Eshab-I Kiram

Kısaca: Ashab-ı Kiram ya da Eshab-ı Kiram ("Ulu Ashab" veya "Ulu Sahabeler"), sahabelere verilen isimdir. Daha çok bir hürmet ifadesidir. Eshab kelimesi, sahibin ve sahabe kelimesi de sahabin çoğuludur. Sahabi, Hz. Muhammed'i hayatta ve peygamber iken bir an gören, eğer kör ise, bir an konuşan büyük veya küçük, mümine denir. Sahib kelimesi de bu manadadır. Sahabe de eshab manasınadır. ...devamı ☟

Eshab-ı Kiram
Eshab-ı Kiram

Eshab-ı Kiram ya da Ashab-ı Kiram ("Ulu Ashab" veya "Ulu Sahabeler"), sahabelere verilen isimdir. Daha çok bir hürmet ifadesidir. Eshab kelimesi, sahibin ve sahabe kelimesi de sahabin çoğuludur. Sahabi, Hz. Muhammed'i (sav) hayatta ve peygamber iken bir an gören, eğer kör ise, bir an konuşan büyük veya küçük, mümine denir. Sahib kelimesi de bu manadadır. Sahabe de eshab manasınadır.

Ünlü sahabeler

*Ebu Bekir

Eshab-ı Kiram

Peygamberimizin arkadaşları. Kadın veya erkek, çocuk veya büyük bir Müslüman, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizi çok az da olsa bir kere görürse, kör olan, bir kere konuşursa ve îmân ile vefât ederse buna “Sâhib” veyâ “Sahâbî” denir. Birkaç tânesine “Eshâb” veya “Sahâbe” yâhud “Sahb” denir. Peygamberimizi, kâfir iken görüp de, Resûlullah’ın vefâtından sonra îmâna gelen veya Müslüman iken, sonra mürted olan (Müslümanlıktan çıkan) sahâbî değildir. Sahâbî olduktan sonra mürted olup, Resûlullah’ın vefâtından sonra, tekrar îmâna gelen, sahabi olur. Peygamber efendimiz cin sınıfına da peygamber olduğu için, cin de sahâbî olur.

Eshâb-ı kirâm, dînî hükümler husûsunda en mûteber otoritedir. Çünkü Kur’ân-ı kerîmi, Peygamberimizden öğrenip, kendilerinden sonrakilere öğretmişler ve açıklamışlardır. Peygamberimizin yaptıkları ve söyledikleri hakkında bilgiler, bunların bizzat görerek ve duyarak naklettikleri şeylere dayanır. İşte bunların bütün olarak naklettikleri hükümler, hadîs-i şerîflerin temelini teşkil etmiştir. İslâmiyette İcmâ-ı ümmet, yâni âlimlerin sözbirliği, ancak Eshâbın zamânında tam ve mükemmel bir şekilde gerçekleşmiştir. Ayrıca Eshâbın herbiri, dinde sözü senet, vesîka olan müctehid âlimlerdendir. Sonra gelen müctehidlerden üstündür.

Ehl-i sünnet âlimleri, Eshâb-ı kirâmın üstünlük sırasını üçe ayırmıştır:

1. Muhâcirler: Mekke şehri alınmadan önce, Mekke’den veya başka yerlerden, vatanlarını, yakınlarını terk ederek, Medîne şehrine hicret edenlerdir. Bunlar, Resûlullah’ın yanına îmân ile gelmiş veya gelince îmân etmişlerdir. Amr bin Âs hazretleri bunlardandır. (Bkz. Muhâcir)

2. Ensâr: Medîne şehrinde veya bu şehre yakın yerlerde ve Evs, Hazrec adındaki iki Arap kabilesinde bulunan Müslümanlara Ensâr denir. Çünkü Peygamber efendimize ve Medinelilere her türlü yardımda ve fedâkârlıkta bulunacaklarına söz vermişler ve sözlerinde durmuşlardır. (Bkz. Ensâr)

3. Diğer Eshâb-ı kirâm: Mekke şehri alındığı zaman ve daha sonra Mekke’de veya başka yerlerde îmâna gelenlerdir. Bunlara Muhâcir ve Ensâr denmez. Yalnız sahâbî denir. Eshâb-ı kirâmın en üstünleri, Resûlullah’ın dört halîfesidir. Bunlardan sonra en üstünleri Aşere-i Mübeşşereden (Bkz. Aşere-i Mübeşşere), yâni Cennet ile müjdelenmiş olan on kişiden, geri kalan altısı, (Talhâ, Zübeyr bin Avvâm, Abdurrahmân bin Avf, Sa’d bin Ebî Vakkâs, Saîd bin Zeyd, Ebû Ubeyde bin Cerrâh) ve hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin’dir. Bunlardan sonra en üstünleri ilk Müslüman olan kırk kişidir. Bunlardan sonra en üstün Bedr Gazâsında bulunan üç yüz on üç sahâbidir. Bunlardan sonra üstün olan Uhud Gazâsında bulunan yedi yüz kahramandır. Bunlardan sonra üstün olan, hicretin altıncı senesinde, ağaç altında Resûlullah’a: “Ölmek var, dönmek yok!” diye söz veren bin dört yüz kişidir. Bu sözleşmeye “Bîat-ı Rıdvân” denir. (Bkz. Bîat-ı Rıdvân)

Eshâb-ı kirâmın adedi: Mekke fethinde on bin, Tebük Gazâsında yetmiş bin, Vedâ Haccında doksan bin ve Resûlullah vefât ettiği zaman yeryüzünde yüz yirmi dört binden fazla sahâbi vardı. Bu konuda başka rivâyetler de vardır.

Eshâb-ı kirâmdan en son vefât edenler şunlardır: Ebdullah bin Evfâ, 705 (H.86) senesinde Kufe’de vefât etti. Abdullah bin Yesr, 706 (H.88) senesinde Şam’da, Sehl bin Sa’d, 709 (H.91) senesinde 100 yaşında Medîne’de, Enes bin Mâlik 711 (H.93) senesinde Basra’da, Ebu’t Tufeyl Âmir bin Vâsile, 718 (H.100) senesinde Mekke’de vefât ettiler.

Peygamberimizin vefâtından sonra, Dört Halîfe devrinde de Eshâb-ı kirâm, İslâm dînini yaymak, cihâd etmek husûsunda sözlerine sâdık kaldılar. Sözlerinden dönmediler. Hepsi ittifak hâlinde, yerlerini, yurtlarını terk ile Arabistan’dan çıkıp, her tarafa yayıldılar. Gidenlerin çoğu, geri dönmeyip, gittikleri yerlerde ölünceye kadar cihâd etti ve İslâm dînini yaydı. Böylece az vakitte çok memleket alındı. Fethedilen yerlerde İslâmiyet hızla yayıldı.

Eshâb-ı kirâmın hepsi âdildir. İslâmiyeti bildirmekte hepsi ortaktır.Kur’ân-ı kerîmi onlar topladı. Hadîs-i şerîfleri Peygamberimiz

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Sahabe
3 yıl önce

Müslümanlara verilen isimdir. İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak Eshâb-ı Kirâm (Yüce/soylu sahabeler) şeklinde anılırlar. Peygamberin öldüğü vakit...

Sahabe, Arapça, Ashab, Hulefa-i Raşidin, Hz.Ali, Hz.Hatice, Muhammed, Peygamber, Tabiin, Taslak, İslam
Ömer Nasuhi Bilmen
6 yıl önce

Hukukunda Manevi Zararların Tazmini, 1941 Kuran-ı Kerim'den Dersler ve Öğütler, 1947-50, 3 cilt Eshab-ı Kiram, 1948. Yüksek İslam Ahlakı, 1949 Büyük İslâm...

Ömer Nasuhi Bilmen, 13 Ekim, 1882, 1912, 1941, 1960, 1971, Erzurum, Fatih Camii, Hukuk, Türkiye Cumhuriyeti
Abdülhakîm Arvâsî
3 yıl önce

İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye, s. 1061, 92. Baskı, Hakikat Kitabevi, 2005 Eshab-ı Kiram, Işık Kitabevi O Ve Ben, Necip Fazıl, Büyük Doğu Yayınları Orta Anadolu...

Abdülhakîm Arvâsî, 1865, 1919, 1943, 5 Ağustos, Bağlum, Başkale, Hüseyin Hilmi Işık, Kurtuluş Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Seyyid
Abdülvehhâb Gâzî
6 yıl önce

tarafından Muhammed bin Abdullah’ın (alemdarı) sancaktarı, dolayısıyla Eshab-ı kiramdan birisi olarak bilinir. Halk arasında yüzlerce kerameti anlatılmaktadır...

Sultandağı
3 yıl önce

yaptırmıştır." Ayrıca Ulu Cami'de Ashab-ı Kiram ya da Eshab-ı Kiram'lardan alınan kutsal emanetlerden olan Sakal-ı Şerif saklanır. 13. yüzyılda Anadolu'ya...

Sultandağı, Afyonkarahisar, 1249, 1958, 1960, 1965, 1970, 1975, 1980, 1985, 1990, 1997
Zeydilik
3 yıl önce

beraber hatalı bir davranışta bulunduklarına ve bu nedenle de artık onların Eshab-ı Kiramlıklarının geçerli olmayacağını beyân etmekle beraber âlenen de suçlamaktan...

Zeydilik, Ali ibn Abu Talib, Hasan ibn Ali, Muhammad, Ali ibn Husayn, Zayd ibn Ali, Husayn ibn Ali