Hafız Esed
Mustafa Tlass Saad El Shazly
Yusuf Shakkour Abdel Ghani el-Gammasy
Ali Aslan |komutan3 = |güç1 = İsrail: 415.000 |güç2 = Mısır: 800.000 Suriye: 150.000 Irak 30.000 |güç3 = |kayıp1 = İsrail: 800 tank, 115 uçak, 2.523 asker |kayıp2 = Mısır-Suriye: 2.000 tank, 450 uçak, 16.000 asker |kayıp3 = |notlar = }} 1973 Arap-İsrail Savaşı (Arapça: حرب أكتوبر, trans.: Harb-i Uktubr ya da حرب تشرين trans.: harb-i teşrin: Ekim Savaşı, İbranice: מלחמת יום הכיפורים trans.: Milẖemet Yom Ha Kipurim ya da מלחמת יום כיפור trans.: Milẖemet Yom Kipur: Yom Kippur Savaşı), Ramazan Savaşı, Dördüncü Arap-İsrail Savaşı olarak da bilinir. Dört Arap devleti ile İsrail arasında 6-26 Ekim 1973'te Yom Kippur'da başlayan savaştır. Savaş öncesi siyasi durum 1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra ümitlerini BM toplantılarına ve ABD-Rus görüşmelerine bağlamış olan Araplar, sorunun sürüncemede kaldığını anlamışlar ve ümitsizliğe düşmüşlerdir. Ancak ümitlerini dış faktörlerden bağımsız olarak düzeltebilecekleri konusundaki inançlarında artış olmuştur. Bu gelişmeler ve geçmişte yapılan hatalar, işgal edilen Arap topraklarının kurtarılması için tek yolun, topyekün mücadele olduğu görüşünde birleşmelerine yol açmıştır. Başta Mısır, Suriye ve Ürdün olmak üzere Araplar bu düşünce altında askeri hazırlıklarını artırmaya başladılar. Diğer Arap ülkeleri de ekonomik açıdan bu ülkelere destek olmaktadır. Askeri Hazırlıklar 1967'deki savaştan yenilerek ve toprak kaybederek çıkan Mısır, Ürdün ve Suriye savaştan sonra aldıkları silah ve gereçler ile ordularını yeniden donattılar ve teşkilatlandırdılar. İsrail de aynı dönem içinde, ABD ve Fransa'dan aldığı modern silah ve teçhizat yanında bunların bir kısmını kendi imkanlarıyla imalata başladı. Mısır, kanalı geçme güçlükleri sebebiyle sulardan geçme eğitimlerine ağırlık veriyordu. İsrail ise, kanalın hemen doğusunda 1967 yılından beri güçlendirdiği "BAR-LEV Hattı" ile bu kesimde oyalama muharebeleriyle gereken zamanı kazanacağını ve bu süre içinde Suriye-Lübnan kesimindeki Arap ordularına taarruz ederek, bunları süratle savaş dışı bırakacağını ümit ediyordu. Mısır ile Suriye arasındaki uzaklığın 300km oluşu ve Mısır-İsrail arasında, kanal ile çölün bulunuşu İsrail'e iç hat manevrasını uygulama olanağını veriyordu. İsrail; Golan Tepeleri, Ürdün Nehri batı yakası, Gazze Şeridi ve Şarm El Şeyh üzerindeki isteklerinden ödün vermiyordu. Bunun üzerine barış çabalarından ümidini kesen Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ile Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed, 1 Nisan 1973'te buluşarak İsrail'e karşı uygulanacak askeri harekatın planları hakkında görüş birliği sağladılar. Mısır ve Suriye savaş hazırlıklarını gizleyebilmek için, 1973 sonbahar tatbikatlarının çapını büyük tuttular ve tatbikat maskesi altında birliklerin yığınaklarını tamamladılar, seferberlik ilan etmeden ihtiyatları silah altına aldılar. Mısır ve Suriye'de bulunan Sovyet askeri görevlilerinin ve ailelerinin havayolu ile tahliyesinden şüphelenen İsrail, 6 Ekim 1973 saat 03.00'de İsrail Silahlı Kuvvetleri'ni alarma geçirdi. Tarafların Kuvveti ve Harekatın Cereyan Tarzı 6 Ekim 1973'te, Kara Kuvvetleri personel mevcudu, Mısır'ın 325.000, Suriye'nin 112.000 olmak üzere 473.000 iken; İsrail'in savas mevcudu 105.000 idi. Ancak, İsrail etkin seferberlik sistemiyle 48-72 saat zarfında personel mevcudunu 300.000'e çıkardı. Bu savaş, hukuken Mısır, Suriye ve İsrail arasında cereyan etti. Lübnan ve Ürdün savaşa hukuken katılmaktan kaçındılar. Ancak bu savaşta tüm Arap ülkeleri tam bir dayanışma içinde Mısır ve Suriye'ye mali, siyasi ve askeri yardımda bulundular. Mısır ve Suriye orduları, İsraillilerin en büyük bayramını kutladığı gün (Yom Kippur), yani 6 Ekim 1973 günü saat 14:00'de taarruza Suriye Cephesi'ndeki taarruzları Golan mevzi derinliklerinde durduran ve iç hat harekatı yapan İsrail, önceliği Suriye Cephesi'ne verdi ve 9 Ekim sabahı Golan Cephesi'nde 11 tugay toplayarak karşı taarruza geçti. 22 Ekim 1973'de İsrail, Hermon Dağı'nın en hakim yeri olan 2201 rakımlı tepe bölgesini ele geçirdi ve Suriye topraklarında 20 km derinlik, 40 km genişlikteki araziyi işgal etti. Sina Cephesi'nde kanalı geçmeye muvaffak olan Mısır 1. ve 2. orduları, BAR-LEV savunma hattını ele geçirdiler ve kanalın 10–15km kadar doğusuna ilerlediler. 14 Ekim günü 5 piyade tümeni, 1 mekanize tümen ve dört zırhlı tugay (70.000 personel, 700 tank) ile İsrail'in ikinci savunma mevzilerine taarruza geçtiler. Ancak, Suriye Cephesi'nde durumu lehine çevirmeye başaran ve 4 zırhlı tugayını Sina Cephesi'ne kaydıran İsrail, kısa sürede bu cephede de durum üstünlüğü sağlamaya muvaffak oldu. 16 Ekim 1973'te Sina Cephesi'nde genel karşı taarruza geçen İsrail, 18/19 Ekim gecesi Süveyş Kanalı batısına 2 tugay kadar kuvveti geçirmeyi başardı. Mısır, İsrail taarruzlarını İsmailiye-Kahire yolunun 5km kadar doğusunda durdurabildi. BM'nin 22 Ekim ve 24 Ekim tarihli ateşkes kararlarına uymayan İsrail, 26 Ekim günü Barış Gücü'nün gelmesiyle ateşkese uydu. Bunda SSCB'nin bölgeye tek taraflı kuvvet gönderme kararlılığı da etkili oldu. Ateşkes kararı yürürlüğe girdiğinde, Mısır 3. ordusuna mensup 20.000 kişi ile 200 tanktan müteşekkil birliklerinin anavatanları ile bağlantısı kesilmiş bulunuyordu. Bu savaş sonunda Mısır 500, Suriye 500, Irak 120 tank, İsrail ise 600 tank kaybetmiştir. Savaş sırasında Mısır-Suriye kuvvetleri 8500, İsrail ise 6000 kayıp verdi. Yom Kippur Savaşı, İsrail'i; askeri, diplomatik ve ekonomik alanlarda ABD'ye eskisinden daha bağımlı kıldı. Savaşın hemen ardından başlayan, başını Suudi Arabistan'ın çektiği ve İsrail'i destekleyen ülkeleri hedef alan petrol ambargosu Mart 1974'e kadar sürdü. Ambargo sonucu petrol fiyatları yükselirken, dünya çapında benzin sıkıntısı ortaya çıktı. Arap-İsrail Savaşlarının Sonuçları Kökü tarihin derinliklerine inen ve yaklaşık 3500 yıllık bir geçmişe sahip bulunan Arap-İsrail Sorunu; 1850 yıllık bir aradan sonra, 1917 yılından itibaren tekrar başlamış ve 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla şiddetlenmiştir. Taraflar amaçlarını gerçekleştirmek için Milli Güç Unsurları'nı her alanda ve fırsatta kullanmışlarsa da; bu konuda verilen 4 savaş bile kesin sonuç almalarına yetmemiştir. Keza Mısır'ın ABD'nin yanında yer alması ve Camp David Antlaşmaları dahi soruna kesin ve kalıcı çözüm getirememiştir. Sorunun halihazır ve gelecekteki muhtemel gelişmesi ve objektif bir değerlendirme yapabilmek için; tekrar amaç kavramına bakmakta yarar görülmektedir. İsrail için amaç tahakkuk etmiş olup, tespit edilen amaç doğrultusunda İsrail Devleti kurulmuş, bekası için gerekli şartlar önemli ölçüde sağlanmıştır. Araplar ise; başlangıçta tespit edilen amaçları gerçekleştirememişlerdir. Diğer bir ifade ile İsrail Devleti'nin kurulmasını engelleyememişler ve bekasının devamlılığını sağlayan şartları ortadan kaldıramamışlardır.