Basra Beylerbeyliği

Kısaca: 1516-1517 yıllarında Suriye ve Mısır`ın fethinden sonra Kızıldeniz`e ulaşan ve ...devamı ☟

Basra Beylerbeyliği
Basra Beylerbeyliği

1516-1517 yıllarındaSuriye ve Mısır`ın fethinden sonra Kızıldeniz`e ulaşan ve sonra da oldukça kuvvetli bir donanma ile Hint Okyanusunu aşarak varlıklarını Batı Hindistan`da hissettiren Osmanlı Devleti, öte yandan -1546 yılında- Irak`ın [[Basra Körfezi]]`ne açılan kapısı Basra`yı da egemenlikleri altına albasra deüğğüll taşraaaarak, Hint dünyasını ve Uzakdoğu alemini Akdeniz`e bağlayan ve yüzyıllarca üzerlerinde baharat ve diğer birçok malların taşındığı Kızıldeniz ile Basra Körfezini faaliyet sahaları haline getirmişlerdir.

XV. ve XVI.asrın en büyük deniz imparatorluklarını kurmuş olan Portekizliler ise, Avrupa`nın hayalindekiHindistan`a erişen ilk Avrupalı millet olmuş ve Hint Okyanusunun stratejik noktalarını tutarak oralarda, belirli bir süre için de olsa, adeta tek egemen zümre olarak kalmışlardır. Kendilerine karşı yönelen ilk etken kuvvet ne Memluklar ve ne de diğer herhangi bir İslam devleti olmuştur. Müslümanların koruyucu sıfatını üstlenen Osmanlılar bu vazifeyi üstlenmiştir. Bu da okyanusta ve ona bağlı iç denizlerde bir Osmanlı-Portekiz rekabeti doğurmuştur.

Portekiz`i Hindistan`a ve daha sonra uzak-doğuya kadar götüren sebepler hem iktisadi ve hem de dini idi: batı Afrika Guinesi altını, Asya`nın baharatı ile geçmişlerinden akıp gelen haçlılık ruhu ve efsanevi Preste Joao`yu bulma arzusu. 1498 yılında Vasko da Gama ilk defa Ümit Burnu (Güney Afrika)`nu ve Arap denizci Ahmed ibn Macid`in kılavuzluğu ile Hindistan`ın Kalikut limanına varmıştı. Sonra da Güney Asya sularında taşınan mallara kolayca el atılabilecek yerler olan kilit noktalarına hakim olarak nüfuzlarını artırmışlardı. Özellikle büyük denizcileri Afonso de Alboguergue zamanında Doğu İmparatorluklarının temelini atmışlardı. Alboguergue 1515 yılında ikinci defa üzerine gittiği Hürmüz`ü aldığında İran şahı ancak seyirci kalabilmişti. Sadece kaya parçalarından ibaret olmasına rağmen coğrafi durumu itibarı ile pek öneli olan bu adanın kalesine Portekizli askerler ile bir kumandan tayin edilmiş ve böylece Basra Körfezi giriş-çıkışı kontrol altına alınmıştı. Portekiz tesiri 1521 senesinde Bahreyn ve el-Hassa bölgelerinde hissedilmişti; bu yerler hakimi Mükrim öldürülüp kuvvetleri mağlup edilince Bahreyn adası vergiye bağlanmıştı. 529 yılında da, Basra hakimi Raşid ibn Megamis ile Dicle ve Fırat nehirlerinin birleştiği yer Kurna ve civarı, diğer bir deyimle Cezayir bölgesi hakimi arasında çekişmeyi vesile sayan Portekizliler, iki brigantinin taşıdığı 40 askerlik bir kuvvetle, Belchior, de Sousa Taravez`in kumandasında Basra üzerine gitmişlerdi . taraflar arsında anlaşma temin edilmiş ise de Raşid`in hizmetindeki 7 "fusta" ile 50 "Rumes"`in kendilerine teslim edilmemesinden ötürü Tavarez, bazı beldeleri yakmakta sakınca görmemişti. Aynı yıl içerisinde Bahreyn hakimi Reis `Barbadim (Bahaddin ve ya Bedreddin) vergisini göndermeyerek Portekizlilere karşı isyan etmişti. Portekiz`in Hindistan genel valisi Nuno de Cunha, kardeşi Simao da Cunha`yı 5 gemi ve 500 kadar askerle ada üzerine göndermişti. Fakat sefer Portekizliler için bir felaket, olmuştu. Barutlarının bitmesi ve doğu rüzgarını getirdiği ateşli hastalıkların başlaması yanında Bahreyn`in iyi müdafaası adayı yeni bir Hürmüz olmaktan kurtarmıştı. Ancak belirtmek lazımdır ki, o zamanlar Basra Körfezinde hakim rolü oynayabilecek yegane kuvvet de Portekizliler idi.

Basra Beylerbeyliği Teşkilatı

Dicle ve Fırat nehirlerinin beraberince aktıkları yer olan Şattü`l-Arab`ın üzerinde ticaret şehri olan Basra ve civarı, Osmanlı egemenliği altına girmeden önce, 16. Asır başlarında -1508 yılında- Safavi hükümdarı Şah İsmail tarafından Akkoyunlular`dan alınmıştı. Ancak bu, tam bir Safevi hakimiyeti değildi. Bazı emir ve hakimlerin ve gerekse Arap kabilelerinin katılması, bu bölgenin istikrarlı bir idareye kavuşmasını engelliyordu. İşte Osmanlılar, Basra`yı 1546 yılında fethedip sağlam temelleri oturmuş eyalet sistemlerini kurdukları zaman şehir gelişmiş, civar bölgeler de, merkezi Basra Beylerbeyliği etrafında toplanmaya çalışılmıştır. merkeze çok uzak bu yerlerin tam hakimiyeti muhakkak ki çok güç olmuştur.

Osmanlı Devleti`nin temelini teşkil eden eyalet (beylerbeylik) sistemi iki türlü idi. İlki, tımar (dirlik) kurulup geliştirildiği salyanesiz (yıllıksız), diğeri ise gelirin tımar tevcihi suretiyle değil de doğrudan doğruya hazine için toplandığı salyaneli (yıllıklı) idi. Salyaneli eyaletlerdebeylerbeyi, sancakbeyi ile diğer yönetici ve askerlerin maişetleri, eyaletlerden toplanan vergilerden yapılırdı. Basra ve yakın komşusu Lahsa Beylikleri bu türdendi. 1547`de Bilal Mehmed Paşa`nın ilk Beylerbeyliği ile kurulduğu yıldan sonra, 16. Asrın ikinci yarısında, varlıklarını ve çalışma sistemlerini arşiv kaynaklarından bildiğimiz Basra livalarının ilk defa nasıl tespit ve teşkil edildiklerini kestirmek şimdilik güç görülmektedir. Bir çok kanal ve adacıklardan ve pek çok yerde de verimsiz sahalardan müteşekkil beylerbeyliğin sınırlarını bilmek zaten mümkün değildir.

1552 senesinde Basra Beylerbeyi olarak bilinen Kubat Paşa`ya bir belgede "Cezayir ve Basra Beylerbeyisi" diye hitap edilmesi belki de bu bölgenin bir ara, geçici de olsa, bu isimde bir beylerbeylik olarak düşünülmesi nedeniyleydi. Ancak bu tarihten sonraki vesikalarda, özellikle 961/1553 yılına ait Ruus Defteri kayıtlarında Basra Beylerbeyliği`ni Cezayir bölgesini de içine alır bir şekilde "Basra Beylerbeyliği" adı altında daha geniş olarak teşkilatlandığını anlıyoruz. Daha geç tarihli belgelerini ışığı altında Basra Beylerbeyliği`nin şu livalardan meydana geldiğini görüyoruz: Garraf, Hemmar, Medine, Kurna, Rahmaniye, Zekiye, Fetiye, Sadr Sevid, Turre-i Cezayir, Zernuk, Ebu Arbe, Madan, Kin Kinad, Vaki, Caruz, taşköprü, Akçakale, Arca, Maharri , Şerir ve Remle.

Beylerbeyinin oturduğu sancak olan Basra, 16. asrın ikinci yarısında mamur bir şehir olarak görülmektedir. 1563 yılında Basra`dan geçen Venedikli Tüccar Ceasar Frederike bu şehir için "Hürmüz ile yapılan baharat ticaretinin pek faal olduğu bir şehir. Aynı zamanda bölgede üretilen Mısır, pirinç ve hurma pek boldur." demektedir. Şehir halkı ve esnafından, Basra ile diğer sınır beldelerine giren çıkan mallardan alınan vergiyi gösteren Basra Kanunnamesinden bunu anlamak mümkündür. Esas Basra bir sur ile çevrili idi ve sur bir kaleye açılmakta idi. Kale civarında bir küçük hendek olup nehir vasıtasıyla dolduruluyordu.

Manuel de Lima`nın mektubuna göre, Osmanlılar Basra`yı almak üzere, yardımcı kuvvetler hariç sadece 2200 yeniçeri ile gelmişlerdi. Fetihten sonra bu kuvvetlerin 1500 tanesi esas Basra kalesine, 700`ü şehre yerleştirilmişti. Bu temel kuvvetlerin yanında sancaklar ve nahiyeler ile, hem karada hem de denizde gerektiğinde hazır olan Azaplar ve Gönüllüler vardı ki, bunlar da ayrıca teşkilatlandırılmıştı. Beylerbeyliğinin Basra Körfezine açıldığı yer stratejik durumu itibarı ile çok önemli sayılan Morozi adacığı idi. Osmanlılar buraya küçük de olsa bir garnizon yerleştirilmişti. 1550 yılında, Portekizliler Basra`ya yapmak istedikleri sefer için burayı geçici olarak üs yapmışlardır.

Basra Beylerbeyliğinin devam edebilmesi şüphesiz ki, Basra`da mevcut tersanenin faaliyeti ve yapılan gemilerin toplarla mücehhez kılınması ile kaimdi. 1563 de Beylerbeyinin izni ile Basra tersanesini gezen Portekizli Ajan Simao da costa, orada 5 adet yeni yapılmış Kadırga (galle) gördüğünü, en büyüğünden 20 oturaklı, üç tanesinin 18 ve bir tanesinin de 16 oturaklı olduğunu yazmıştı. Bunlar dışında Kalyon tipli gemilerle Cezayir bölgesinde kullanılabilecek küçük çapta gemiler gördüğünü, ancak gemilerin inşası için getirilen kerestenin pek dayanıklı olmadığından bahsediyordu. Gemiler için gerekli kereste Maraş dağlarından,Suriye bölgesinden, ormanlıklardan kesilip Bilecik yoluyla Basra`ya ulaşmaktaydı ve bazen de gemiler Birecik te inşa edilip hazır olarak Basra`ya yollanmaktaydı201. Gemi inşası ve teçhizatında kullanılan levazımat Diyarbakır, Bağdat ve Halep Beylerbeyiliklerinden temin edilir ve gemiler Basra`da dökülen çeşitli boyda toplarla ile donatılırdı202 donanma faaliyetinin önemine binaen, 1571 yılına kadar Basra`da Remle kaptanlığının kurulmuş olduğunu görüyoruz.

Basra Körfezi`nde Osmanlı-Portekiz Rekabeti

Osmanlılar Basra`yı aldıktan sonra, Hürmüz`ün Portekiz kumandanı vasıtasıyla Portekizlilere yaklaşmak istemişlerdi, ancak bu siyasi bir sonuç vermemişti. Yaklaşma şüphesiz ki Körfezdeki Portekiz menfaatlerini baltalayacak nitelikte idi. Yani Portekizlilerin, Basra Körfezi boyunca uzanan ticaret yolunun monopolünü Osmanlılara kaptırması düşünülemezdi. Zaten Kızıldeniz`de hakimiyet kurmuş olan Osmanlıların 1550 yılında Katif`i de ele geçirmeleri rakipleri için tehlikeli oldu. Cezayir`deki Arap Reislerin de çağrılarını bahane eden Portekizlilerin Hindistan genel valisi D. Afonso de Noronha, Türklerin kendilerin çok yaklaştığını tehlikeli görerek onlara karşı aktif politikanın güdülmesini istedi. D. Afonso de Noronha`yı 7 gemi (galee) ve 1200 kişi ve ayrıca Hürmüz`den de katılan kuvvetlerle Katif üzerine gönderdi. 400 yeniçerinin müdafaasına rağmen Katif kalesi tahrip edildi. Ancak, D. Antao De Noranho oraya herhangi bir kuvvet bırakmaktan çekindi. Basra`ya doğru yelken açmak zorunda kaldı. Şattü`l-Arab ağzındaki "Morzigue" adasına geldiğinde Arap şeyhlerinden beklediği yardımı göremedi. Üstelik Basra Paşası tarafından kendisine, bütün Müslümanların beraberce Hıristiyan Portekizlilerin üzerine yürüyeceği haberi ulaştırıldı. Gerçekle ilgisi olmayan bu haber D.Antao`yu inandırmaya yetti. Portekizli kumandan hiçbir faaliyette bulunmadan Hürmüz`e döndü (1550). Bu o, tarihlerde Basra`da henüz gemi inşa faaliyetlerine tam girişemeyen Osmanlılar için atlatılmış bir tehlike idi.

Şimdi sıra Osmanlıların karşı hareketine geldi. Tecrübeli denizci ve alim Piri Reis, Nisan 1552`de 25 gemi ve 800 asker ile önceMaskat, sonra da Hürmüz üzerine yürüdü. Ancak sefer istenilen sonucu vermedi. Esir, mal ve paradan başka ele bir şey geçmedi. Üstelik Türk donanması Basra`da kilitli kaldı203. Sultanca başarısız sayılan bu sefer sonucunda ihtiyar denizcinin hayatına son verildi. Ardından Murat Reis ile [[Seydi Ali Reis]]`in Osmanlı gemileriniKızıldeniz`e getirme gayretleri hep başarısız kaldı. Hatta gemilerin bazıları Portekizlilerin eline geçmekten kurtulamadı. Seydi Ali Reis`in cesurane hareketleri takdire şayandı, fakat Portekizliler, Okyanus denizcileri olup gemileri de yüksek ve sağlamdı.

1556 yılında Goa`dan gelip Basra üzerine gitmek isteyen Portekizli Amiral D.Alvaro da Silveria`nın seferi akim kaldı. Körfezde çıkan bir fırtına gemilerini Hürmüz`e sürükledi, hatta bir çoğunu tahrip etti. 1559`da Osmanlı kuvvetleri ile Portekizlileri karşı karşıya getiren olay, Lahsa Beylerbeyi Mustafa Paşa`nın Bahreyn adası üzerine yaptığı bir sefer oldu. Merkezden izinsiz yapıldığı bir sefer oldu. Bu teşebbüs Osmanlılar için tam bir başarısızlıktı. Adaya asker çıkarmasına ve hatta bir ara Bahreyn`e yardıma gelen Portekizlileri mağlubiyette uğratmasına rağmen Mustafa Paşa, önceden düşmana iki kadırgasını kaptırmış ve kayıklarını da yaktırmış olduğundan Basra ve Lahza ile irtibatı kaybetmiş, adeta mahpus kalmıştı. Sonuç olarak, Mustafa Paşa yaralanıp ölmüş ve rüzgarların getirdiği hastalık askerleri kırıp geçirmişti. Kalanlar Portekizlilerle anlaşma yoluna giderek silahlarını teslim ve 12.000 "cruzados" ödemek şartı ile Portekiz gemileri tarafından Lahza`ya taşınmıştı204. Ada hakimi Murat Reis, bu defa Portekizlilere karşı iltizamla egemenliğini korumuş oldu. Esasında çıkarları onu icap ettiriyordu. Bahreyn halkından Osmanlı idaresini isteyenler de yok değildi.

Bahreyn`in alınmasından sonra Osmanlıların Portekizlilere yeniden yaklaştığını görüyoruz. Açık denizdeki mücadele apaçık Osmanlıların aleyhine idi ve ticaret yollarından arzu edilen kar sağlanamıyordu. İşte böyle bir düşünce, 1562 yılında Basra Beylerbeyini barışçı bir adım atmağa zorladı. Beylerbeyinin iyi niyet elçisi durumu Hürmüz`e iletti. Orası da Goa`ya bildirdi. Müracaatı müspet karşıladığı anlaşılan genel vali, durumdan emin olabilmek için 1563`te Antonio Teixeira adlı bir elçiyi İstanbul`a gönderdi. Cunto`ya göre, Sultan böyle bir istekte bulunmadığını izhar etmişti. Ancak H. 28 Muharrem 972/6 Eylül 1564 tarihli bir name-i şeriften anlıyoruz ki, Osmanlı Sultanı Portekiz elçisine karşı iyi davranmış, iki imparatorluk arasında iyi ilişkiler kurmasından kaçınmadığını belirterek, bilhassa Portekizlilerden Cezayir, Basra Körfezi, Hindistan v.s., taraflarındaki Müslüman tüccara karşı kötülük yapılmamasını istemişt. Osmanlılar ile Portekizliler arsındaki bu siyasi yazışmalar pek fayda sağlamadı. Gayret sadece elçi görüşmelerinden ibret kaldı. Okyanusta korsanlık hareketleri yaygınlaşmıştı. Tüccar ise bu durumdan iyice bezmişti.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Basra Eyaleti
7 yıl önce

Basra Eyaleti veya Basra Beylerbeyliği, 1538 yılında kurulan Osmanlı Eyaleti. Eyaletin merkezi Basra'ydı. 19. yüzyıldaki alanı 9.872 milkare (25.570 km2)...

Osmanlı eyaletleri listesi
3 yıl önce

Zigetvar 14. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Osmanlı eyaletleri, Bir yeni beylerbeyliği Karaman Eyaleti'ni de kapsar. 1609'dan sonra yıkılan ve 1609'dan önce...

Halep Eyaleti
3 yıl önce

Halep Eyaleti veya Halep Beylerbeyliği, 1516 yılında kurulan Osmanlı eyaleti. 1516'da I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusunun Mercidabık Muharebesi'nde...

Tunus Eyaleti
6 yıl önce

Tunus Eyaleti veya Tunus Beylerbeyliği, 13 Eylül 1574'te II. Selim tarafından kurulan eyalet. Eyalet Osmanlı Devleti'nin elinde 1574 - 1881[kaynak belirtilmeli]...

Kefe Eyaleti
3 yıl önce

Kefe Eyaleti veya Kefe Beylerbeyliği, Kırım Hanlığı'nın güneyinde bulunan bir eyalet. 1568 yılında kurulmuş, 1774'te Küçük Kaynarca Antlaşması ile eyalet...

Beylerbeyi
3 yıl önce

Beylerbeyi" denmişti.Rumeli Beylerbeyliği I. Murat döneminde kurulmuştur. Sonradan Yıldırım Bayezit döneminde ise "Anadolu Beylerbeyliği" kuruldu. Buna ilerki...

Beylerbeyi, Adana, Akdeniz, Anadolu, Basra Beylerbeyliği, Bağdat, Bosna, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Diyarbakır
Musul Eyaleti
6 yıl önce

Musul Eyaleti veya Musul Beylerbeyliği, 1517'de kurulan Osmanlı eyaleti. 19. yüzyılda 7.832 milkare (20.280 km2) alan kapladığı bilinmektedir. 1517'de...

Erzurum Eyaleti
3 yıl önce

Erzurum Eyaleti ya da Erzurum Beylerbeyliği 1514 yılında kurulan Osmanlı eyaleti. Eyaletin merkezi Erzurum'dur. Yavuz, Çaldıran'da Şah İsmail'i yenmeden...