Yunan uygarlığı, XIII. ve XII. yy’daki Dor istilalarından sonra belli bir gerileme içine girdi. Büyük kentler ve krallıklar yok oldu, yazıları kullanımdan kalktı, Doğu’yu Ege dünyasıyla birleştiren ticari ilişkiler kesildi. Doğu Akdeniz’deki üstünlük Fenikelilerin eline geçti. 1200’den 800’e kadar olan dönemi kapsayan « karanlık çağlar» hakkında sadece arkeologlar bazı bilgiler vermektedir:ölülerin gömülmesi yerini yakılmaya bırakmış; hala çok az miktarda üretilen demir, silah ve araç gereç biraz daha yaygın kullanılmaya başlamış, seramik işçiliği şekil değiştirmiştir. İlk olarak Attike, Boiotia veya Kıbns gibi fazla zarar görmeyen bölgeler yeniden canlandı.
Dorlar, enkaz halindeki Mykenai’nin birkaç kilometre ötesinde Argos kentini, Peleponisos’un merkezinde de Sparta’yı kurdular. Ayrıca, Fenikelilerle ticari ilişkiler geliştirildi. Fenikeliler, bu sert ve kuşkucu Yunanlılara yeni bir alfabe öğretti.. Böylece yavaş yavaş bir soylular dünyası doğdu. Bu dünyada her topluluğun başında, arazisinin geliriyle kendi kendine yeterek yaşayan bir avuç büyük toprak sahibi vardı. Toprak sahiplerinin çevresinde buyrukları altındaki uşaklar, köleler, köylüler ve zanaatkarlardan oluşan birkaç düzine insan bulunuyordu. Arazinin ortasında, ev halkının yaşadığı ve megaron’unda soylulara şölenler verilen saray yer alırdı. Soylular grubunun en zengini ve en iyi savaşçısı o topluluğun kralı oluyordu. Kralın otoritesi derebeylerinin rızasına bağlıydı ve ne bir orduya ne de yönetim kurumlarına sahipti. Bu, Homeros destanlarında anlatılan dünyaydı: Odysseus’un, kendisinin yokluğunda görevlerini ihmal eden hizmetkarları kılıçtan geçirdiği sert ve acımasız; ama aynı zamanda, uzun şölenler boyunca aoillos’ların efsanevi geçmişlerini yücelttiği şiirleri dinlemekten zevk alan, konuksever de olabilen bir dünya.
Yayılma bölgelerinde bir siyasi birlik oluşturmayan Dor istilasının sonucunda söz konusu bölgelerdeki yerleşimler arası kültürel ve ticari ilişkiler de son bulmuştur. Böylece Dor istilasının ardından 4 asır süren bir “karanlık devir” yaşanmıştır.
Rodos'un ilk sakinleri olan Dor'lar, Argos'tan gelen denizci bir kavimdi ve güneş ilahı olan Helios'a taparlardı. Dor'lar Rodos'ta en parlak devrini M.Ö. 3. asırda yaşayan bir medeniyet kurdular. Mısır ve Fenike'nin ürünlerini alıp satarak zengin oldular. Adayı kültür-sanat merkezi, güzel konuşma ve felsefe okulu haline getirdiler.
Makedonya Kralı Demetrios, Rodos’u uzun süre kuşatma altında tutmuştu. Dor'lar, Demetrios'la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra, kuşatmanın kalkması anısına zafer anıtı olarak ve ilahları Helios'a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine büyük bir Helios heykeli yaptılar. M.Ö. 281-280 yılında yapılan 32 metre yüksekliğindeki bu tunç heykel, elinde bir meşale tutuyordu. Bugünkü Newyork limanındaki Özgürlük Anıtı Rodos Heykeli'ni andırmaktadır.
Rodoslular bu heykelin kendilerini ve adayı koruduğuna inanırlardı. Bu nedenle her yıl "Helicia" denilen şölenler düzenler, bu heykelin dibinde dört atlı bir arabayı denize atarlardı. İnanışlarına göre, Helios böyle bir arabayla dünyayı dolaşarak insanları gözetlerdi.
ek bilgi
Dorlar M.Ö. 1200’lerde Yunanistan’a gelerek Doris bölgesine yerleşen bir kavim. Önceleri Tuna bölgesinde kapalı hayat yaşayan bir kuzey kavmi olup, Morava ile Vardar vadilerinde yerleşmişlerdi. Dorlar, İllyria ve Trakya kavimlerinin mücadeleleri sırasında Yunanistan’ın kuzeyine sürüldüler. Bu esnada ikiye bölünen Dorların bir kısmı Epir yoluyla Korinthos Körfezine ulaşırken, diğer bölümü de Maliakos Körfezine vardı. Bu akınlar sırasında Mykenai ve Tirynas yakılıp yıkıldı. Özellikle savaşlarda demir silah kullanan Dorlar, Akalara karşı bütün savaşlarda üstün geldiler. Birbiri arkasından birçok dalga halinde Yunanistan’a inen Dorlar, zamanla bu ülkenin kendilerine yetmemesi dolayısıyla Ege Adalarına göç etmeye başladılar. Yüzyıllarca süren bu göçler ve karışıklıklardan sonra, dil ve medeniyet sahasında ortaya çıkan gelişmeler önemlidir.Nitekim Yunan lehçelerinin tarihteki coğrafi dağılımından anlaşıldığına göre Hylleis, Pamphyloi ve Dymanes adlı üç büyük Dor kabilesinin Anadolu’nun güneybatısına, Ege’nin güneyindeki adalara ve Peloponnes’in doğusuna yerleştikleri anlaşılmaktadır.
Demir işlemesinde görülen yenilikler ve ölülerin yakılması adeti, Yunanistan’a, Dorlarla birlikte gelmiştir.