Böylece, Türkiye`de yalnızca Akdeniz faunasının değil, Orta ve Doğu Avrupa, Orta Doğu, Kafkaslar ve Arap Yarımadası faunalarının da tipik türleri bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, çok daha fazla memeli tür barındırır ve bu da Türkiye faunasının ne tipik Avrupa faunasına ne de tipik Orta Doğu faunasına kategorize edilebildiğini gösterir.
Türkiye faunasına ait 160 memeli, 418 kuş, 120 sürüngen, 22 kurbağa, 127 tatlısu balığı, 384 deniz balığı olmak üzere toplam 1230 civarında omurgalı tür tanınır. Ama bu türlerin bazıları tamamen tükenmek üzeredir, bazıları da tehlike altında bulunmaktadır.
Tarih
Karadeniz`in yerinde 7000 yıl öncesine kadar çok daha alçak seviyede, dev bir tatlı su gölü bulunuyordu ve Anadolu`nun Avrupa kıtasına daha geniş bir bağlantısı vardı. Uzaydan çekilen resimlerde bu gölün eski yatağı hala görülmektedir.Son 250 milyon yıl
Bilimsel verilere göre, dünyanın tüm kıtaları günümüzden 250 milyon yıl önce Pangea adı verilen tek bir kara parçasından koparak oluşmuştur. Bu tek kıta parçası zamanla parçalanmış ve böylece canlı formların kıtalardaki dağılımı gerçekleşmiştir. Bu parçalanma sürecinde ilk memelilerin görülmeye başladığı 65 milyon yıl öncesi, Anadolu yarımadası için de önemli bir tarihtir. Bu süreçte Anadolu yarımadası defalarca Avrupa ile bağlantı kurmuş ve tekrar ayrılmıştır. Böylece Anadolu yarımadasının denizleri de çok kez görünüm değiştirmiş, denizin defalarca yükselip alçalması sonucu, Karadeniz bazen Hazar denizi ile birleşmiş, bazen de diğer denizlere bağlantısı olmayan bir göl haline gelmiştir.Avrupa`nın son iki milyon yılda geçirdiği buzul devirlerinde soğuktan kaçan hayvan türleri Balkanlar ve Kafkasya üzerinden Anadolu`ya gelmişlerdir. Kuzeyden gelen bu göçlerin yanı sıra güneyden ve doğudan da bazı hayvan türleri Anadolu`ya göç edip yerleşmiştir. Güneyden gelen bazı çöl hayvanları, Anadolu`nun güneyinde bulunan sıradağları aşamayıp sadece güneye yerleşmiştir.
Son 2500 yıl
M.Ö. 300 yıllarında gittikçe büyüyen Roma İmparatorluğu Anadoluyu da sınırları içine almıştır. Romalılar da, kendilerinden evvel hüküm sürmüş halkların başlattığını sürdürerek silah, ev ve gemi yapımı için Anadolu`nun uçsuz bucaksız ormanlarını daraltmaya devam etmişlerdir. Ayrıca Romalıların meşhur sirk gösterilerinde savaş tutsaklarının yanında çok sayıda vahşi hayvan insanlara karşı dövüştürülüp öldürülmüştür. İmparatorluk topraklarından vahşi hayvanların yakalanıp Romaya götürülmesi bol para getiren bir uğraş olmuştur. Aylarca süren yolculuklara çoğu hayvan katlanamayıp yolda ölmüş, sadece onda biri canlı olarak Roma`ya varmış, Roma`da her haftasonu binlerce vahşi hayvan gösterilerde katledilmiştir.Bu dönemde batı ve güney Avrupa`da, ama özellikle Anadolu`da birçok hayvan türünün soyunun tüketilmiş olduğu kabul edilir. Örneğin: Asya fili. (Türkiyede nesli tükenen diğer türler)
Memeliler (Mammalia)
``Bu alt başlığın ana maddesi:`` Yukarıda tarih başlığı altında, Türkiyede bulunan tür zenginliğinin nedeni açıklanmıştır. Böylece Türkiyede 160 civarında Memeli Hayvan türü yaşamaktadır, ve yapılan araştırmalarla bu sayı her an artabilir. Anadolu, tarihinde daima geçiş noktası ve sığınak olmus olması nedeniyle çok sayıda türü barındırır. Türkiye`nin Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında, diğerlerinden daha fazla memeli türleri barındırdığı göze çarpar:
Türkiye faunasında yer alan başlıca memeli hayvanlar içinde en büyük grubları kemirgenler, yarasalar ile böcekçiller teşkil eder.
Balıklar (Pisces)
, 3 metreye varan boyu ile Türkiye`nin en büyük tatlısu balığıdır.] `nın" target="_blank"> meşhur kutsal sazanları.] ``Türkiye`de bulunan balık türlerinin ayrıntılı listesi için buraya bakınız:``Türkiyede 127 tatlısu balığı ve 384 deniz balığı türü bulunmaktadır.
Tatlısu balıkları
Türkiye`nin tatlı sularında en yaygın olan balık türleri hiç şüphesiz alabalıklar ve sazangiller familyasına ait olan ak balık ve üç ayrı türü ile Bıyıklı balık türleridir, ve neredeyse Türkiye`nin her bölgesinde her derede ve çayda bulunurlar. Bunların yanında sazangiller familyasına ait sazan balığı, çapak balığı, tahta balığı, kadife balığı, kızılkanat, kızılgöz gibi türler bulunur. Türkiye`de birçok alabalık türü mevcutdur. Bunlardan Abant alası, Anadolu alası gibi bazıları sadece Türkiye`de bulunurlar. Tatlı suların en yaygın yırtıcı balıkları yayın balığı, turna balığı, sudak balığı, yılan balığı ve tatlısu levreğidir. Türkiye`nin güneydoğusunda yayın balığının bir de Mezopotamya yayını diye ikinci bir türü bulunur. Ayrıca Türkiye`nin diğer bir yerlisi olan kangal balığı, cilt hastalıklarına karşi şifalı olması ile dünyaca ün kazanmıştır. Kefal adını taşıyan ama aslında sazangiller familyasına mensup olan inci kefali sadece Van Gölünde bulunan bir yerli balık türüdür.
Ticari açıdan en önemlileri sazan, gökkuşağı alabalığı, ak balık ve yayın balığıdır. 1970li yıllarda gökkuşağı alabalığının Kuzey Amerika`dan Türkiye`ye getirilmesi ve devlet tarafından üretimi desteklenmesinden sonra Türkiye`de büyük kapsamlı yetiştirilmeye başlanmıştır. Türkiye`nin her yerinde alabalık yetiştiriliciğine rastlamak mümkündür. Ayrıca yayın balığı da havuzlarda üretilmeye başlanmıştır.
Deniz balıkları
Türkiye`nin denizlerinde bulunan en büyük balıklar boyu 7-8 metreye ve ağırlıkları 1,5 tona varabilen Mersin morinası, 500 kiloya varan mavi kanatlı orkinos ve sadece Akdeniz`de nadir rastlanan ve eti yenilmeyen ay balığı (3 ton). Bunların yanında bazı köpek balıkları da çok büyük olabilirler: özellikle beyaz köpek balığı (7 metre, 1,5 ton).Ticari açıdan en önemli balıklar hamsi, kefal, istavrit, barbunya, sardalya, uskumru, mezgit, sargan, kalkan ve çipura türleridir. Ayrıca çipura Türkiye`nin Ege kıyılarında çok başarılı bir şekilde suni olarak da yetiştirilmektedir.
Amfibyumlar (Amphibia)
``Bu alt başlığın ana maddesi``: Türkiye`de yaşayan 23 amfibyum türü bilinmektedir. Bunlardan 9 türü semendergiller (Salamandridae) familyasına ve böylece kuyruklu kurbağalar (Urodela) takımına, diğerleri kuyruksuz kurbağalar (Anura) takımına aitlerdir.Sürüngenler (Reptilia)
``Bu alt başlığın ana maddesi:`` Türkiye`de varlığını sürdüren 120 civarında sürüngen türü tanılmaktadır. Bunlardan yaklaşık 40`ı yılan türüdür. Türkiye`nin yılanlarının 10`u farklı derecede zehirli, diğerleri ise zehirsizdir.
Türkiye`nin en zehirli yılanları engerekgiller familyasına aitlerdir. Türkiye`nin en zehirli üç yılanı şeritli engerek, koca engerek ve boynuzlu engerek türleridir. Ama ``Coluber`` cinsine ait olan türlerde, zehirli olmamalarına rağmen fazla üzerilerine yürünüldüğünde agresif olabilirler. Zehirsiz dişleri ile ısırıp, ısırdıktan sonra bile dişlerini etin içinde oynatıp, açtıkları yarayı ve insana verdikleri acıyı büyütmeye çalışırlar. Ama genelde hiçbir yılan nedensiz olarak ısırmaz ve insanlardan mümkün oldukça kaçmaya çalışır.
Türkiye`nin en yaygın kertenkele türleri ``Lacerta`` cinsine aitdir. Kaplumbağaların en yaygını ise tosbağadır.
Kuşlar (Aves)
``Bu alt başlığın ana maddesi:``Türkiye`nin farklı iklimli bölgeleri birçok farklı kuş türlerinin yaşamaları için elverişlidir. Türkiyede 418 kuş türü tespit edilmiştir. Bunların 302 türü Türkiye`de yumurtlamakta, diğerleri ise ziyaretçi göçmen kuşlardır. Türkiye`de geçici veya kalıcı olarak barınan kuş türü çeşitliliğinin 3/4 ü kızılırmak ve Bafra ovası deltasında bulunmaktadır.
Türkiye`de, Avrupa ve Kuzey Asya`nın göçmen kuşlarının kışladığı önemli bölgeler bulunmaktadır. Birçok göçmen kuş, Avrupa`dan Afrika`ya giden yolculuklarında Türkiye`yi adeta köprü olarak kullanır. Örneğin deniz üzerinden uçmamaya çaba gösteren Avrupa leylekleri (``Ciconia ciconia``) İstanbul Boğazı`nın en dar noktasından geçerek, Anadolu ve İsrail üzerinden Afrika`ya doğru devam eder.
Türkiye`de en çok kuş türlerinin bir arada bulunduğu ve kuşlar için en önemli sayılan bölgeler şunlardır:
- Çamaltı Tuzlası
- Sultan Sazlığı
- Darıca Kuş Cenneti
- Eğridir
- Beyşehir
- Eber
- Akşehir gölleri çevreleri
- Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çukurovadaki lagünler
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye`de de kuş türlerinin büyük bir çoğunluğu ötücü kuşlar (Passeriformes) takımına aitdir. Küçük kuş türleri daha başarılı ve daha yaygınken, büyük kuş türleri tehlike altındadır. Toy (``Otis tarda``) ve kelaynak (``Geronticus eremita``) Türkiye`de tehlike altında olan türler için örnek olarak gösterilebilir.
Ev hayvanları
Hayvancılığın Türk Kültüründe çok eski kökleri bulunduğunu ve hatta günümüzde tanıdığımız bazı ev hayvanlarının Türklerin elinde evcilleştiğini biliyoruz. Eski göçebe Türkler gittikleri her yere çok sayıda hayvan ve bitki türleride taşımışlardır. Örneğin Akkoyunlu devletini ziyaret eden bir Venedik elçisinin, Anadolu`ya o zamanlarda daha yeni girmiş olan, göçebe Osmanoğulları üzerinde yaptığı bir sayısal listede, osmanlıların sayıları yanında binlerce at, eşek, katır, deve, sığır, koyun, keçi, kaz, ördek, tavuk, köpek, kedi, kartal, şahin ve hatta 12 adet evcil av leoparı gözükmektedir.
Türk tarihinde çok önemli bir rolü olan ve Türklerde çok eski bir geleneği olan at yetiştiriciliği göçebelikten yerleşik kültüre geçişte önemini kaybetmiş ve 20`nci yüzyılda otomobillerin yayılması ile kaybolunacak kadar azalmıştır. Bunun yanında, deve ve manda (camuz) gibi taşıyıcı hayvanlar da motorlu tarım araçlarının yayılması ile azalmaya başlamışdır. Türkiye`de ev hayvanı olarak yetiştirilen mandaların sayısı 1982 yılında 1.002.000 iken, 2002 yılına kadar 138.000`e düşmüştür.
Günümüzde en yaygın ev hayvanları koyun, sığır, keçi, tavuk, kaz ve ördektir. Manda, eşek ve at, artık nadir rastlanan ev hayvanları olmuşlardır. Bunların yanında alabalık, yayın balığı, sazan, çipura gibi balık türleri; arı ve ipek böceği gibi böcek türleri de Türkiye`de yetiştirilmektedir. Türkiye`de birkaç deve kuşu yetiştiricisi bulmak da mümkündür.
Soyu tükenmiş türler
Türkiyede nesli tükenen memeliler arasında en ilginçleri Asya aslanı (``Panthera leo persica``), asya fili (``Elephas maximus``), kafkas öküzü (``Bison bonasus caucasicus``), Hazar kaplanı (``Panthera tigris virgata``), Anadolu parsı (``Panthera pardus tulliana``), ve çita (``Acinonyx jubatus raddei``) türleridir.Asya fili ve yaban öküzü, Anadolu`da, İ.Ö 1. yüzyıl başlarına kadar yaşamışlardır. Türkiye`nin en son kaplanı 1970`de Hakkari Uludere`de, en son Anadolu parsı da yine 1970`li yıllarda vurulmuştur. Anadolu`nun batı, orta, güney ve güneydoğu bölgelerinde yaşamış olduğu bilinen aslan ise en son 19. yüzyılın ikinci yarısında görülmüştür. Güneydoğu Anadolu`da yaşayan çita da 19`ncu yüzyıldan sonra bir daha görülmemiştir.
Türkiye`de 8 kuş türü son 50 yıl içinde ortadan kaybolmuştur. Bunlardan mezgeldek, yakalı toy ve yılanboyun kuşlarının soyunun tükendiği resmen açıklanmıştır. Bunların haricinde, yeterince araştırılmadığı için soyu tükenip tükenmediği kesin olarak bilinmeyen türler vardır; bunlar kunduz, sığın ve su samurudur.
Tehlike altında olanlar
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkut Kıvanç Türkiye`de önemli bir habitat tahribi hala devam etmekte ve birçok hayvanların neslinin tehlike altında olduğuna dikkati çekmektedir:Yaşamın son 500 yıllık evriminde, biyosferin hiç bu kadar tahribata uğramadığını vurguluyan Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sıkı ise bu konu hakkinda şunları söylemistir:
Türkiyede 8 kuş türü son 50 yıldır gözlenmezken, bunlardan 4 türün soyunun tükendiği kabul edilmiştir. Biyologlara göre, mezgeldek, yakalı toy, yılanboyun kuşları artık yok. Flamingo ve tepeli pelikan türleri ise büyük tehlike altında bulunmaktadırlar. Bilimciler denizlerde de aynı tehlikenin devam ettigini söylemektedirler. Yunuslar ve fok, deniz alaları, işkine ve mersin balıkları, beni balığı, büyük ve küçük ayı istakozları, deniz kaplumbağaları, süngerler, pina, kırmızı yıldız, triton, denizatı, deniz kulağı, kırmızı ve siyah mercanlar, posidonai ve zostera da tükenme tehlikesi içindedirler. (Kaynak: 08.08.2003 Hürriyet Gazetesi)
Tehlikeli olanlar
Türkiyenin en tehlikeli hayvanları aslında düşünüldüğü gibi Boz ayı ya da Kurt gibi Yırtıcımemeliler değil zehirli akrep, kırkayak, örümcek ve denizanası gibi küçük türlerdir. Ayı, Kurt, Vaşak ve Çakal gibi hayvanlar daima insanlardan mümkün oldukça uzak durmaya çaba gösterirler. Yıllık istatistiklerde Türkiyede yırtıcı bir hayvan tarafından öldürülen kimse görülmezken, her yıl onbinlerce insanlar sivrisinek ve kene gibi küçük haşerelerin insanlara geçirdikleri hastalıklara yakalanıp, bazen bu hastalıklara yenik düşerler. Bu ufak zararlı hayvanların sayılarının artmasının sebebi; çoğunlukla, insanlar tarafından doğal düşmanlarının sayılarının azaltılıp, tabiatın dengesinin bozulmasıdır.
Özellikle yılanların tehlikeli hayvan olarak görülmesinden dolayı, Türkiyede her yıl onbinlerce yılanlar katledilir. Oysa Türkiyenin 40 yılan türü arasında sadece 10 tanesi farklı derecede zehirlidir ve avlanırken zehirlerini fare, keme ve kuş gibi hayvanları uyuşturmak için kullanırlar. Yılanların azaltıldıkları bölgelerde, Kemelerin ve farelerin sayılarında patlama olmakla birlikte, asıl zarar o bölgenin tarım alanında meydana gelmektedir.
Türkiyede yaşıyan hiçbir yılan türünün zehiri insan öldürmeye yetecek kadar güçlü değildir. Ama ısırıldığı takdirde yine de derhal doktora gitmek gerekir. Türkiyenin en zehirli iki yılanı Koca engerek ve şeritli engerek türleridir. Zehirleri çok yakıcı ve acı vericidir. Ateşin yükselmesine ve mide bulanmasına yol açabilir.
Kurtlar ve Ayılar da, eğer yaşadıkları çevrenin dengesi bozulmamışsa ve kuduz değillerse insanlardan korkar ve uzak dururlar. Ancak fazla sert kış aylarında uzun süre aç kaldıklarında yerleşim yerlerine yaklaşıp, orada köpek ve diğer ev hayvanları avlayıp ya da insanların (onlar için) iştah açıcı kokan çöplerini karıştırarak açlıklarını gidermeye çalışabilirler.
Yabancı Türler (Neozoon)
Küreselleşmenin hızla ilerlediği dünyamızda kıtalar arası taşımacılığın istemiyerek türleri yaymakta yardımci olması dünyanın her yerinde mühim bir sorun olmuştur. Yabancı türler ait olmadıkları bir doğa çemberine katıldıklarında çoğunlukla sorun yaratırlar. Memleketlerindeki ortamda, evremlerinin sürecinde kendilerine uyum sağlamış türlerle bir çemberin içinde yaşarlar, ama ait olmadıkları bir ortamda onların kabiliyetlerine karşı kendini koruyamıyan türlerle karşılaşır, kendilerinin sayılarını kontröl altında tutan doğal düşmanlarından uzak kalır ve böylece diğer türlerin soyunu tüketip hızla yayılabilirler.
Yabancı türler çoğunlukla üç yol üzerinden dağılırlar:
- Deniz taşımacılığı/Balast suyu
- Baştan salınmak istenen egsotik ev hayvanlarının doğaya salınması.
- Yetiştirildikleri kapalı alanlardan kaçmaları.
Örneğin bir Çin limanında yükünü boşaltan bir gemi dengesini sağlamlaştırmak için orada geminin depolarına oranın denizinden tonlarca balast suyu pompalar. Bu suyun içinde balıklar, yumuşakçalar ve kabuklular gibi yüzlerce türler bulunur. Sonra örneğin Seyhan limanına vardığında bu suyu denize boşaltıp tekrar yük almaya başlar. Ya da bir kıtadan diğer kıtaya giden karton paletleri ya da meyve-sebze kasaları aralarında da böcek, örümcek, fare ya da yılan türleri bulunabilir. Avrupa Birliğinin limanlarında bunu önlemek için görevlendirilmiş memurlar vardır. Bunlar başka kıtalardan gelen paletleri incelerler.
Karadeniz`de, Pasifikten gelen bir çeşit deniz anası ``Mnemiopsis leidyi`` karadenizin en önemli ticari balığı olan hamsinin stoklarına zarar vermiş ve toplam 26 balık türünün yok olmasına sebeb olmuştur. Tropikal bir alg olan ``Caulerpa taxifolia`` orijinal yetişme sahası olan Monako`daki akvaryumundan çıkıp, Akdeniz kıyılarının 40 milyon metre karelik kısmına yayılması ve günümüze kadar hala önlenememiş olan bir ekolojik felakete yol açması bunun diğer bir örneğidir. Son onyıllarda Türkiye`de yayılan Su maymunu veya Sakarca gölünde tutulup haberleri medyaya yansıyan Piranhalar da örnek olarak gösterilebilinir.
Kuzey Amerika`dan balık yetiştiriciliği için getirilen Gökkusağı alabalığı, yerli alabalık türlerinden daha obur ve daha çeviktir. Diğer balık türlerinin yumurtalarını ve yavrularını yiyerek yerli türleri tüketebilen bu alabalık türü, yetiştirildiği dalyanlardan kaçıp Türkiye`nin tatlısularına yayılmayı başarmıştır.