İnsanların bir işi, bir eylemi yapıp yapmamakta özgür olduğunu kabul eden ve dolayısıyla insanların yaptıklarından sorumlu oldukları fikrini savunan Kaderiye mezhebinin karşısında yer alan Cebriye mezhebine göre, iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah’tan gelir; olayların ortaya çıkışı ve meydana gelişi, insanın iradesine bağlı değildir, zira her şey Allah tarafından önceden, değişmezcesine belirlenmiştir.
İnsanın ya da kulun seçme özgürlüğü olmadığı için, iyi ve kötü işlerin Tanrı’dan olduğuna inanan Cebriye mezhebi, iki gruba ayrılır. Cehm bin Sahva’nın öncülüğünü yaptığı ve tam cebriler olarak bilinen birinci gruba göre, insanlarda irade bulunmamaktadır ve insanla cansız varlıklar arasında bu bakımdan hiçbir fark yoktur. Buna karşın, daha ılımlı bir yazgıcılığı savunan ikinci gruba göre ise, kulun yaptığı işi Tanrı takdir etmekle birlikte, kül işin yapılması için, belli bir çaba ve güç harcar.
Cehm bin Safvan, Allah'ın kelamının hadis (yaratılmış) olduğunu ilk olarak öne süren ve çok itikadi esası inkar ettiği için öldürülen Ca'd bin Dirhem'in öğrencisiydi. Uzun süre katiplik yapmış, kendi görüşlerini yaymaya çalıştığı için 741 yılın da öldürülmüştür.
Her ne kadar en çok "kader ve kaza" konusundaki görüşleri ile ses duyurmuş olsa da birçok farklı konuda da ehl-i sünnet mezheplerinden ayrılır. Bunlardan bazıları: Allah'ın kelamının hadis (yaratılmış) olması, Cennet ve Cehennemin de Dünya gibi fani oluşu, ve Ahirette Allah'ın gözlerle görülemeyeceğidir.
Kaza ve Kader
Cebriyye, kişinin kader ve fiileri konusunda söz sahibi olmadığı, hür iradenin var olmadığını, ve her türlü fiili yaratan ve yaptıranın Tanrı'nın kendisi olduğunu ileri sürerler. Cebriyye'ye göre insan, aynen rüzgarın emrindeki kuru bir yaprak gibidir, yaptığı işleri mecburen yapar. Bu görüş, Mütezile ve Kaderiyye'nin "fiili işleyen ve yaratan kişinin kendisidir - kişi fiili Tanrı'nın ona bağışladığı bir yaratma kudretiyle kendisi yaratır, fiillerin yaratılmasında ve olmasında Tanrı'nın hiçbir müdahalesi yoktur" görüşünün tam tersidir.Kader ve irade konusunda Kaderiye firkasinin tam aksine görüsler ileri sürmüstür. Islam aleminde kader konusunu tartisma gündemine getiren ilk sahsin Ma'bed b. Halid el-Cüheni (öl. 85/704) oldugu nakledilir. Onu Geylan ed-Dimaski takip etmis ve kaderle ilgili görüslerini daha da gelistirmistir. Ma'bed, Allah tarafindan önceden tayin edilmis bir kaderin bulunmadigini, insanin fiil ve tavirlarinda tamamen serbest oldugunu savunmustur.
Muhtemelen o, Emevilerin zulüm ve haksizliklarina karsi kaderci bir tevekküle saplanmis kimselere bakarak, Emevi zulmünün bir kader olmadigini söylemekle ise baslamis ve nihayet kaderi inkar etmeye kadar varmistir. Nitekim Emevi iktidarina muhalefeti sebebiyle Haccac tarafindan öldürülmüstür. Ne var ki ifrat tefriti dognrur. Onun kaderi nefyetmesine karsi, bir reaksiyon olarak Cehm b. Safvan (öl. 128/745) da cebr akidesini, yani insanin yaptigi islerde bir ihtiyarinin olmadigi; yaptigi isleri zorunlu olarak yaptigi görüsünü ileri sürmüstür. Cehm'in ileri sürdügü bu akideye göre insan mecburdur; ihtiyari ve kudreti yoktur. Yaptigindan baskasini yapmaya asla gücü olmaz. Kul, rüzgarin önünde sürüklenen yaprak gibidir. Yapragin yönünü kendisi degil, rüzgar belirler. Onun için insanin yaptigi isleri Allah takdir etmistir. Allah gelecegi bildiginden, meydana gelecek olaylari da tamamen ve önceden kendi iradesine göre tespit etmistir. Allah, cansiz bitkinin hareketlerini yarattigi gibi, insanin fiillerini de yaratir. Yukariya firlatilan bir tas nasil düsmege mahkumsa, insan da yaptigini yapmaga mahkumdur. Kul ibadeti de günahi da, elinde olmaksizin isler. Bu görüste olan Cebriyye'ye cebriye-i halisa denir ve zümrenin mümessili Cehm b. Safvan oldugundan Cehmiyye' diye de isimlendirilir. Cebriye-i mutavassita diye adlandirilan ikinci zümreye gelince, bunlar, kulda bir kudretin oldugunu kabul etmekle birlikte, bu kudretin insanin fiilleri üzerinde bir etkisinin bulunmadigini kabul ederler. (Sehristani, el-Milel ve'n-Nihal, Beyrut 1975, I, 85).
Kaza ve Kader
Cebriye, kişinin kader ve fiileri konusunda söz sahibi olmadığı, hür iradenin var olmadığını, ve her türlü fiili yaratan ve yaptıranın Tanrı'nın kendisi olduğunu ileri sürerler. Cebriyye'ye göre insan, aynen rüzgarın emrindeki kuru bir yaprak gibidir, yaptığı işleri mecburen yapar. Bu görüş, Mutezile ve Kaderiye'nin "fiili işleyen ve yaratan kişinin kendisidir - kişi fiili Tanrı'nın ona bağışladığı bir yaratma kudretiyle kendisi yaratır, fiillerin yaratılmasında ve olmasında Tanrı'nın hiçbir müdahalesi yoktur" görüşünün tam tersidir.
Batı düşünce sisteminde bu mezhebin görüşlerine yakın olan akım fatalizmdir.
İman Görüşü
Bu mezhebin iman görüşü şöyledir:Burada marifet ile kasıt "bilgi"dir; yani bu mezhebe göre tasdik edip etmesi önemli olmadan kalbin Allah'ı, birliğini, peygamberlerini ve peygamberlerinin haber verdiği şeyleri bilmesi imandır. Bu diğer itikad mezheplerinin iman görüşünden oldukça farklıdır zira diğer bütün iman anlayışlarında kalb ile tasdik şarttır. Mezhebin bu görüşü çoğu kelamcı tarafından tenkit edilmiştir. İmam Matüridi bu iman anlayışını şöyle tenkit eder: marifet cehaletin zıddıdır, oysa imanın zıddı küfürdür, eğer iman marifet olsaydı her cahil kafir sayılırdı}. İbn Hazm ise Cebriyye'nin iman görüşünü farklı bir şekilde, eğer iman marifet olsaydı Allah'ı bilen Şeytan'ın da iman etmiş olması gerektiğini ortaya koyarak, tenkit etmiştir.}
Ankara ilahiyyat fakültesinde almis oldugumuz derslerde su meseleler de cebriyye ile ilgili genel fikir elde etme acisindan faidelidir Emeviler neredeyse cebir fikrini devlet politikası haline getirmiştir. Müslümanlardan cebriyeciliğe ilk davet edinin Ca’d b. Dirhemdir. Cebir düşüncesini geliştirip temellendiren ve kelamın konusu yapan kişide Cehm b. Safvandır. Cehm b. Safvana göre; insanların eliyle gerçekleşen fiillerin yaratıcısı Allahtır. İnsan kendi eliyle gerçekleşen fiilleri yapmaya mecburdur.
Cebriyenin belli başlı kelami görüşleri;
1- iman Allahı bilmek, küfür ise onu bilmemektir, buna göre iman, ilim ve marifetten ibarettir,
2- Allahın zati sıfatlarından başka sıfatları yoktur, kuranda adı geçen semi, basar gibi sıfatları gerçekte zahir değildirler , bu yüzden onlar te’vil edilip yorumlanırlar. Allahı yarattıklarının sıfatıyla nitelemek doğru değildir.
3- Allahın kelam sıfatıda kadim değil, hadistir. Bu yüzden kuranı kerim mahluktur, yani yaratılmıştır.
4- Allahın ilmide ezeli değildir, hadistir. Bu yüzden Allah bir şeyi meydana gelmesinden önce bilmez.
5- Cennet ve cehennem geçicidir ebedi değildir. Çünkü hiçbir şey ebedi olarak kalmayacaktır, kuranı kerimde bazı ayetlerde geçen ebedilikten maksat uzun süre kalmaktır.
6- Ahirette Allahı görmek, mümkün değildir,
7- Kabir azabı yoktur.
8- Ahirette şefaat söz konusu değildir,
√ cehmiyye diğer adıyla cebriyye denmesinin asıl nedeni, insan eliyle gerçekleşen fiillerin gerçekte Allaha ait olduğu ve insanın işlediği fiili yapmaya ve mahkum olduğu görüşüdür.