Osmanlı gözü ile Yunan İsyanı
Osmanlı Devleti'nde, Fransız İhtilali ile ateşlenen milliyetçilik akımı Avrupa'da birçok kavmi ayaklandırdığı gibi, Osmanlılarda da azınlıkların bir kısmını cezbetmişti. Osmanlı Devleti'nde ilk ayaklanan millet Sırplar olmasına rağmen en sistemli şekilde örgütlenmeyi ve eylem yapmayı Yunanlar gerçekleştirmiştir. Sırplar'ın ayaklanmasını sadece Ruslar desteklerken Yunanlar'ın bağımsızlık hareketini tüm Avrupa desteklemiştir. Osmanlı yöneticilerine göre o dönemde İstanbul'da bulunan Fener Rum Patrik'i Grigoryos da isyancıları desteklemiştir. Patrik Grigoryos'u sorguladıktan sonra Yunan ayaklanması ile olan ilişkisine kanaat getiren sadrazam Benderli Ali Paşa 22 Nisan 1821'de idamına ferman buyurmuştur. Patrik'in asıldığı günden sonra, idama götürülürken dışarı çıkartıldığı odanın kapısı kilitlenmiştir. Bugün kilisenin inisiyatifine bağlı olarak kapı hala kapalı tutulmaktadır. Bu kapı Petro Kapısı ya da Orta kapı olarak da bilinir.
İsyan tüm Yunanistan'da değil sadece Mora'da başlamıştır. Fakat Anadolu'da yaşayan Rumlar da Yunanlar'a bağımsızlıkları konusunda tam destek veriyordu. Rönesans ile Antik Yunanistan kültürünü tanımış olan Avrupa, Yunanlar'a bir hayranlık duymaktaydı. Bu nedenle Yunanistan'ın bağımsızlığı için tüm devletler Osmanlı'ya baskı uyguluyordu. Fakat Osmanlılar'ın gözü ile bakıldığında Rumlar diğer azınlıklara oran ile daha özel yerlere sahiplerdi. Yabancı dil bilenler gümrük memurluğu ve tercümanlık görevlerine bile atanmıştır.
Avrupa'nın kendilerine tam destek verdiğini gören Yunanlar isyan hazırlıklarına hız verdiler. 1814 yılında Filiki Eterya Derneğini kurdular ve amaçlarını Megali İdea olarak sloganlaştırdılar. Amaçları Bizans İmparatorluğu'nun zamanında sahip olduğu toprakları tekrar geri almak idi. Bu nedenle ilk isyanlarını Eflak - Boğdan topraklarında başlattılar. Fakat bu isyan Osmanlı Devleti tarafından kısa sürede bastırılabildi.
İsyanlar gerek Osmanlı Devleti gerek ise eyalet valilerinden yardım alınarak bastırılıyordu fakat Osmanlı'nın her müdahalesi Avrupa devletlerinin tepkisini çekiyordu. 1827'ye gelindiğinde Rusya, İngiltere ve Fransa bir araya gelerek Osmanlı Devleti'nin Balkan topraklarının parçalamak amacı ile -olaya bir de din boyutunu katarak- Yunanistan'ın otonom bir prenslik olmasını ve Yunan topraklarında yaşayan tüm Türkler'in sürülmesini kararlaştırdılar. Bu karar Osmanlı Devleti'ne iletildiğinde sultan reddetti ve bu ülkeler filolarını Osmanlı'nın üzerine göndererek Osmanlı Filosunu yaktılar. Osmanlı zararın tazmini için bu devletlere çağrı göndermiştir fakat Rusya bu çağrıya savaş açarak yanıt vermiştir.
1828 yılında Ruslar ile yapılan savaşta Osmanlı Devleti yenildi. Birçok tarihçi bu mağlubiyetin sebebini Yeniçeri Ocağı'nın henüz kaldırılmış olmasına ve yeni ordunun savaşa hazırlıklı ve alışkın olmamasına bağlar. Rusya, Osmanlı'nın bu boş anından yararlanarak Erzurum ve Kars'ı işgal edip Trabzon'a doğru ilerlemeye başlayınca Osmanlı Devleti eline kalan toprağını kaçırmamak için Prusya aracılığı ile Rusya'dan barış istedi. Rusya'nın kabul etmesi ile beraber Edirne Antlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Yunanlar ile ilgili olarak Osmanlı Devleti, Yunanistan'a bağımsızlık verecekti.
Bağımsızlığın alınması
Yunan Bağımsızlık Mücadelesi'nden sonra Yannis Kapodistrias (Ιωάννης Καποδίστριας - Avrupa'da bilinen adı ile John Capodistria) liderliğinde Yunanistan, Osmanlı İmparatoluğu'nun egemenliğinden kurtuldu. Fakat henüz Yunanistan'ın bağımsızlığı uluslar arası düzeyde tanınmadan bir suikaste uğradı ve hayatını kaybetti. 1832 yılında Londra Konferansı'nda aynı zamanda dönemin süper güçleri kabul edilen Birleşik Krallık, Rusya ve Fransa, Yunanistan tahtını 17 yaşındaki Bavyera'lı Otto'ya teklif etti. Teklifin kabul göremesi ile Prens Otto, Yunan Krallığı'nın ilk kralı olarak tahta oturdu. Otto tahta çıktığına daha reşit değildi bu nedenle Yunanistan'a döndüğünde 1835 yılına kadar ülkeyi Otto adına naipler konseyi yönetti. Otto, kararlarında ve yönetimdeki sözlerinde kendine yardımcı olması için -genelde Bavyera'dan gelen- danışmanlar tutuyordu, bazen ise kendi karalarını kendi veriyordu. 3 Eylül 1843 yılındaki bir ayaklanmaya kadar hal böyle devam etti. Ayaklanma ile birlikte Otto, Yunanistan'a bir anayasa çıkarmaya zorlandı. 1863 yılında tahttan indirilinceye dek ülkeyi bir anayasal krallık olarak yönetti.
Krallığın gelişimi
Kral Otto 1863 yılında devrilince, yerine I. George adı ile Danimarka Kralı'nın yine 17 yaşındaki oğlu Prens William geçti. 50 yıl boyunca tahtta oturdu ve I. George'un dönemi Yunan Krallığı için genişleme dönemi olarak adlandırılır. İlk yıllarda Yunanistan oldukça küçük bir ülke idi. Ege adalarının büyük bir kısmı, Trakya, Makedonya ve Teselya sınırların içinde değildi. I. George'un döneminde İngilizler, 1815 yılından beri kullanıma hakkını bulundurdukları İyon Adaları'nı 1864 yılında Yunanistan'a devretti. Rusya ile Osmanlı Devleti'nin savaşta olduğu 1881 yılında karmaşadan yararlanan Yunanistan, Teselya'nın bir kısmı ile bir takım bölgelerde bazı topraklar aldı. I. George'un politik düzyede bu denli aktif olması bazı çevrelerde tehlike teşkil ediyordu be nedenle Yunanistan'ın ikinci kralı da gayriresmi olarak Yunanistan'a bağlanmış olan Selanik'te suikaste uğrayarak yaşamını yitirdi.
Venizélos dönemi
Kral George öldürüldükten sonra ülke Osmanlı ile bir savaşlar dizisi yaşadı. Bu savaşlardan tam bir sonuç alınamıyordu zira Yunanistan'ın ekonomisi de iyiden iyiye bozulmaya başlamıştı. Durum daha da kötüye gitmeden Yunan ekonomisi uluslararası denetim altına alındı ve 1910 yılında Elefthérios Venizélos (Yunanca: Ελευθέριος Βενιζέλος) kral Konstantin'e yardımcı olması amacı ile başbakanlık görevine getirildi. Bunun ile birlikte ülke öncekine oran ile bir düzelme dönemine girdi. I. Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından İngilizler ile Fransızları tutan Venizélos ile Almanlar'ı tutan kral Konstantine arasında fikir çatışmaları yaşandı. Kral Konstantine'i tahttan indirmeyi başaran Venizélos yerine onun oğlu Alexander'i geçirmeyi başardı. Sonunda Venizélos Almanlara ve müttefiklerine karşı (Osmanlı Devleti de dahil) savaştı ve Osmanlı Devleti de hükmen bu savaşta yenik sayıldığı için Sevr Antlaşması'nı kabul etmek zorunda kaldı. Sevr Antlaşması ile Yunanistan büyük toprak kazançları elde etti. Bu antlaşmaya karşı çıkan Mustafa Kemal komutusandaki ordular Yunanlar'ı antlaşma ile kazanmış oldukları İzmir'den savaş ile püskürttü. Lozan Antlaşması döneminde oğlu Alexander bir maymunun ısırmasından öldüğü için Konstantine tekrar tahttaydı. Yunanlar'ın İzmir'den kovulması ile beraber Konstanine tekrar tahttan indirildi ve sürgüne gönderildiği Sicilya'da öldü. Daha sonra Yunanlar, Sevr Antlaşması ile aldıkları toprakları Lozan Barış Antlaşması ile geri vermişlerdir.
Cumhuriyet'in ilanı
1923 yılında Lozan Barış Antlaşması ile Yunanistan ile Türkiye arasındaki savaş resmi olarak durdu. Fakat bu kez ülke içinde iç karışıklıklar baş gösteriyordu. Büyük bir ayaklanma ile bir yıl sonra, 1924'te, krallık rejimi devrildi ve cumhuriyet ilan edildi. Yunanistan'da o güne dek kurulmuş olan ikinci cumhuriyet olan bu yönetim henüz tüm devletler tarfından tanınmış bile değildi ki bu kez de bir başka ayaklanma ile cumhuriyet devrilip tekrar krallık rejimi kuruldu. I. Konstantine'nin oğlu, II. George tahta geçirildi. Yunan karllığı bir süre yönetimi elinde tuttu ve nihayet 1967'de ordu yönetime el koyarak krallığı devirdi. Dönemin Kralı II. Konstantine ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. 1972 yılında Georgios Papadopoulos başbakanlık görevine getirilerek Yunanistan'da üçüncü ve son cumhuriyet ilan edildi.
Kaynaklar
- } İngilizce Viki
- Temel Britannica Ansiklopedisi
Kaynaklar
* Vikipedi