Mart 1938'de Almanya Avusturya'yı ilhak etti (Anschluss).Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi politikacı Konrad Henlein tarafından yönetilen ve nüfusunun çoğunluğu Alman kökenli olan Çekoslavakya'nın Südetlerinin, Hitler'in bir sonraki isteği olacağı beklenmeye başlamıştı.Hem Fransa'nın hem de Sovyetler Birliğinin Çekoslavakya ile askeri ittifakı vardı ama ne Fransa ne de Sovyetler bir savaşa hazır değildi. Gerçekte, Sovyet Rusya ve Stalin kapitalist anlaşmalardan oldukça rahatsızdı ve Fransa'nın başında ise oldukça zayıf bir idareci olan Edouard Daladier vardı. 1938'de Fransa'da yapılan genel seçimler de Fransa'nın askeri güç göndermesinin mümkün olmadığını göstermişti. Batı Avrupa'daki hiçbir devlet savaş istemiyordu. Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasının askeri harekat kabiliyetini fazla abartmışlardı ve Fransa ve İngiltere, Almanya'dan daha büyük bir askeri güce sahip oldukları halde geride kaldıklarını düşünüyorlardı ve büyük bir silahlanma politikası başlatmışlardı.Diğer taraftan Hitler ise kendi gücünü fazla büyük sanıyordu ve bir an önce batıyla savaşıp kolay bir zafer elde etmek istiyordu.Konferans yapılması için Benito Mussolini tarafından ikna edildi.Zira İtalya da henüz Avrupa çapında bir çatışmaya hazır değildi.Alman askeri liderliği de ordunun durumunun farkındaydı ve savaşı engelleyebilmek için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Konferansa giden günlerde Avrupanın süper güçleri, Birinci Dünya Savaşından sonra ilk defa ordularını mobilize ettiler.Birçokları savaşın kaçınılmaz olduğunu ve herkesi memnun edecek bir barışın mümkün olmadığını düşünüyordu.
Fakat bir anlaşmaya varıldı ve 29 Eylülde Adolf Hitler, Neville Chamberlain, Edouard Daladier ve Benito Mussolini Münih Anlaşmasını imzaladılar.30 Eylülde Çek hükümeti anlaşmaya uymayı kabul etti.Anlaşma Südetlerin kontrolünü 10 Ekimden itibaren Almanya'ya veriyordu.
İlaveten Hitler ve Chamberlain olası bütün anlaşmazlıkları barış yoluyla çözmek konusunda bir anlaşmaya vararak bunu da imzaya döktüler.Bu anlaşma ise çoğu zaman Münih Anlaşmasıyla karıştırılmaktadır zira Chamberlain'ın İngiltere'ye dönüşünü gösteren fotoğraflardaki kağıt Münih Anlaşması değil Hitler ve Chamberlain'ın imzaladığı iyi niyet anlaşmasıdır.
İngiltere'ye dönüşünde Chamberlain için güzel bir resepsiyon verildi ve yaptığı anlaşmayı sabırsız kalabalığa göstererek meşhur "zamanımızın barışı" konuşmasını yaptı.İngilizler ve Fransızlar mutluydu, Alman generaller de savaş çıkmadığı için rahatlamışlardı ama Hitler kızgındı.Diplomatlarının ve generallerinin kendisini bir burjuva politikacı olarak davranmaya zorladığını düşünüyordu.
Joseph Stalin de Münih Anlaşmasından memnun değildi.Sovyetler konferansta temsil edilmemişti ve büyük güçlerden biri olarak en azından bilgilendirilmeleri gerektiğini düşünüyordu.İngiltere ve Fransa ise Sovyetleri daha çok Almanya'ya karşı bir denge unsuru olarak kullanıyorlardı.Stalin, batının bir müttefiki bu kadar kolay satmasından da rahatsız olmuştu ve gelecekte aynı şeyi Sovyetlere de yapıp Nasyonel Sosyalistlerle Komünistleri birbiriyle savaştırarak herşey bittiğinde onların gelip geride kalanları toplayacağını düşünmeye başlamaıştı.Bu korku Stalin'in 1939'da Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi Almanyasıyla Molotov-Ribbentrop Paktını imzalamasına neden oldu.
Çekler de durumdan hiç hoşnut değildi tabii ki.Südetleri Almanya'ya vermek zorunda kalan ve daha sonra da Cieszyn Silesya bölgesi de Polonya tarafından geri alınan Çekoslavakya Almanya'ya karşı savunma hatlarını tamamen kaybetmişti.Mart 1939'da Chamberlain'ın sözlerine inananlar yanıldıklarını anladılar.Almanlar, Bohemya ve Moravya'nın geri kalanını da işgal ettiler ve daha doğudaki topraklar da Slovakya adıyla Almanya'nın kontrolünde bir kukla devlet haline geldi.
Başbakan Chamberlain Nasyonel Sosyalistlerin Çekoslavakya'yı işgal etmesiyle ihanete uğradığını ve artık Münih Anlaşmasının bir ehemmiyetinin kalmadığını düşünerek İngiliz İmparatorluk Kuvvetlerine savaş hazırlığı emri verdi.Fransa da aynısını yaptı ancak ikisi de herhangi bir girişimde bulunmadı.Ta ki Polonya'nın işgali savaşı artık kaçınılmaz hale getirene kadar.