Suikast
Hrant Dink'in ölümüyle sonuçlanan olaylar 6 Şubat 2004 günü Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in binlerce Ermeni yetimden biri olabileceği yolundaki haberle başladı. Haberin hemen ardından 24 Şubat 2004 günü İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, iddialar göre burada bir vali yardımcısının yanında bulunan iki kişiden biri tarafından tehdit edildi. Valilikteki bu olaydan bir gün sonra 25 Şubat 2004 tarihinde Mehmet Soykan tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink'in başka bir yazısı için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nın 301. maddesinden dava açıldı. 26 Şubat 2004 günü Agos Gazetesi önünde toplanan Ülkü Ocaklarına mensup bir grup, tehditler de içeren pankartlar açarak gösteri yaptı. Ancak bu olay bir iki istisna dışında gazetelerde yer almadı. 301. madde'den açılan dava boyunca tehditler artarak sürdü.Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü saat 15:00 sıralarında Şişli Halaskargazi Caddesi üzerinde bulunan Agos Gazetesi çıkışında uğradığı silahlı saldırı sonucunda olay yerinde hayatını kaybetti. Başına ve boynuna isabet eden üç kurşun sonucunda hayatını kaybeden Dink'in cesedinin yakınında 4 adet boş kovan bulundu. Otopsi raporuna göre kurşunlardan ikisi Dink'in kafasına arkadan saplanmıştı. Görgü tanıkları, cinayeti işleyen kişinin 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz bereli olduğunu bildirdiler.
Polis, saldırganın yakalanması amacıyla, bölgedeki metro, otobüs ve vapur iskelelerinde güvenlik önlemleri aldı. Katil zanlısı olarak Ogün Samast adlı kişi, televizyonda yayımlanan güvenlik kameralarından elde edilen görüntülerin üzerine babası tarafından ihbar edilerek, güvenlik güçlerinin takibi sonucunda Trabzon'a gitmek üzere geldiği Samsun otogarında sivil giyimli jandarma ve polis ekiplerince yakalandı. Samast cinayeti işlediğini itiraf etti. Samast'ın üzerinde, suç aleti olduğu bildirilen bir tabanca ele geçirildi.
Müteakip gelişmeler
Tutuklanma sırasında çekilen ve ilk olarak TGRT kanalında yayımlanan Ogün Samast'ın arkasında Türk bayrağının ve Atatürk'ün bir sözü ("Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez") görünen fotoğrafları tepki topladı. Bunun üzerine tutuklanmayı soruşturmak üzere 29 Ocak'ta Samsun'a bir mülkiye müfettişi gönderildi.Soruşturma sonucunda polis veya jandarmanın Ogün Samast'la birlikte Türk bayrağı ve Atatürk'ün sözü bulunan fon önünde hatıra fotoğrafı çektiğini gösteren film kayıtları ortaya çıktı. Bu kayıtlarda güvenlik kuvvetlerinin Ogün Samast'a bir tür kahraman muamelesi yaptığı görünüyordu. Müfettiş raporunda, fonda Türk bayrağı görülen hatıra fotoğrafı ve filmlerinin zanlının konuşturulması için bir taktik olarak çekildiği ve herhangi bir suç oluşturmadığı belirtildi, bunun üzerine takipsizlik kararı alındı. Hrant Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, müfettiş raporunu "Bu zanlı devletin kırmızı çizgilerini ihlal eden bir durumdan gözaltına alınsaydı, polis ve jandarma onunla kol kola girip fotoğraf çektirmek için yarışsaydı, raporlar böyle mi olurdu?" diyerek eleştirdi.
Samast'ın ardından 24 Ekim 2004'de Trabzon'da McDonald's'a bomba koyarak altı kişinin yaralanmasına sebep olan Yasin Hayal, azmettirici olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Yasin Hayal, tutuklandıktan bir süre sonra cinayetin polis muhbiri Erhan Tuncel tarafından planlandığını açıkladı. Hayal ve Tuncel, Büyük Birlik Partisi Trabzon il örgütünde karşılaşmışlardı. İddialara göre polis muhbiri olan Tuncel, Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığını polise 17 kez bildirmişti. Trabzon Emniyet Müdürü, "jandarmaya da çalıştığı için" suikastten önce Tuncel'i muhbirlikten attıklarını açıkladı. Ancak Emniyet teşkilatı bu bilgiyi yalanladı. Tuncel'in ifadelerinde poınlisi daha önce uyarmaya çalıştığı söylemesi, kendisini kurtarmaya yönelik bir çaba olarak yorumlandı. Hayal ve Tuncel, basında Ogün Samast'ın "ağabeyleri" olarak anıldılar.
Suikastin tetikçisinin yakalanmasına rağmen tam olarak aydınlatılamaması, Emniyet ve Jandarma İstihbarat Teşkilatı ile bağlantıları bulunan kişilerin olaya isimlerinin karışması, tetikçinin güvenlik güçleriyle birlikte hatıra fotoğrafı çektirmesi, azmettirici Yasin Hayal'in daha önceki suçlarında polis tarafından korunduğu gibi konu ve iddialar, derin devlet tartışmalarını tekrar gündeme getirdi.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek 31 Ocak 2007'de: "Operasyon ekibi: Hrant Dink cinayetinin kilit ismi olduğu iddiasıyla Trabzon'da gözaltına alınarak İstanbul'a getirilen Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Erhan Tuncel'in Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek’in elemanı olduğu ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü de bu gerçeği doğruladı. Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in Trabzon’da Emniyet Müdürü iken kurduğu ekip, “haber elemanları” perdesi altında, bir operasyon ekibi, başka deyişle tetikçi timidir." şeklinde basın açıklaması yaptı.
Suikastin 40. gününde Kumkapı'daki Meryem Ana kilisesinde Dink anısına Türkiye Ermenileri Patriği Mesrob Mutafyan'ın yönettiği bir Pazar ayini düzenlendi. Ayine Dink'in ailesi, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, yazar Elif Şafak, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, gazeteciler ve çok sayıda Ermeni katıldı. Mutafyan, konuşmasında suikastin aydınlatılamamasını eleştirdi.Bu ayin sırasında kiliseye giren silahlı iki kişi havaya ateş açarak paniğe neden oldular.
Adli süreç
Hrant Dink suikasti davası 02.07.2007 tarihinde Beşiktaş'daki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasında başladı. Duruşmaya sanıklar, Hrant Dink'in birinci derece yakınları ve avukatlar hariç kimse alınmadı. Mahkeme binasının önünde toplanan kalabalık, suçluların cezalandırılması için eylem gerçekleştirdi. Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, mahkeme salonuna girerken, kalabalığın elindeki pankartlardaki slogana atfen "Hepiniz Ermeni’siniz." diye bağırınca gerginlik yaşandı. Duruşma sırasında Hayal ve Tuncel'in birbirini suçladıkları, Samast'ın ise susma hakkını kullandığı açıklandı. Sanık avukatları, olaya bir örgüt veya çetenin karıştığını yalanladılar.Meclis, Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin “ihmali” olduğu belirtildi.
Dink’in öldürülmesinde istihbarat yönünden ihmalleri olduğu iddiasıyla, jandarma astsubay Okan ŞİMŞEK ile jandarma uzman çavuş Veysel ŞAHİN hakkında açılan ve Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesinde görülen davada tanık olarak dinlenen jandarma astsubay Hüseyin YILMAZ ve uzman çavuş Hacı Ömer ÜNALIR’ın ifadeleri üzerine, Dink’in avukatları, bu kişiler hakkında soruşturma açılması için Bölge İdare Mahkemesine başvurdu. Bölge İdare Mahkemesi, başvuruyu kabul ederek, daha önce haklarında müfettişlerce soruşturma izni istenmeyen Hüseyin YILMAZ ile Hacı Ömer ÜNALIR. hakkında soruşturma açılmasına karar verdi.
Daha sonra Jandarma Astsubay Başçavuş Okan Şimşek ve Jandarma Uzman Çavuş Veysel Şahin, Dink'in öldürüleceği istihbaratını dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'e anlattıklarını açıkladı.
Okan Şimşek Hrant Dink'in öldürülmesinde azmettirici konumda bulunan Yasin Hayal'in akrabası olan Çoşkun İğci ile nasıl temas kurduklarını anlattı. Şimşek, İğci'nin kendilerine Agos Gazetesi'nin sahibi Dink'i üç dört arkadaşı ile öldüreceği bilgisini verdiğini anlattı. Astsubay Başçavuş Şimşek, daha sonra bu bilgiyi Trabzon Jandarma İl İstihbarat Şube Müdürü olan Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız'a aktardıklarını ifade etti. Daha sonra Trabzon İl Jandarma Komutanlığı'nda Jandarma Kıdemli Albay Ali Öz, İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, Asayiş Şube Müdürü Binbaşı Ali Oğuz Çağlar, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Yüzbaşı Hüsamettin Polat, İstihbarat Unsur Komutanlarından Jandarma Başçavuş Gazi Günay, Jandarma Başçavuş Hüseyin Yılmaz, Jandarma Başçavuş Gökhan Aslan ile birlikte bir toplantı yaptıklarını belirten Şimşek şunları belirtti: "Toplantı esnasında İstihbarat Şube Müdürü Jandarma Kıdemli Yüzbaşı Metin Yıldız, İl Jandarma Komutanı Ali Öz'e hitaben 'Komutanım, 2004 yılında McDonalds'ı bombalayan Pelitli'de oturan Yasin Hayal, İstanbul'da bir Ermeni asıllı gazeteciyi öldüreceğine yönelik arkadaşların edinmiş olduğu bilgiler var." Fakat Albay Ali; ÖZ Metin YILDIZ'a hitaben: Konuyu sonra özel olarak konuşuruz dediği ortaya çıktı. Valiliğin soruşturma izni vermesiyle ÖZ hakkında soruşturma açıldı fakat açığa alınmayarak Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı'na atanmıştır.
Suikaste tepkiler
tarafından protesto edildi. Suikast gerek Türkiye, gerekse Dünya basınında geniş yankı uyandırdı.Türkiye'den Tepkiler
- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün siyasiler bu suikasti lanetlediklerini açıkladılar.Genelkurmay Başkanlığı 'nı yaptığı o basın açıklamasında olayı kınadı.
- Olayın ardından Ermeni Patriği Mesrob Mutafyan da cinayeti kınayarak Ermeni cemaati için 15 günlük yas ilan etti
Dünyadan Tepkiler
- Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan, "Halklar arasında diyaloga inanan Hrant Dink'in öldürülmesini bizi çok üzmüştür. Bu saldırıyı lanetliyor ve Türk yetkililerden sorumluları bulmalarını istiyoruz" dedi.
Suikast sonrası gösteriler
Suikast sivil toplum örgütlerince de tepkiyle karşılandı. Olayı protesto etmek amacıyla olay yerinde gösteri ve yürüyüşler düzenlendi. Aralarında sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, yazarlar, sanatçılar ve öğrencilerin de bulunduğu kalabalık bir grup Taksim Meydanında toplanarak olayı protesto eden bir gösteri düzenlediler. Olayı protesto için Kızılay'da oturma eylemi düzenleyen bir grup ise Ankara'da polisle çatıştı.Hrant Dink'in 24 Ocak 2007 tarihinde kaldırılan cenazesi de onbinlerce kişinin katıldığı bir gösteriye dönüştü.
Dink suikastinin uzun süre tam olarak aydınlatılamaması protestolara neden oldu. Örneğin, suikastin gerçek azmettiricilerinin yakalanmadığı iddiasıyla 15 Nisan 2007'de kendisine "Benim hala umudum var inisiyatifi" adı veren bir grup Agos Gazetesi önünde gösteri yaptı.
Gösterilere tepkiler ve milliyetçilik tartışması
Cenazede açılan "Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeniyiz" pankartları, daha sonra milliyetçi kesimlerden gelen eleştirilere konu oldu. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, pankartlara tepki olarak "Bu ne demek? Hepimiz Türküz, hepimiz Mehmet'iz" dedi. Hrant Dink cinayetine gösterilen duyarlılık ve tepki, Türk askerlerinin cenazeleriyle kıyaslanarak eleştirildi. "Cenaze töreninde Türk bayrağı açılmaması" gibi hususlar bazı milliyetçi basın organlarında yerildi.Bu eleştirileri takiben 3 Şubat 2007 terihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir parti toplantısında aşırı milliyetçiliği "Hani milliyetçilikle geçinenler var ya, bunlar milliyetçi filan değil, bunlar ırkçı, ayrımcı, kafatasçı, bunlar milliyetçi değil" sözleriyle eleştirdi.
İddialar
- Hrant Dink'in avukatı Erdal Doğan, Dink'in tehdit edildiğini, ancak durumu bildirdiği Şişli Savcılığı'nın herhangi bir ilerleme kaydetmediğini iletti.
- Hrant Dink'in 19 Ocak 2006 tarihinde, Agos Gazetesinde yayınladığı makalede tehditler aldığını belirttiği kaydedildi.
- Hrant Dink'in eşi Rakel Dink "Devlet taşlarının altını temizlesin onu öldürerek kurtulamaz" şeklinde bir basın açıklaması verdi.
- Dink suikastini planladığı söylenen Erhan Tuncel'in polis muhbiri olduğu ortaya çıktıktan sonra, Trabzon Emniyet Müdürü, "jandarmaya da çalıştığı için" suikastten önce muhbirlikten attıklarını açıkladı. Ancak Emniyet teşkilatı bu bilgiyi yalanladı. Bu arada, Tuncel'in emekli bir subayla cep telefonu aracılığıyla konuştuğu tespit edildi.