Üç yıl hapis hayatı yaşayan Şah İsmail, esaretten kurtulduktan sonra mücadelelere girişti. 1500 yılına kadar süren bu mücadelelerden sonra Şah İsmail, babasının katili Ferruh Yesar'ın üstüne yürüdü. Bakü'yü ele geçirdi ve 1502'de Akkoyunlu hükümdarı Elvend'i Nahçivan yakınlarında yenerek, ülkesinin bir kısmını ele geçirdi. Buradan Tebriz'e giderek Taç giydi ve "Şah" ünvanını kazandı. 1502 kışını Tebriz'de geçiren Şah İsmail, ilkbaharda Fars ve Irak'ı, Acem hükümdarı Murad Bey'i yenerek Şiraz'ı aldı. 1507'de Erçiş, Ahlat ve Bitlis'i alarak Elbistan'a kadar ilerledi. Kısa zamanda devletinin sınırlarını genişleten Şah İsmail, iki güçlü rakiple karşı karşıya geldi. Bunlar doğuda Özbekler, batıda Osmanlılardı. Şah İsmail, Osmanlı Devletini yıkmak için Anadolu'yu karıştırmayı düşünüyordu. Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelesinin yoğun olduğu bir dönemde, Şah İsmail'in Anadolu'ya gönderdiği Nur Ali Halife, kendisine katılan Türkmen süvarileri ile Tokat'a girdi ve burada Şah İsmail adına hutbe okuttu. Ayrıca Şahkulu da Antalya'da bir isyan başlattı. Yavuz Sultan Selim tahta geçince, taht mücadeleleri bitti. Yavuz Sultan Selim ilk olarak Anadolu'daki Şah taraftarlarına karşı harekete geçti. Anadolu'daki Şah İsmail taraftarlarını ortadan kaldıran Yavuz Sultan Selim, savaş hazırlığı yapmaya başladı. Hazırlıklarını tamamlayan Yavuz Sultan Selim, 23 Ağustos 1515'de Çaldıran Ovası'nda yapılan savaşta Şah İsmail'i yendi. Bu yenilgiden sonra eski cesaretini kaybeden Şah İsmail, günlerini ayrı ayrı şehirlerde geçirdi. 1524'de öldükten sonra Erdebil'de Şeyh Safiyüddin'in yanına gömüldü. Şair de olan Şah İsmail, Hatayi mahlasıyla Türkçe şiirler yazdı.
Yaşamı
İsmail, 17 Temmuz 1487 tarihinde Erdebil şehrinde Safevi Tarikatı'nın şeyh ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba tarafı Şeyh Safiyüddin'in sülalesinden olup İsmail'in babası Şeyh Haydar, dedesi ise Şeyh Cüneyd'dir. İsmail'in annesi "Teodora (Alemşah Halime Begim)" Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'nın kızı, Pontus Rum İmparatoru IV. Yohannes Komnenos'un torunudur.Şeyh Haydar öldürülmüş babası Şeyh Cüneyd'in öçünü almak için 1488'de Şirvanşahlar Devleti'ne karşı yaptığı savaş sırasında Şirvan hükümdarı Ferruh Yasar yenilgiye uğrayarak Gülüstan kalesine çekilmiştir. Yedi ay muhasarada kaldıktan sonra Şirvan şahı kayınbiraderi olan Akkoyunlu sultanı Yakub Bey’den yardım istedi, Akkoyunlu hükmüdarı ordu göndererek kayınbiraderine destek verdi və Teberistan yakınlarında yapılan savaşta Şeyh Haydar öldürüldü.
Babası Şeyh Haydar öldürüldükten sonra, İsmail annesi ve kardeşleri Sultan Ali ve İbrahim ile birlikte Şiraz'da mahkum edilir. Mahkum edildiklerinde İsmail daha iki yaşında bile değildir.
Bir süre sonra Rüstem Mirza kardeşlerden yararlanmak için onları serbest bırakır. Fakat savaş sırasında İsmail'in büyük kardeşi Sultan Ali'nin ve Kızılbaşların cesurca çarpıştıklarını görünce korkuya kapılır, kendisini ve neslini ortaya çıkacak tehlikelerden korumak için Şeyh Cüneyd neslini ortadan kaldırmaya karar verir.
Şeyh Sultan Ali'nin üzerine adamlarını gönderir ve onu öldürtür. Ölümünden önce Şeyh Sultan Ali İsmail'i varisi ilan eder ve Erdebil'e gönderir. Kızılbaşlar, İsmail'in arandığını öğrenince onu bir süre Erdebil'de daha sonra da Reşt'de gizlenmesini sağlarlar.
Sonra onu Lahicana, Gilan hükümdarı Mirza Ali'nin sarayına getirirler. Gilan'a geldiğinde İsmail daha yedi yaşındaydı. Burada, Hasan Han'ın koruması altında Lala Hüseyin tarafından eğitilir. İsmail yaklaşık altı yıl burada kalarak, dönemin tanınmış emir ve alimlerinden dini, dünyevi ve askeri eğitim görür.
İsmail 13 yaşında siyasi ve dini konularda faaliyete başladı. 1499 yılının Ağustos ayında Erdebil'e yollandı.
1500 yazında Erzincan'da Ustaclu, Şamlu, Rumlu, Tekelü, Zülkadir, Avşar, Kaçar ve Varsak kabilelerinden oluşan 7.000 Kızılbaş İsmail'in davetine icabet etmiştir. Kızılbaş orudusu Kasım 1500'de Kura Nehri'ni geçerek Şirvanşahlar Devleti üzerine yürümüştür. Gülistan Kalesi yakınında gerçekleşen Çabani Meydan Muharebesi'nde Şirvanşah Ferruh Yasar'ın ordusunu yenmiş ve Bakü'yü zapt etmiştir. 1501 yılında Tebriz'de Azerbaycan Safevi Devleti'ni kurmuştur.
1502 yılından merkezi Tebriz olmakla tüm Güney Azerbaycan ve Kuzey Azerbaycan'ın akseriyet topraklarında Azerbaycan Safevi Devleti'nin Şahlığını yapmıştır. 24 Eylül 1503 tarihinde Şiraz'a girmiş ve aynı yılın sonlarına kadar Azerbaycan, Fars ve Irak-ı Acem'in çoğu üzerinde hakimiyet kurmuştur.
1510'da Merv yakınında Şeybani Hanlığı'nı yenerek Muhammed Şeybani Han'ı öldürmüştür. Ancak 1514'te Çaldıran Muharebesi'nde Osmanlı padişahı I. Selim'e yenilmiştir. Bu yenilgiden sonra ruhsal bir çöküntü yaşadı. İsmail 24 Mayıs 1524'te 37 yaşındayken iç kanamadan öldü, Erdebil'deki Safevi Türbesi'ne defnedildi. Öldüğü zaman beşi erkek ve beşi kız, on çocuğu vardı. "Hatai" takma adı ile Azerbaycan Türkçesinde şiirler de yazmıştır. Şiirlerinden ikisi de şunlardır;
Akan sulardan ibret al, yüzünü yerlere sürüyüp gider. Hatayi
Hakikat bir gizli sırdır, Açabilirsen, gel beri! Küfr içinde iman vardır, Seçebilirsen, gel beri!
Şah Hata'i'm eydir heman, Dağları bürüdü duman. İşte incil, işte Kur' an, Seçebilirsen, gel beri