Safran

Kısaca: Familyası: Süsengiller (Iridaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Kastamonu-Safranbolu’da yer yer yetiştirilir. Eylül-ekim ayları arasında, mor renkli ve hoş kokulu çiçekler açan 15-30 cm boylarında, soğanlı, otsu bir bitki. Etli ve yuvarlak 2-3 cm çapında bir soğanı vardır. Üretimi de bu soğanlarla yapılır. Yapraklar uzun, dar ve ortası beyaz çiçeklidir. Yapraklar çiçeklerden sonra meydana gelir. Çiçekler 6 parçalı, erkek organları 3 tâne, dişi organın kapsül kısmı olan stigmaları turuncu renkli ...devamı ☟

Safran
Safran

Safran Türkiyede çok eskiden beri yetiştirilen önemli ilaç, baharat ve boya bitkisidir. Familyası: Süsengiller (Iridaceae). Türkiye’de yetiştiği yerler: Kastamonu-Safranbolu’da yer yer yetiştirilir. Eylül-ekim ayları arasında, mor renkli ve hoş kokulu çiçekler açan 15-30 cm boylarında, soğanlı, otsu bir bitki. Etli ve yuvarlak 2-3 cm çapında bir soğanı vardır. Üretimi de bu soğanlarla yapılır. Yapraklar uzun, dar ve ortası beyaz çiçeklidir. Yapraklar çiçeklerden sonra meydana gelir. Çiçekler 6 parçalı, erkek organları 3 tane, dişi organın kapsül kısmı olan stigmaları turuncu renklidir. Osmanlılar zamanında safran üretimini 8-10 tona çıktığı kayd edilmektedir. Safranbolu, İstanbul, Tokat, İzmir, Adana ve Şanlıurfa civarlarında yetiştirilen safran bu gün sadece Safranbolu Davut obası köyünde çok dar bir alanda(3-4 dak) yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Safran (Crocus Sativus) soğanlı bir bitkidir. Soğan çapları 2-4 cm kadardır. Soğanlar küremsi ve hafif basık olup ağ şeklinde kabuklarla sarılmıştır. Yaprakları dar buğdaygil yaprağına benzer, yapraklar çiçeklenme zamanında veya çiçeklenmeden sonra görülür. Eylül, Ekim aylarında açan çiçekler, açık viole rengindedir. Çiçeğin içindeki erkek organları sapları beyaz tepesi sarı renklidir. Dişi organ üç parçalı olarak uzayan portakal sarısı renginde olup, bitkinin faydalanılan kısmı bu kısımdır.

Safran baharat, boya maddesi, ilaç ve kozmetik sanayi ile halk hekimliğinde kullanıldığı söylenmektedir. Safranbolu da tüketim daha çok aşure ve zerde yapımında ve lokum imalatın da kullanılmaktadır. Safran yetiştiriciliğinde oldukça fazla insan gücüne ihtiyaç vardır. Soğan dikilmeden önce çok iyi bir toprak hazırlığı ister. Derin sürümden sonra 3-4 kez ikileme ister. Soğanlar 30-40 cm sıra arası çizilere, 20 cm derinliğe dikilir. En iyi gübreleme yanlış ahır gübresiyle(soğanları örtecek kadar) örtülür ve yiye toprakla kapatılır. Dikim Ağustos 20 – Eylül 10 arasında yapılır. Dikildiği yılın 15 Ekim – 15 Kasım tarihleri arası çiçeklenmeye başlar. İlk yıl çiçek verimi önemsizdir. 2.yıl dekardan 0.75 – 1 kg kadar ürün alınır. 3. Yıl verim 1 – 1.5 kg kadardır.4 yıl dekardan 1 kg kadar daha ürün alabilmektedir. 4. Yıl sonunda Haziran – Temmuz aylarında soğanlar sökülerek başka bir alana 4 yıl için tekrar dikilir. Soğan üretimi için dikilen soğan miktarının 2 katı kadar soğan elde edilir.

Safranbolu da, safran üretimi 3- 4 dekarlık bir alanda yapılmaktadır ve giderek azalmaktadır. Azalmayı etkileyen en önemli faktör yetiştirilmesindeki zorluk, yetiştiriciliği yapacak genç çiftçilerin olmaması ve diğer köylü çiftçilerin bu konuya karşı ilgi duymamalarıdır. Safranın önemi ve yayımı anlatıldığında ise üretim materyali olan soğanın temin edilememesidir. Soğan dikimi 3 –4 yılda bir yapıldığında her yıl ekim şansı yoktur. Üretilen safran soğanı yine aynı miktarda alana dikilmekte ve alan genişlemesi sağlanamamaktadır.

Safran soğanlarının yer altı zararları da soğan üretimini azaltan unsurlardandır. Bu zararlı ile şu an itibarıyla mücadele yöntemi bilinmemektedir.

Biyoloji

Kültür bitkisi olan safran C. sativus, sonbaharda çiçek açan ve doğal yaşamda kendi başına bulunmayan çok yıllık bir bitkidir. Sonbaharda çiçek açan Doğu Akdeniz’in Crocus cartwrightianus bitkisinin kısır bir triploid mutantıdır. Botanik araştırmalarına göre C. cartwrightianus bir zamanlar düşünüldüğü gibi Orta Asya’da değil Girit’te ortaya çıkmıştır. Safran bitkisinin ortaya çıkışı ise C. cartwrightianus yetiştiricilerinin daha uzun tepeciklere sahip bitkiler üretebilmek için yaptıkları aşırı yapay seleksiyonun sonucudur. Kısır olmaları nedeniyle safran bitkisinin mor çiçekleri üretken tohum üretemez ve çiçeğin üremesi insana bağlı kalır. Toprak altında kalan ve üreme organı görevini yapan soğanlar toprak kazılarak çıkarılmalı, bölünerek ayrılmalı ve tekrar dikilmelidir. Bir soğan yalnızca bir mevsim yaşar, bölünerek yaklaşık on tane soğancık üretir ve bu soğancıklardan yeni bitkiler ürer. Soğanlar yaklaşık 4,5 cm. çapında küçük kahverengi yuvarlardır ve sık bir hasır şeklinde paralel lifçiklerden oluşmuştur.

Bir yaz uykusu geçirdikten sonra topraktan, 40 cm.’ye kadar büyüyen, beş ila onbir adet dar ve dik yeşil yaprak çıkar. Sonbaharda mor tomurcuklar kendini gösterir. Ekim ayında, diğer tüm çiçekli bitkiler tohumlarını bıraktıktan sonra açık pastel leylak renginden daha koyu bir mor renkte parlak renkli çiçekleri açar. Çiçek verdiği sırada bitki 30 cm.’den daha yüksek değildir. Her çiçeğin ucunda üçlü bir erkeklik organı bulunur ve bunların ucunda 25 – 30 mm.’lik koyu kırmızı tepecikler yer alır.

Yetiştiricilik

Safran bitkisi, Akdeniz maki ve Kuzey Amerika chaparral bitki örtüsünün yaşadığına benzer, sıcak ve kuru yaz rüzgarlarının estiği yarı kurak iklimlerde büyür. Bitki, soğuk kışları da atlatabilir ve kısa süre kar altında kalabildiği gibi −10°C’lik donlara da karşı koyabilir. Ancak Keşmir gibi yıllık 1000–1500 mm yağış alan nemli iklimlerde yetiştirilmediği takdirde sulama gerektirir. Yıllık 500 mm yağış alan Yunanistan’da ve yıllık 400 mm yağış alan İspanya’da sulama olmadan yetiştirilemez. Yağmurların zamanlaması da önemlidir. Cömert bahar yağmurlarının ardından gelen kuru yazlar optimal koşullardır. Buna ek olarak çiçek açmasından hemen önce yağan yağmurlar safran mahsulünü artırır. Ancak tam çiçek açarken soğuk ve yağmurlu hava ile karşılaşınca hastalığın artması nedeniyle üretim miktarı düşer. Sürekli nem ve sıcak hava ile tavşan, sıçan ve kuşların toprağı kazmaları da üretimi kötü yönde etkiler. İplikkurdu ve yaprak mantarı gibi parazitlerle soğan çürümesi de önemli tehditlerdir.

Safran bitkisi güçlü ve doğrudan güneş ışığını ne kadar severse, gölgede kalmaktan da o kadar hoşlanmaz. Dolayısıyla günışığı alan yamaçlar (Kuzey Yarımküre’de güneye doğru) safran bitkisi dikimi için en elverişli yerlerdir ve buralarda çiçek en yüksek oranda güneş ışığı alır. Kuzey Yarımküre’de soğan dikimi 7–15 cm derinlikte olmak üzere Haziran ayında yapılır. Soğanların dikildiği derinlik, aralık ve iklim, ürün miktarını etkileyen kritik faktörlerdir. Daha derine dikilen ana soğanlar daha yüksek kaliteli safran üretir ama daha az çiçek tomurcuğuna ve yavru soğancığa sahip olurlar. Bu bilgilerin ışığı altında İtalyan yetiştiriciler soğanları 2–3 cm aralıklarla 15 cm derinliğe diktiklerinde mahsül kalitesini artırırlar. 8–10 cm derinliğe diktiklerinde ise hem çiçek hem de soğancık üretimini optimize ederler. Yunan, Faslı ve İspanyol yetiştiriciler ise kendi iklim koşullarına uygun olan farklı derinlik ve aralıklarda dikim yapmaktadır.

Safran bitkisinin en severek yetiştiği toprak gevrek, gevşek, düşük yoğunluklu, iyi sulanmış ve iyi akaçlanmış, yüksek organik içerikli killi ve kalker topraktır. Kabartılmış dikim yatakları iyi akaçlamayı sağlamak için kullanılan geleneksel bir yöntemdir. Toprağın organik içeriğini sağlamak için tarihsel olarak hektar başına 20–30 ton gübre kullanılır. Ama daha sonraları, daha fazla gübre kullanmadan soğanlar dikilmiştir. Yaz mevsimini uyuyarak geçiren soğan, sonbaharın başında dar yapraklarını yukarı gönderir ve tomurcuklanmaya başlar. Bitki ancak sonbahar ortasında çiçeklenmeye başlar. Çiçeklerin hasatı çok hızlı yapılmak durumundadır çünkü gün ağarırken açan çiçekler gün ilerledikçe solmaya başlar. Üstelik safran bitkisi bir ila iki haftalık çok kısa bir dönem içinde çiçeklenir. Yaklaşık olarak 150 çiçek 1 g kuru safran lifi verir. 12 g kuru safran ya da 72 g taze toplanmış safran elde etmek için 1 kg çiçek gerekir. Ortalama olarak taze toplanmış bir çiçek 0,03 g taze safran ya da 0,007 g kuru safran verir.

Kimya

Safran 150’den fazla uçucu ve aroma taşıyan bileşik içerir. Bunların çoğu aralarında zeaksantin, likopen, ve değişik α- ve β-karoten de bulunan karotenoidlerdir. Ancak safran altın sarısı – turuncu rengini α-krosine borçludur. Bu krosin trans-krosetin di-(β-D-gentiyobiyosil) ester dir (sistematik adı: 8,8-diapo-8,8-karotenoik asit). Yani safranın aromasının altında yatan karotenoit krosetinin digentiobioz esteridir. Krosinler, krosetin esterlerin monoglikosil ya da diglikosil olmayan hidrofilik bir grup karotenoiddir. Aynı zamanda krosetin bir konjüge polien dikarboksilik asittir, ayrıca hidrofobik ve dolayısıyla da yağda çözünür. Krosetin iki suda çözünen gentiobioz ile (yani şekerlerle) birleşince ortaya çıkan ürün de suda çözünür. Ortaya çıkan α-krosin kuru safranın kütlesinin %10’undan fazlasını oluşturan bir karotenoit pigmentidir. Bu iki esterleşmiş gentiobioz, suda çözünür hale gelmiş olan α-krosini, pirinç pilavı gibi su bazlı yemekleri renklendirmek için ideal bir ürün yapar.

Safranın tadı keskin glükozit pikrokrosinden gelir. Pikrokrosin (Kimyasal formülü: C16H26O7; sistematik adı: 4-(β-D-glükopiranosiloksi)-2,6,6- trimetilsikloheks-1-en-1-karboksaldehit) safranal (sistematik adı: 2,6,6-trimetilsikloheksa-1,3-dien-1- karboksaldehit) diye bilinen bir aldehit alt elemanı ile bir karbonhidratın bileşiminden oluşur. Böcek öldürücü özellikleri olan pikrokrosin kuru safranın %4’ü kadarını oluşturur. Özellikle pikrokrosin, zeaksantin karotenoit (oksidatif parçalanma ile) kısalmış bir seklidir ve terpen aldehit olan safranalın bir glükozit türevidir. Kızıl renkli zeaksantin insan gözünde retinada doğal olarak bulunan bir kaç karotenoitten birisidir.

Safran hasattan sonra kurutulduğunda sıcaklıkla birleşen enzim etkisi sonucunda pikrokrosin D-glükoz ve serbest bir safranal molekülüne ayrışır. Uçucu bir yağ olan safranal, safranın ayırtedici aromasının önemli bileşenlerinden biridir. Safranal pikrokrosinden daha az keskindir ve bazı örneklemelerde kuru safranın uçucu bölümünün %70’ini oluşturur. Safran’ın aromasının altında yatan ikinci bir bileşen, kokusu "safran, ya da kurumuş saman gibi" tarif edilmiş olan, 2-hidroksi-4,4,6-trimetil-2,5-sikloheksadien-1-on’dur. Safranaldan daha az bir oranda bulunmasına rağmen bu bileşen kimyacılar tarafından safranın kokusuna en önemli katkıyı sağlayan bileşen olarak tanımlanmıştır. Kuru safran pH değişmelerine karşı çok hassastır ve ışık ile oksitlendirici etmenlerin etkisiyle kimyasal olarak hemen parçalanır. Atmosferdeki oksijen ile temasını minimize etmek için hava geçirmez kaplarda saklanmalıdır. Safran ısıya karşı biraz daha dayanıklıdır.

Tarihçe



Safran yetiştiriciliğinin tarihi 3.000 yıl öncesine kadar uzanır. Kültür bitkisi olan safranın doğada bulunan öncülü Crocus cartwrightianus tur. İnsan yetiştiriciler, aşırı uzun tepeciğe sahip olan örnekleri seçerek yetiştirdi. Bunun sonucunda C. cartwrightianus un kısır bir mutant formu olarak C. sativus Bronz Çağı’nda Girit’te ortaya çıktı. Uzmanlara göre safrandan bahseden ilk doküman MÖ 7. yüzyıldan kalma Asurlular döneminde Asurbanipal tarafından toplatılan bir botanik kaynakçasıdır. Bundan sonra 4.000 yıl boyunca safranın 90 kadar hastalığın tedavisinde kullanıldığına dair dokümantasyon ortaya çıkarılmıştır. O tarihlerden beri Akdeniz bölgesinde hem baharat hem de ilaç olarak kullanılan safran yavaş yavaş Avrasya’nın diğer bölgeleriyle Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’ya kadar yayılmıştır. Son yıllarda safran üreticiliği Okyanusya kıtasına da uzanmıştır.

Akdeniz

Minos uygarlığı zamanında MÖ 1500–1600 yılları arasında safranın tedavi amaçlı ilaç olarak kullanıldığını gösteren saray freskleri bulunmuştur. Sonraları Yunan efsanelerinde Kilikya’ya yapılan deniz yolculuklarından bahsedilir. Maceraperestlerin oraya dünyanın en değerli safranı olduğuna inandıkları safranı bulma ümidiyle gittiği aktarılır. Başka bir efsanede Crocus ve Smilax’tan bahseder. Büyülenen Crocus ilk safran bitkisine dönüşür. Antik Akdeniz ulusları; Mısırlı parfümcüler, Gazalı doktorlar, Rodoslu kasabalılar, ve Yunan hetaerae adı verilen saray kadınları parfümlerde, merhemlerde potpurilerde, maskaralarda, kutsal sunaklarda, ve tıbbi tedavilerde safran kullanmıştır.

Helenistik Mısır döneminin sonlarında Kleopatranın, sevişmelerinin daha zevkli geçmesi için banyosunda safran kullandığı bilinir. Mısırlı sağlıkçılar her türlü gastroentestinal tedavi için safranı kullanırdı. Sidon ve Tyre gibi şehirlerde de safran dokumaların boyanmasında kullanılmıştır. Romalılar safranı o kadar çok seviyordu ki Romalılar güney Galya kolonilerinde yanlarında getirdikleri safranı Roma yıkılıncaya kadar oldukça yaygın bir biçimde yetiştirmişlerdir. Farklı teoriler safranın Fransa’ya tekrar dönmesini 8. yüzyılda Endülüslüler’e ya da 14. yüzyılda Avignon papalığına bağlar.

Asya

Irak’ta 50.000 yıllık tarihöncesi hayvan tasvirlerinde safran-bazlı pigmentlere rastlanmıştır. Sonraları Sümerler doğada büyüyen safranı tedavi ve sihirli iksir yapmak için kullandı. Safran, MÖ 2. binyılda Minos saray kültüründen çok daha önce bir ticaret malı olarak kullanılıyordu. Yahudi dilinde Süleyman’ın Şarkısı’nda da safrandan saygıyla sözedilir. Antik Persler MÖ 10. yüzyılda Derbena, İsfahan, ve Horasan şehirlerinde Fars safranı ( Crocus sativus Hausknechtii) yetiştirdi. Bu yerlerde safran lifleri tanrılara sunulan dokumalarda, boya, parfüm, ve ilaçlarda kullanılmıştır. Safran lifleri yataklara serpilmiş, ve melankoli krizlerini iyileştirmek için sıcak çaylarla karıştırılmıştır. Perslilerin safranı uyuşturucu maddelerle birlikte ve afrodizyak olarak kullandığı da sanılmaktadır. Asya seferleri sırasında Büyük İskender safranı içecek ve yiyeceklerinde kullandığı gibi savaş yaralarını tedavi amacıyla banyosunda da kullanmıştır. İskenderi taklit eden askerleri safran ile banyo alma alışkanlığını Yunanistan’a getirmişlerdir.

Safran’ın Güney Asya’ya gelişiyle ilgili birbiriyle çelişen teoriler bulunur. Geleneksel Keşmir ve Çin söylencelerine göre safran 900 ile 2500 yıl önce bir zamanda buralara ulaşmıştır. Antik Pers kayıtlarını inceleyen tarihçiler bu tarihin MÖ 500 yılından önce olduğunu bulmuşlardır. Bu ya Perslilerin park ve bahçelerde safran soğanlarını dikmeleriyle ya da Perslilerin Keşmir’i işgal edip orada koloni kurmasıyla olmuştur. Fenikeliler Keşmir safranını boya olarak ve melankoli tedavisi için pazarlamışlardı. Daha sonra tüm Güney Asya’da yemeklerde ve boya olarak safran kullanımı yaygınlaşmıştır. Örneğin Hindistan’da Budist keşişler Buddha Siddhartha Gautamanın ölümünden sonra safran renkli giysiler giymeye başlamışlardır.

7. yüzyıldan Ermeni yazar Şiraklı Ananya Çin’i şöyle tanımlamıştır: } "[1]. Gerçekten de eski Çin tıp kitaplarında safrandan sözedilir. MÖ 200 ile 300 yıllarından kalma ve efsanevi Yan ("Ateş") İmparatoru (炎帝) Şennong’un hazırladığı düşünülen kırk ciltlik Shennong Bencaojing (神農本草經 — "Şennongs Büyük Şifalı Bitkiler Kitabı ", ya da ''Pen Tsao'' veya Pun Tsao diye de bilinir) adlı ilaçlarla ilgili eserde farklı rahatsızlıklar için bitkilerden yapılan 252 tedavi şeklinden sözedilir. Ancak 3. yüzyılda Çinliler safranın Keşmirden geldiğinden sözediyordu. Çinli bir tıp uzmanı Wan Zhen, "Safran, Buda’ya sunulmak üzere Keşmir’de yetiştirilir." diye yazmıştı. Wan kendi döneminde safranın nasıl kullanıldığını da şöyle anlatmıştır: "Safran çiçeği birkaç gün sonra solar sonra da safran elde edilir. Sarı rengi nedeniyle değerlidir. Şaraba koku vermek için kullanılır"

Avrupa

Avrupa’da Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra safran yetiştiriciliği oldukça azaldı. Safran Avrupa’ya Endülüslüler’in İspanya, Fransa ve İtalya’ya girmesiyle birlikte geri döndü. 14. yüzyıldaki Kara Veba salgını sırasında safran bazlı ilaçlara olan talep çok yüksek miktarlara ulaşınca Venedik ve Ceneviz gemileri Rodos gibi Güney Akdeniz’de bulunan yerlerden safran getirdiler. Soylular tarafından böyle bir gemi yükünün çalınması nedeniyle ondört hafta süren "Safran Savaşı" çıktı. Safran nedeniyle ortaya çıkan çatışmalar ve safran korsanlığının saldığı korku nedeniyle Basel’de başarılı bir şekilde safran kültürüne başlandı. Safran yetiştiriciliği ve ticareti daha sonra da Nürnberg’e sıçramıştır. Çok kısa bir süre sonra da safran yetiştiriciliği özellikle Norfolk ve Suffolk olmak üzere İngiltere’nin tamamına yayılmıştır. Essex’in Saffron Walden kasabasının adı yetiştirilen yeni üründen gelmektedir. Bu kasaba İngiltere’de safran yetiştiriciliğinin ve ticaretinin merkezi olmuştur. Ancak çikolata, kahve, çay ve vanilya gibi daha egzotik ürünlerin denizaşırı topraklardan getirilmesiyle birlikte Avrupa’da safran üretimi azalmıştır. Yalnızca güney Fransa, İtalya ve İspanya’da önemli miktarlarda safran üretimi süregelmiştir.

Schwenkfelder Kilisesi üyeleri yanlarında taşıdıkları bir sandık safran soğanıyla göçettikleri Amerika kıtasına safranı getirmiştir. 1730 yılında tüm doğu Pensilvanya’da safran yetiştiriliyordu. Karayiplerdeki İspanyol kolonilerinin büyük miktarlarda bu yeni Amerikan safranından satınalması ve yüksek talep nedeniyle Philadelphia emtia borsasında safranın liste fiyatı altına denkti. 1812 Savaşı’nda safran taşıyan birçok gemi batırıldıktan sonra Karayiplerle olan safran ticareti ortadan kalkmıştır. Yine de yöresel olarak keklerde, makarnalarda, tavuk ve alabalık çorbalarında kullanılmak üzere az miktarda da olsa Pensilvanya’da safran üretimi devam eder. Günümüzde Kuzey Amerika’da Lancaster County, Pensilvanya’da safran üretimi devam etmektedir.

Ticaret ve kullanım alanları

Uzmanlar safranın kokusunu otsu ya da samansı bir etkiyle karışık metalik bal rengini andırır diye tarif eder. Tadı da biraz keskin ve samansıdır. Safran yiyeceklere parlak sarı bir renk katar. Sıradışı tadı ve yemeklere kattığı sarı renk nedeniyle safran Arap, Orta Asya, Avrupa, Hint, İran, Fas ve Cornwall mutfaklarında oldukça yaygın olarak kullanılır. Şekerlemeler ve likörlerde de sıklıkla safran bulunur. Safranın yerine genellikle aspir ( Carthamus tinctorius , "Portekiz safranı" ya da "yalancı safran") veya zerdeçal ( Curcuma longa ) kullanılır. Geleneksel tedavi yöntemi olarak çok eski bir tarihe sahip olan safranın antikarsinojenik (kanser bastırıcı), anti-mutajenik (mutasyon-önleyici), immünomodüle edici, ve antioksidan benzeri özellikleri olduğu modern tıp tarafından bulunmuştur. Safran özellikle Çin ve Hindistan’da kumaş boyası olarak ve parfümeride kullanılır.

Safran üretiminin çoğu batıda Akdeniz’den doğuda Keşmir’e kadar uzanan bir kuşakta yapılır. Dünya çapındaki safran üretimi yıllık 300 ton civarındadır. Sırasıyla İran, İspanya, Hindistan, Yunanistan, Azerbaycan, Fas, ve İtalya önemli ölçüde safran ürete ülkelerdir. Yarım kg kuru safran elde etmek için 55,000–80,000 çiçek gerekir ki bu bir futbol sahası büyüklüğündeki bir alandan toplanır. 150.000 çiçeği toplayabilmek için kırk gün boyunca gece gündüz çalışmak gerekir. Çiçeklerden çıkarılan tepecikler hemen kurur ve hava sızdırmaz kaplarda saklanır. Safranın toptan ve perakende satış fiyatı kilogram başına US$1100–US$11,000 arasındadır. Canlı kızıl renk, hafif bir nemlilik, esneklik, yeni hasat tarihi ve kırılmış liflerin olmaması taze safranın özelliklerindendir.

Kültivarlar

Dünya çapında çeşitli safran kültivarları üretilmektedir. Spanish Superior ve Creme ticari adlarını taşıyan İspanyol varyeteleri genel olarak daha yumuşak bir renk, tad ve kokuya sahiptir, ve hükümetin belirlediği standartlara göre sınıflandırılır. İtalyan varyeteleri daha güçlü olsa da en yoğun varyeteler Yunanistan’ın Makedonya bölgesinde, İran’da ve Keşmir’de yetişir. İran ve Hindistan safranının batı ülkelerine ulaşması çok zordur. Amerika Birleşik Devletleri İran safranının ithalatını yasakladığı gibi, Hindistan da üst sınıf safranın ihracatını yasaklamıştır. Bunların dışında Yeni Zelanda, Fransa, İsviçre, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerden de az miktarlarda safran alınabilir.

Tüketiciler bazı kültivarları en üst kalite sınıfından olarak görür. İtalya’nın Abruzzo bölgesinde, L’Aquila yakınlarında Navelli Vadisi’nde sekiz hektarlık bir alanda yetiştirilen "Aquila" safranı ( ''zafferano dellAquila ), oldukça yüksek oranda safranal ve krosin içerir, kendine has şekli, sıradışı keskin kokusu ve yoğun rengiyle en üst kalite safrandan sayılır. İtalya’ya İspanyol Engizisyonu’ndan kaçan Dominiken bir keşiş tarafından getirilmiştir. İtalya’da hem miktar hem de kalite açısından en önemli safran üretimi Sardunya adasında San Gavino Monreale’de 40 hektarlık bir alanda yapılır. İtalya genelindeki safran üretiminin %60’ı bu bölgeden sağlanır. Diğer bir varyete, tüketicilerin kolaylıkla ulaşamadığı Keşmir "Mongra" ya da "Lacha" safranıdır (Crocus sativus'' Cashmirianus). Keşmir’de süregelen kuraklıklar, hastalıklar ve mahsül alamama nedeniyle ve Hindistan’ın ihracat yasağı nedeniyle bu safranın fiyatı oldukça yüksektir. Keşmir safranın dünyanın en koyu renkli safranları arasındadır ve koyu kestane rengi-mor rengiyle tanınır. Koyu renk safranın güçlü aromasını, tadını ve renklendirme etkisini gösterir.

Sınıflandırma

Safran tipleri krosin (renk), pikrokrosin (tat) ve safranal (koku) içeriklerinin laboratuvar ölçümleri sonucunda sınıflara ayrılır. Diğer ölçümler arasında çiçek atık içeriği (yani safran örneğinin içindeki tepecik harici çiçek parçası miktarı) ve "kül" gibi diğer maddelerin oranı da bulunur. Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından safran sınıflandırması için bir standart serisi belirlenmiştir. ISO 3632 standartı safran ile ilgilidir. Bu standartta renk yoğunluğu için dört ampirik sınıf belirlenmiştir: IV (en düşük), III, II, ve I (en yüksek kalite). Safran örnekleri içindeki krosin-özgü soğurma derecesinin spektroskopi ile ölçülmesi sonucunda sınıflandırılır. A_\lambda soğurma (Beer-Lambert yasası) olmak üzere şöyle tanımlanır A_\lambda = -\log(I/I_0). Bu ölçüm, bir maddenin şeffaflığının (I/I_0, bir örnekten geçen ışık yoğunluk miktarının o örneğe tutulan ışık miktarına oranı) belli bir ışık dalgaboyunda ölçümüdür.

Safran’ın soğurma derecesi, bir kuru safran örneğinde 440 nm. foton dalgaboyunda krosin-özgü soğurmadır. Bu dalgaboyunda yüksek soğurma değerleri yüksek krosin konsantrasyonunu ve dolayısıyla da yüksek renklendirme yoğunluğunu gösterir. Bu renk sınıfları 80’den düşük soğurma değerlerinden (IV. sınıf safran) 190 ve daha büyük soğurma değerlerine kadar (I. sınıf) sıralanır. Dünyanın en seçkin örnekleri (en seçkin çiçeklerden seçilen en kırmızı-kestane rengi tepecikler) 250’den yüksek soğurma değerlerine ulaşır. Safran tiplerinin pazar fiyatı ISO değerlerine doğrudan bağlıdır. Ancak birçok yetiştirici, tüccar ve tüketici bu tarz laboratuvar sonuçlarını kabul etmez. Aynı şarap tadıcılarının yaptığına benzer daha geleneksel değerlendirme yöntemlerini tercih ederler.

Kalite kontrolu ve standartlaştırma konusunda bu kadar çok çalışılsa da özellikle en ucuz sınıflarda yapılan tarihi çok eskilere dayanan safran sahtekarlığı günümüzde de devam etmektedir. Safran sahtekarlığı ilk olarak Avrupa’da Orta Çağ’da kaydedilmiştir. Bu dönemlerde safran sahtekarlığı yapanları Safranschou yasasına dayanarak ölümle cezalandırıyorlardı. Tipik olarak safrana pancar ve nar lifleri, kırmızı boyalı ipek lifleri ya da safran bitkisinin tatsız kokusuz sarı stamenleri katılarak safranın saflığı düşürülür. Diğer yöntemlerse bal ve bitki yağı gibi maddelerle safran liflerini ıslatmaktır. Ancak toz haline getirilmiş safrana zerdeçal, paprika ve diğer tozların katılmasına daha sık rastlanır. Safran sahtekarlığı, farklı safran sınıflarının karıştırılarak yanlış etiketlerle satılması olarak da yapılır. Hindistan’da yüksek kalite Keşmir safranı İran’dan getirilen düşük kalite safranla karıştırılarak saf Keşmir safranı olarak pazarlanır. Keşmirli yetiştiriciler gelirlerinin çoğunu böyle kazanır.

Diğer dillerdeki adı

Tıbbi: Stigmata Croci Arapça: Kurkum, Zafaran Çince: Fan hung hua Fransızca: Safran Almanca: Safran Yunanca: Zaforá Hintçe: Kesar, Zafraan Italyanca: Zaffarano, Zafferano Japonca: Safuran Rusça: Shafran İspanyolca: Azafrán Turkçe: Safran

Kaynak

Vikipedi Rehber Ansiklopedisi

Safran

Fransızca Safran kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. saffron, having a yellowish-orange coloring

Safran

Almanca Safran kelimesinin İngilizce karşılığı.
n. saffron, species of crocus plant bearing orange stigmas and purple flowers, spice and food coloring derived from the stigmas of the saffron crocus

Safran

Türkçe Safran kelimesinin İngilizce karşılığı.
[SAFRAN] n. saffron, species of crocus plant bearing orange stigmas and purple flowers, spice and food coloring derived from the stigmas of the saffron crocus
n. saffron, species of crocus plant bearing orange stigmas and purple flowers; spice and food coloring derived from the stigmas of the saffron crocus
adj. saffron, having a yellowish-orange coloring

Safran

Fransızca Safran kelimesinin Flemenkçe karşılığı.
(culinaire) saffraan (m)

Safran

süsengillerden, baharda çiçek açan, küçük bir bitki (crocus).
bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, kimi yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz.

Safran

Fransızca Safran kelimesinin Almanca karşılığı.
n. safran, safrangelb, ruderblatt
adj. safran-, safrangelb

Safran

Fransızca Safran kelimesinin İtalyanca karşılığı.
(culinaire) zafferano (m)

Safran

Fransızca Safran kelimesinin Portekizce karşılığı.
(culinaire) açafrão (m)

Safran

Fransızca Safran kelimesinin İspanyolca karşılığı.
(culinaire) azafrán (m)

Safran

Fransızca Safran kelimesinin Türkçe karşılığı.
[le] safran

Safran

Almanca Safran kelimesinin Fransızca karşılığı.
n. safran (m)

Safran

Almanca Safran kelimesinin İtalyanca karşılığı.
n. croco (m), giallo zafferano (m), zafferano (m)

Safran

Almanca Safran kelimesinin İspanyolca karşılığı.
n. azafrán (m), croco (m)

Safran

Almanca Safran kelimesinin Türkçe karşılığı.
i. safran (m)

Safran

Türkçe Safran kelimesinin Fransızca karşılığı.
[le] safran

Safran

Türkçe Safran kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Krokus, Kurkuma, Safran

Safran

1 . Süsengillerden, baharda çiçek açan, 20-30 cm boyunda, soğanlı bir kültür bitkisi, zafran (Crocus sativus).
2 . Bu bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, bazı yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz, zafran.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Safran Resimleri

Safra asidi
3 yıl önce

Safra asitleri, memeli hayvanların safrasında bulunan steroit asitlerdir. Karaciğerde kolesterolun oksidasyonu sonucu oluşurlar, safra kesesinde depolanıp...

Safra kesesi
3 yıl önce

Safra kesesi ya da öd kesesi, bazı omurgalı canlılarda safranın ince bağırsağa salınmadan önce depolandığı ve konsantre edildiği küçük ve içi boş bir...

Safra kesesi, Anatomi, Karaciğer, Safra, Taslak
Mustafa Safran
7 yıl önce

Mustafa Safran, 1958 yılında Kastamonu'da doğmuştur. 1984 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olmuştur. 1992 yılında Ankara Üniversitesi'nde...

Safra taşı
3 yıl önce

Tıpta safra taşları (kolelit) normal veya anormal safra bileşenlerinin büyüme veya birleşme yoluyla vücutta oluşan kristal yapılardır. Kolesterol taşları...

Safra taşı, Hamilelik, Hastalık Veri Tabanı, ICD-10, Karaciğer, Kolesterol, Protein, Safra, Safra asitleri, Safra kesesi, Sarılık
Altın Safran Belgesel Film Festivali
7 yıl önce

"Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali", her yıl eylül ayında, Safranbolu Belediyesi tarafından düzenlenen, özellikle Türkiye'nin kültürel...

Altın Safran Belgesel Film Festivali, 1998, Safranbolu Meslek Yüksek Okulu, Sinema, Taslak, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi
Jonathan Safran Foer
3 yıl önce

arşivlendi. Exploratory site for Jonathan Safran Foer's 'Everything Is Illuminated' (Novel) Jonathan Safran Foer 'Bookweb' on literary website The Ledge...

Safra
3 yıl önce

Safra, ya da öd, karaciğer tarafından üretilen, yemek yenince oniki parmak bağırsağına (duodenum) salgılanan bir sindirim sıvısıdır. Safra bazı canlılarda...

Safra, A vitamini, Akşamdan kalmalık, D vitamini, E vitamini, Fosfolipit, Hemoglobin, Hepatosit, K vitamini, Karaciğer, Kolesterol
Aspir
3 yıl önce

yapılmaktadır. Benzerliği sebebiyle ticarette safran bitkisiyle sık sık karıştırıldığından "yalancı safran" denilmektedir. Aspir, kuraklığa dayanıklı, yazlık...

Aspir, Anadolu, Asteraceae, Asterales, Bilimsel sınıflandırma, Binominal nomenklatür, Bitki, Burdur, Eskişehir, Familya, Hindistan