Tanzimat Edebiyatı, siyasi tanzimatın ilanından yaklaşık 20 yıl sonra, 1860'ta, Şinasi'nin Tercümanı-ı Ahval Gazetesi'ni çıkarmasıyla başlar ve 1895'e kadar sürer. Türk edebiyatı'nın Batı tesirinde gelişen ilk dönemi. Servet-i Fünun edebiyatının başladığı 1896 tarihine kadar devam etti.
Tanzimat edebiyatı, Divan edebiyatına ve Osmanlı hayat tarzına, örf ve adetlerine tepki olarak doğdu. İlimde, teknikte ilerlemek, eski ihtişamlı günlerimize kavuşmak yerine, daha ziyade batının yaşama tarzını, adetlerini ve edebiyatını benimsemek gerektiğine inanan bu devir şair ve yazarları yeni bir edebiyat hareketi başlattılar.
Şinasi, 1860’ta Agah Efendiyle beraber Tercüman-ı Ahval gazetesini, 1862’de de Tasvir-i Efkar’ı yayınladı. Bu gazeteler vasıtasıyla batı taraftarı fikirlerini yaymaya başladı. Şinasi’den sonra bu edebiyatın başlıca temsilcileri olan Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Süavi ve Ahmed Midhat eserlerinde batılı fikirlerini yaymaya çalıştılar. Tanzimat her sahada bir dışa dönüş olduğu gibi edebiyatta da dışa (Batıya) dönüş vardır.
Tanzimat yazar ve şairlerinin ayrı ayrı kişilikleri görülür. Hepsinin müşterek taraflarıysa Batı hayranı olmalarıdır. Fransız kültürüyle yetişmişlerdir. Onlar, 18. yüzyılda yaşamış Montesquieu, J.J. Rousseau, Voltaire gibi yazarların düşüncelerine bağlanmışlardır. Vatan, millet, adalet ve meşrutiyete olan hayranlıklarını dile getirirler. Hepsi, “sanat cemiyet içindir” görüşünü benimsemişlerdir. Edebiyat yoluyla milleti yükseltmeye, dertlere çare bulmaya uğraşırlar. Yeni fikirler içinde yoğrulmuş bir nesil yetiştirmek arzusundadırlar.
bazıları da hapis, sürgün hayatı yaşamıştır.
Tanzimat edebiyatını üslup ve düşünce yönünden hazırlayan eserler, metinler ve belgeler üzerinde şimdiye kadar yeteri kadar durulmamıştır. Ahmed Hamdi Tanpınar’ın On dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi ve Prof. Mehmed Kaplan’ın bu döneme ait bazı incelemeleri vardır.
Bu edebiyatı temsil eden kişilerin çoğu şair olmalarına rağmen esas değişikliği nesirde yapmışlardır. Batıdan alınan fikir ve kavramlarla nesri büsbütün değiştirmişlerdir. Tanzimatla edebiyatımıza “roman, hikaye, tiyatro, makale, nutuk” gibi nesir çeşitleri girmiştir. Önceki nesirde, konuya girmeden yapılması adet olan başlangıç yazılarını attılar, kestirmeden esasa girmek yolunu kullanmaya başladılar. Şaşaalı üslubu, güzellik ve sanat değerini geri plana bıraktılar.
Tanzimat devri roman ve hikayecileri Ahmed Midhat, Emin Nihad, Şemseddin Sami, Namık Kemal, Mehmed Murad, Samipaşazade Sezai, Recaizade Ekrem, Nabizade Nazım’dır. Sadullah Paşa, Münif Paşa ve Yusuf Kamil Paşa da Tanzimat edebiyatını hazırlayanlar arasında görülür.
İlk Tanzimatçılar, Divan şiirinin nazım şekillerinde bir değişiklik yapmadılar. Vezin olarak aruzu kullandılar. Hece vezni de hemen hepsinde vardır. Divan Edebiyatının zengin kafiyelerine önem verdiler. Başlangıçta sade bir dil kullanmak istedilerse de bunu uygulayamadılar. Sadelikten uzak ve halk diline yabancı bir lisan kullandılar. Divan şiirindeki mecaz ve mazmunlardan sıyrılmaya çalıştılar. Tema yönüyle Divan şiirinden tamamen ayrılan Tanzimat şiirinde yeni fikirler, ferdi temalar ve felsefi düşünüşün ağır bastığı görülür.
Tanzimat Edebiyatı, eski kuruluşlarla düşüncelerin karşısına toplumsal ve siyasal düzeltimlerle çıkar. Yayınevlerinin gelişmesi, gazeteciliğin Batı'dan geniş ölçüde esinlenmesi, güçlü edebiyatçıların yetişmesi, etkili bir kamuoyu yaratır.
Tanzimat Edebiyatı, Batı'ya yönelmiş bir Türk Edebiyatı'dır. Toplum hayatımızın hızla değişme ve gelişme akımlarının itici fikir gücü Tanzimat'la başlar. Divan Edebiyatı'nın yüzyıllar boyu süren durgunluğu, Tanzimat'la ortadan kalkmıştır.
Tanzimat'tan sonra orta sınıf oluşur; bu orta sınıf, kendi edebiyatını yaratır; yeni bir edebiyat ortaya çıkar. Dil, artık Divan Edebiyatı dili değil, orta tabakanın günlük konuşmaya çok yakın olan dilidir. Tanzimat'tan sonra nesir, roman ve tiyatro büyük bir yer işgal eder. Nesrin gelişmesinde gazeteciliğin büyük rolü vardır.
Tanzimat Edebiyatı ile topluma yeni bir duyuş, düşünüş ve anlatış tarzı, yeni bir dünya ve insan anlayışı gelmiş; bütün edebiyatımız boyunca önemsenmemiş bulunan düz söz dönemi başlamıştır. Avrupa düşünüş sistemi, Tanzimat'la ülkeye yayılır. Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Recaizade Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai bu dönemin en önemli kişileridir.
Genel Özellikler
- Bu dönm sanatçıları, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştiri gibi yeni edebiyat türleri getirmişler, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yenileştirmişlerdir.
- Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu (Ziya Paşa, Namık Kemal) Montesquieu, Rousseau, Voltaire gibi Fransız devrimci yazarlarının etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler; vatan, millet, hürriyet, hak, adalet, kanun, meşrutiyet gibi kavramları yaymaya çalışmışlar, “toplum için sanat” anlayışını benimsemişlerdir.
- Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade Sezai) toplum işlerine daha az karışmışlar, “sanat için sanat” anlayışını benimser görünmüşlerdir.
- Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı Ahmet Vefik Paşa, Realizm (Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım) akımının etkisi altında eserler vermişlerdir.
- Tanzimat edebiyatı, Divan Edebiyatı'nın tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat düşüncesiyle ortaya çıkmıştır. Bu görüşü benimseyen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Direktör Ali Bey özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de olsa roman türlerinde eserler vermişlerdir. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, başta olmak üzere bazı edebiyatçılar ise bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler.
- Dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur. Tanzimat edebiyatının başlıca sanatçıları dil konusunda bu düşünceyle birlikte, eski alışkanlıklarından kurtulup da öz Türkçe yazmış değildir. Türkçe, daha çok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise konuşma dilinden uzaklaşarak Divan Edebiyatı geleneklerini sürdürmüşlerdir.
Edebi Özellikler
Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatım kuruluşunda görülür. Bu akımda söz hüneri göstermek değil, bazı düşünceleri halka yaymak amaçlandığından, “seci” ler atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır.İlk zamanlarda Ziya Paşa, Namık Kemal başta olmak üzere bu akımın öncülüğünü yapan edebiyatçılar Divan Edebiyatı nazım biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler içinde söylenmiş olsalar da sonraları eski biçimler tamamen bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır. Recaizade Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit'in eserlerinde bu açıkça görülmektedir. Türk Edebiyatı'na yeni giren yazı türleri önceleri Fransızca'dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde çok sonra kullanılmıştır. Beyitlerin başlı başına birer bütün olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiiri'ndeki “parça güzelliği” anlayışı yerine şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine; yani konu birliğine ve bütün güzelliğine önem verilmiştir.
Şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü olay, duygu ve düşünce şiirlerde yer almıştır. Genel olarak aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk'lerin öz vezninin hece vezni olduğu kabul edilmiş, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa başta olmak üzere bu vezinle yazmaya özen gösterilmiş fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış, girişilen birkaç şiir denemesi ile yetinilmiştir.
Şiir
Tanzimat edebiyatı sanatçıları her şeyden önce şiirin konusunu ve anlatımını değiştirdiler. Namık Kemal Lisan-ı Osmani'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazalar" isimli eserinde uzun makalesinde şiirin, fikrin gelişmesine ve halkın eğitilmesine olan büyük hizmetinden söz eder.Divan edebiyatının gerçekle ilgisizliğine,yapmacıklığına, boşluğuna şiddetle hücum eden Namık Kemal,edebiyatın yeniden düzenlenmesini ister.Bunun içinde her şeyden önce yeni bir anlatım yolu, yeni bir dil bulunmasını gerekli görür. Dilin bir an önce konuşma diline yaklaştırılması gerekliliğini savunur. Buna rağmen Tanzimat şiirinin dilinin sade olduğunu söylemek zordur.Tanzimat şirinin Divan şiirine bağlı kaldığı unsurlar daha çok biçim alanındadır.Bu dönemde hece veznine olan ilgi biraz artmışsa da aruz eski hakimiyetini sürdürmüştür.Divan şiirinin nazım şekilleri aynen kullanılmıştır.
Şiirin konusu değişmiş,aşk,hasret,ayrılık gibi kişisel konular bir yana bırakılmış,eşitlik,özgürlük,adalet,hukuk gibi toplumsal konulara önem verilmişitir.Ancak bu daha çokI.Tanzimatçılar denen Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal gibi sanatçılarda görülür. II.Tanzimatçılar denen Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, Samipaşazade Sezai'de ise kişisel konular yeniden ele alınmıştır.
Tiyatro
Tanzimat dönemine gelinceye kadar edebiyatımızda Batılı anlamda sahne tiyatrosu görülmez.Ancak halk arasında Karagöz ile Hacivat,ortaoyunu,meddah gibi seyirlik oyunlar vardır.- Karagöz bir kukla oyunu.Değişik söz oyunlarıyla yanlış anlaşılan sözlerlegüldürü unsuru sağlanır.Eğlendirme amacı taşır. Karagöz adlı cahil biriyle Hacivat adlı bilgili geçinen biri arasındaki atışmalarla sürer gider.
- Ortaoyunu ise şehir meydanlarında ya da kendileri için hazırlanan yerlerde Pişekar, Kavuklu, Zenne gibi sabit tiplerle oynanan güldürü amaçlı seyirlik oyundur.
- Meddah tek kişilik bir oyundur. Yüksekçe bir yere çıkan meddah,değişik şivelerle konuşarak anlattığı bir olayla güldürü oluşturur.
Bu oyunlar belli bir metne dayanmayan,oyuncuların oyun esnasında konuşmalarıyla oluşan oyunlardır.Eğitici bir amaç taşımaz. Tanzimat tiyatrosu ile bir okul sayılmış,halkın eğitilmesinde bir araç sayılmıştır. Bunlarda sosyal eğitim önplandadır. Toplumda görülen aksaklıklara doğrudan doğruya dokunmak veya tarihin ibret verici olaylarını ele alıp onlardan ahlaki sonuçlar çıkarmak amaçlanmıştır. Tanzimat tiyatrosundadil ve üslup konuşma diline ve üslubuna çok yaklaşmıştır. Fakat ikinci dönem tanzimatçılarda bilhassa Hamit'in eserlerinde doğallığını gittikçe kaybetmiş, süslü, yapmacıklı bir hale gelmiştir.
Tanzimat döneminin yayınlanan ilk tiyatro eseri Şinasi'nin Şair Evlenmesi adlı tek perdelik komedisidir.Tiyatro alanında eğitici eserler iseNamık Kemal tarafından verilmiştir.
Roman ve Hikaye
Tanzimat dönemi öncesi Türk Edebiyatı'nda hikaye ve roman türleri yoktu.Nesir alanında daha çok tarih,siyasetname gibi türler verilmiş, olay kaynaklı tür mesneviler kullanılmıştır. Tanzimat nesir alanında bir çığır açmış,onu şiirden daha etkili bir hale getirmiştir. Süsten, özentiden uzak, halkın okuması, bilgilenmesi amacıyla eserler ortaya koyulmuştur. Türk Edebiyatı'nda roman çevirilerle başlamıştır. Bu alanda ilk eser Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon adlı Fransız yazardan çevirdiği Telemak adlı romandır. Birçok teknik kusurlarla dolu olan bu eserin kahramanlarının yabancı olmasına rağmen büyük ilgi gördü. Konusuyla, kahramanlarıyla ilk Türk romanı ise Şemseddin Sami'nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı bir aşk romanıdır. Bu da birçok kusurlarla dolu basit bir romanndır. Edebi sayılabilecek ilk roman Namık Kemal'in İntibah adlı romanıdır.Hikaye alanında ise yine ilk eserler Tanzimat döneminde verilmiştir. Özellikle Ahmet Mithat halk hikayeleri ile batı tekniğini birleştirdi. Letaf-i Rivayat adlı hikaye serisi ile halk hikayelerini modernleştirmeye çalıştı ve ve bu alandaki ilk batılı eserlerdendir. Ancak modern anlamda ilk hikayecilik Sami Paşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseriyle başlar.