Ahmet Cevdet Paşa, (1882-1886) Lofça (Bulgaristan’da) da doğmuştur. Lofça idare meclisi üyesi Hacı İsmail Ağa’nın oğludur. İlkin kendi memleketinde okumuş, sonra öğrenimini ilerletmek için İstanbul’a gitmiş (1839), bir yandan medresede okurken bir yandan da özel öğretmenlerden matematik ve Farsça dersleri almış, medreseyi bitirince ilmiye mesleğine girerek kadı ve müderris olmuştur (1347).
Memurluk hayatının ilk döneminde Reşit Paşa tarafından beğenilerek ko¬runmuş olan Cevdet Paşa, gittikçe ilerleyerek çeşitli devlet görevlerinde çalışmıştır. Meclis-i Maarif-i Umumiyye üyeliği ve Dar-ül-mullimin (Erkek öğretmen okulu) müdürlüğü yapmış, Encümen-i Daniş (akademi) e üye olmuş, Vak’anüvistliğe tayin edilmiş, daha sonra Meclis-i Âli-i Tanzimat ve Meclis-i Vala üyeliklerinde bulunmuş, Bosna-Hersek müfettişliğinde çalışmış ve Kazan Fırka-i Islahiyye’sine memur edilmiştir (1860 - 1856), ilmiye mesleğinden ayrıldıktan sonra (1866) vezirlik rütbesi verilerek daha yüksek devlet hizmetlerinde çalıştırılmıştır. Halep, Bursa, Maraş, Yanya, Suriye valiliklerinde bulunmuş, Mecelle cemiyeti reisliği, Şura-yi Devlet (Danıştay) üyeliği ve reis muavinliği görevlerinde çalışmıştır. Ayrıca, Evkaf, Maarif, Adliye, Dahiliye, Ticaret ve Ziraat nazırlık1arında bulunmuş (1873-1886), Meclis-i Has üyesi iken İstanbul’da ölmüştür.
Çok kuvvetli bir medrese kültürü ile yetişmiş bulunan Cevdet Paşa, yir¬mi dört yaşlarında iken tanıştığı Reşit Paşa’nın tavsiyesiyle Fransızca öğrenmiş, onun kılavuzluğunda Batı memleketlerinin uygarlık ve siyaset olayları üzerinde de bilgi edinmiştir. Her devirde beğenilen Cevdet Paşa, bir yandan çeşitli devlet görevlerinde hizmet görürken, bir yandan da resmi işleri arasında fırsat buldukça hukuk, tarih, dil ve edebiyat konulan üzerinde çalışmıştır. Kısas-ı Enbiya’daki bir yazısından anlaşıldığına göre, Türkçe’nin konuşulduğu gibi yazılmasından yana bulunan Cevdet Paşa, Türkçe’nin başlı başına bir dil ol¬duğunu ve kendisine özgü kuralları bulunduğunu bildiği halde, Fuat Paşa ile birlikte hazırladığı Kavaid-i Osmaniyye adlı dil bilgisi kitabında, o devirde Os¬manlıca’da ortaklaşa kullanılan Arap, Fars ve Türk dillerinin kurallarını saptamıştır. Mekteb-i Hukuk’ta verdiği derslerden meydana gelen Belagat-ı Osmaniyye adli bir edebiyat bilgisi kitabında da, kaynakları Arapça olan eski “belagat” kitaplarının görüş ve bölümlemelerini Türk edebiyatına zorla uygulamaya çalışmış, o devirde nazım ve nesirdeki değişiklikler ve Türk edebiyatına girmiş bulunan yeni edebiyat türleri üzerinde hiç bilgi vermemiştir. Eski edebiyat tarafçıları, bu eseri, Recai-zade Mahmut Ekrem’in yine o tarihlerde yayınlanmış bulunan Ta’lim-i Edebiyat’ına karşı bir silah olarak kullanmıştır; bu yüzden, eskilerin temsilciliğini yapan Hacı İbrahim Efendi adli birisiyle, yeni edebiyatçılar arasında çetin bir tartışma olmuştur.
Ahmet Cevdet Paşa’nın başlıca eseri şunlardır
Tarih alanında, Tarih-i Cevdet (1854-1885; temsil-i cedid, 12 cilt, 1891-1892); Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa (1874; tam bas. 12 ctiz. 1912); 1839-1186 olay¬larım inceleyen ve II. Abdülhamit’e sunulmak üzere yazılmış bulunan Ma’ruzat ile, devrinin olaylarına ait notlardan ibaret bulunan Tezakir v.b. dir.Yazar, hukuk alanında, Mecelle cemiyeti reisi sıfatıyla Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye hazırlanmasını sağlamıştır.
Dil alanında Kavaid-i Osmaniyye (1851) yi, edebiyat alanında da, eski edebiyat kurallarını öğretmek maksadıyla Belagat-ı Osmaniyye (1881) yi yazmıştır.
Bunlardan başka, çeşitli konularda birtakım eserleri daha vardır.