Zünnûn-I Mısrî

Kısaca: İslâmî Mistisizm ...devamı ☟

İslami]] Mistisizm * Sıfatu’l-Mumin ve Mumine, * Risale fiz’Zikru’l-Menakıbi’s-Salihin, * el-Mücerrebat, * el-Kaside fi’s-San’a el-Kerime, * Risale fi Havasu’l-İksir, * Kitabu’r-Rukni’l-Kebir, * Kitabu’s-Sika fi’s-San’a |eşi = |çocuk = | etkilendikleri = Muhammad, Ebu Bekr-i Sıddık, Salman-ı Farisi, Kasım bin Muhammed, İmam Cafer-i Sadık, Ebu Musa Cabir bin Hayyan, Kahireli Sa’dun, Malik bin Enes, Leys bin Saad, Süfyan bin Uyeyne | etkiledikleri = Beyazid Bistami, Sahl el-Tustari, Hallac-ı Mansur, Muhy’id-Din ibn’ul Arabi, Şems-i Tebrizi, Mevlana Celaleddin Rumi, FazlʿAllah Esterabadi (Naimi), Nesimi |imza = |imza_alt = |box_width = }} 'Zünnun-ı Mısri () veya Zu’l-Nun el-Mısri' () (Mısır’ın Yunusu) (d. 796, Ahmim - ö. 860, Kahire), Tasavvuf felsefesinin kurucularından ve ilk temsilcilerinden olup, asıl ismi Abu Faid Thawban ibn İbrahim ()’dir. Tam adı ise Dhu’l-Nun Abu Faid Thawban bin İbrahim el-Mısri () olarak bilinir. Zünnun-ı Mısri, 'İslam’da Gnosis' kavramı üzerinde ihtisaslaşarak ve bunu Marifetullah 'İrfan' öğretisi şeklinde biçimlendirerek tarikat üyeliğine yeni kabul edilen müridler ile tarikat şeyhi arasındaki haberleşmeyi kolaylaştırmaya yardımcı olacak yeni bir öğreti geliştirmesiyle tanınmıştır. Lakabı olan ve sonradan kendisine atfedilen 'Nun' sıfatı ise eski Arapça'da büyük balık/balina anlamını taşımaktaydı. Burada kullanılmasından maksat ise (Yunus Peygamber)’i yutan ve büyük bir balık olan yunus balığını çağrıştırmasıdır. Kısacası 'Zu’l-Nun el-Mısri' lakabı, 'Mısır’ın Yunus’u' anlamını taşımaktadır. Kısaca hayatı İlk bilgileri Ahmim'de aldıktan sonra İslam bilimlerini öğrendi. Malik bin Enes, Leys bin Saad, Süfyan bin Uyeyne gibi ünlü hadis ve fıkıh bilginlerinin derslerini izledi, onlardan hadis aktardı. Dönemin ünlü zahidlerinden Kahireli Sadun'un etkisiyle tasavvufi yaşam ve düşünceyi benimsedi. Bağdat, Şam, Antakya, Kudüs ve Mekke'de çeşitli bilgin ve zahidlerle görüştü. Mısır'da bir zühd hayatı (dinin emirlerine tam bağlı bir yaşantı) sürmek suretiyle tasavvufi düşüncelerini yaymaya çalıştı. Felsefi tasavvuf ekolü Eski Yunan felsefesi, tıp ve simya bilimleriyle yakından ilgilendi. Beyazid Bistami'nin selefi olan Zu’l-Nun el-Mısri, aynı zamanda İmam Ca’fer-i Sadık'ın talebelerinden olan meşhur simyacı Cabir bin Hayyan'ın da bir müridiydi. Aynı zamanda, meşhur alim ve sufilerden Hallac-ı Mansur’un da mürşidi olan Sahl el-Tustari de Zu’l-Nun el-Mısri’in talebelerinden birisiydi.

Tasavvufa kazandırdığı yeni felsefi boyut

Tasavvufa felsefi bir boyut kazandırmaya çalıştığı için tepkiyle karşılandı; felsefecilik, simyacılık, büyücülük ve zındıklıkla suçlanarak hapsedildi ve işkencelere maruz kaldı. Bununla birlikte o dönemde felsefi yönüyle öne çıkan Mutezile okulunun bazı düşüncelerinin karşısında yer aldı. Örneğin, Kur'an’ın "mahluk"
(yaratılmış) olduğu düşüncesine karşı çıkarak "ezeli" olduğunu savundu. Bu sebeple, Mutezile bilginlerince de şiddetle eleştirildi, ve Abbasi halifesi Mütevekkil’e şikayet edildi. 829 yılında zındıklık suçlamasıyla Bağdad’a götürülerek sorguya çekildi. Tutuklanarak Bağdad'ta bir cezaevine kapatıldı. Fakat, yapılan soruşturma neticesinde halifenin emriyle serbest bırakılarak tekrar Kahire'ye dönmesine müsaade edildi. 859 yılında Kahire'de vefat etti. Türbesi Kahire yakınlarında "Ölüler Şehri" adı verilen mevkiinde olup günümüze dek muhafaza edilmiştir.

Mürşid ile mürid arasındaki iletişim öğretisi

Zünnun-ı Mısri, tarikat üyeliğine yeni kabul edilmiş olan mürid ile tarikatın şeyhi veya mürşidi ile arasındaki iletişimin kolaylaşmasına yardımcı olacak bir sistem geliştirmek suretiyle Marifetullah İrfan/Gnosis öğretisini biçimlendirdi.

"Fena Fi’Allah" ve "Beka Bi’Allah" mertebeleri, Murakabe, Keşf, İlham konularında yaptığı çalışmalar

Zünnun, sonradan tasavvufun temel kuramları durumuna gelen fena (Tanrı'nın varlığında yok olma), beka (Tanrı'nın varlığında var olma), keşf ve ilham gibi konular üzerinde ilk duran mutasavvıflardandır. Buna karşılık Kur'an ve sünnet bağlılıktan da ödün vermemiştir. Tanrı'yı Tanrı'nın bilgisiyle, Tanrı dışındaki varlıkları da peygamberlerinin bilgisiyle tanıdığını söyleyen Zünnun'a göre Tanrı'yı seven ya da peygamberini izleyen, ahlakında, eylem ve davranışlarda ona uyandır. Ruhun yetkinleşmesi için acı çekmek gerekir. Acı müminin tuzudur; tuz olmadığında mümin çürür gider. İnsanın mutluluğu da "Sevgili"nin gönderdiği acılara bağlıdır. Edebi şahsiyeti Söz ve şiirleri mistik tasvirlerle dolu ve hayallerle son derece zengin olan, bilgi ya da "marifet" (
irfan/gnosis)’e sufi spiritüalizminde diğer iki anayolu temsil eden korku (makhafet) ve aşk (mahabbet)’dan çok daha fazla vurgu yapan, ve Mısır hiyerogliflerinin sırrına vakıf olan efsanevi bir simyacı, şair ve mutasavvıf olarak şöhret sahibi olan ve tanınan bir kişiliğe sahipti. Mevlana'nın Mesnevi-i Manevi'sinde Zünnun Mevlana Celaleddin Rumi, Mesnevi'nin ikinci cildinde Zünnun'dan şöyle bahseder: '
Müritlerin, Zünnun’un deli olmayıp mahsustan öyle göründüğünü anlamaları:
' 1430. Dostlar Zünnun’un bu işinde düşünceye daldılar, zindana gittiler, bu hal hususunda konuşup fikirlerini söylemeye başladılar: Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir. Ona delilik hükmetsin, o çıldırsın.. imkan mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak! Haşa delilik bulutu, onun ayını örtsün.. böyle bir şey onun ulu makamının kemalinden değildir. O halkın şerrinden bir bucağa sindi. Akıllılardan utandı da divane oldu. 1435. Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir. Maden de der ki: Yiğit, beni bağla.. öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur.. fakat deşeleme! Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim. Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım. O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu. 1440. Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi. Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi. Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir. O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de.. bütün sırları da tanır, bilir. Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir. 1445. Kuyruğunun açacağı yara yüzünden can kurtulsun diye öküz kesmek, yol şartlarındandır. Sen de tez öküz nefsi tepele de gizli ruh dirilsin, akıllansın. Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca Zünnun onlara bağırdı: “Hey, kimlersiniz? Sakının!” Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik. Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan? 1450. Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu? “Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme. Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz. Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir. Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme. Biz seni seviyoruz, sana sadığız, aşığız. İki alemde de gönlümüzü sana verdik,” dediler. 1455. Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi. Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar. Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “Şu dostların heva ve hevesine bak. Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir. Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer.” 1460. Dostluk nişanesi beladan, afetlerden, minhetlerden hoşlanmak değil midir? Dost altın gibidir. Bela da ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde saf bir hale gelir. Kitapları Yazılı eserlerinden hiçbiri günümüze ulaşamamıştır. Fakat, kendisine atfedilen çok sayıda şiirler, sözler, ve özdeyişler günümüzde halk arasında geleneksel olarak yaşatılmaktadır. Tasavvuf ve tıpla ilgili kitaplar yazan, düşüncelerini yoğun felsefi şiirlerle de açıklamaya çalışan Zünnun'dan günümüze yalnız birkaç küçük yapıt kalmıştır. Bunlar Sıfatü'l-Mümin ve Mümine, Risale fi Zikrü'l-Menakıbi's-Salihin, el-Mücerrebat, el-Kaside fi's-San'a el-Kerime, Risale fi Havasü'l-İksir ile dua üzerine yazılmış bir risaledir. Kaynaklarda adından söz edilen Kitabü'r-Rükni'l-Kebir ve Kitabü's-Sika fi's-San'a ise günümüze ulaşmamıştır. Osho, Mısri'den, 'Günümüze dek yeryüzünde yürüyen sufi mistiklerin en büyüklerinden biri' olarak bahsetmektedir. Başvuru kitapları * Bu maddenin yazımında Encyclopædia Britannica Fifteenth Edition'ndaki 'Zünnun-ı Mısri' maddesinden yararlanılmıştır.

Dış bağlantılar

* http://www.semazen.net/show_text.php?id=307

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Celvetilik
7 yıl önce

verdiği önemi anlayabiliyoruz. İbn Arabi Ekberilik Halvetiyye Niyâzî-i Mısrî Aziz Mahmud Hüdayi İsmail Hakkı Bursevî Safranbolulu Mehmed Emin Halvetî...

Hallâc-ı Mansûr
3 yıl önce

süreliğine sûfî azizlerinden Beyazid Bistâmî’nin de mürşidî olan Zünnûn-ı Mısrî’nin öğrencisi Sehl el-Tustarî’nin müridi oldu. Yirmi yaşında Basra’ya...

Hacı Bayram-ı Veli
3 yıl önce

Hacı Bayram-ı Veli, (d. 1352, Ankara - ö. 1430, Ankara), Türk mutasavvıf ve şair. Safevî Tarikâtı büyüklerinden Hoca Alâ ad-Dîn Ali Erdebilî’nin talebelerinden...

Hacı Bayram-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli
Bıçakçı Ömer
7 yıl önce

Bıçakçı Ömer Sıkkinî, Akşemseddin ile birlikte, Hacı Bayram-ı Veli'nin önemli öğrencilerindendir. Melâmetîyye/Melâmîyye-î Bayramîyye adındaki tarîkatın...

Kıyâm-ı Kıyâmet
7 yıl önce

Kıyâm-ı Kıyâmet, Elemût Devleti hükümdârı ve Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Mezheb'inin Yirmi Üçüncü İmâm-ı Zamânı “Hasan-ı Sâni Alâ Zikrihi’s-Selâm” Hicrî...

Fatımiler devrinde Aleviler
7 yıl önce

Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in mezarı bütün Rusya, İran, Hindistan, Afganistan ve Çin’den akın eden ziyaretçilerle takdis edilmektedir. Nâsır-ı Hüsrev’in yaydığı...

Mahmud Hüdayi
3 yıl önce

padişahları da ona hürmette kusur etmiyorlardı. III. Murad Han, III. Mehmed Han, I. Ahmed Han, II. Osman Han ve IV. Murad Han'a nasihatlarda bulundu. Dördüncü...

Alevilikte inanç
7 yıl önce

Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin...