Sultan Birinci Abdülmecid batılı yazarların takdir ve sevgiyle andıkları bir padişahtı. Adil, merhametli, ıslahatçı, yenilikçi bir insan olan Sultan Birinci Abdülmecid, çok genç yaşlardan itibaren içki kullanmaya başladı. 25 Haziran 1861 tarihinde 39 yaşında iken İstanbulda veremden dolayı vefat eden Sultan Birinci Abdülmecid, Yavuz Sultan Selimin türbesi yanındaki mezarına defnedildi.
Sultan İkinci Mahmud, ölüm döşeğinde iken, Osmanlı Devletine karşı ayaklanmış olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı kuvvetlerini Nizipte yenilgiye uğratmıştı. Sultan Birinci Abdülmecid böyle karmaşık bir ortamda tahta çıktı. Mısır Sorunu, Rus donanmasının Hünkar İskelesi Antlaşmasına uyarak İstanbula gelmesi üzerine bir Avrupa sorunu haline geldi.
Başta İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya olmak üzere Avrupalı devletler Osmanlı Devleti ile Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasındaki Mısır Sorununu çözmek için bir konferans düzenlediler. Avrupa Devletleri Mısırda güçlü bir yönetim istemiyorlardı. Kavalalı Mehmed Ali Paşaya karşı Osmanlı Devletinin tarafını tuttular ve bu ortamda Londra Sözleşmesi imzalandı (1840).
Buna göre; Mısır Osmanlı Devletine bağlı kalacak, ancak yönetimi Mehmed Ali Paşa ve oğulları yürütmeye devam edecekti. Mısır 80.000 altın vergi ödeyecekti. Suriye, Adana ve Girit tekrar Osmanlı yönetimine bırakılıyordu.
Hünkar İskelesi Antlaşmasının süresi bitince, Londrada bir yeniden bir konferans düzenlendi (1841). Toplantıya Osmanlı Devletinden başka Rusya, Fransa, İngiltere, Prusya ve Avusturya katıldı. Konferansta alınan kararlara göre, Boğazlarda egemenlik hakkı Osmanlı Devletine ait olacak, ancak barış döneminde hiçbir savaş gemisi boğazlardan geçmeyecekti.
Bu antlaşma ile Fransa ve İngiltere Akdenizdeki güvenliklerini sağlamış oluyorlar, Osmanlı Devletinin boğazlar üzerindeki kayıtsız şartsız haklarına kısıtlama geliyordu. Rusya ise Hünkar İskelesi Antlaşması ile boğazlar üzerinde sağladığı üstünlüğü kaybetmiş oluyordu.
Tanzimat Fermanı
Tanzimat hareketleri Osmanlıya batılı anlamda bir düşünce biçimi ve yönetim şekli getirmek için Avrupadan esinlenerek yapılan programlı bir yenilik ve kültür hareketiydi. Bu hareket Sultan İkinci Mahmudun padişah olduğu yıllarda başlamıştı.Sultan Birinci Abdülmecid tarafından Londra Elçiliğinden alınıp Hariciye Nazırlığına (Dış İşleri Bakanlığı) getirilen Mustafa Reşit Paşa, Avrupa siyasetini iyi bilen bir devlet adamıydı. Tanzimat hareketinin bugüne kadar yapılan ıslahatlardan farklı olduğunu Sultan Birinci Abdülmecide kabul ettirdi.
Tanzimat Fermanı; Topkapı sarayının Gülhane Bahçesinde düzenlenen ve yabancı elçilerle, devlet adamlarının hazır bulunduğu bir toplantıda, Mustafa Reşit Paşa tarafından 3 Kasım 1839 tarihinde ilan edildi. Tanzimat fermanına tarihimizde Tanzimat-ı Hayriye veya Gülhane Hatt-ı Humayunu da denir.
Tanzimat Fermanı'nın getirdiği önemli yenilikler şunlardı; Müslüman veya gayrimüslim olan herkesin can, mal, namus güvenliği devlet garantisi altına alınacak, vergiler herkesin gelirine göre düzenli bir şekilde alınacak, askerlik belirli bir düzene göre olacak, mahkemeler herkese açık olacak ve mahkeme kararı olmadan kimse idam edilmeyecek, herkesin mal ve mülk sahibi olması ve bunu miras olarak bırakabilmesi sağlanacak, rüşvet ve iltimas kaldırılacak, kanun gücünün her gücün üstünde olduğu kabul edilecekti.
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devletinde anayasal düzenin başlangıç noktası olarak kabul edilebilir. Bu fermanla Sultan Birinci Abdülmecid, kendi gücünün üzerinde bir güç olduğunu kabul ediyordu. Tanzimat Fermanı ile azınlıklara bazı haklar verilmişti. Bu hakları bahane eden Avrupa devletleri Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmaya devam ettiler. Oysa Tanzimat Fermanı, bir anlamda bu tip müdahaleleri önlemek için ilan edilmişti.
KIRIM SAVAŞI
Tanzimat Fermanı, Osmanlı Devleti içinde gerektiği ilgiyi görmese de, Avrupada ses getirdi. Bu sıralarda, Tuna boylarında ilerlemeye başlayan Rusya, Osmanlı topraklarına son vermek ve bu toprakları Avrupalı devletler arasında pay etmek istiyordu.Ayrıca Rusya, Osmanlı Ortodokslarının haklarının kendisine bırakılmasını da istiyordu. Ancak Rusyanın hesabı tutmadı. İngiltere ve Fransa bu planı kabul etmeyerek, Rus saldırısı karşısında Osmanlı Devletinden taraf oldular. Ruslar, İngiliz ve Fransız kuvvetlerinden destek alan Osmanlı kuvvetleri karşısında yenilgiye uğradılar ve Sivastopol ele geçirildi (1855).
Osmanlı Devleti karşısında uğradığı yenilgiler yüzünden intihar eden Rus Çarı Birinci Nicolayın yerine tahta geçen Çar İkinci Alexander, barış istemek zorunda kaldı. 1856 yılında yapılan Paris Antlaşmasına göre; Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak, toprakları Avrupa devletlerinin kefaleti altında olacaktı. Karadenizde her iki tarafın da savaş gemileri bulundurulmayacaktı. Taraflar aldıkları yerleri birbirlerine geri vereceklerdi.
Islahat Fermanı
Islahat Fermanı Osmanlı Devletinin bir iç düzenleme olmakla beraber Rusya ve Avrupanın iç işlerine karışmasını önlemek amacıyla ilan edilmiştir. Bu ferman Paris Konferansının başlamasından hemen sonra İstanbulda yabancı devlet temsilcilerinin huzurunda okunarak açıklandı. Fermanın getirdiği önemli hususlar şunlardı:- Din ve mezhep özgürlüğü sağlanacak, okul kilise ve hastane gibi binaların tamiri yapılacak - Müslümanlarla Gayrimüslimler kanun önünde eşit sayılacak - Patrikhanede yeni meclisler kurularak bu meclislerin aldığı kararlar Osmanlı Devleti tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girecek - Devlet hizmetlerine, okullara askerlik görevine bütün uyruklar eşit olarak kabul edilecekti. - Vergiler eşit alınacak iltizam usulü kaldırılacak - Yabancılar da Osmanlı Devleti sınırları içinde mülk sahibi olabileceklerdi.
Bu fermanla gayrimüslimlere daha fazla hak verilmiş, Avrupalı devletler Osmanlı Devletinin içişlerine karışmayacaklarını Paris Antlaşmasıyla kabul etmelerine rağmen sözlerinde durmamışlar bu fermanı bahane ederek Osmanlı Devletinin içi işlerine karışmışlardır.
Otuz sekiz yaşında ölen Abdülmecid, Osmanlı padişahları arasında, ilk Avrupa kültürü alan padişahtır. Osmanlı İmparatorluğunun her bakımdan Avrupalılaşması için yapılan hareketlere daima yardımcı olmuş, bu hareketler sonucu, padişahın yetki ve otoritesinin azalmasına rağmen bu duruma itiraz etmemiş, ülkede gazete çıkarılmasına, özgürlük fikirlerinin yayılmasına, yeniliğin yerleşmesine, memlekette meşrutiyet havasının esmesine engel olmamıştır.