Suriye'de 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar kullanılmış Türk dillerinin Kıpçak grubundan ölü dil. Eski Kıpçakça günümüzde Yeni Kıpçakça adıyla da anılan Kıpçak grubundan Türk dillerinin oluşumuna kaynaklık eden dillerden biridir. Günümüzde geriye dönük dil sınıflandırmalarında Eski Kıpçakça, Kıpçak grubunun Kıpçak-Kuman alt grubunda ele alınır. Bugüne gelebilmiş eserler sınırlı sayıda olup en çok incelenen eser Bozkır Kıpçakçasına (Kumancaya) ait Codex Cumanicus adlı eserdir. Eski

Kıpçak Türkçesi

ne ait eserlerin büyük bir çoğunluğu Memlukler döneminde kaleme alınmıştır.
Tatarca
Tatarca
veya Kazan
Tatarca
sı, çağdaş Türk yazı dillerindedir. Türk dillerinin Kıpçak Grubuna bağlı bir dildir. Aynı aileden bir lehçe olan Kırım
Tatarca
sıdan
ayırmak için “Kazan
Tatarca
sı” olarak da adlandırılır. Çoğunluğu Rusya Federasyonu içindeki Tataristan'da yaşayan Tatarlar tarafından konuşulur. Tataristan Cumhuriyeti'nin Rusça ile birlikte iki resmi dilinden biridir.
Başkurtça
Çağdaş Türk yazı dillerinden biri olarak Kıpçak grubu içinde yer alır. Çoğunluğu Başkurdistan'da yaşayan Başkurtların konuştuğu bu dil Kazan
Tatarca
oldukça yakındır
Kazakça
Kıpçak öbeğine ait, Kazakistan'da konuşulan çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Kırgız Türkçesine yakındır. Dünyada yaklaşık 16 milyon kişi tarafından, Kazakistan'da da 10 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Moğolistan'ın batı bölgesindeki Bayan Ölke (diğer adı Bayan Ölgey) eyaletinde yaşayan Kazak Türkleri Kazakistan'ın kullandığı alfabeyi kullanarak Kazak Türkçesi yazmaktadırlar. Bayan Ölgey'de oturanların çoğu %88.7 oranla Kazak Türkleridir. Bu bakımdan eyalet nüfusunun %98'i kadarını Türk halkları oluşturmaktadır. İldeki önemli bir nüfus Kazak Türkçesi konuşmaktadır.
Kırgızca
Türk yazı dillerinin Kıpçak grubuna ait bir koludur.
Kazakça
ile yakın özellikler gösteren
Kırgızca
yaklaşık 5 milyon kişi tarafından konuşulmakta olup, Kırgızistan'ın birinci resmi dilidir. Sözcük başı Ortak Türkçe asıllı kelimelerdeki y'ler
Kırgızca
clidir; yol: жол (col), yıldız: жылдыз (cıldız) vb. Eklerde de değişme olur, yuvarlak ünlüler kendinden sonraki ünlüleri etkiler: bölmö: бөлмэ (bölme), köpölöklördön: кэлэбэклэрдэн (kelebeklerden), bazı b ile başlayan kelimeler m olabilir: boyun: боюн (moyun), bun (sıkıntı): муң (muñ; ñ nazal n, ŋ ve ng sesi verir).
Karakalpakça
Diğerlerine göre daha az konuşura sahip çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Kıpçak grubuna ait bu lehçe. Bazı araştırmacılar tarafından
Kazakça
n
ın bir ağzı olarak görülür. Çünkü
Kazakça
ya
oldukça benzemektedir. Alfabe, Kazak Kiriline çok benzemektedir. Özbekistan'ın kuzeyinde Karakalpaklar tarafından konuşulur.
Karakalpakça
'yı bir Kazak ağzı olarak gören Türkologlar
Karakalpakça
'ya “Güney
Kazakça
sı” da derler.
Nogayca
Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine bağlı, Nogaylar tarafından konuşulan lehçe. Ağırlıklı olarak Rusya Federasyonu'nun güney kesiminde konuşulur. Günümüzde Kiril alfabesiyle yazılmaktadır.
Nogayca
nın diyalektlerinden Kara
Nogayca
Dağıstan’da, Ak
Nogayca
Kuban Irmağı boylarında, o yöredeki Karaçay-Çerkesya ve Mineralnye Vody bölgesinde, asıl
Nogayca
ise Stavropol Kray’da konuşulur. Ak Nogay ve Asıl Nogay diyalektleri birbirine çok yakındır, Ak
Nogayca
ise daha çok farklılık gösterir.
Kumukça
Çağdaş Türk yazı dillerinin Kıpçak öbeğine ait bir lehçedir. Ancak Batı Türk dillerinden de özellikler taşımaktadır ve çok kez Güney Türk dillerine de kategorize edilir.
Kumukça
Dağıstan'daki resmi dillerden biridir. Günümüze kadar
Kumukça
nın birçok ağzına rastlamak mümkündür: Kuzeyde Kasav Yurt, ortada Buynak ve güneyde Kaytak lehçesine rastlanılır. Ancak
Kumukça
nın lehçeleri hakkında tüm dil bilimcileri aynı görüşde değildir; Kasav Yurt lehçesi
Kumukça
ile
Nogayca
arasındaki bağlantıyı oluşturur ve bu yüzden aslında
Nogayca
nın lehçesi de olabilir.
Karaçay-Balkarca
Kuzey Kafkasya'da yaşayan Karaçaylar ve Balkarların konuştukları lehçenin ortak adıdır. Karaçayca ve Balkarca birbirine çok yakın lehçeler olduğu için ortak bir adla da adlandırılmaktadır. Karaçayca ve Balkarca, Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine bağlıdır. Karaçayca, çoğunluğu Karaçay-Çerkesya'da yaşayan Karaçayların lehçesidir. Balkarca konuşan Balkarların çoğunluğu ise, Kabardey-Balkarya'da yaşar. Kırım
Tatarca
sı Türk yazı dillerinin Kıpçak koluna ait bir koldur. Ancak bazı Oğuz grubuna ait özelliklere de sahiptir. Romanya'nın Dobruca yöresinde konuşulan şekline Romanya
Tatarca
adı verilir. Ana unsurlarını Kıpçakçadan almış, ama başka Türk lehçeleriyle de etkileşimde bulunmuştur. Osmanlı Devleti ile olan sıkı ilişkileri olan Kırım Hanlarının ve ileri gelenlerinin genellikle İstanbul'da eğitim almaları Oğuz lehçelerinin etkilerini getirmiştir. Gaspıralı'nın çalışmaları ile bu etkiler iyice yerleşmiştir. Rus idaresine girilmesi ile de Rusça'dan etkilenmiştir. Ayrıca sürgün zamanından dolayı
Özbekçe
den
alınmış etkileri de görülmüştür. Romanya
Tatarca
Romanya'da Dobruca bölgesinde yaşayan Romanya Tatarları tarafından konuşulan Kıpçak ve Oğuz grubundan Kırım
Tatarca
sın
ın bir lehçesidir. 3 ana varyantı bulunur: * Dobruca
Nogayca
sı, Köstence'nin yakın ve uzak kuzeyinde Tulça'da konuşulur ve Kıpçakça öğeleri korumakta en muhafazakar olanıdır. * Dobruca
Tatarca
sı, genellikle Köstence'nin güneyinde ve merkezinde konuşulur ve Oğuzcadan önemli ölçüde etkilenmiştir. * Dobruca Tatçası, Hacioğlu, Pazarcık şehirleri civarında konuşulur ve Oğuzcaya en yakın olanıdır.
Karayca
Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine ait bir lehçedir. Kırım
Tatarca
sına
yakındır. Musevi inancına mensup bir Türk grubu tarafından konuşulması sebebiyle de ayrı öneme sahiptir. Konuşucusunun az olan
Karayca
, yok olma tehlikesi altında yer alan Türk yazı dillerinden biridir. 20'nci yüzyılda hala Litvanya`da Trakai ve Panevėžys bölgelerinde, Ukrayna`nın Luck ve Halicz bölgelerinde ve Kırım`da bu dili konuşanlar vardır. Türkiye ve İsrail'de hala bu lehçeyi konuşanlara rastlamak mümkündür.
Kırımçakça
Kırım'da Kırımçaklar tarafından konuşulan bir Türk dilidir. Türk dilleri arasında Kıpçak grubundandır. Genellikle Kırım
Tatarca
sının bir lehçesi (diyalekt, ağız) olarak kabul görür. Uzun zaman Müslümanlarla beraber yaşadıkları için
Kırımçakça
da Arapça ve Farsça kelimeler çoktur. Şu anda konuşan sayısı 785 civarındadır. Konuşanların çoğunluğu Yahudi olduğundan bu dile İbranice ve Aramice'den kelimeler girmiştir. Yahudilerin yanı sıra bu dili konuşanlar arasında Müslümanlar da vardır.
Urumca
Urumlar tarafından konuşulan Türk dillerinin Oğuz dilleri grubundan dil.
Urumca
Türkiye Türkçesi
ne
çok benzeyen bir dildir. Bir Yunan dili olan Rumeyce ile karıştırmamak gerekir. Urum Türkçesi, diğer Kıpçak Türk yazı dilleriyle ve
Türkiye Türkçesi
yle ortak pek çok atasözü ve deyime sahiptir.

Memluk Kıpçakçası

Ermeni Kıpçakçası

Sibirya sahası diyalektleri

Sibirya Türkçesi

Altay Türkçesi
Tuva Türkçesi
Hakas Türkçesi
Şor Türkçesi
Tofa Türkçesi
Çulım Türkçesi
Dolgan Türkçesi
Fuyü Gırgıs Türkçesi
Batı Yugurca Türkçesi

Bilinmeyen Türkçe kolu

Bilinmeyen Kuzey Sibirya kolu

Yakut Türkçesi
Ayrıca bakınız * Eynuca * İli Türkçesi * Lop dili * Baraba dili * Afşarca

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Türk dilleri
3 yıl önce

konuşulan Türk dillerinin en çok konuşulan lehçesi Türkiye Türkçesi olup tüm Türk dili konuşurlarının %40'ı bu dili konuşmaktadır. Bu dili Azerice, Özbekçe...

Türk Dilleri Ailesi, Türk Dilleri Ailesi, 1922, 1924, 1930, 1936, 1940, 2005, 2010, Afganistan, Almanya
Türk Tarihi
3 yıl önce

Göktürklerden önce varolmuş Türk dili konuşan topluluklar bazı tarihçiler tarafından, Türk tâbiri yerine Ön Türk tabiri ile anılırdı. Türkler'in siyasi bir topluluk...

Türk (anlam ayrım), Karikatür, Osmanlı Devleti, Philippe Liİ©geois, Satranç Oynayan Türk Otomatı, Türk Dilleri Ailesi, Türk halkları, Türk halkları (sıralama), Türk kelimesi, Türk vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti
Türk Dil Kurumu
3 yıl önce

1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Kurum "Türk Dili Tetkik Cemiyeti" adı...

Türk Dil Kurumu, 12 Temmuz, 1932, 1934, 1936, 1951, 1960, 1980, 1982 Anayasası, 1998, 1 Kasım
Türk Dili (dergi)
3 yıl önce

Türk Dili, Türk Dil Kurumunun Ekim 1951'den beri çıkardığı aylık dil ve edebiyat dergisi. Dergide deneme, şiir, hikâye, eleştiri ve benzeri edebî ürünler...

Türk Tarih Kurumu
3 yıl önce

Hükmünde Kararname ile Türk Tarih Kurumu ayrı bir kamu tüzel kişiliğe sahip olup, 1983 yılında kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun denetim...

Tarih, Türkiye, Başbakanlık, Cımhurbaşkanlığı, Atatürk, Cumhuriyetin İlanı, TBMM
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
3 yıl önce

Anabilim Dalı Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Eski Türk Dili Anabilim Dalı Eski Türk Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Dili Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı...

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara Üniversitesi, Antropoloji, Arkeoloji, Atatürk, Coğrafya, Dilbilim, Doğu Dilleri ve Edebiyatları, Felsefe, Halkbilim, Psikoloji
I. Türk Dili Kurultayı
3 yıl önce

I. Türk Dili Kurultayı, 26 Eylül 1932 - 5 Ekim 1932 tarihleri arasında Türk Dil Kurumu tarafından düzenlenen dil kurultayı. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir...

I. Türk Dili Kurultayı, 12 Ekim, 1928, 1932, 26 Eylül, 28 Ağustos, 5 Ekim, Dil, Taslak, Türk Dil Kurumu, Ruşen Eşref
Oğuz dil grubu
3 yıl önce

yazı dili geleneğine sahip olma bakımından Türkiye Türkçesiyle hemen hemen paraleldir. Türkmen Türkçesi ve Gagavuzca'ya nispeten daha geç yazı dili olmasına...

Oğuz grubu, Afganistan, Afşarca, Almanya, Argu grubu, Avrupa, Aynallu, Azerbaycan Türkçesi, Azerbeycan, Azeri Türkçesi, Balkan