Mezhep

Kısaca: Mezhep bir müctehidin dini kaynaklardan çıkardığı hükümlerin hepsi. Müctehid alim tarafından, imanda ve amelde (ibadetlerde ve işlerde) Allahü tealanın rızasına kavuşmaları için Müslümanlara gösterilen yol. Bir müctehidin, İslamiyeti kaynaklardan anlamak ve anlatmak hususunda takib ettiği usuller ve bu usullere bağlı olarak çıkardığı hükümler. Mezhep, lügatte gitmek, takip etmek, gidilen yol manalarına gelir. ...devamı ☟

mezhep
Mezhep

Mezhep bir müctehidin dini kaynaklardan çıkardığı hükümlerin hepsi. Müctehid alim tarafından, imanda ve amelde (ibadetlerde ve işlerde) Allahü tealanın rızasına kavuşmaları için Müslümanlara gösterilen yol. Bir müctehidin, İslamiyeti kaynaklardan anlamak ve anlatmak hususunda takib ettiği usuller ve bu usullere bağlı olarak çıkardığı hükümler. Mezhep, sözlükte gitmek, takip etmek, gidilen yol manalarına gelir. Genel olarak görüş, doktrin, akım manalarına da kullanılmıştır.

Mezhep kelimesi, özellikle günümüzde dini bir tabir olarak kullanılmaktadır. Yahudilik ve Hıristiyanlık dinlerinde de mezhepler ortaya çıkmıştır. Yahudiliğin mezhepleri (Sadukiler, Esseniler, Talmutçular... gibi) kısmen unutulmuş, Hıristiyanlıkta ise her bir mezhep (Katolik, Ortodoks, Protestanlık... gibi) birbirinden tamamen uzak ayrı dinler halini almıştır. Aralarındaki ayrılıklar, birbirleriyle harpler ve katliamlar yapacak derecede kin ve düşmanlığa dönüşmüştür. Nitekim 24 Ağustos 1572'de, Saint Barthelemy Yortu Gününde, Dokuzuncu Şarl ve Kraliçe Katerin'in emriyle Paris ve civarında 60.000 Protestan öldürülmüştür. Hıristiyanlık dünyasında mezhepler arasında bunun gibi büyük katliamlar çok olmuştur (Bkz. Hıristiyanlık)

Hristiyanlık'ta mezhep

Hristiyanlık'ta mezheplerin teşekkülünü, Hz. İsa'nın dünyadan ayrılmasından hemen sonra O'nun dinine giren Pavlus'la Hz. İsa'nın cemaati arasındaki ihtilaflara bağlayan görüş daha ağır basmaktadır. Gerçektende Pavlus'un Hristiyanlığı kabul etmesinden sonra O'nunla Hz. İsa'nın cemaati arasında çıkan ihtilaflar onların kısa zamanda ikiye bölünmelerine sebep olmuştur.

Bir başka açıdan mezheplerin doğmasını, inanç, ayin vb. konulardaki ihtilaflarla, XI. yüzyılda Doğu-Batı Kiliseleri'nin birbirinden kopmasına, hatta reform hareketlerine bağlayan görüşü benimseyenler de bulunmaktadır. Halen günümüzde varlığını sürdüren belli başlı üç Hristiyan mezhebi bulunmaktadır. Bunlar;

İslamiyet'te mezhep

İslam dininde, iman edilecek şeylerde mezheplere ayrılmak yoktur. İslamiyet, Müslümanlardan Resulullah efendimizin inandığı ve bildirdiği gibi iman etmelerini istemektedir. Peygamberimiz bir tek iman bildirmiştir. Eshab-ı kiramın hepsi, O'nun bildirdiği gibi inanmış, itikatta (inançta) hiçbir ayrılıkları olmamıştır. Peygamberimizin vefatından sonra insanlar, İslamiyeti Eshab-ı kiramdan sorarak öğrendiler. Hepsi aynı imanı bildirdiler. Onların, Peygambemrimizden naklederek bildirdikleri bu imana “Ehl-i sünnet itikadı” denilmiştir. (Bkz. Ehl-i Sünnet) Eshab-ı kiram bu iman bilgilerine, kendi düşüncelerini, felsefecilerin sözlerini, nefsani arzularını, siyasi görüşlerini ve buna benzer başka şeyleri; asla karıştırmadılar. Eshab-ı kiram, hepsinde kemal derecede mevcut bulunan Allahü tealayı tenzih ve takdis etmek, O'nun bildirdiklerini tereddütsüz kabul edip inanmak, müteşabih (manası açık olmayan) ayetlerin teviline dalmamak.. gibi vasıfları ile imanlarını Peygamberimizden işittikleri gibi muhafaza ettiler. İslamiyetteki iman esaslarını insanlara, soranlara; saf; berrak ve aslı üzere tebliğ ettiler, bildirdiler.

İslamiyet'te mezhepler şu şekilde sıranır:

Ehl-i sünnet'in takip ettiği dört büyük fıkıh mezhebi:



Şia'nın takip ettiği fıkıh mezhepleri:

Ayrıca diğer bağımsız fıkıh mezhepleri ve alimleri mevcuttur;

Eshab-ı kiramın Resulullah'tan naklen bildirdikleri bu tebliği olduğu gibi, hiçbir şey eklemeden ve çıkarmadan kabul edip, böylece inanıp, onların yolunda olanlara “Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası”, bu doğru ve asıl (hakiki) İslamiyet yolundan ayrılanlara da “Bid'at fırkaları (dalalet fırkaları, bozuk, sapık yollar” denildi.

İslamiyette itikadi fırkalar (veya mezhepler): İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmektedir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini bizzat Muhammed aleyhisselam tebliğ etmiştir. İnsanlara, kendilerini ve her şeyi yaratan Allahü tealayı haber veren Peygamberimiz, Allahü tealaya, O'nun yarattıklarına ve O'nun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir. Hazret-i Muhammed'e ve O'nun bildirdiklerine temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak O'nun bildirdiğini tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, O'ndan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni vs. gibi sebeplerin ayrılmalarını haklı gösterecek hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikatta ayrılığa asla izin vermemekte, yasaklamaktadır.

Eshab-ı kiramın iman ve itikatta hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanlar ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikatta bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid'at fırkalarının sayısı 72'ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseyenlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler; Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur'an-ı kerim'in müteşabih ayetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile, Mecusi inançlarının İslamiyete sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata (meseleye) ait konulardaki ictihad ayrılıklarını anlayamama ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtiraslarına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyetin henüz yeni Müslüman olmuş büyük kitlelerce tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terkedememeleri ve bunları İslamiyetten sayma yanlışına düşmeleri şeklinde özetlenebilir. Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur'an-ı kerim'deki muhkem ve Özellikle müteşabih ayet-i kerimeleri kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu ayetleri, iddiaları istikametinde tevil ederek,yorumlayarak kendilerine Kur'an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir (Bkz. Tefsir). Mesela, Kur'an-ı kerim'de geçen, Allah'ın eli, yüzü, tahtı vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü tealayı zatı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisimlendiren ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur'an-ı kerim'in doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet alimlerinin açıklamalarını kabul etmedikleri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.

İslamiyette ilk itikat ayrılıkları, Hz. Osman'ın şehid edilmesi hadisesinden sonra, Abdullah ibni Sebe adındaki münafık olan bir Yahudinin ortaya çıkması ile başlamıştır. Müslümanların saf ve berrak imanlarını bozmak gayesiyle itikattaki birlik ve beraberliklerini parçalamak için çıkarılan ilk fitne hareketi budur. Abdullah İbni Sebe, hazret-i Ali'nin halifelik meselesini bahane ederek, Müslümanları bölmek gayretine düştü. Kendisine taraftar toplamak ve onlara görüşlerini kabul ettirmek için, “hazret-i Ali'nin Peygamber olduğundan, Allahü tealanın ona hulul ettiğine” varıncaya kadar pekçok şeyler uydurdu. Bir kısım insanları aldattı. Abdullah ibni Sebe'ye aldananların içinde siyasi hırs ve gayretle hareket edenler çoktu. Böylece hazret-i Ali taraftarıyız diyerek, İslam dinine bozuk inançlar karıştırdılar. Zamanla hilafet, Ali'nin hakkıdır diyen ve bu inanca sahip olanlara “Şia” (Şii) denildi (Bkz. Şiilik). Şiiler, zamanla başka konularda da Ehl-i sünnetten ayrılıp, kendi içlerinde çeşitli kollara bölündüler.

Hazret-i Ali'nin hilafeti, hakem tayini yoluyla hazret-i Muaviye'ye bırakmasını beğenmeyip, Hz. Ali'ye ve hazret-i Muaviye'ye karşı çıkıp ayrılanlara ise “Harici” ismi verildi (Bkz. Hariciler). Haricilerden bir kısmı Kur'an-ı kerim'in bazı bölümlerini kabul etmezler. Bir kısmı da sapıklıklarında yeni bir peygamber geleceğine inanacak kadar ileri gitmişlerdir.

Bozuk fırkalardan biri olan Mu'tezile ise, Hasan-ı Basri'nin derslerinde bulunan Vasıl bin Ata tarafından ortaya çıkarılmıştır. Büyük Ehl-i sünnet alimi ve veli bir zat olan Hasan-ı Basri; “Büyük günah işleyen ne mümindir ne de kafirdir” diyerek Ehl-i sünnetten ayrılan Vasıl bin Ata için; “I'tezele anna Vasıl” yani “Vasıl bizden ayrıldı.” buyurmuştu. Buradaki “I'tezele= ayrıldı” kelimesinden dolayı Vasıl'a ve onun yolunu tutanlara “Mu'tezile” ismi verilmiştir. Sonraki yıllarda Özellikle felsefe eğitimi yapmış ve felsefeye meraklı kişiler, Vasıl bin Ata'nın yolundan yürüyerek Allahü tealanın zatı ve sıfatları ile kader, amellerle (ibadetlerle, muamelatla...) iman arasındaki münasebet ve diğer konularda İslam dininin sınırlarını zorlayacak kadar ileri derecelere varan ayrılıklara düşmüşlerdir.

Ayrıca Mürcie, Kaderiyye, İbahiye, Mücessime, Cebriyye gibi birçok bozuk fırka, İslam tarihi boyunca çeşitli yerlerde ortaya çıkmış, kendi içlerinde de sayılamayacak kadar çok kollara ayrılarak bir müddet yaşayıp sonra unutulup gitmişlerdir. Ancak son asırlarda zuhur eden Vehhabilik, Özellikle Arabistan'da yayılmış ve bugün de, çeşitli İslam ülkelerindeki Müslümanlar arasında yayılması için çalışılmaktadır. (bkz. Vehhabilik)

Bozuk fırkaların çoğu tarih içinde kaybolup gitmişlerdir. Ehl-i sünnet vel cemaat ise her devirde çok olmuş, İslamiyet iman, itikat, amel ve ahlak esasları olarak Ehl-i sünnet alimleri tarafından her yüzyılda, aslı üzere müdafaa ve muhafaza edilerek, bugüne ulaştırılmıştır. Bugün dünyadaki Müslümanların yarıdan çoğu, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadı üzeredirler.

Kur'an-ı kerim ve hadis-i şerifler, imanda parçalanmanın, fırkalara (mezheplere) ayrılmanın kötü olduğunu bildiriyor. Allahü teala Nisa suresi 115'inci ayetinde mealen; “Hidayeti (kurtuluş yolunu) öğrendikten sonra, Peygambere uymayıp müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz ve çok fena olan Cehenneme atarız.” al-i İmran suresi 103'ncü ayetinde de mealen “Hepiniz Allah'ın ipine (Kur'an-ı kerime) sımsıkı sarılınız. Fırkalara bölünmeyiniz.” buyurmaktadır. Hazret-i Peygamberimiz de Müslümanlar arasında imanda ve itikatta ayrılıkların felaket olduğunu bildirerek, Tirmizi'nin rivayet ettiği Ünlü bir hadis-i şerifinde; “Beni-İsrail (Yahudiler), yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasara (Hıristiyanlar) da, yetmiş iki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehenneme gitmiştir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gidip, yalnız bir fırka kurtulur.” buyurmaktadır. Eshab-ı kiram bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; “Cehennemden kurtulan fırka, benim ve eshabımın gittiği yolda gidenlerdir.” buyurdu.

İlgili



Bağlantılı

mezhep

Türkçe mezhep kelimesinin İngilizce karşılığı.
adj. sectarian
n. sect, doctrine, creed, order, cult, denomination, religion

mezhep

bir dinin görüş ve anlayış ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her biri.
öğreti.
anlayış, görüş: benim mezhebimde kız, erkek diye çoçuklar ayrılmaz .

mezhep

Türkçe mezhep kelimesinin Fransızca karşılığı.
religion [la], confession [la], secte [la]

mezhep

Türkçe mezhep kelimesinin Almanca karşılığı.
n. Bekenntnis, Konfession, Sekte

mezhep

1 . Bir dinin görüş, yorum ve anlayış ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri:
"Anasının hatırasına bu derin hürmet, ömrünün sonlarına doğru, babamda âdeta bir mezhep hâlini almıştı."- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . mecazAnlayış, görüş.
3 . eskimişÖğreti.

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Mezhep
2 yıl önce

Mezhep, (Arapça: مذهب ) bir dinin çeşitli görüş ayrılıkları nedeniyle ortaya çıkan kollarından her birine verilen isimdir. Düşünce ekolü olarak da bilinir...

Mezhep, Din, Eşarilik, Hanbeli, Hanefi, Hristiyanlık, Katolik, Maliki, Maturidi, Ortodoks, Protestan
Hanefilik
2 yıl önce

Hanefîlik ya da Hanefî Mezhebi, (Arapça: اَلْحَنَفِيَْة veya اَلْمَذْهَبُ الْحَنَفِيُ) İslam dininin Sünnî(fıkıh) mezheplerinden biri. Hanefilerin itikatta...

Hanefi mezhebi, 699, 767, Afganistan, Allah, Arapça, Aslí® deliller, Caferiyye, Din, Ebu Hanife, Ebí» Hanife
Hristiyan Mezhepleri
2 yıl önce

Hristiyan mezhepleri, üçe ayrılmaktadır. Bunlar; Katoliklik, Ortodoksluk, Protestanlık olarak bilinirler. Kiliselerin farklılıkları tarihi, imani ve amelidir...

Hıristiyan Mezhepleri, Amish, Apokrifa, Baba Tanrı, Diofizit, Ekümenik Konsil, Eski Ahit, Havari, Haç, Haçlı Seferleri, Hristiyan
Zahirilik
2 yıl önce

Zahiri mezhebi ya da Zâhiriye, bir İslâm dini fıkhı (İslâm hukuku) mezhebidir. İslâmî hükümleri Kur'ân ve sünnetin zâhirî (açık, görünen) mânâsına bakar...

Şiilik
2 yıl önce

(Arapça: اَلشِّيعَة eş-Şia, Farsça: شِیعَه Şia), bir İslâm mezhebi. Sünnilikten sonra gelen ikinci geniş nüfusa sahip mezheptir ve İslam dünyası içerisinde %10-15'lik bir...

Şii, İslam Şia, 12 İmam, Hz. Ali, Hz. Muhammed, İslamiyet, Mezhep, Şafilik, Sünnilik, Mezhepler, Halife, İnanç, Fikir
Sünnilik
2 yıl önce

mezhepler grubudur. Zaman zaman Sünnî İslam veya Sünnî mezhebi ifadesi de kullanılır. Sünnîlik, kendi içerisinde günümüzde yaşayan iki inanç mezhebi (Mâtürîdîlik...

Alevilik, Arapça, Caferiyye, Eşarilik, Fetva, Fıkıh, Hanbeli mezhebi, Hanefi mezhebi, Kur'an
Mutezile
2 yıl önce

Mutezile (Arapça: المعتزلة), İslam dininde bir itikadi mezhep. Mutezile, kelime olarak (i'tezele sözcüğünden türeyerek) "ayrılanlar, uzaklaşanlar, bir...

Mu'tezile, Abbasiler, Adalet, Ahiret, Ali, Allah, Arapça, Babilik, Bahailik, Büyük günah, Cebriyye
Zeydilik
2 yıl önce

Batı'da Beşciler olarak da bilinir. Zeyd bin Ali'nin tâkipçisi olan Şiâ mezhebidir. Zeyd’îyye fıkıhını tâkip eden kişiler Zeydî olarak adlandırılırlar ancak...

Zeydilik, Ali ibn Abu Talib, Hasan ibn Ali, Muhammad, Ali ibn Husayn, Zayd ibn Ali, Husayn ibn Ali