Antik yunanistan dediğimizde sadece bugünkü sınırlar içinde düşünemeyiz. Kuzey Batı Akdeniz, Ege adalarını, Batı Anadolu kıyılarını hatta Karadenizi ve İtalya'yı da katabiliriz. Bu devir öncesi göçler ve savaşlar devridir. İzmir'li Homer'in 850 yıllarında yazdıkları ve arkeolojik verilere göre bir tarihleme yapabiliriz. Ya da birçok arkeolog gibi 1050-800 arasını gerçekten de simsiyah olan karanlık çağ diyebiliriz. Bu karanlık çağ Anadolu'da 1200 lerden başlar. Dor akınları da 1050 de başladığında bu karanlık, kıta Yunanistan'ına da doğmuş oluyor. Girit'teki Minos uygarlığını yıkmış olan Myken kültürü de böylece son bulmaktadır.
Nüfusun artmasına bir çözüm olarak, en önemlisi de o devrin en önemli alaşımı olan Tunça ulaşmak ve deniz ticaretini kontrol altına almak için çeşitli kolloniler kurulmuştur.
Konuya girmeden birkaç kadını anmak gerekir. İo büyük olasılıkla Giritli Fenikeliler tarafından kaçırılır ya da kendi gider. Buna karşı Fenike kıralının kızı Europe ve Medeia kaçırılır. Son olarakta 150 yıl sonra meşhur Helene. Bu her ne kadar savaş sebebi gösterilse de, daha çok bu toplumların birbirinden kız alarak karıştıklarını gösteriyor.
Arkayik çağ (750-500)
Fenikelilerden uyarlanan yazı kullanılmaya başlamaktadır. Uzun süren ticari ve siyasi üstünlük Yunancanın bölgede kullanılan dil olmasına ve Ion kültürünün doğmasına neden olmuştur. Anadolunun kültür etkisi birçok alanda kendisini göstermektedir. Bodrum'lu Heredot oniki şehirde oturduklarını ve dört ayrı dilde konuştuklarını yazar.Yunanistan'da birbiri ile rakip şehir devletleri oluşmuştur. Bunlar önceleri çoban kırallardı. Ellerinde rütbelerini ve saygınlıklarını belirten deynekler bulunurdu. Her şehrin bir yukarı şehri Akropolis'i ve pazaryeri Agora'sı bulunurdu. Zamanla bir asil tabaka oluştu, bunların içinden Tyran denilen diktatörler çıkmaktaydı. Zayıf bulunan yerleşimler ele geçiriliyor. Koloni şehirler kuruluyordu. Birbirleri ile zaman zaman savaş halinde idiler. Bu şehirlerin en tanınmışları Sparta ve Atinadır.