Girit Medeniyeti
Ege ve Yunan Medeniyeti'nin ilk ortaya çıktığı yer Girit Adası'dır. Bu medeniyet, buradan diğer adalara, Mora ve Yunanistan'a yayılmıştır. En önemli eserleri Knossos Sarayı'dır.Miken (Akalar) Medeniyeti
Anadolu'dan M.Ö. 2000'de Yunanistan'a gelen Akalar tarafından kurulmuştur. Şehir devletleri halinde yaşamışlardır. En önemli şehirleri Miken'dir. Bu yüzden Miken Medeniyeti diye anılır.Akaların siyasi tarihinin en önemli olayı Truva Savaşları'dır. Boğazların egemenliği için Mikenlilerle Truvalılar arasında yapılmıştır. Truva Savaşları tarihte ilk defa boğazlar sorununu ortaya çıkarmıştır. Homeros'un İlyada adlı eserinde bu savaşlar anlatılır. Önemli mimari eserleri Miken ve Tirins Şatoları'dır. Miken Uygarlığı, Dorlar tarafından yıkılmıştır.
Yunan Medeniyeti
Akalar'a son veren Dorlar tarafından kurulan bir medeniyettir. Yunan Medeniyeti, kendinden sonraki Hellen ve Roma Medeniyetleri üzerinde etkili olmuştur. Polis adı verilen şehir devletleri kurmuşlardır. Önemli şehir devletleri Atina, Sparta ve Korint'dir.Yunan şehir devletleri, güç olarak birbirlerine denk olduklarından, birbirlerine karşı üstünlük sağlayamamışlardır. Bu nedenle Yunanistan'da İlkçağ'da milli bütünlük sağlanamamıştır. Sadece ülkelerini ele geçirmeye çalışan Persler'e karşı birlik sağlamışlar ve Peleponnes Savaşlarında Persler'i yenilgiye uğratmışlardır.
Yunanistan'da halk; soylular, tüccarlar, köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı. Bu sınıf farkları. sınıflar arası çekişme ve mücadeleyi doğurmuştur.
M.Ö. 3000 ortalarından M.Ö. 1200 yıllarına kadar Girit’te bir uygarlık bulunuyordu. Bu kültür M.Ö. II.binde özellikle Ege Bölgesi ve Boğazlar yoluyla Karadeniz’le, Balkanlar yoluyla Avrupa’yla, Anadolu yoluyla da Ön Asya ile ilişkideydi. Girit’in diğer kültürlerle ilişkisi ticari amaçlıydı. Girit’te M.Ö. 1400’lerden itibaren dışarıdan gelen istilalar sonucu bir gerileme görüldü. Akaların Girit’i istilası 300 yıl sürdü daha sonra Dorların göçleri başladı. Giritteki kültürün sona ermeye başladığı M.Ö 1500’lerde Peleponnes kıyısında Argos’ta Miken kültürü ortaya çıktı. Miken’de şehir devletleri tarafından idare edilen savaşçı bir toplum yaşıyordu. Miken kültürü Girit’tekilerden farklıdır ama bu kültürün etkilerini taşır.
Önce Girit sonra Miken kültürleri yayılarak önem kazanıyordu ama Yunan Tarihi ile bu kültürler arasında neredeyse hiç bağlantı yoktur. M.Ö. 13.yy’dan 8.yy’a kadar geçen dönemde Girit ve Miken izleri yok oldu. Dorlar kuzeyden güneye ilerleyip her şeyi kendi egemenlikleri altına alarak Aka ve Miken sülalelerinin izlerini yok ettiler. Akalar ve İyonlar Ege Denizi’ni geçerek Anadolu kıyılarına kaçtılar ve burada kıyı boyunca yerleşerek yeni İyon kentleri kurdular. Mikenlerin deniz üzerinden Kıbrıs ile Güney Anadolu’dan Doğu Akdeniz kıyılarına kadar ulaştıkları buralarda ortaya çıkan Miken buluntularıyla belgelenmiştir (1).
M.Ö. 1000 ile 700 arası Yunan Ortaçağı’dır. Bu dönemde Dorlar Yunanistan’da Aka Uygarlığının yıkıntıları üzerine şehir devletleri kurdular. Eski kabile teşkilatının yerini çok daha gelişmiş siyasal ve sosyal teşkilata sahip şehir devletleri aldı. Yine bu dönemde halk sınıflara ayrıldı, aristokrasi ortaya çıktı ve şehir devletlerini idare eden krallar aristokratlar tarafından devrildiler (2). Yunan Ortaçağı’nın sonlarına doğru Akdeniz ve Karadeniz etrafında tarımsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için koloniler kuruldu. Daha önceden Girit,Ege Adaları,Batı ve Güneybatı Anadolu kıyıları Yunanlılar tarafından işgal edildiğinden kolonileri daha uzak ülkelere kurdular. Yunanlılar ilk zamanlarda ırklarını korumaya çalıştılar daha sonraki yıllarda yerlilerle ilişkileri artınca onlarla karıştılar. Koloniler sayesinde Yunan ticareti geniş bir alana yayıldı ve sanayi gelişti.
Yunan Ortaçağı’ndan sonra M.Ö. 7. ve 6.yüzyıllar Arkaik Çağ diye adlandırılır. Bu çağda Yunanistan’da en önemli şehir Atina’dır. Attika halkı sosyal ve ekonomik yönden üç gruba ayrılır. Büyük çiftlik sahipleri, tüccarlar ve sanayiciler ve küçük toprak sahibi köylüler. Gittikçe köylü toprakları elden çıktı ve Attika birkaç zenginin eline geçti. M.Ö. 594-593 yıllarında hükümetin başına geçen Solon’un sosyal,siyasal ve ekonomik reformları ihtiyaçları karşılıyordu. Bu dönemde oluşturulan devlet teşkilatı Atina’da yüzyıllarca yaşadı. Solon’dan sonraki yıllarda Peisistratos’un tiranlığı Atina’nın en parlak çağlarından biriydi. Peisistratos aristokrat sınıfı zayıflatıp, köylüyü korudu. Döneminde ticaret gelişti. Atina Solon’un reformları ve Peisistratos’un iç ve dış siyaseti sayesinde büyük gelişme gösterdi. Arkaik dönemde ünü doğuya yayılan diğer güçlü şehir olan Sparta 6. yüzyılın son yarısında Peleponnes birliğini kurdu. Bu birlik gerektiği zaman toplanırdı. Her şehir devleti bir oya sahipti. Sparta’da askeri güç ve polis teşkilatına dayanan bir baskı politikası uygulanıyordu.
Yunan Tarihinin Klasik Çağı olan 5.yüzyılda İran yaylasından Anadolu’da Kızılırmak’a kadar uzanan Pers Krallığı’nın İyonya’ya saldırıları görülüyordu. Lidya Kralı Kroisos ile yaptıkları savaşta kralı esir alıp Lidya Krallığı’nı yıktılar. Lidya Anadolu’nun Batı kıyılarındaki Yunan şehirleri ile birlikte Pers Devletine katıldı. Perslerin idare merkezleri Sardes ve Daskileion’du ve İyonya şehirleri de bu satraplıklara bağlandı. Perslerin İyonya’yı işgaliyle İyonya’da başta Miletos olmak üzere ayaklanma baş gösterdi. İyonyalılar Sardes’e kadar yürüyüp daha sonra Efesos’a kadar çekildiler. Atina İyonya’ya yardım gönderdi. İyonya ihtilaline sonraları Kayra,Likya ve Kıbrıs şehirleri de katıldı ve isyan hareketi yayıldı. “Persler ayaklanmayı bastırdıktan sonra M.Ö. 493’te Kios, Lesbos ve Tenedos adalarını ellerine geçirdiler. Pek çok kenti daha işgal ederek isyana katılan kentleri tahrip ettiler. Ayaklanmaya katılmayan Efesos ve Symria gibi kentler dışında yıkım ve cezadan yalnızca Kyzikos kurtuldu” (3).
Darius 490 yılında İyonya ihtilaline 20 gemilik bir kuvvet gönderen Atina ile 5 gemi gönderen Eretria’yı cezalandırmak için Pers donanmasını önce İyonya’ya oradan da adalara sefere gönderdi. Eretria ele geçtikten sonra Attika bölgesinin doğu kıyılarında Marathon Ovası’na çıkartma yapıldı. Buradaki savaşı Atinalılar kazandı (4).
Marathon savaşını Atinalıların kazanması Darius’u kızdırdı ve Yunanistan’a savaş açma kararı aldı. Darius’un ölümünü izleyen yılda 483’te Kserkes’in ordusu Yunanistan’a sefere çıktı. Orduda Hintliler, Doğulu Habeşler, Araplar, Lidyalılar, Bitinyalılar bulunuyordu. 1207 parçalık donanmada pek çok ulusun yardımıyla oluşturuldu (5).
Pers kara ordusu Trakya ve Makedonya üzerinden Kuzey Yunanistan Teselya’ya ve oradan Thermophia geçidine hiçbir direnişle karşılaşmadan vardı. Donanma denizden orduya eşlik ediyordu. Yunan donanması Persleri Artemision Burnu’nda yendi. Pers ordusu karada savunmayı püskürtünce Yunan gemileri Attika bölgesini korumak için güneye çekildiler. Persler Atina’ya girip Akropol’ü ele geçirdi ve kenti yakıp yıktılar. M.Ö. 480’de Yunan donanması bozguna uğratılınca Kserkes Atina’yı terk etti. Ertesi yıl Atina tekrar yıkıma uğradı fakat Plataia ovasındaki savaşı Yunanlılar kazandı. Bu zaferden sonra Persleri Anadolu içlerine sürerek Ege denizinden çıkartmaya çalıştılar. Daha sonraki yıllarda Atina Pers tehlikesine karşı Attika-Delos Deniz Birliği adlı siyasal bir birlik kuruldu. M.Ö. 431-404 yılları arasında Yunanlıları iki büyük cepheye bölen Peleponnes savaşı Atinalılar ve Spartalılar arasında oldu. “413’te Sicilya seferi Atina için büyük bir yenilgiyle sonuçlandı. 407 yılında Perslerle Spartalıların işbirliğinden dolayı Atinalı komutan Alkibiades 100 gemilik donanmayla Efesos limanına geçti. Gemiler burada bozguna uğratılıp komutan Persler tarafından öldürüldü ( 6 ).
Peleponnes savaşından sonra M.Ö. 4.yüzyılda Persler Spartalılara yardımları karşılığında Anadolu kıyılarını egemenlikleri altına aldılar. Anadolu şehirleri Perslerin öç almasından korkarak Sparta’dan yardım istediler. Spartalılar bir ordu göndererek Perslere savaş ilan ettiler. M.Ö. 400’de savaşın sonunda Anadolu’daki Yunan şehirleri Perslere bırakıldı.
M.Ö. 4.yy kuzeyde bulunan Makedonyalılar Yunanlıları Perslere karşı savaşa davet ettiler. Makedonya kralı Filip’in bu teklifiyle savaş açıldı ama 330’daki ölümü üzerine oğlu İskender onun projesini gerçekleştirdi. Hellenistik Devir olarak adlandırılan bu dönemde İskender Trakya’ya,Asya’ya ve Hindistan’a seferler düzenledi ve Anadolu, Doğu Akdeniz, Doğu İran ve Orta Asya ülkelerini zaptetti. Fethettiği ülkelerde kurduğu şehirler Yunan kültürünü etrafa yayan merkezler oldu. M.Ö. 323’te ölümünden sonra İskender’in devleti krallıklara bölündü. M.Ö. 275’te Batı Yunanlılar Romalıların egemenliğine geçti. M.Ö 279’da Kelt akınlarına karşın Orta Yunan şehir devletleri birleşti ve Keltlere karşı zafer kazandı. M.Ö. 3.yüzyıl sonlarında ve 2.yüzyılda Romalılar ile Makedonyalılar arasındaki savaşlardan sonra Romalılar Makedonya, Yunanistan ve diğer Helenistik şehirleri egemenlikleri altına aldılar.
Özellikleri
Yunan Medeniyeti M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda ve Roma İmparatorluğu M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıl arasında tümüyle köleliğe dayanıyordu. Yunanlılarda köleler endüstride zanaatta tarımda ve evde kullanıldı. Örneğin 5. yüzyılda Yunan kentlerinde kölelerin sayısı kentli nüfusunun iki mislinden fazlaydı. Yunanlılar M.Ö. 200 yılında hayvan derisinden parşömeni geliştirdiler. M.S. 150'de ilk kez parşömen yuvarlak rulo yapma yerine kitap yapmak için sayfalar içine katlandı. Yunan şehir devletleri güç olarak birbirlerine denk olduklarından birbirlerine karşı üstünlük sağlayamamışlardır. Bu nedenle Yunanistan'da İlk çağda milli bütünlük sağlanamamıştır. Sadece ülkelerini ele geçirmeye çalışan Persler'e karşı birlik sağlamışlar ve Peleponnes Savaşlarında Persler'i yenilgiye uğratmışlardır. Yunanistan'da halk; soylular tüccarlar köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştı. Bu sınıf farkları. sınıflar arası çekişme ve mücadeleyi doğurmuştur. Ege ve Yunan Medeniyeti'nin ilk ortaya çıktığı yer Girit Adası'dır. Bu medeniyet buradan diğer adalara Mora ve Yunanistan'a yayılmıştır. En önemli eserleri Knossos Sarayı'dır. Demokrasinin ve politikanın kaynağı kabul edilen eski Yunan toplumunu ele alalım. Politika kelimesi bugün kullandığımız "polis" kelimesinden türemiştir. Daha açık bir ifadeyle Yunan siyasi düşüncesinin (Hellenist kültürün) temelini polis kavramı oluşturur. Atina'da kadınlar ile sayıları 365 bin olan köleler ve yabancı kökenli metoikler siyasi hakka sahip değildir. Sayıları 20 bin civarında olan bir zümre (başta filozoflar olmak üzere) yönetimi sağlamaktadır. İşin ilginç tarafı köleler eğitim yoluyla "köle" olduklarının şuurundan uzaklaştırılmışlardır. İşte hellenist kültürün mahiyeti... Bütün siyasi bilimcilerin çağdaş uygarlığın temelde hellenist kültüre ve hellenizm dinine dayandığı hususunda ittifak ettikleri malumdur. Nitekim Dawson'un şu itirafı meseleye açıklık getirmektedir: "Helenizm'i bir yana bırakacak olursak ne batı medeniyeti ne Avrupa insanı düşüncesinin doğması mümkün değildir.’’ Klasik Hellenizm; M.Ö. IV. ve V. yüzyıllarda Yunan şehirlerinde gelişen Yunan kültürü demektir. Bilindiği gibi eski Yunan kültüründe nitelikleri yetkileri ve hünerleriyle tıpatıp insana benzeyen binlerce ilah mevcuttur. Bir Yunan tarihçisi "Bu insan özellikleri taşıyan ilahları Homeros'la Hesiodos yaratmıştır" demektedir. İnsanın heva ve heveslerini ilah edinmesi hellenist kültürün temelidir. Batı medeniyeti (nam-ı diğer çağdaş uygarlık) temelde hellenist kültüre dayandığına göre karşımıza "modern putperestliğin" çıktığı gerçeği kolayca kavranır. Bu çağdaş putperestlik aile hayatından devlet teorilerine ekonomik sistemlerden insanlık tarihine ve siyasi mücadelelere kadar her alanda gücünü hissettirmiştir. Aklı yeterli bulan ve dini hafıfe alan modern insan kendi ilahlığını ön plana çıkarmıştır. Dorlar; MÖ: 1200 yılında Yunanistan’a gelerek Akalar’ı yenmiş ve buranın yerli ahalisini köleleştirmişlerdir. Dorlar; Yunanistan’da şehir devletleri adı verilen Polisler kurdular. Önce krallıkla daha sonra Tiranlık kuruldu. Atina şehir devletinde krallığın yıkılması üzerine soyluların egemenliğine dayalı Arhon adı verilen ve yıldan yıla seçimle göreve gelen bir Aristokrasi kuruldu. Yunanlılar ile Persler arasında Pers-Yunan savaşı (MÖ:492-449) yapıldı. Savaşı Yunanlılar kazandı. Böylece Persler’in batıya doğru yayılması durduruldu. Perslerin yenilmesi üzerine Atina ve Sparta liderliğinde (Pelaponnesos Savaşları) iç savaş yapıldı. Savaşı Sparta kazandı. Fakat Yunanlılar; bu savaşla zayıf düştüklerinden MÖ:338 yılında Makedonya kralı XI. Filip Yunanistan’ı aldı.Kolonicilik Faaliyetleri
Nedenleri: . 1- Nüfusun artması 2- Toprağın yetersiz olması 3- Gemiciliğin ve denizciliğin gelişmesi 4- Çiftçilerin borçları 5- Partiler arası çekişme 6- İktidardan düşen partililerin anavatanı terk etmesi 7- Maceracıların ortaya çıkması Sonuçları: 1- Borç köleliği ortaya çıktı. 2- Burjuva sınıfı ortaya çıktı. 3- Bilim ve felsefe gelişti 4- Yeni yerler bulundu 5- Kolonilerden bol ve ucuz mallar geldi 6-Toplumda borç köleliğinin ortaya çıkması ve fakirliğin getirdiği hoşnutsuzlukları gidermek amacıyla anayasal çalışmalar yapıldı.Yasa Çalışmaları
1- Dragon Yasaları (MÖ:620) Halk arasında var olan hoşnutsuzlukları gidermek amacıyla soylular tarafından Dragon görevlendirildi. Dragon yazılı olmayan hukuku yazıya döktü. Fakat sınıf ayrılığına son veremedi.2- Solon Yasaları (MÖ: 594/3) Solon; borç köleliğini kaldırdı. Halk mahkemelerini ve halk meclislerini kurdu.
3- Kliesthenes Yasaları (MÖ: 506) Halk meclisini devletin gerçek temsilcisi yaparak gerçek anlamda demokrasinin oluşmasını sağladı.
Kültürel Özellikler
• Yunan Halkı sınıfları ayrılmıştı. Bunlar a) Soylular b) Hürler c) Yanaşmalar d) Köleler • Yunanistan’da Polis adı verilen şehir devletleri kurulmuştu.Önemli şehir devletleri; Atina Sparta Korint’dir. • İlk demokrasi Yunanistan’da; Atina şehir devletinde ortaya çıktı. • Yunanistan’da ki yönetim şekilleri; Krallık Tiran Aristokrasi ve Demokrasidir. • Perslerle savaşarak onların batıya doğru yayılmalarını durdurdular. • Deniz ticareti ve koloniciliği ile uğraştılar.Akdeniz ve Karadeniz’de ticaret koloniler kurdular. • Yunan kolonilerin Fenike kolonilerine göre daha uzun ömürlü olmasının nedeni Yunanlıların kolonilerini vatan edinmiş olmalarıdır. • İyonlardan Fenike alfabesini aldılar. Roma İmparatorluğu da Yunanlılardan alarak Latin alfabesini oluşturacak. • Yunanlılar; çok tanrılı bir inanışa sahiptirler. En önemli tanrıları Zeus’tur. Yunanlılar; tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir. • Tanrıları onuruna Olimpus dağında Olimpiyat oyunları düzenlemektedirler. • Yunanlılar arasında siyasal bir birlik olmamasına karşınkültürel ve dini bir birlik bulunmaktadır.Olimpiyat oyunları ve dilYunan toplumları arasında bir birlik oluşturmaktadır. • Yunanlıların dünya uygarlığına sundukları en önemli hizmet demokrasidir. • Yunanlılar felsefe ve bilim alanında da önemli çalışmalar yapmışlardır. Felsefe alanında; Sokrat Eflatun (Pluton) ve Aristo’dur.Yunan Medeniyeti: -Dorlar’ın Mora ve çevresini işgal etmelerin.; den sonra oluşan uygarlıktır. En parlak devrini M.Ö. 5 ve 4. yüzyıllarda yaşamıştır. -Yunanistan polis adı verilen şehir devletlerinin birleşmesiyle kurulmuştur. En önemlileri Atina Isparta Larissa Korint ve Tebai'dir. -Tarım alanları az olduğundan ticarette gelişmişler ve koloniler kurarak zenginleşmişlerdir. -Yunanlılarda toplum sınıflara ayrılmıştır ve sınıflar arasında eşitsizlik vardır Yönetim şekli asillerin üstünlüğüne dayalı demokrasiydi. Ama bu herkesin ihtiyacına cevap vermiyordu (Aristokratik Demokrasi). Arhon adı verilen yüksek dereceli memurlar bu sınıf farklılıklarını ortadan kaldırmaya çalıştılar; Drakon: Kan davalarını önlemeye yönelik ceza kanunlarını çıkardı. Ancak asillerin haklarını koruduğu için karşı çıkıldı.. Solon: Borç yüzünden doğan köleliği kaldırdı halkı kazançlarına göre sınıflara ayırdı. Klistenes ise: Asillerin seçtiği Dört yüzler Meclisi yerine halkın seçtiği Beş yüzler Meclisi'ni kurdu. Zenginlikten doğan sınıf farklarını kaldırdı. Yunanlılar çok tanrılı dinlere inanırlar ve tanrıları insan şeklinde düşünürlerdi. Tabiattaki varlıklara benzetilen tanrılarının en büyüğü Zeus'tu. Olimpiyatlar Tanrıları adına yaptıkları spor müzik ve şiir yarışmalarının adıydı. Yunanlılar pozitif bilimler edebiyat ve güzel sanatlarda ilerlemişlerdi.
o Eski Yunan Medeniyeti Doğuda Büyük Alexandra döneminden sonra yaşamaya devam etti ve Helen bilimi Mısır Suriye ve Pers İmparatorluğu’ndavarlığını korudu. Yunan eserleri Yakın Doğunun Lingua Franca Aramice dillerine çevrilerek Grek bilimi Pers ve Hint bilimleriyle bir arada olma olanağı buldu. Bilime verilen önem Aristoteles Euklides Hippokrates ve diğer Yunan klasiklerinin büyük ölçüde Arapça’ya çevrilmesini sağladığı gibi İbranice'deki eserler ile Suriye kaynaklı eserler de Arapça’ya çevrildiler. Bu çevirilerin bir çoğu Süryani- Kadim ve Nesturi Kiliselerine bağlı Hıristiyan Araplar tarafından yapıldı. Ancak bu eserler kelimesi kelimesine çevrilmek yerine yorumlanıp eleştirilerek onlara ek metinler biçiminde yazıldı.Böylece Müslümanlar sık sık sözünü ettiğimiz Helen kültürünün gerçek mirasçısı oldular. Onlar kapsamlı çevirileriyle bu mirası koruyup yönettiler. Bu çeviri faaliyetleri Suriyeli Doktor Juneyn bin İshak ile doruk noktasına ulaştı. Huneyn bin İshak yaptığı uzun seyahatlerde aynı eserin çeşitli metinlerini toplayıp onları birbirleriyle karşılaştırdıktan sonra Suriye’ce veya Arapça’ya çevirdi. 800’lü yılların başında Bağdat’ta Beytul-Hikmet adıyla bir akademi kuruldu. Bu akademide bir çeviri kurulu vardı. Bilim dili olan Arapça’ya çevrilen eserler orada toplanarak hizmete sunuldu.
Makedonya'da merhametsiz kral II.Philip'in yerini alan oğlu Büyük İskender'in büyük atraksiyonu. İskender babasının ele geçirdiği yunan sitelerini gezdikçe yunan kültürüne hayran kalır ve tahta geçtikten sonra yunan kültürünü "bilinen" tüm dünyaya yayma kararı alır: buna Hellenizm denir. iskender bu amaçla Makedonya'dan Hindistan'a ve hatta Pakistan'a kadar uzanan müthiş bir ülke kurar. ülkede tam 35 harika şehir inşa eder. her şehirde bir agora bir kütüphane ve bir de gymnasium vardır(sadece aaaif için değil eğitim için de vardır bu gymnasiumlar). iskender döneminde bugün Türkiye'nin üzerinde bulunduğu topraklardan çok önemli bilim adamları çıkar: Sinop'ta filozof diogenes Bergama(perga)'da matematisyen Appolonius Kadıköy'de(chalcedon) Herophilus ve İznik'te(nicea) doğa bilimcisi Hipparchus. büyük iskender 32 yaşında öldüğünde arkasında inanılması güç bir zenginlik bırakan tarihin çok önemli liderlerinden biridir.
Altın bir çağ yaşadıkları kabul edilen Yunan ve Roma medeniyetleri dönemine Eskiçağ veya Antikçağ denir. Sokrat Aristo Platon gibi fikir adamlarının eserleriyle aydınlanan Batıda bu dönemde yazılı felsefi eserlerin yanında resim heykel tiyatro gibi sanat alanlarında da güzel örnekler ortaya konmuştur. Ancak ezeli ve ebedi hakikati bulamayan bu dönem insanlarının ömürleri Olemp tanrılarının ahlak dışı maceraları ve haydutların menkıbeleriyle geçmiştir. Medeniyet adına güzel şeyler yapan Yunan'lar ne yazık ki tabiattaki mucizevi hadiselerdeki gerçeği anlayamamışlar ve onlara uluhiyet isnat ederek güneş rüzgar ateş ve ormanları ilah kabul edebilecek kadar basitliklere düşmüşlerdir. . 529'da Kilise Atina'daki Platon Akademisi'ni kapatıp manastır teşkilatını kurdu. Böylece Hıristiyanlık Yunan felsefesinin üzerine örtü çekmiş oldu. Bu tarihten itibaren eğitim düşünce ve meditasyon manastırların tekeline geçmiştir. Sadece Kilise mensuplarına ruhbanlara söz hakkı tanıyan bir sistemin yürürlükte olduğu Ortaçağın diğer bir adı da bu nedenle "karanlık çağ" olmuştur. Batıda bilim kültür sanat edebiyat ve düşünce artık karanlıklar içerisindedir.
Yunanlılar
"Yunanlı" dendiği zaman akla gelen "Eski Yunan Uygarlığı" oluyor. Oysa günümüzde bu uygarlığın varisleri olduklarını iddia eden "Yeni Yunanlılar"ın tarihte adı geçen Yunanlılarla uzak yakın hiçbir bağları bulunmadığını Yunanlı ve Batılı tarihçilerin eserlerinden okuyor öğreniyoruz. Yunanlı tarihçi Paparigopulos gerçek Yunanlıların yeryüzünden yok oluşlarını Yeni Yunanlıların sahneye çıkışlarını şöyle anlatıyor: "Kadim Yunanlılar Milattan sonra 146'da Romalıların Korent'i işgal ve tahrip etmeleriyle yeryüzünden silinip yok olmuşlardır. Milattan sonra 6. yüzyılda Kuzey ve Batıdan Yunan yarımadasına akan "Slav" "Arnavut" ve "Ulah"lar bölgeye yayıldılar. SLAVLAR; Makedonya Epir Thesalya Rumeli'ye ARNAVUTLAR; Atina Korent Mani Thesalya Ege Adalarına ULAHLAR; Thesalya Rumeli Yedi Adalar ile Ege Adalarına göç edip yerleştiler."Dağınık olarak kurulan küçük "Kent Devletleri"nde yaşayan Eski Yunanlılar var oldukları yüzyıllar boyunca hiçbir zaman birleşip gerçek bir devlet kuramamış birbirlerine daima düşman gözü ile bakmışlardır. Zamanla önce İskender İmparatorluğu'nun sonra Romalıların ve nihayet Bizans İmparatorluğu'nun hakimiyeti altına girmişlerdir. O ve sonraki dönemlerde Balkanlar'dan gelen binlerce göçmen bu sahipsiz boş toprakları adeta yağmalayarak yerleştiler. 1204'de Haçlılar Ordusu bu toprakları Bizanslılardan alıp parçalara böldü Avrupalı Feodal Kontlar'a ve Baronlar'a dağıttı. Evvelce çeşitli bölgelerden gelip bu topraklara yerleşen "Yeni Yunanlılar"ın dedeleri yaklaşık iki buçuk yüzyıl Avrupalı soylu efendileri için esir olarak çalıştılar. Osmanlı İmparatorluğu 1454'te Yunan yarımadasına sahip olduğunda durum böyleydi. Bu topraklar Osmanlı hakimiyeti altına girdikten sonra burada yaşayan insanlar esaretten kurtuldular yeni yönetimin kendilerine dağıttığı toprakları işleyerek yaşamlarını sürdürdüler.
Bugün dünyanın "Yunanistan" adıyla tanıdığı ülkenin insanları 1832'de "Yunanistan Krallığı" kuruluncaya kadar kendilerini hiçbir zaman bir milletin insanları olarak hissetmediklerini Yunanlı tarihçiler yazarlar. "Yeni Yunanlılar" köken olarak bir ırk değil Ortodoksluk mezhebi çatısı altında toplanmış çok farklı ırk ve milletin bir karışımıdır. Yunan kilisesine ve politikacılarına göre Yunanlı olarak kabul edilmek için Ortodoks kilisesinin bir üyesi olmak yeterlidir.
"Yeni Yunanlılar"ın kökenlerinin Sırp Bulgar Arnavut Ulah Frenk Latin Bizans Makedon Girit Anadolu hatta Türk kökenli göçmenlerinden oluşması her dönemde bazı etnik sorunlar yaratmıştır. Bu sorunların en önemlisi ülaaai oluşturan insanların her dönemde "Ben Yunanlıyım.." değil de "Ben Makedon’um.." "Ben Arnavut’um" "Ben Ulah’ım" "Ben Giritliyim.." "Ben Türküm.." diyerek "Yunanlılığı" kabul etmek istememeleridir. Kendilerini Yunanlı saymayan bu insanların tek arzuları ya bağımsız bir devlet kurmak yada kökenlerine inerek Yunanistan'ın oldu bittilerle işgal ettiği Arnavutluk Bulgar ve Makedon topraklarını bir parçası olduklarını unutmadıkları ülkelerine katma mücadelesidir.
Yunanistan'ı devlet yapan 18. yüzyılın süper devletleri "Yunan Krallığı" sınırları içinde yaşayan yaklaşık 18 değişik milletin insanını "Eski Yunan" uygarlığının varisleri olarak dünyaya tanıtmakta önemli rol oynamışlardır. "Yeni Yunanlılar" ile "Eski Yunanlılar" arasında en ufak bir kan bağı bulunmadığı gibi ne "Bizanslılar" ne "Makedonlar" ne "Giritliler" ne de "Kıbrıslılar"ın Yunanlılıkla uzaktan yakından hiçbir bağları bulunmamaktadır. Yunanistan bu insanları Ortodoksluk şemsiyesi altında toplamış topraklarını ve uygarlıklarını yağmalamıştır. Yunanistan'ı yönetenler "Büyük Yunanistan"ı yaratmak için bir buçuk yüzyıl izledikleri "UYGARLIK VE TOPRAK YAĞMACILIĞI"yla yetinmemişler yağmalayamadıkları uygarlıkların insanlarını da Türk devletini parçalamak için malzeme olarak kullanmış bugün de kullanmaya da devam ediyorlar.
Zeytinyağı kültürünün temeli Yunanlılar
Antik Yunan’da yedi bilgeden biri kabul edilen Solon’un koyduğu kanunlar arasında zeytin ağacı kesenlere ağır cezalar uygulandığını. Tıp biliminin kurucusu sayılan Hipokrat yıkanamayanlara hiç olmazsa zeytinyağıyla vücutlarını ovmalarını önerir. Jimnazlarda spor yapan atletler kaslarını parlatıp yumuşatmak için zeytinyağı kullanırlar. Her ne kadar meşale kullanılmaya başlamışsa da zeytinyağıyla yanan kandiller evlerin vazgeçilmez eşyasıdır. Olimpiyat kahramanları zeytin dalından taçlarla onurlandırılır. Keza Panathenai Şenlikleri’nde birinci olan araba sürücüleri sadece zafer değil Akropolis’teki kutsal zeytin ağaçlarından üretilen zeytinyağı da kazanırlar.Antik Yunan’da günlük beslenmenin en değerli parçası zeytinyağı ve zeytindir. Çorbadan soslara börekten bulamaca kadar her yemek zeytinyağıyla pişirilir. Yunan Medeniyeti’nde kişi başına ortalama yıllık zeytinyağı tüketiminin 15 litre olduğu sanılıyor. Özgür bir Atina yurttaşının yıllık zeytinyağı tüketimi ise 55.5 litre. Bunun 20 litresini beslenmede 30 litresini günlük kişisel bakımında 0.5 litresini sağlık amacıyla ilaç yapımında 2 litresini dini ayinlerde 3 litresini ise aydınlanmada kullanıyor.
Mitoloji
MİTOLOJİK KAHRAMANLARAkhilleus Yunanlılar tarafında Troia savaşına katılan en güçlü kişiydi. Thetis ile Peleus'un oğludur.Zeus'un soyundan gelmiştir. Ölümünden sonra babası ruhlar dünyasına yargıç yapmıştır Akhilles'u.
Amphion Zeus ile Antiope'nin oğlu Zethos'un ikiz kardeşidir. Sanatçı yaratılışlıdır ve müzik ile şiiri çok sever. Liri ile büyük kayaları taşıyarak Thebia şehrinin surlarını örmüştür.
Bellerophontes Düzenbazlığı ile ünlü Sisyphos'un torunu Glaukos'un oğludur. Bir av sırasında kaza ile kardeşi Belleros'u öldürmüştür. Bu yüzden kendisine Bellerophontes "Belleros'u öldüren denilir.
Deukalion Prometheus'un oğludur. Zeus'un saygısızlık içinde bulunan insan soyunu yok etmek için gönderdiği yıldırımlardan sağ kalan iki kişiden biridir. Diğeri karısı Pyrrha'dır. Onların soyundan Ariol Dor ve İon'ların geldiğine inanılır.
Epaphos Zeus ile İon'nun oğludur.Mısır tahtına geçmiştir. Danaos ve Thebia soylarının onun kanından geldiğine inanılır.
Hektor Yiğit duygusal hoşgörülü özverili bir kişiliktir.Troia kralı Priamos ile karısı Hekabe'nin oğludur.Paris'in kardeşidir.Troia savaşının en önemli isimlerinden biridir.Ama hiçte isteyerek girmemiştir bu savaşa.
Herakles Yunanlıların değil ölümlü olan bütün efsane kahramanlarının en güçlüsüdür. Gücü sınırsızdır. Tanrıça Hera'nın kini hiç bir zaman onun peşini bırakmamıştır. Zeus ile Alkmene'nin oğludur. Dostlarına bağlıdır ve yardımsever bir kişiliği vardır. Kendisine verilen birçok görevi kahramanca yerine getirmiştir.
Kadmos Thebia kentinin kurucusudur. Agenor'un oğlu Europa'nın ağabeyidir. Ares'in ejderhasını öldürmüştür ve ceza olarak yedi yıl tanrıya hizmet etmiştir bunun sonucunda. Kurduğu şehre kral olmuştur.
Meleagros Kalydon kralı Oineus'un oğludur. Kalydon domuzu avında geçer öyküsü ve bu maceranın baş kahramanıdır. Kahramanca savaşarak bu canavarı kılıç darbesiyle öldürmüştür.
Niobe Tantalos'un kızıdır. Babası üzerindeki lanet onunda peşini bırakmamış soyundan gelenlerde peşini bırakmayacaktır. Thebia kralı Amphion'nun karısıdır.
Odysseus Yunanlıların en akıllısı ve en kurnazıdır. Homeros'un yazdığı Odysseia adlı yapıtın baş kahramanıdır. Babası Laertes annesi Antikleia'dır. Troia savaşının en önemli isimlerinden biridir.
Oidipus Kadmos'un soyundandır ve Thebia kralıdır. Kadmos'un soyunun laneti onunda peşini bırakmamıştır.
Paris Troia kralı Priamos ile karısı Hekabe'nin oğludur. Diğer adı Aleksandros'tur. Troia savaşının en önemli isimlerinden biridir. Hera Athena ve Aphrodite'nin katıldığı güzellik yarışmasında hakemlik yapmıştır.
Pelops Tantalos'un oğludur. Birçok uğursuzluk lanet ve cinayetler onun peşini bırakmamış soyununda peşini bırakmayacaktır. Bu lanetlenme ve cinayet Pelops'un babası Tantalos ile başlar.
Perseus Zeus ile Danae'nin oğludur. Gorgo'lardan ölümlü Medusa'nın başını keserek kendisine verilen görevi yerine Perseus getirmiştir. Yunan kahramanlarının en güçlüsü ve en yiğidi Herakles Perseus'un soyundan gelmektedir.
Theseus Atina kralı Aigeus ile Aithra'nın oğludur. Atinalıların ulusal kahramanıdır. Marathon savaşında Atinalı askerlere yardım ettiğine ve düşmanı bozguna uğrattığına inanılır.
Zethos Zeus ile Antiope'nin oğlu Ampihon'nun ikiz kardeşidir. Çok güçlüdür ve avcılık ile kavgaya çok düşkündür. Büyük ve ağır kayaları sırtında taşıyarak Thebia şehrinin surlarını örmüştür.
ODYSSEIA
Truva savaşından sonra yurduna dönmek için çabalayıp duran Odysseus'un başından geçenler ve onun eve dönüşü sırasında yurdu Ithakea'da yaşananların anlatımı diyebiliriz.Odysseia hakkında vurgulanması gereken en önemli şey bir destandan çok; kurgusu ve anlatım tarzıyla bir romana hatta bir filme benzemesi. Homeros Odysseia'da Ilyada'nn aksine bir olayı değil bir insanı anlatır. Tekrarlardan kaçınan yer yer geri dönüşler içeren akıcı bir anlatımı ve modern bir kurgusu vardır.
Efsane 24 bölümde anlatılmış ancak 5 ana destan parçasından oluşuyor:
1. Telemakhia (Bölüm 1-4): Odysseus'un oğlu Telemakhos'un efsanesidir. Truva savaşı biteli neredeyse 10 yıl olmuş ama sevgili babası hala yurduna geri dönmemiştir. Bu sırada onun öldüğüne dair söylentiler artınca Ithaca'nin varlıklı erkekleri annesi Penelopeia'ya talip olup hepsi birden Odysseus'un sarayına yerleşmişlerdir. Bunların işi gücü yiyip içip eğlenceler düzenleyip Odysseus'un mallarını tüketmektir. Bu sırada Penelopeia'nin bir karar vermesini içlerinden birini seçmesini beklerler. Ancak o kocasını beklemeye kararlıdır. Bu durumdan son derece rahatsız olan Telemakhos tanrıça Athena'ya inanır Odysseus'un öldüğüne dair şüphelerini bir kenara atar ve babasından haber alabilmek için Truva'dan dönmüş olan diğer liderlere onu sormak üzere yollara düşer.
2. Kalypso'nun Adasi (Bölüm 5): Tanrıça Athena Olympos'lu tanrıları bir araya toplar ve 7 yıldır Kalypso'nun adasında tutuklu olan Odysseus'un yurduna dönmesine izin vermeleri için onları ikna eder. Oysa Su Perisi Kalypso Odusseus'u gerçekten sevmektedir ve kendisiyle kalması koşuluyla ona ölümsüzlüğü teklif eder. Ancak yirmi yıldır görmediği güzel karısı Penelopeia'yi unutamayan Odysseus bu teklifi reddeder. Yurda dönmesi için izin çıkınca kendisine bir sal yapar ve denize açılır. Uzun süren fırtınaların ardından Phaiaklarin ülkesinde karaya vurur.
3. Phaiaklarin ülkesi (Bölüm 6-9): Phaiak kralının kızı Nausikaa Odysseus'u sahilde bulur ona giysiler verir ve evine davet eder. Odysseus'u iyi karşılayan Phaiaklar ona yurduna dönmesi için yardım edeceklerini söylerler.
4. Odysseus'un maceralari (Bölüm 9-12): Bu bölüm destanın merkezidir. Phaiak'larin kendi serefine düzenledikleri eğlencede bir ozan Truva savaşını anlatan şarkılar söylemektedir. Bunu duyunca gözleri dolan Odysseus ona "Neden ağlıyorsun?" diye sorduklarında "O hikayede bahsi geçen benim" diye cevap verir ve Truva'dan 12 gemisiyle ayrılışını ve üç yıl boyunca denizlerde çesitli tehlikeler atlatıp bütün gemileri ve yoldaslarını kaybedip Kalypso'nun adasına varışını anlatır. Ardından Phaiaklar onu bir gemiyle Ithaca'ya gönderirler.
5. Ithaca (Bölüm 13-24): Odysseus bir dilenci kılığında domuz çobanı Eumaios'un yanına sığınır. Orada yolculuktan dönen oğlu Telemakhos ile buluşur. İkisi birden taliplerle savaşıp onları öldürürler. Destan Odysseus ve Penelopeia'nin yirmi yıllık ayrılıktan sonra kavuşmalarıyla sona erer.
Şimdi bu kahramandan biraz daha ayrıntılı bahsedelim isterseniz. Baba Learthes ( ki Odysseus'a sık sık "Learthesoglu" diye de seslenilmektedir.) ve ana Antikleia'nin oğulları olan Odysseus kuzeybatı Yunanistan civarlarındaki Ithaca adasında doğmuştur. Bir rivayete göre anne Antikleia Learthes ile evlenmeden bir gün önce Sispyhos ile beraber olmuştur ve Odysseus Learthes'in değil Sispyhos'un oğludur; üstün zekası da ondan gelmektedir.
Odysseus'un gençliğine dair anlatılan iki şey vardır: Achilleus gibi hekim Kheiron'un yanında geçirdiği süre ve dedesi Autolykos'u ziyareti sırasında katıldığı bir yaban domuzu avında bacağından yaralanması. ( Bu yara izi sayesinde Truva savaşından yıllar sonra yurduna döndüğünde onu büyüten dadısı Eurykleia onu tanıyacaktır)
Bir süre sonra baba Learthes oğlunu tahta geçirmiştir ancak bu konuda pek fazla bilgiye sahip değiliz. Ancak Odysseus'un kendine nasıl eş seçtiği birçok kaynakta oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. Su perisi Thetis ve Peleus'un düğünlerine davet edilmeyen Nifak Tanrıçası Eris Athena Aphrodite ve Hera'nin ayakları dibine bir altın elma yuvarlayıp ortadan kayboldu. Elmanın üzerinde "En güzele..." yazıyordu. Zeus bu üç tanrıçadan en güzel olanı seçmesi için Truvalı çoban Paris'i görevlendirdi. Paris ona zeka ve savaşma yetisi teklif eden Athena ile güç ve kudret teklif eden Hera'yı eledi kendisine dünyanın en güzel kadınını teklif eden Aphrodite'i seçti. Aphrodite ona dünyanın en güzel kadını Helena'yı kaçırması için yardım etti ve Helena'nin kaçırılışı Truva savaşını başlattı. Bu arada Helena'ya talip olan birçok kişi arasında Odysseus da vardı. Aslında Odysseus Helena'dan çok teyzesinin kızı Penelopeia ile ilgileniyordu. Baktı ki işler kızışıyor Penelopeia ile evlenmesine izin verilmesi karşılığında diğer taliplerin Helena'nın babasının seçtiği kişiye karşı ayaklanmamalarını sağlamayı önerdi. Bu öneri kabul edildi Odysseus Penelopeia'yi Agamemnon da kardeşi Menelaos'a götürmek için Helena'yı aldı. Ancak tam bu sırada Paris gelip Helena'yı kaçırdı. İste o anda kıyamet koptu ve Truva savaşı başladı. Helena'yı geri almak için Truva'ya gönderilecek askeri birlikler toplanırken Odysseus'u da almaya geldiler. Oysa Odysseus savaşa gitmek istemiyordu; yeni evliydi ve oğlu yeni doğmuştu. Bu yüzden kendisini almak için geldiklerinde deli taklidi yaptı. Sahilde bir öküz bağladığı sabanı sürüyor kumlara tuz ekiyordu. Ancak kendisini sınamak için sabanın önüne oğlu Telemakhos'u koydular ve doğal olarak Odysseus yönünü değiştirdiğinde zekasının yerli yerinde olduğu ortaya çıktı. Tarihin bilinen ilk asker kaçağı böylece kendini ele vermiş oldu.
Yunan tanrıları
DIONYSOS İki kez dünyaya gelen bir tanrıdır. Annesi Semele babası Zeus'tur. Olympos'taki en kıdemsiz ve en gizemli tanrıdır. Yunanistan'da tanınınca çok etkilemiştir Yunan düşünce ve tapımını. Zeus Dionysos dünyaya gelinceye kadar onu kendi uyluk kemiğinde saklamıştır. Üzüm şarap ve tiyatro tanrısıdır. Kutsal hayvanı panterdir. Kutsal bitki ve ağaçlarıysa asma fidanı sarmaşık meşe ve çamdır. ARTEMİS Zeus ve Leto'nun kızı Apollon'nun ikiz kardeşidir. Vahşi hayvanların ve avın tanrıçasıdır. Apollon gibi o da gümüş oklarla atış yapar. Bakire bir tanrıçadır. Erdemin namusun simgesidir. Çocukların doğumlarını yönetir. Kutsal ağacı selvidir. Özellikle geyik olmak üzere tüm hayvanlar ona kutsaldır. LİMOS AÇLIK TANRIÇASI DİKE ADALET TANRIÇASI SEMELE AHİRET TANRIÇASI HESTİA AİLE FAZİLETLERİ TANRIÇASI MOMOS ALAY VE HİCİV TANRIÇASI ARTEMİS ANA TANRIÇA ARİSTALOS ARICILIK TANRISI EROS AŞK TANRISI AFRODİT AŞK VE GÜZELLİK TANRIÇASI ATALANTE AVCI KIZ BENDİS AY TANRIÇASI EİRENE BARIŞ TANRIÇASI MİNEMOSYNE BELLEK TANRIÇASI HERMES Zeus ve Maia'nın oğludur. Zeus'un habercisidir. Tanrıların en hızlısıdır. Kanatlı sandaletleri ve şapkası vardır. Bir de büyülü değnek taşır. Hırsızların ve ticaretin tanrısıdır. Yeraltı dünyasına ölüleri o götürür. Liri kavalı notaları astronomiyi ölçü birimlerini ve sporu icat etmiştir. CERES BEREKET TANRIÇASI POROS BEREKET TANRISI OKEANOS BÜTÜN IRMAKLARIN BABASI SAYILAN TANRI KİRKE BÜYÜCÜ TANRIÇA AMPHİTRİTE DENİZ DİBİ TANRIÇASI THETİS DENİZ TANRIÇASI POSEİDON DENİZ TANRISI SENTİNUS DUYGU TANRISI EİLEİTHHYİA DOĞUMLARDA KADINLARA YARDIM EDEN TANRIÇA FORNAKS FIRINLARIN TANRISI ADONİS ERKEKLİK VE BEREKET TANRISI HERA Zeus'un kız kardeşidir. Aynı zamanda Zeus'un karısıdır. Oceanus ve Tethys adlı Titanlar tarafından büyütülmüştür. Aile ocağının koruyucusu olarak büyük saygı görmüştür. Birçok mitolojik anlatı Hera'nın kıskançlığından bahseder. Kutsal hayvanları inek ve tavuskuşudur. Argos en sevdiği şehirdir. En ünlü tapınağı Sisam adasındaki Heraidon'du. PHANTASO FANaaaİ TANRISI KAİROS FIRSAT TANRISI THYPHON FIRTINA TANRISI NYKS GECE TANRIÇASI HEBE GENÇLİK TANRIÇASI HYMENALOS GENÇLİK VE EVLENDİRME TANRISI ANDROGEO MİNOS'UN OĞLU URANOS GÖK TANRIÇASI HELİOS GÜNEŞ TANRISI APOLLON Müziğin sanatların ve şiirin tanrısıdır. Zeus ve Leto'nun oğlu Artemis'in ikiz kardeşidir. Altın bir lir çalar. Gümüş bir yayı en uzağa o atabilir; okların tanrısıdır. Tıbbı insanlara o öğretmiştir; hekimliğin tanrısıdır. Asla yalan söylemez; ışığın ve gerçeğin tanrısıdır. Kutsal ağacı defne hayvanları yunus ve kargadır. ENYALİOS HARP TANRISI ATE HATA VE GÜNAH TANRIÇASI HYBRİS HAYASIZLIK TANRISI KLOTHO HAYAT İPLİĞİNİ BÜKEN TANRIÇA HERMAPHRODİTOS HEM ERKEK HEM DİŞİLİĞİ OLAN TANRISAL YARATIK FURİNA HIRSIZLARIN TANRISI METİS HİKMET VE TEDBİRLİLİK TANRIÇASI FRAUDE HİLE TANRIÇASI ASOPOS IRMAK TANRISI AİGİNA IRMAK TANRISININ KIZI ALGOS IZDIRAP TANRISI PENTHOS KEDER TANRISI ARTEMİS İFFET TANRIÇASI SENİUS İHTİYARLIK TANRISI NEMESİS İNTİKAM TANRIÇASI POİNE CEZA VE İNTİKAM TANRIÇASI MOİRALAR KADER TANRIÇALARI KRONOS KAİNATIN HAKİMİ PİTHO KANDIRMA TANRIÇASI THEMİS KANUN VE ADALET TANRIÇASI ERESBOS KARANLIK TANRISI FONS KAYNAKLAR TANRIÇASI PAN KIR TANRISI VAKANA KIRLARDA DİNLENENLERİ KORUYAN TANRI PHOBOS KORKU TANRIÇASI HERAKLES KUVVET TANRISIZEUS MUTLAK Evrenin efendisidir. Bütün yaratıcıların hakanı ne kadar tanrı varsa hepsinin efendisidir. Roma'daki adı Jüpiter'dir. Onu kızdıranlara fırlattığı şimşeklerdi silahı. Ağacı meşe akıl hocası meşe ağaçlarının vatanı olan Dodona'dır. Kurban olarak keçi koyun ve boynuzları yaldızlarla süslü boğa sunulurmuş Zeus'a. Kendisi göklerin hükümdarı olduğu için en sevdiği hayvan kartaldır. KUDRET TANRISI ORFE MÜZİKÇİ OZAN RİSUS NEŞE TANRISI ERİS NİFAK TANRIÇASI FERONİA ORMANLARI KORUYAN TANRIÇA ULTİO İNTİKAM TANRIÇASI THANATOS ÖLÜM TANRISI OİNONE PINAR PERİSİ AMYKOS POSEİDON'UN OĞLU MORPHEUS RÜYALAR TANRISI BOREAS RÜZGAR TANRISI ALKYONE RÜZGAR TANRIÇASI EOLO RÜZGARLARIN BEKÇİSİ PENELOPE SADAKAT TİM.S.ALİ HYGİEİA SAĞLIK TANRIÇASI AKSLEPİOS SAĞLIK VE HEKİMLİK TANRISI HEPHAİSTOS SANAYİ TANRISI ARES Zeus ve Hera'nın oğludur. Yunan tanrılarının en sevilmeyenidir. Roma'da adı Mars'tır. Savaş tanrısıdır ama o işi becerebildiğini söylemek zor. Öldürücü ve kana susamış bir tanrıdır ama bir yandan da korkağın tekidir.kurban olarak boğa erkek domuz koç ve at sunulurdu. Akbaba ve horoz kutsal hayvanlarıdır. URANİA SEMAVİ AŞK TANRIÇASI FEBRİS SICAKLIK TANRIÇASI FİDES SÖZÜNDE DURMA TANRIÇASI PERİMELİS SÜRÜLERE GÖZCÜLÜK EDEN PERİLER EOS ŞAFAK TANRIÇASI DİONYSOS ŞARAP VE COŞKU TANRISI ROS ŞEBNEM TANRISI BİA ŞİDDET TANRIÇASI RHEME ŞÖHRET TANRIÇASI FATUM TALİH TANRISI NEKTAR TANRILARI ÖLÜM.S.ÜZLEŞTİREN İÇKİLER AMBROSİA TANRILARI ÖLÜM.S.ÜZLEŞTİREN YİYECEKLER FORS TESADÜF TANRISI THYKE TESADÜF TANRIÇASI
DEMETER TOPRAK VE TARIM TANRIÇASI Tarım tanrıçasıdır. Kronos ve Rhea'nın kızıdır. Kızının Hades tarafından kaçırılması üzerine bütün dünyayı dolaşmış sonunda Zeus Hades'e kızı Persophone'yi her yıl altı ay annesinin yanına götürmesi buyruğunu vermiştir. İKAROS UÇMAYI BAŞARAN İLK İNAN HYPNOS UYKU TANRISI PERSEPHONE YERALTI TANRIÇASI HADES YER ALTINDAKİ ÖLÜLER ÜLKESİNİN TANRISI Zeus'un kardeşidir. Ölülere hükmeden yeraltı tanrısıdır. Ziyaretçi bakımından zengindir. Bu sebeple konukseverdir. Gelenler için ardına kadar açıktır kapısı fakat çıkmak isteyenlere sımsıkı kapalıdır. Yeraltı zenginliklerinin sahibidir. Aynı zamanda yerden çıkan değerli aaaaller onu bolluk çokluk ve servet tanrısı yapmıştır. Onu görünmez yapan bir miğferi vardır. Acımasız ve hatta korkunçtu ama sözünden dönmezdi ve kaprisli bir tanrı değildi. Zorla kaçırdığı Persephone ile evlidir. Ölümün tanrısıdır. ELYSİON YERALTI CENNETİ AİAKOS YERALTI ÜLKESİNDE ÖLÜLER HAKİMİ FLORA YEŞEREN BİTKİLER ALEMİ TANRIÇASI PENİA YOKSULLUK TANRIÇASI NİKE ZAFER TANRIÇASI
ATHENA ZEKA TANRIÇASI Bilgeliğin savaşın bilimin ve sanatın tanrıçasıdır. Yetişkin zırhlı ve silahlı bir şekilde babası Zeus'un kafasından doğmuştur. Savaşta acımasız ve cesurdur ancak sadece şehri düşmanlardan korumak için savaşır. Yuları icat edip insanların atı evcilleştirmesini sağlamıştır. Aynı zamanda trompet flüt çömlek tırmık saban gemi ve savaşta kullanılan at arabası onun icatlarındandır. Kutsal şehri Atina ağacı zeytin ve hayvanı baykuş ve ejderhadır. Tanrıçaya kurban olarak öküz sunulmuştur. DAİMON ZEKA VE İLAHİ KUVVET TANRISI PLOUTOS ZENGİNLİK TANRISI HEPHAESTUS Zeus ve Hera'nın oğludur. Fiziksel olarak son derece çirkin ve topal olan tek tanrıdır. Ateşin ve demirin tanrısıdır. Kyklop'larla çalışır. Tüm tanrıların zırhlarını ve silahlarını o yapar. Demir işlemek için bir volkanı kullanır. İyi birde kuyumcudur. Tüm tanrıların yüzüklerini kolyelerini ve bileziklerin yapar. Kibar ve barıştan hoşlanan bir tanrıdır. TANRISI APHRODITE Sevginin ve güzelliğin tanrıçasıdır. Roma'da adı Venüs'tür. Hephaestus'un karısıdır. Doğumu hakkında iki söylenti vardır. İlki onun Zeus ve Dione'un kızı olduğudur. İkincisi ise Cronos hadım edildiğinde denize atılmış olan organından damlayan kanlardan doğduğunu ve kocaman bir midye içinde Kıbrıs'ta karaya çıktığıdır. Ağacı mersin hayvanları güvercin kuğu ve serçedir. Knidos'taki Praksiteles'in elinden çıkan heykeli çok ünlüdür. TANRISI POSEIDON Poseidon Zeus'un kardeşidir. Bütün denizlerin tanrısıdır. Roma'daki adı Neptune'dür. Depremleri meydana getirende odur. Titan Oceanus'un büyük torunlarından Amphitrite ile evlidir. Silahı dünyayı sallayabilen ve her şeyi paramparça edebilen üç dişli yabasıdır. Yabasıyla büyük dalgaları yatıştırır denizcilere yardım eder. Zeus'tan sonra diğer tanrılar arasında en güçlü olandır. Yunusların deniz atlarının ve diğer deniz canlılarının çektiği iki tekerli arabasıyla ilerler. HESTIA Zeus'un kız kardeşidir. Bakire bir tanrıçadır. Evlerin düzeninden sorumlu olan tanrıçadır. Yeni bir çocuk doğduğunda aileye kabul edilmeden önce onu kutsayandır. Her şehrin Hestia'ya kutsanmış herkese açık bir yer vardır. Burada devamlı ateş yakılır ve asla söndürülmez.