peygamber
Osmanlıca peygamber kelimesinin Türkçe karşılığı.(Peyamber) f. Allah'tan haber getiren. Allah'ı, âhireti, zararlı ve faydalı şeyleri tanıtan. Nebi. (Bak: Mefhar-ı kâinat, Muhammed (A.S.M.), Nübüvvet, Resül)
Kısaca: Peygamber bir dinde Tanrı’nın mesajlarını ve buyruklarını insanlara ileten elçi. Peygamber sözcüğü Türkçe'ye Farsça'dan gelmiştir. Kökeni olan peyam, haber anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Peygamber, "Haber Getiren" gibi bir anlam taşımaktadır. Tanrı inancına sahip ve dine inanan insanlar, Peygamberlerin Yaratıcı olan Allah'tan bir mesajla, haberle geldiğine inanırlar. Benzer bir anlama gelen Arapça'daki "Nebi" (نبي) sözcüğü, yine haber demek olan "nebe" kökeninden türe ...devamı ☟
Bazı dilciler, "nebi" kelimesinin "yükseltilmiş" manasında olan "nübüvvet" kelimesinden geldiğini ileri sürerler.
Diğer bir kısım dilciler ise, "nebi" kelimesine, Allah (c.c) ile akıl sahibi kulları arasında bir elçi veya, "Biz insanlara, Allah Teala'nın vahy-i ilahisini bildiren kimse" manası verirler. Nebi'nin çoğulu "enbiya"dır. Peygamberlere, ilahi emir ve yasakları, hüküm ve haberleri insanlara bildirdikleri için "enbiya" denmiştir (İbn Manzur, Lisanul-Arab, Nebi mad.; et-Taftazani, Şerhu'l-Makasıd, II, 128).
Kur'an-ı Kerim'de "nebi" yerine "resul" de geçmektedir. Arapçada "irsal" kelimesinden alınan "rasul", gönderilen kimse, haberci, elçi anlamına gelmektedir. Allah (c.c) tarafından, insanları irşad edip onları doğru yola yöneltmek için gönderilmiş olduklarından, peygamberlere, "rüsul-i kiram, mürselin" denmiştir (el-Müfredat, Resul mad., Lisanul-Arap, Resul maddesi).
Bu esasa göre; nebi ve resul kelimeleri, aynı manaya gelen, arapçada iki (müteradif) eş anlamlı isimdir. Peygamberlere, Allah'dan önemli haber (vahy) aldıkları için "nebi"; aldıkları haberleri gönderildikleri insanlara bildirdikleri için de "resul" denir. Onların en önemli görevi, kendilerine indirilen ilahi vahyi tebliğ etmektir. O halde risaletin manası Allah Teala'nın, seçtiği kullarından birini ilahi hüküm veya şeriatini başkalarına tebliğ etmekle mükellef tutmasıdır. Bu kelime, peygamber ile diğer insanlar arasındaki alakayı açıklamaktadır. O da, irsal (gönderilme) ve elçilik kavramıdır.
Bu esasa göre, peygamberlerin iki görevi vardır. Bunlardan Allah (c.c) ile özel ilişkisine "nübüvvet"; insanlarla olan "ilahi görev" ilişkisine de "risalet" denmektedir. Nebi ve resul kelimeleri bu iki ilişkiyi ifade etmektedir (bk. el-Buti, a.g.e., s. 173).
Çoğunluk Kelam alimlerine göre ise "resul" kelimesi, lugat manası bakımından "nebi" kelimesinden daha geniş ve şümullüdür. Çünkü melekler de, ilahi haberler taşıdıklarından, onlara da "İlahi haberciler" anlamında "resul" denmektedir. Bu görüşte olanlara göre, kendisine ilahi kitab ve müstakil şeriat verilen peygamberler "resul" diye anılırlar. Bu bakımdan, her resul aynı zamanda bir nebidir. Fakat her nebi, resul değildir. Bunlara göre; ikisi arasında, -mantık diliyle"umum-husus-mutlak" ilişkisi vardır. Çünkü nebi; tebliğle mükellef olsun olmasın, Allah Teala'dan vahiy yoluyla her hangi bir emir alan kimsedir. Eğer o, belli bir şeriatı (hu*** sistemini) veya bir Kitabı tebliğ etmekle mükellef tutulursa, o peygambere aynı zamanda "resul" denir. Her iki grubun da Kitab ve Sünnet'ten delilleri vardır. Sonuç olarak, nebi ve resul şöyle tarif edilebilir: "Allah Teala'nın seçtiği ve onu Cibril (a.s.) vasıtasıyla (uyanık iken) vahyettiği şeyleri insanların hepsine veya belli bir topluluğa Allah'ın emriyle tebliğ eden bir insandır (Nebi ve resul kelimelerinin terim anlamı, aralarındaki fark ve deliller için bk. et-Taflazani, Şerhul-Makasıd, II/128, el-Cürcani, Şerhul-Mavakıf, III, 173-174; İbnul-Hümam, Şerhul-Müsayere, 198; Kadı İyad, eş-Şifa, I/210; ed-Devvani, Celal-Şerhul-Akaidi'l-Adudiyye, 3; Mustafa Sabri, Mevkiful-Akli vel-İlmi vel Âlem, Kahire 1950, IV/40; el-Buti, a.g.e., 173). Peygamberlere İman ve Önemi
Kur'an-ı Kerim'de zikredilen birçok ayetlere ve Peygamberimiz (s.a.s)'in bazı sahih hadislerine göre Allah Teala'nın razı olduğu yegane hak din olan İslam'da iman esaslarından biri de, Allah (c.c.) tarafından insanları irşad ederek onlara doğru yolu göstermek için gönderilen bütün peygamberlere iman etmektir. Bu ortak esas, İslamda iman esasları arasında yer alan çok önemli bir rükündür. Çünkü "meleklere" iman edilmeden, "İlahi kitaplara" inanmak mümkün olmadığı gibi, bu kitabları insanlara tebliğ etmekle görevli ve sorumlu olan "Peygamberlere" iman edilmeden de, mukaddes kitablara iman etmek mümkün değildir.
Gerçek şudur ki; peygamberlik müessesesine inanılmadan din, yani ilahi emir ve yasaklar söz konusu olmaz. Çünkü peygamberler, Allah Teala'nın insanları irşad için gönderdiği birer ilahi elçi olarak kendilerine vahyolunan ilahi hükümleri, emir ve yasakları yalnız tebliğ etmekle kalmazlar; aynı zamanda bu hükümleri kendi nefislerinde aynen tatbik eder ve günlük hayatımızda fert ve toplum olarak nasıl uygulayacağımızı gösterirler. Peygamberler, herkes tarafından takip edilebilecek üstün vasıflı, yüksek ahlaklı, kamil ve örnek insanlardır. Onlar, her hususta çok güzel birer örnek oldukları için, insanları kolayca etkiler, onlara Allah sevgisi ve O'na imanı aşılar ve peşlerinden sürükleyerek hayatlarında esaslı değişiklikler yaparlar. Çünkü nefsi ve aklı ile başbaşa olan insanların ıslahı ve doğru yola yöneltilmeleri, ancak yine birer insan olan, günahlardan arınmış (masum) peygamberlerin önderliğinde başarılabilir. Onun içindir ki, melekler insanlara değil, yalnız peygamberlere elçi olarak gönderilmişlerdir: "(Onlara) de ki: Eğer yeryüzünde yaşayıp huzur içinde dolaşanlar melekler olsaydı, muhakkak Biz, onlara gökten melek bir peygamber indirirdik" (el-İsra, 17/95).
Kur'an-ı Kerim'in bildirdiğine göre, peygamberlik müessesesi ve ilahi kitaplar Allah Teala'nın insanlara lutfettiği manevi bir hediye (mevhibe-i ilahiyye)dir. Âlemleri yaratan Allah (c.c) insanlar ve milletler arasında bir fark gözetmeden, onların her birine maddi sayısız nimetler ve çeşitli rızıklar verdiği gibi, ruhi bir gıda, manevi bir nimet olarak peygamberlik nimetini de aynı ilahi esasa göre insanlık alemine ihsan etmiştir. Bu yönden peygamberlik, lutfu ve rahmeti sonsuz olan Rabbulalemin'in bütün dünya milletlerine dağıttığı ilahi bir hediyedir. Madem ki insanlar hidayet yolunu bulmak, hak ve adalet üzere kurulan ilahi nizamı öğrenerek hayatlarında uygulayabilmek için Allah (c.c) tarafından seçilerek gönderilen masum (günahsız) peygamberlere ve onlara indirilen ilahi vahye muhtaçtırlar; o halde bütün insanların Rabbı, Halık ve Razıkı olan Allah Teala, elbette ki kulları arasında ayırım yapmadan, her millete kendi içinden seçtiği peygamberler gönderecektir. Nitekim bu husus Kur'an-ı Kerimde şu ayetlerle açık olarak beyan edilmiştir: Hiç bir millet yoktur ki, kendi içinde (onları Allah azabıyla) korkutan biri (bir peygamber) gelip geçmiş olmasın" (el-Fatır, 35/24), Her milletin bir peygamberi vardır" (Yunus,10/47. Ayrıca bkz. en-Nahl 16/36; er-Rum, 30/47; ez-Zuhruf, 43/6; er-Ra'd 13/8; İbrahim,14/4; el-İsra,17/15).
Bütün peygamberler bu yüce görevi eksiksiz olarak yapabilecek ve kendilerine vahyolunan ilahi hükümleri insanlara tebliğ edebilecek kudret ve kabiliyette yaratılan mümtaz ve sadık kullar, Allah tarafından seçilen ilahi elçilerdir.
Kur'an-ı Kerim, müslümanlara, yalnız İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s)'e değil, dünya milletlerine zaman zaman gönderilen bütün peygamberlere de inanmayı emretmektedir. el-Bakara süresinde; Deyiniz ki biz Allah'a, bizlere indirilen (Kitab)'a; İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve oğullarına indirilenlere; Rableri tarafından Musa ve İsa ya verilenlere iman ettik. Onları biribirinden (peygamber olarak) ayırmayız” (el-Bakara, 2/136) buyrulmaktadır. Ayette geçen "nebiyyun" kelimesi ile, daha önce gönderilen diğer peygamberlerin kastedildiği anlaşılmaktadır.
İşte İslam dini, bütün peygamberlere inanmayı, "iman esasları"ndan ve İslamın temel prensiplerinden saymakla (bkz. el-Bakara, 2/177 ve 285, en-Nisa, 4/ 136), hiç bir dinin erişemediği derecede şumullü bir insanlık dini olmak vasfını kazanmaktadır. Bütün dünya milletlerine hitap etmek suretiyle de, insanları bütün beşeriyeti içerisine alan bir kardeşliğe, sulh ve sukuna, saadet ve selamete davet etmektedir. Bu bakımdan, her müslüman icmali olarak (kısaca); başta Hz. Muhammed (s.a.s) olmak üzere, daha önce gönderilen bütün peygamberlere; tafsili olarak da, Kur'an-ı Kerim'de isimleri zikredilen peygamberlerin her birine ayrı ayrı iman etmeleri, ayrıca, Allah (c.c) tarafından önceki milletlere gönderilen ve adları bildirilmeyen bütün peygamberlere toplu olarak iman etmeleri gerekir (el-Buti, a.g.e.,186-191; Ali Arslan Aydın, en-Nübüvve Fil-Kur'an ve İnde Felasifetil-İslam, Kahire 1958, s. 5-9 ve İslamda İman ve Esasları 6. Baskı, İstanbul 1990, s. 184-187).
Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre, bütün insanlık alemine ve bütün milletlere hitab etmek üzere gönderilen peygamber, yalnız Hz. Muhammed (s.a.s)'dir. Hz. Muhammed (s.a.s) ilk peygamber Hz. Adem'den itibaren zaman zaman çeşitli milletlere gönderilen peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusudur. O, peygamberler zincirinin son altın halkasıdır, Hatemül-Enbiya'dır. O'ndan sonra artık peygamber gönderilmeyecektir. Bu, İslamın ve en son Mukaddes Kitab Kur'an'ın bildirdiği bir gerçektir:
Biz seni, ancak bütün insanlara müjdeci ve (Allah ozabı ile) korkutucu olarak gönderdik" (es-Sebe; 34/28);
"De ki, (Ya Muhammed): Ey insanlar! Ben göklerin ve yerin mülkü olan Allah'ın, size, hepinize gönderdiği peygamberiyim" (el-A'raf, 7/158). Hz. Muhammed (s.a.s)'den başka hiç bir peygamberin bütün dünya milletlerinin hepsine birden gönderildiğine dair ne Kur'an'da, ne de başka bir kutsal kitabda açık bir ayet bulunmamaktadır.
Peygamberlerin Adedi ve İsimleri Kur'an-ı Kerim'de her millete mutlaka kendi içinden seçilen bir peygamber gönderildiği açıkça beyan edilmiş ise de, (el-Fatır, 35/24; Yunus,10/47; el-İsra, 17/15) peygamberlerin adedi ve her birinin ismi bildirilmemiştir. Nitekim en-Nisa süresinde (4/ 164)
"Peygamberlerin bir kısmını bundan önce sana haber verdik, bir kısmını ise haber vermedik" buyurulmuştur. Gerçi peygamberimizin bir sahih hadisinde yüz yirmi dört bin gibi bir sayıdan bahsedilmiş ise de; bu adet kesin değildir. Kur'an'da yalnız 25 peygamberin isimleri zikredilmiştir. Bunlar, Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Lut, İbrahim, İsmail, ishak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yünus, İlyas, İlyesa, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed (s.a.s) hazretleridir.
Ehl-i Sünnete göre; peygamberlerin sayılarını tahdid etmemek daha doğrudur. Çünkü sayının tespit edilmesi halinde, eğer rakam büyük olursa, gerçekte enbiyadan olmayanların peygamber sayılanlar içine katılması; eğer küçük olursa, enbiyadan olanların peygamberlerden sayılmaması gibi bir durumla karşı karşıya kahnabilir (bkz. et-Taftazani, Şerhul-Akaidi'n-Nesefıyye ve Havaşihi, s. 460-465; Aliyyul-Kori, Şerhul-Fıkhıl-Ekber, s. 102-104: Abdurrahman el-Ceziri Tavdihu'l-Akaid Fi İlmi't-Tevhid s. 136-138).
Peygamber (Farsça: پیامبر) veya yalvaç, Tanrı tarafından bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca...
Hz. Muhammed, Hz, İsa, Hz, Musa, Hz. İbrahim, İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, Adem, Al-i İmran Suresi, Allah, Arapça, Buda, Davud, Eski Ahit, Farsça, Hud, Kitabı MukaddesSahte peygamber veya yalancı peygamber, teolojide peygamber olduğunu iddia eden ancak o dinin veya aynı gelenekten gelen başka dinlerin inananları tarafından...
Sözde Peygamberler, Bahailik, Bahaullah, Budizm, Din, Hz.Muhammed, Hıristiyan, Kur'an, Kutsal Ruh, Mani, MesihAralık 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2012. ^ Eyüp Kitabı Eyüp kitabı İslam peygamberleri Kur'an'da adı geçen peygamberler...
bu peygamberden alır ve hikâyenin ayrıntıları hakkında Saffat suresinde bilgi verilmektedir. İnanca göre Yunus Ninova halkına gönderilen peygamberdir ve...
Bahâîlik tarafından peygamber olarak kabul edilmektedir. Kur'an'da ismi geçmeyen ancak İslami eserlerde bahsedilen peygamberlerden biridir. MÖ 4.–5. yüzyıllar...
Çatalca peygamber çiçeği (Centaurea hermannii), papatyagiller (Asteraceae) familyasından Türkiye'de endemik olan çok yıllık bir peygamber çiçeği türü...
Kur'an'da adı geçen peygamberlerden birisidir. Eski Ahit'te adı Eber (İbranice עבר) olarak geçen peygamber ile Hûd peygamberin aynı kişi oldukları tahmin...
kemikleri) kıvrıldığında avlarını yakalayıp parçalayan bir kıskaca dönüştürür. Peygamber devesi genellikle canlı böceklerle beslenir fakat protein ihtiyaçlarını...
misafir - 9 yıl önce
İnsanOlamadık - 4 yıl önce