Klasik Türk Müziği
Osmanlılar yalnız musiki sanatına değil musiki ilmine de büyük önem verdiler. Türk müziğinin Arap, Acem , eski Yunan ve Bizans asıllı olduğunu ileri sürenler vardır. Ancak Türk Müziği genel nitelikleri bakımından Türk asıllıdır. Her sanat dalı gibi müzik de çevrenin etkisinde kalmış dolayısı ile Türkler de yaşadıkları çevrelerin kültür ve sanatları ile birlikte müziklerin den etkiler almıştır. Ancak bu etki kesinlikle bir taklit değildir. Türk Müziği kendi öz sistemi içinde ve Türk sanat geleneği içinde şekillenerek ürünlerini vermiştir.
Türk müziği çeşitli ortamlarda söyle belirir:
- Şehirlerde, saray çevresinde ve konaklarda
- Camilerde
- Tekkelerde
- Köylerde
- Sınır boylarında
- Kışlalarda
İstanbul`un alınmasından sonra Topkapı Sarayında kurulan Enderun Musiki Mektebi ve özel meşk hanelerde eğitime geçilmesiyle daha belirli olarak kurallaşan ve klasik bir müzik niteliği kazanan Türk Müziği altı dönemde incelenir:
1 Hazırlayıcı dönem
Klasik ilk dönemde kurallara tam bağlı müziğin ürünleri yer alır. Son klasik dönemde ise kurallar zorlanmaya başlanmıştır. Yeni klasik dönemde zorlanan klasik kuralların yıkılmaya başladığı görülür.
III. Selim zamanında klasik kurallara bağlı kaldığı halde lirizm unsurunu geliştiren Sadullah Ağa`nın klasik kuralları yıkarak Mevlevi ayininden köçekceye kadar her türlü eser veren Dede Efendi`yi görülür.
Türk Müziği sistemi 24 aralığı ve 25 perdeyi kapsayan dizi, makamlar, usuller ve şekiller`den oluşur.
Halk Müziği
Türk Halk Müziği sözlü ya da sözsüz olur. Sözlü müzik bütün türleriyle halk türkülerini ve türkülü oyun havalarını sözsüz müzik ise türküsüz halk oyunlarının ezgilerini kapsar.
Halk türkülerinin ölçülü olanına kırık hava, ölçüsüz olanına uzun hava denir. Uzun havalar Anadolu`nun değişik bölgelerinde bozlak, türkmani, maya, hoyrat, divan, ağıt gibi adlarla anılır. Bunlar genellikle Karacaoğlan, Emrah, Ruhsati, Sümmani ve daha birçok tanınmış halk ozanının deyişleri üzerine yakılmıştır.
Kırık havalar ise koşma, yiğitleme, güzelleme, taşlama, ninni ve daha başka adlar altında kümelenir. Bunlar da genellikle gurbet, ayrılık, sıla hasreti, ölüm, askere gidiş, yiğitlik, düğün, çocuk sevgisi, kız kaçırma gibi köye has toplumsal bir olayı konu alır, sadelik, içtenlik, duygululuk gibi özellikler gösterir yerel renkler taşır. Türk Halk Müziği`nin melodi yapısı incelendiğinde bu melodilerin ses genişlikleri bakımından bir oktav (sekiz ses sınırı) tamamlayan dizi ve tonaliteyi kesin şekilde belirtmeyen ikili ile beşli aralıkları içinde yaratılmış olduğu görülür. Bununla birlikte dizi ve tonaliteyi belli eden sekizli ve daha geniş sınırlı melodiler de çoktur. Basit ve birleşik ölçülerden başka aksak ölçüleri içeren Türk Halk Müziği, ezgiler ve formlardan oluşur.
Cumhuriyet Dönemi
Türkiye`de Cumhuriyet Döneminde girişilen devrim hareketleri sanat konularına da yöneldi.1924`de Ankara`da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Osmanlı sarayındaki müzik topluluğu başkente getirilerek Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası adıyla konserler vermesi sağlandı.
Yetenekli gençlerin Avrupa ülkelerine gönderilip yetiştirilmesi hareketi başladı. İstanbul`da çalışmalarını sürdüren Darrültalimi Musiki adlı okul yeni bir yönetmelikle konservatuar haline getirildi.
Çok sesli sanat müziğinde sesini Batı`da ilk duyuran Türk sanatçı Cemal Reşit Rey oldu. Öğrenimlerini devlet adına yurtdışında yapan Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Saygun, Necil Kazım Akses dönüşlerinde Ankara Musiki Muallim Mektebi`nin öğretmen kadrosuna katıldılar. Bu sanatçılar Türk Sanat Tarihinde sanat tarihinde Türk Beşleri olarak anıldılar. Eserlerinde genellikle batı müziği ilkeleri halk müziğinden gelen ögelerle birleştirilmiştir.
Ahmet Adnan Saygun`un Özsoy adlı bir perdelik operası 1924`de Ankara Halkevi`nde sahnelendi. Aynı bestecinin ikinci eseri Taşbebek de 1934`de başarı ile oynandı. Opera ve bale temsillerini gerçekleştirmek amacı ile Ankara Devlet Konservatuarı`na bağlı bir Tatbikat Sahnesi 1940 yılında çalışmalarına başladı. Yetenekli gençlerin seçimi ile eğitime geçildi. İzleyen yıllarda Ahmet Adnan Saygun` un Kerem, Nevit Kodallının Van Gogh ve Gılgamış, Sabahattin Kalender`in Nasrettin Hoca, Ferit Tüzün`ün Çeşmebaşı eserleri sergilendi. Ankara`dan sonra İstanbul ve İzmir`de kurulan devlet konservatuarları eğitime başladı.
1940 yılından bu yana genç yetenekler için uygun bir ortamın doğuşu yurtdışında da ün ve ilgi derleyen yorumcuların yetişip gelişmesini bağladı. Soprano Leyla Gencer, bariton Orhan Günek bu hareketin öncüleri oldular. Onları bas yorumcusu olarak Ayhan Baran, soprano Ferhan Onat ve soprano Suna Korat izlediler. Enstrüman yorumcusu olarak piyanist Ergican Saydam, kemancı Ayla Erduran, Suna Kan, piyanist Ayşegül Sarıca, İdil Biret, Hülya Saydam ve Verda Erman yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da büyük ilgi gördüler.
Günümüzde Gazi Üniversitesi Müzik Bölümü ve Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi başta olmak üzere, belediye konservatuarları özel okullar, özel ve devlet bünyesinde kurulan korolar, amatör koro ve orkestraları ülkemizde tasavvuf, Türk Sanat Müziği, halk müziğinin yanı sıra çok sesli müziğin benimsenip yaygınlaşmasında etkin olmuşlardır.
misafir - 9 yıl önce
mary kay in touch - 2 ay önce
merryray - 1 ay önce