Saint Gotthard Muharebesi (1664)

Kısaca: Saint Gotthard Muharebesi, 1 Ağustos 1664 tarihinde Osmanlı Devleti karşısında Avusturya Arşidüklüğü ve diğer Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu orduları ile bunların yanında savaşa katılan diğer müttefik ülkeler arasında meydana gelen muharebedir. Muharebe sonucunda 10 Ağustos 1664 tarihinde Vasvar Antlaşması yapılmıştır. Muharebe, 1663-1664 Osmanlı-Avusturya Savaşı'nın son büyük çarpışmasıdır. ...devamı ☟

Saint Gotthard Muharebesi, 1 Ağustos 1664 tarihinde Osmanlı Devleti karşısında Avusturya Arşidüklüğü ve diğer Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu orduları ile bunların yanında savaşa katılan diğer müttefik ülkeler arasında meydana gelen muharebedir. Muharebe sonucunda 10 Ağustos 1664 tarihinde Vasvar Antlaşması yapılmıştır. Muharebe, 1663-1664 Osmanlı-Avusturya

Savaş

ı
'nın son büyük çarpışmasıdır.

Savaş

öncesi durum Güneydoğu Avrupa'da 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu ve Habsburg İmparatorluğu arasındaki mücadele bölgenin tarihini belirledi. Mohaç

Savaş

ı
'nda Macar yenilgisinden sonra, Macaristan toprakları Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları arasında ikiye bölündü. Transilvanya, Osmanlının vasal bir devleti haline geldi ve verilen özerklik ile idare yerli prenslerin inisiyatifine bırakıldı. Osmanlı yönetiminde Transilvanya'da voyvodalar Gabriel Bethlen ve I. George Rákóczi dönemlerinde birçok dini hareket için altın çağ yaşandı. Ortodoks Rumenlerin eşitliği tanımamakta ısrarına rağmen; Transilvanya, Roma Katolikleri, Kalvinistler, Lutherciler ve Unitarianların barış içinde yaşadığı birkaç Avrupalı Devletten biri oldu. Osmanlı İmparatorluğu dini hareketlerden rahatsız değilken, Habsburg hanedanına bağlı Avusturya Arşidüklüğü bölgeyi kontrol altında tutmaya özen gösteriyordu. 1642 yılında Erdel Krallığı'nın başına geçen II. George Rakoçi (1621-1660) ile altın çağ sona erdiği gibi, II. George Rakoçi Osmanlı Devleti'nin askeri eylemleri kesinlikle yasaklamasına rağmen, Habsburgların da desteğiyle İsveç İmparatorluğu ile ittifak kurup 1657 yılında Lehistan'ın işgaline katıldı. II. George Rakoçi, Eflak prensi Konstantin ve Boğdan prensi İstefan'ı görevlerinden alıp, yerlerine Mihne ve Ghika'yı atamıştı. II. George Rakoçi'nin faaliyetleri üzerine Osmanlı İmparatorluğu tarafından 1658 yılı yazında bölgeye askeri harekat düzenlendi. Otoriteyi tekrar tesis etmek üzere Köprülü Mehmet Paşa kumandasında sefere çıkan Osmanlı ordusu voyvodaları yenilgiye uğrattı ve Transilvanya'da Türk hakimiyetini tekrar tesis etti. Böylece II. George Rakoçi'nin çalışmaları Osmanlı Ordusunun başarılı harekatıyla engellendi ve bölgede Osmanlı yanlısı voyvodaların iktidarı pekiştirildi. Avusturya tarafından teşvik edilen II. George Rakoçi, sadrazamın dönüşünü fırsat bilerek tekrar asker toplamaya başladı. Bunun üzerine Aralık 1659 tarihinde Budin Valisi Seydi Ahmed Paşa, II. George Rakoçi üzerine yürüyerek Demirkapı Muharebesi'nde onu mağlup etti. Küçük Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri, II. George Rakoçi komutasındaki 40 bin kişilik orduyu Eflak'ın kuzeyindeki Sibin kalesi önünde yapılan Sibin Muharebesi'nde yendi. Avusturya desteğini alarak ordu oluşturup, isyan etmekten vazgeçmeyen II. Rakoçi, 22 Mayıs 1660 tarihinde Kolojvar Muharebesi'nde (Gilău Muharebesi) Seydi Ahmed Paşa tarafından tekrar ağır bir yenilgiye uğratıldı. Osmanlılar tarafından 4,700 asker öldürüldü, 30 top ele geçirildi ve 51 kalenin komutanı esir alındı. II. George Rakoçi, savaş meydanından kaçtığı Varad kalesinde, çarpışmada aldığı yaralar nedeniyle 7 Haziran 1660 tarihinde öldü. Transilvanya'nın önemli merkezi Varat 27 Ağustos 1660 tarihinde Osmanlı kuvvetlerince işgal edildi ve Varat Eyaleti kurularak, şehir eyaletin merkezi yapıldı. İmparatorluğun Budin ve Eğri Eyaletlerinden bazı sancaklar buraya bağlandı. Erdel bölgesindeki karışıklığın sebeplerinden biri de Avusturya kuvvetlerinin bölgede Osmanlı karşıtlarına yardım sağlaması ve desteklemesi idi. Köprülü Mehmet Paşa'nın bölgeye gelmesi ile tüm karşıt kuvvetler sindirilmiş olmasına rağmen bölgedeki Avusturya etkisi uzun vadede devam etmekteydi. Varat'ın Osmanlı yönetimine geçmesi Habsburg yönetiminin dikkatini çekmişti. Avusturya, Erdel olaylarında işe karışıyor ve kendisine yakın olan prenslere arka çıkıyordu. Avusturya'nın desteklediği

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa'nın sadareti ve Uyvar Seferi

1661 yılında Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın ölümü sonrasında yerine oğlu Fazıl Ahmet Paşa sadrazamlığa atandı. Anadolu'daki bir takım isyan hareketleriyle meşgul olan Fazıl Ahmet Paşa, isyanların bastırılmasından sonra, Venediklilerle 20 yıldır devam eden Girit

Savaş

ı'na son vermek üzere Dalmaçya kıyıları üzerinden Venediklilerin üzerine gidilmesi için ordu toplarken, Avusturya sınırları ile Erdel'deki gelişmelerin etkisiyle dikkatini bu bölgeye yöneltti. Avusturya Arşidüklüğü, Osmanlı sınırlarında bulunan Sikelhid (Szechelhyd) ve Kolojvar kalelerini işgal edip, Kanije yakınlarında bir kale inşa ettirmişti. Avusturya sınırlarındaki vali ve sancakbeylerinden gelen raporlar, Erdel sorunu nedeniyle Avusturyalıların sürekli huzursuzluk çıkarttığı yönündeydi. Önce Venedik Cumhuriyeti'ne yapılması düşünülen sefer, bu sebeplerle Avusturya'ya karşı yöneltildi. Kemény'ye yardım etmek üzere Eylül 1661 tarihinde Raimondo Montecuccoli Erdel'e ulaşmıştı. Sadrazam ise Prens John Kemény yerine Michael I. Apafi'yi (Mihal Apafi) Erdel Kralı olarak atadı. Avusturyalıların da yardımına rağmen 23 Ocak 1662 tarihinde Nagyszőllős çarpışmasında Prens John Kemény (Yanoş Kemeni) öldürüldü. Viyana'ya bağlı prens adayı Yanoş Kemeni'nin yenilip öldürülmesi ile yeni prens Mihal Apafi'nin korkusuzca yerini alması sağlandı. İlerleyen Osmanlı kuvvetleri Levice, Novigrad ve Nitra kalelerini ele geçirdi ve bölgede Beyaz Alpler'i de içine alacak şekilde akıncı faaliyetlerinde bulundu. 1663 yılı kış aylarında askeri faaliyetler durdu. Ancak I. Rakoçi'nin düşmanı ve II. Rakoçi'nin dostu olan Macar aristokratı Zrínyi ailesinden general Kont Miklós Zrínyi, Osmanlılara karşı bir kış seferi yürüttü ve Osmanlıların 1566 yılında yaptırdığı ve lojistik ikmal yaptığı Eszek Köprüsü'nü yaktı. 1664 yılında havaların ısınmasıyla müttefik ülkelerin de desteğiyle Avusturya askeri harekata başladı. Avusturya kuvvetleri Nisan ayında kuşattıkları Kanije Kalesi'nden Haziran ayında geri çekildi. Erdel ve Macaristan'da Osmanlı çıkarlarını tekrar tehdit etmeye başladı. Avusturya ordusu Kanije Kalesi önlerindeyken Fazıl Ahmet Paşa, başkomutan atanıp Edirne'den hareketle Belgrad'a ulaştı. Bu arada Avusturya elçisi Baron De Goes ve maslahatgüzar Reninger, sadrazam ile görüşmek üzere Belgrad'da bulunuyorlardı. Avusturya İmparatorunun Reninger'in barış görüşmeleri için murahhas yetkili atandığını içeren mektubu üzerine, Fazıl Ahmet Paşa görüşmeyi kabul etti. Sadrazamın Avusturya tarafından işgal edilen sınırdaki iki kalenin teslimi, Kanije yakınında yaptırılan kalenin yıkılması ve tüm Avusturya kuvvetlerin Erdel'i derhal terketmesi isteklerine karşılık, Reninger ise imparator tarafından sadece her iki kalenin ve Erdel'deki bir kısım toprakların talebi ile görevlendirildiğini beyan etmiştir. Sadrazam, Avusturya temsilcileri ile yaptığı görüşmeleri Sultan IV. Mehmed'e iletince padişah tarafından önerilerin değer taşımadığı ve derhal harekata girişilmesi emredildi. Diğer yandan Osmanlının lehine hazırlanan Vasvar Antlaşması Fazıl Ahmet Paşa tarafından onaylanarak, Avusturya İmparatoru Leopold'a elçiler vasıtasıyla gönderildi. Antlaşmanın İmparator tarafından da onaylanması gerekiyordu. Ancak her iki tarafında askeri yığınağı, harekatı ve İmparator ile Padişah'ın tutumu büyük bir çarpışma olmadan antlaşmanın geçerli olamayacağını gösteriyordu. Uyvar yönünde harekata devam eden Sadrazam; Zerinvar Kalesi'ni ele geçirdi. Bölgedeki müttefik ordunun varlığından haberdar olan Fazıl Ahmet Paşa ileri harekata devamla bu orduyu sindirmek niyetindeydi. Birleşik Avrupa Ordusu, Montecuccoli'nin emriyle Türk kuvvetleriyle açıkça karşı karşıya gelmemek için Raab suyunun ötesine çekildi. Fazıl Ahmet Paşa ise peşinden gelerek ırmağın karşısında durdu. Saint Gotthard kasabasında Avusturya elçilerini kabul etti, ancak Raab suyunu Müttefik Ordunun baskısı altında geçmeye karar verdi. Savaş

Orduların karşılaştırılması

Tarihçilere göre Osmanlı ordusu yaklaşık 30.000 yeniçeri ve sipahiden oluşuyordu. Ancak azap ve akıncılar ile bölgeden savaşa katılan kuvvetlerin sayısı günümüzde de bilinmemektedir. Değişik kaynaklara göre ve 1664 yılının politik, lojistik ve ekonomik imkanları göz önüne alındığında Osmanlı ordusunun sayısının en çok 90.000 sayısına ulaşabilmesi mümkündür. Osmanlı ordusunda aynı zamanda Tatar kuvvetleri ve kaçak Macar askerleri bulunmaktaydı. Ancak bu kuvvetlerin savaşın seyrine göre hareket etmesi ve merkez ordunun azim ve disiplinini göstermemesi yarardan çok zarar verebilmektedir. Ayrıca Osmanlı ordusunda 300-350 civarında top mevcuttu. Ancak bu topların menzilinin yüksek olmadığı ve nehrin karşısına pek azının geçirildiği bilinmektedir.
"Osmanlı ordusu ağustos ayının 6. gününe kadar, San Gotar sırtları üzerindeki ordugahında kaldıktan sonra, yuka­rıda zikredilen günde yürüyüşe geçti ve nehrin sağ sahili üze­rinde bulunmakta olan Kirman'a doğru yönlendirdi. Biz ise, nehrin karşı sahilinde Osmanlılarla aynı hizada yürüyor idik. Fakat bu hareketimiz büyük zorluklar içinde yapılabiliyordu. Çünkü Lanfiniç (San Gotar'da Raab nehrine karışan bir nehir ismidir) ve Pinka (o da bir nehirdir) nehirlerinin suları o ka­dar çok kabarmıştı ki, suyun kabarmasından dolayı, bu nehirler üzerinde bütün köprüler yıkılmaktan kurtulamadı." —Raimondo Montecuccoli-
Bilhassa Batılı kaynaklar Osmanlı ordusunun süvari kuvvetlerinin at mevcudiyetine rağmen yem ve lojistik sıkıntısı sebebiyle yeterli hareket kabiliyetine sahip olmadığını, buna karşılık Birleşik ordunun piyade kuvvetlerinin yeterli yiyeceği ve silahı olmadığını belirtmektedirler. Her iki ordunun da komuta heyeti tecrübeli komutanlardan oluşmaktadır. Değerli bir vezir olan Fazıl Ahmet Paşa yanında, ordunun ikinci kumandanı Budin Valisi Boşnak İsmail Paşa (Bosnalı İsmail Paşa) bilhassa atlı kuvvetlere komuta etmekte idi. İsmail Paşa savaşta ordunun düzen ve disiplinini korumuş ancak bizzat katıldığı çarpışmalar esnasında şehit düşmüştür. Mareşal Montecuccoli'nin yanında ise birleşik ordu kumandanları Jean de Coligny-Saligny, Wolfgang Julius von Hohenlohe, Baden Prensi Leopold, Waldeckli Georg Friedrich de bulunuyordu. Ancak genel komuta Montecuccoli'nin inisiyatifine bırakılmıştı. Bu kumandanlar, Avusturya Arşidüklüğü, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu, Ren Birliği, Fransa, Bavyera, Brandenburg, Saksonya, Piyemont, Svabya kuvvetleri ve İspanyol, Çek, Macar, Sloven ve Hırvat askerlerden oluşan orduya komuta ediyordu. Avusturyalılar 5000 piyade (bir kısmı Çek), 5900 süvari ve 10 top ile savaşa katılmışlardır. Ren Birliği 300 süvari, 600 piyade ve sayısı bilinmeyen miktarda top ile katılmışlardır. Fransızlar 3500 piyade, 1750 süvari ile katılmışlardır. Almanlar, 6200 piyade, 1200 süvari ve 14 top ile katılmışlardır. Bunların yanı sıra 2000 Hırvat süvari, bir alay Piyemont askeri ve sayısı ve teçhizatı bilinmeyen Çek, Hırvat, Macar, İspanyol, Sırp ve Sloven savaşçılar savaşa katılmışlardır. Birleşik ordunun Hıristiyan kimliğini öne çıkarması ve din adına savaşacaklarını yaymaları bölge halkının da kendilerine katılmasını sağlamıştır, kaldı ki Kutsal Roma İmparatorluğu'na bağlı dini prenslikler olan Mainz Başpiskoposluğu, Würzburg Piskoposluğu ve Worms Piskoposluğu da savaşa katılmıştır. Birleşik ordunun da sayısı kesin olarak bilinmemektedir ancak 1664 yılına göre en çok 30.000 kişi olabileceği değerlendirilmektedir. Orduların genel mevcudiyeti karşılaştırılırken, Osmanlı kuvvetlerinin genel mevcuda göre pek azının çarpışma bölgesinde bulunduğu ve sadece bu birliklerin sıcak çarpışmada bulunabildiği ve ateş gücünün zayıflığı göz önüne alınmalıdır. İzah edileceği üzere muharebe içinde cereyan eden, Yeniçerilerin Mogersdorf savunması ateş desteğinden ve takviye birliklerden yoksun icra edilmiştir.

Savaş

düzeni alınması Müzakereler sonucu Vasvar Antlaşmasını onaylayarak Avusturya İmparatoruna gönderen Osmanlı ordusu başkomutanı Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa, Vasvar Antlaşması'nda bulunan Osmanlı ordusunun askeri harekatında serbest olacağı maddesine dayanarak Çakani'den (Cskany) batı yönünde başarılı bir manevra yaparak ilerlemeye başladı. Ordu, Szentgotthárd bölgesine ulaştığında, keşif birlikleri Avusturyalılara hizmet eden İtalyan Mareşal Raimondo Montecuccoli kumandasında birleşik ordu ile karşılaştı. Osmanlı ordusu ile müttefik ordu arasında Raab Nehri bulunuyordu.
"Osmanlı ordusu Raab Çayı'nın sol yakasına geçmeğe savuşup, bir münasib geçid bulmak üzere, sağ yakasını ve Avusturya başkumandanı ge­neral Montekukuli de geçişe engel olabilmek için, sol sahili takibe başladılar. San Gotar köyüne gelindiğindeyse dar bir geçit yeri bulundu. Sadrıazam hemen burda bir köprü kurul­sun emri verdi. Asker kurulan köprüden karşı yakaya geçmeğe başladı. 8/Muharrem/1075-1/ağustos/1664'de Yeniçe­riler; düşmanın gözleri önünde suya atılarak selamet sahiline çıktıklarında da savaşlarının kaidesine göre derhal toplanıp şiddetle harbe koyuldular, ne çareki, bir taraftan suların tuğ­yanı diğer taraftada, o zamanın en önemli savaş bilgini olan Montekukuli'nin manevraları Osmanlı kahramanlarının gös­terdiği cesaret ve sebat yüz güldürücü netice vermedi. Ayrı­ca Avusturya ordusunda Kont dö Kolini komutasında altıbin Fransız askeri de bulunuyordu" —Tarihi Devleti Osmaniye-
Başkomutan Fazıl Ahmet Paşa iki ordu arasındaki Raab nehrini geçerek savaş düzeni alma kararı verdi. Bu itibarla istihkamcı birlikler Raab Nehri üzerinde askeri köprüler inşa ederken, birleşik ordu kuvvetlerine Montecuccoli tarafından hücuma hazır olma emri verildi. Bir müddet bekleyen birleşik ordu kuvvetleri istihkamcı birliklere ve geçişi korumakla görevli kuvvetlere harekat düzenledi. Ancak Osmanlı topçusunun başarılı bir şekilde Alman ağırlıklı kuvvetleri top ateşiyle dövmesi sonucu, Mareşal nehir kıyısına inmiş tüm kuvvetleri orman içinde mevzilendirmek zorunda kaldı.

Savaş

ın başlaması ve bitişi Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa savaş planı gereğince Osmanlı kuvvetlerini nehrin karşısına geçirdikten sonra düşman kuvvetlerini kesin bir şekilde sindirmek ve Raab (Yanıkkale) üzerine yürüyerek kaleyi zaptetmek planını uygulamak istiyordu. Kalenin teslim alınmasından sonra politik avantaj sağlamak üzere Viyana üzerine harekat devam edecekti. Daha önceki tüm muharebelerde galip olan Osmanlı Ordusu, barış anlaşmasının imzalanmasını hızlandırmak amacıyla bir kısım birliklerini batıya doğru ilerletti. Bahsedildiği üzere Fazıl Ahmet Paşa, Yanıkkale'yi (Raab) alıp, Viyana'ya yürüyüşe geçer görünmek izlenimi ve tehdidi oluşturmak amacındaydı. Bu sebeple Raab Nehri üzerine daha çok piyadelerin geçebilmesi için küçük bir köprü inşa edilmesi bu sebepledir. Nehir üzerinde büyük ve geçişi rahatlatacak, dayanıklı köprüler yapılamamış, küçük ama sağlam bir köprü inşa edilmişti. Birleşik ordu, Osmanlı ordusunun geçişine engel olamadığı görüntüsü verse de çarpışmalar devam etmekte ve Mareşal bilhassa Osmanlı kuvvetlerinin geçiş anında dengesinin bozulmasını beklemekteydi. Kaplan Paşa komutasındaki öncü kuvvetler karşı kıyıya ilk geçmeye çalışan birlikler olmuş ve Montecuccoli ile Coligny'nin direnişiyle karşılaşmıştı. Fransızlar; komutanlarından General Chateauneuf ve Şövalye Saint-Aignan'ın öldürülmesine ve ağır zayiat vermelerine rağmen geçişi engellediler. Tüm kaynaklara göre aşırı yağan yağmur nedeniyle her taraf bataklık ve çamur içerisindeydi.

Savaş

bölgesinde bulunan Raab Nehri ve kolları şiddetli yağmur nedeniyle taşkın vaziyette idi. Ancak bu kuvvetler takviye edilemeyecektir. Simon Millar; Sadrazam'ın ordunun tamamının karşıya geçirilmeden savaşa başlamasının askeri bir hata olduğunu belirttiği gibi Osmanlıların karşılarında başarılı bir komutan olan Montecuccoli'yi bulduğunu belirtmektedir. Karşı kıyıya geçirilen kuvvetler derhal düşman kuvvetleriyle çarpışmaya başlıyordu. Ancak Sadrazam'ın bütün gayretine rağmen bu birlikler yeterli takviye alamadı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Bosnalı İsmail Paşa komutasındaki kuvvetler Mareşal'in karargahına kadar sokulmuştu. İsmail Paşa; düşman karargahına kadar sokularak savaşın sonucunu alacak duruma gelmesine rağmen takviye alamaması ve birliğinin hızla erimesi gibi sebeplerle sonuç alamamıştır. Mareşal ise Osmanlı kuvvetlerinin takviye alamadığını ve Osmanlı kuvvetlerinin nehir geçişinin aksadığını gözlemliyordu ve ani bir hücumla Osmanlı kuvvetlerini geri çekilmeye mecbur etti. Buna karşı bir hamle olarak Sadrazam tarafından görevlendirilen 5.000 kişilik bir kuvvetle başlatılan Osmanlı karşı saldırısı sonucu Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesi durduğu gibi Birleşik ordu tekrar ormanlık bölgeye geri çekilmeye mecbur edilmiştir. Sabah saatlerinden akşam üstüne kadar devam eden çarpışmalar sonucunda Osmanlı kuvvetleri kayıp vererek de olsa karşı kıyıya bir kısım birliklerini geçirebilmiş idi. Osmanlı kuvvetleri başarılı harekatın rehaveti ve şiddetle devam eden yağmur dolayısıyla savaş düzenini terketmiş bir duruma gelmişti. Ayrıca Birleşik ordunun genel bir saldırıya cesaret edemeyişi ve kısa sürede geri çekilmesi bir gevşemeye sebep olmuştu. Raab Nehri'ni geçen Osmanlı kuvvetleri karşısında Müttefik ordunun paniğe kapılması, Osmanlı kuvvetlerinin gevşemesine sebep oldu. Raab Nehrini aşan sayıca az Osmanlı birlikleri Moggersdorf köyünü ele geçirdi. Avusturya kuvvetleri arasında kopukluk ve geri çekilme baş gösterdi. Ancak Fransız ve Almanların karşı hücumu takviye alamayan yeniçerileri sıkıştırdı. Teslim olmayı reddeden yeniçeriler son askerine kadar çarpışarak burada öldü. Bütün kayıplara rağmen Osmanlı ordusu düzenini korudu ve savaşın kazanılamayacağı anlaşılınca düzenli olarak geri çekildi. İkinci kumandan Bosnalı İsmail Paşa'nın şehadetine rağmen gerekli tedbirleri alan Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa geri çekilmeye devam etti ve orduyu Vasvar'a yönlendirdi. Birleşik ordu birçok subayını kaybetmişti ve ordudaki değişik gruplar zaferin kazanılması ile rehavete düşmüştü. Mareşal bu sebeplerle sıcağı sıcağına Osmanlı ordusunu savaş meydanı dışında takip edemedi. Osmanlı ordusu da toparlanıp tekrar saldıracak ve harekata devam edecek durumda değildi. Ancak buna rağmen Birleşik ordu komutanı Osmanlı ordusunun tekrar nehri geçme girişiminde bulunacağını düşünerek nehrin kendi bulundukları yakasında gerekli tedbirleri aldı. Osmanlı askerinin sadece bir bölümü çarpışmaya dahil olup, büyük kısmı savaşa hazır olduğundan Avusturya da bir an önce barış yapmaya hevesliydi.
"Osmanlı askeri reisleri arasında yapılan toplantıda Raab suyunun geçilmesi, oradaki askerin üstüne gidilmesi karar­laştırıldı. Büyük gayretlerle ve çalışma ile Sankoncar yani Sen Gotarda bulunan palanganın üst yanında bir saat mesa­fede olan mahalde dört atlının yanyana geçebileceği geniş­likte olan suyu özengiden yukarı seviyede olan geçit yeri bu­lundu. Yüksek ferman gereğince ocak halkı, İsmail Paşa, Bosnalı Mehmet Paşa, Kaplan Paşa aynı ayın sekizinci günü bahse konu yere geldiklerinde acileten bir köprünün yapıl­masını nehrin karşı yakasını da zaptetmek ve burayı muha­faza etmek için deve'ler ile bir miktar, yeniçeri geçirip, var­dıkları yerde siper almayı kararlaştırdılar. Düşman askeri, vaziyetten haberdar oluncada hemen yeniçerilerin üzerine saldırdı. Geçid başında bulunan, dilaver gazilerin bir çoğu kendilerini suya atarak, yeniçeriye yardıma koştular böylece düşman askerinden, ikibin kişiden fazlası cehennemlik oldu. Bir tarafdan düşmanın uğradığı hezimeti gören asker, kimisi atlar kimi develerle, karşı tarafa geçmeğe hazırlanmağa baş­ladılar. Orada bulunan İsmail Paşa, yeniçeriağası, Kaplan Pa­şa ve serdarıekremin yanında bulunanlar, düşman tarafında görülen bozulma alametlerini tesbit ettiklerinden, o tarafa geçmeye başladılar. Düşman askeri; Osmanlı ve Tatar aske­rinin tamamen nehri geçerek karşısına çıkacağı korkusuna düşmüş olduğundan kaçmağa koyulmuşlardı. Osmanlı aske­rinin çok çok büyük kısmının karşıda, kendileriyle savaşan askerin ise ancak onbin civarında olduğu şeklinde bilgilendi­rildiğinden ve ayrıca bunlara yardıma koşacak kimse gör­mediklerinden ricattan vazgeçip, mevcud asker üzerine hü­cum ettiler. Bu nadir rastla­nan faciayı seyretmek mecburiyetinde kalan serdarıekrem, emrinde bulunan asker bu vakanın intikamını almak için, karşı kıyıya geçebilmenin birçok yollarını aradıysa da, böyle bir arzu gerçeğe ulaşamadı. Artık görülen o tarafa bu henga­mede geçilemeyeceği idi." Miklós Zrínyi bizzat Viyana Sarayı'na giderek Avusturya Arşidükü'ne antlaşmaya dair kızgınlıklarını ifade etmiş, ancak sonuç alamayınca Habsburg yönetimi aleyhine çalışmalara başlamıştır. 1664 yılı Kasım ayında bir av esnasında Zrínyi Miklós'un ölümü bu olaylarla ilişkilendirilmiş ve Avusturya'nın suikastına uğradığı rivayet edilmiştir. Fazıl Ahmet Paşa, St. Gotthard

Savaş

ı'nın başarısızlığına rağmen, Paşa'nın değerli bir sadrazam ve komutan oluşu, Vasvar Antlaşmasının lehte görülmesi ve ordunun kayıplara rağmen düzenini kaybetmemesi nedeni ile padişah tarafından görevinde bırakıldı. Nitekim orduda 20 bin kayba rağmen 200 bine yakın mevcut korunuyordu ve Macar ovasında Raab suyu cenginden önce birçok başarı elde edilmişti. Cambridge Üniversitesi Yayınları'ndan 1961 yılında Londra'da yayınlanan New Cambridge Modern History 'e göre Fazıl Ahmet Paşa; zamanının büyük bir askeri komutanı olduğu gibi hümanist ve adil yönetim politikası onu aynı zamanda eşsiz bir devlet adamı yapmaktadır. Aynı kitap St. Gotthard Muharebesi ve Vasvar Barışı sonunda İstanbul'a dönen Sadrazam'ın -bu muharebe öncesi başarılarının da etkisiyle- muzaffer bir komutan olarak karşılandığını söylemektedir. Prof. Dr. Mustafa Akdağ da sadrazamlık makamı için pek genç olmasına rağmen, hem tahsilli ve hem de azimkar olmasından dolayı babasının kurduğu barışçı içdüzeni ve dış ilişkileri başarı ile yürüten Sadrazamın, Saint-Gotthard'da, Avusturyalılara yenilmiş olmasının kusurunun kendisinden çok, bu sırada ordunun artık başı bozuk durumlu bulunmasına bağlamaktadır. Diğer taraftan Osmanlıyı durduran Mareşal Montecuccoli ise savaş sonrası Avrupa'da eşsiz bir ün ve saygı kazanmıştır.

Savaş

ın ertesi yılı karşılıklı elçiler gönderilmiştir. Osmanlı elçisi atanan Rumeli Beylerbeyi Kara Mehmed Paşa başkanlığında 150 kişilik Osmanlı heyeti Viyana'da imparatorun huzuruna çıkarak barış antlaşmasını sunmuş, birçok hediyeler götürmüş ve çok iyi karşılanmışlardır. Asıl adı Esfar-ı Osmaniye Hatıraları 1073-75 Seferinin Vekayi-i Esasiyesi - Sen Gotarda Osmanlı Ordusu olan, 1910 yılında İstanbul'da Artin Asaduryan Matbaası'nda Osmanlıca basılan Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın "Sengotar'da Osmanlı Ordusu" adlı kitabında "Osmanlılar için uzun süreli ve sonuç itibariyle başarılı geçen savaşın talihsizce nihayetten bir cephesinden ibaret olan çatışma, muhatapları tarafından dünya’ya kendi zaferleri olarak sunulmuştur." sonucuna varmaktadır. Ortada herhangi bir tarafça kesin bir zafer elde edilememiş olması ve sadece Raab nehrinden karşı kıyıya geçirilen Türklerle çarpışma olması, Vasvar Antlaşması'nın Osmanlının istediği gibi düzenlenmesi, Birleşik orduya asker veren ülkelerde mübalağalı kutlamalar yapılması yazarı doğrular niteliktedir. Ancak diğer husus ise kesindir; o da Osmanlı ordusunun planladığı harekatta başarılı olamadığıdır. Ferdinand Schevill'e göre Viyana'yı hedefleyen Fazıl Ahmet Paşa'nın St. Gotthard'dan eli boş dönmesi; hıristiyan bir gücün, ilk kez Osmanlı'ya karşı bir başkenti başarı ile savunduğu çarpışmadır. Schevill Osmanlı İmparatorluğu'nun ordu tarihinde bir kilometre taşı olarak nitelendirdiği savaşı, İnebahtı Deniz

Savaş

ı
'ndaki hıristiyan güçlerin başarısına benzetmektedir. 1420'li yıllarda Misket tüfeğini dünyada ilk kullanan ordulardan biri olan Osmanlı ordusu buna rağmen Fransız kuvvetlerinin disiplin içindeki tüfekli (musketeer) birlikleri karşısında bocalamıştır. Devam eden yüzyıllarda savaşlarda kullanılacak olan düzenli ve seri tüfek atışı yapabilen bu birliklerle ilk kez karşılaşan Osmanlı ordusu Lord Kinross'un The Ottoman Centuries adlı çalışmasında belirttiği üzere askeri teknoloji olarak geri kalmanın ilk işaretlerini vermiştir. Kinross'a göre yeni ekonomik, sosyal ve askeri tekniklere daha yavaş adaptasyon ve yeniliklere kapalı bir politika sonucu gelen bu ilk işaret Osmanlı Devleti'nin Avrupa'daki gelecekteki savaşlarda başarısızlığının nedeni olacaktır.
Avusturya'nın Mogersdorf kasabasında Türkiye Milli Savunma Bakanlığı kayıtlarına yurtdışı şehitlikler listesinden giren ve adı "Raab Suyu

Savaş

ı Şehit Anıtı" olarak kaydedilen bir anıt bulunmaktadır. Mogersdorf Belediyesi'nce 1984 yılında yaptırılan anıt, Avusturyalı ve Macar askerler için yapılan mezarlık içerisinde bulunmaktadır. Kataloğa göre, Türk şehit sayısı 4000 olarak kabul edilmiştir. Anıtın gövdesinde şehitleri sembolize eden kesik bir hayat ağacı tasvir edilmiştir. Anıtın iki yanında Türkçe ve Almanca "1664 yılında şehit olan Türk askerlerine ithaf edilmiştir. Burada herkes huzur içinde yatsın. 1984 Burgenland Eyalet Kültür Günü - Barış." ibaresi yazılıdır. Milli Savunma Bakanlığı Yurtdışı Şehitlikler Kataloğu'nun 8. sayfasında, Mogersdorf kasabasında Raab Suyu

Savaş

ı nedeniyle her yıl Ağustos ayının ilk Pazar gününde "Barış Günü" düzenlendiği bilgisi verilmiştir. Anıtın 1984'ten bugüne bakımsız kaldığı, güncel fotoğraflarında katalogta bulunan çiçekli bölümünün kaybolduğu açıkça görülmektedir.
Carlo Maria Cipolla, Türkçeye 2003 yılında çevrilen "Yelken ve Top" adlı kitabında Raimondo Montecuccoli'nin bu savaşı da anlattığı anılardan alıntı yapmaktadır; Montecuccoli "Çok sayıdaki Türk topları, vurdukları noktada etkili olmalarına karşın kullanımda atak değil, yeniden yüklenmesi ve onarımı ise zaman alıyor. Çok miktarda cephane tüketiyor, gürültü yapıyor ve çarkları, yatakları, siper ve toprak setleri parçalıyor. Bizim toplarımız daha kullanışlı ve bizim Türklerden daha üstün oluşumuzun sırrı burada..." demektedir. Cipola ve Kinross'un da belirttiği gibi Osmanlı ordusunda teknolojik ve buna bağlı olarak psikolojik gerilemenin ilk örneklerinin Batılılarca görüldüğü anlaşılmaktadır. Nitekim William H. McNeill, Dünya Tarihi adlı kitabında Avusturya ile süregelen savaşlar sonunda bir grup Osmanlı subayının, Türk topçu birliklerinde reform yapmak ve birlikleri Avusturyalıların kullandıkları son derece etkili olan toplarla donatmak için harekete geçtiğini anlatmaktadır. Birçok alanda Avusturya'nın askeri teknoloji olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun çok fazla ilerisinde olmamasına rağmen Osmanlı ordusunun bu savaşta nehir geçişlerinde sökülüp takılabilen duba köprüler inşa edememesi, bu sebeple ordunun hareket kabiliyetinin zayıflaması ve binlerce askerin saldırıya açık konumda bulunması askeri bir felaketle sonuçlanmıştır. Bu muharebe ilerideki savaşlarda bazı Osmanlı paşalarınca ders alınmıştır, örneğin Zenta Muharebesi öncesi toplanan savaş meclisinde düşmanın Saint Gotthard Muharebesi'nde yaptığı gibi, Raab Suyu üzerinde ordunun bir kısmının geçmesine izin vereceği, geri kalan kısmını da yok etmek için saldırıya geçeceği Köprülü Amcazade Hacı Hüseyin Paşa tarafından ayrıntılı biçimde anlatılmasına rağmen dinlenmemiş, devamında Saint Gotthard'a benzer Zenta faciası (1697) meydana gelmiştir.

Savaş

ın genel sonucu olarak Orta ve Doğu Avrupa'daki hıristiyan ülkelerinin ittifak halinde olmadan Osmanlı kuvvetleri ile baş edemeyeceği teyit edilmiştir. 1683 yılında olacağı gibi kazanılmış bir savaş sonrası Türkleri sürmek üzere genel bir saldırı henüz lojistik, ekonomik, politik ve askeri sebeplerle düzenlenememektedir. Ancak bu savaş sonunda Osmanlı-Avusturya arasında savaşların son bulması Avusturya lehine zaman kazandıracaktır. Simon Millar, St. Gotthard Muharebesi sonunda imzalanan Vasvar Antlaşması ile başlayan 20 yıllık barış sürecinde Osmanlı İmparatorluğu'nun Girit, Polonya ve Rusya ile savaşlara girdiğini, bu süreçte Avusturya'nın ise batı sınırlarını anlaşmalar ile belirlediğini anlatmaktadır. Dosya:Szentgotthárdi csatában elesett törökök emlékműve.jpg|Mogersdorf şehrinde ölen Türk askerleri anısına yapılan anıt üzerinde "1664 yılında şehit olan Türk askerlerine ithaf edilmiştir. Burada herkes huzur içinde yatsın" yazmaktadır. Dosya:Schlösslbergi kőkereszt.jpg|

Savaş

ın 300. yıldönümü olan 1964 yılında, Avusturyalılar tarafından Mogersdorf'daki Schlößlberg tepesine dikilen haç Dosya:Mogersdorf1.jpg|Son hücumu tasvir eden çizim, Mogersdorf Dosya:Szentgotthárdi csata (Maas festménye).jpg|Alman ressam Maas'ın çizimi Dosya:A szentgotthárdi csata (a Szent József templom diadalíve).jpg|Mogersdorf şehrinde St. Joseph Kilisesinde bulunan bir tasvir Dosya:Dorfmeister- Az 1664-es szentgotthárdi csata.jpg.jpg|Sztgotthárd Kilisesinde bulunan bir tasvir Dosya:Szentgotthárdi csata (csapatok felállása).PNG|Tarafların karşılıklı savaş düzeni Dosya:A szentgotthárdi csata (XVII. századi festmény).jpg|

Savaş

ın seyrinde önemli yeri olan Raab Nehri'ndeki köprü geçişlerini gösteren tasvir Dosya:Szentgotthárdi csata (német rézmetszet).jpg|1669 tarihli Alman tasviri Dosya:Merrian A keresztény seregek döntő támadása a szentgotthárdi csatában.jpg|1699 tarihli Alman bir ressamın çizimi Dosya:Osztrak ellentamadas Szentgotthardnal.gif|19. yüzyıla ait isimsiz bir ressamın çizimi Dosya:A dobrai uradalom (1785).jpg|1785 tarihli bir çizim Dosya:Bejli kriz, Moudinci (nemski napis).JPG|Alman askerleri için dikilen anıt Dosya:A szentgotthárdi csatatér (1898).jpg|1898 yılında savaş alanı Dosya:Raab01.jpg|2000'lerde savaş alanı Dosya:Gótzy Mihály A Holt-Rába.JPG|Raab nehrinin 1950'lerde çekilen fotoğrafı Dosya:Ezer eves tolgy a szentgotthardi csatateren.jpg|

Savaş

ın muhtemel tanığı, savaş alanında bulunan 1000 yaşındaki ağaç Dosya:Sztgotthárd15.jpg|2007 yılında Saint Gotthard kasabası Dipnotlar * Türk Silahlı Kuvvetler Tarihi, Osmanlı Devri. III. Cilt 4'üncü Kısım Eki, İkinci Viyana Kuşatması 1683. Genelkurmay Basımevi, Ankara 1983 * Alphonse de Lamartine. Sona Doğru. Osmanlı Tarihi 3. (Histoire de la Turquie) Çeviren: Dr. Reşat Uzmen. Bilge Kültür Sant Yayınları. İstanbul. Eylül 2005. ISBN 975 6316 53 5 * Baron Joseph Von Hammer Purgstall. Osmanlı Devleti Tarihi. Cild:XI. Üçdal Neşriyat. İstanbul. 1986. * Jeremy Black & Rhoads Murphey, "Ottoman Warfare 1500-1700", Rutgers University Press, 1999 ISBN 978-0-8135-2685-0 * Perjés Géza: "The Battle of Szentgotthárd (1664)", Vasi Szemle (Vas Review), 1964. * Perjés Géza: "A szentgotthárdi csata 1964, Szentgotthárd, helytörténeti, művelődéstörténeti, helyismereti tanulmányok", Szombathely 1981. ISBN 963-03-1192-5 * John P. Spielman, "Leopold I of Austria" (1977) ISBN 0-8135-0836-3 * Jeremy Black & Rhoads Murphey, "Ottoman Warfare", 1500-1700, Routledge, 1999. * John P. Spielman, "Leopold I of Austria" (1977) ISBN 0-8135-0836-3 * M. Orhan Bayrak. Türk

Savaş

ve Barışları. Kastaş Yayınları. İstanbul Ocak 1990. ISBN 975-7639-13-3 * Charles W. Ingrao, "The Habsburg Monarchy 1618-1815" (1994) ISBN 0-521-78505-7 * Faruk Bilici, "XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun İki

Savaş

Anatomisi: Saint-Gotthard ve Kandiye. Institut National des Langues et Civilisations Orientales", Paris. XIII. Türk Tarih Kongresi, III. Cilt-I. Kısım, Ankara 4-8 Ekim 1999 * Prof.Dr. Yaşar Yücel-Prof.Dr.Ali Sevim, Türkiye Tarihi, "III.Cilt Osmanlı Dönemi", TDK yayınları * Charles W. Ingrao, "The Habsburg Monarchy 1618-1815" (1994) ISBN 0-521-78505-7 * Gazi Ahmed Muhtar Paşa, "Sengotar'da Osmanlı Ordusu", Emre Yayınları, İstanbul (2005) ISBN 975-8496-67-0 * Yüzbaşı Raif, Yüzbaşı Ekrem. "Sengotar seferi (1662-1664) : Türklerin Avusturyaya karşı icra ettikleri seferlerden" 1934, İstanbul. TBMM Kütüphanesi, no:74000433 * Yükep, Kemal. "Türk Silahlı Kuvvetleri tarihi : Sengotar Muharebesi 1664" Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1978. * Simon Millar, "Vienna 1683: Christian Europe Repels the Ottomans" Osprey Publishing, 2008, ISBN 978-1-84603-231-8 * Carlo Maria Cipolla, 2001, "Yelken ve Top", Çeviren; Aslı Kayabal, Kitap Yayınevi Ltd., 2003 ISBN 978-975-8704-24-8 * "The New Cambridge Modern History / V. Ascendancy of France 1648-88", Cambridge University Press, Londra, 1961 ISBN 0-521-04544-4 * Mehmed Raşid, İsmail Asım Küçükçelebizade, "Tarih-i Raşid" (Tarih-i İsmail Asım Efendi eş-şehir bi-Küçükçelebizade), İstanbul, 1865. * Ferdinand Schevill, "The History of the Balkan Peninsula: From the Earliest Times to the Present Day" Ayer Co. Pub., 1922 ISBN 0-8369-5908-6 * Peter H.Wilson, German Armies: War and German Politics, 1648 to 1806, s. 43, Taylor & Francis Publishing, 2007, ISBN 978-1-85728-106-4 * McNeill, William H., Dünya Tarihi, İmge Kitabevi, 2002, 6. Baskı, ISBN 975-533-068-2 * Kinross, Patrick, "Ottoman Centuries", Harper Perennial, 1979 ISBN 978-0-688-08093-8

Kaynaklar

Vikipedi
Saint Gotthard Muharebesi, 1 Ağustos 1664 tarihinde Osmanlı Devleti karşısında Avusturya Arşidüklüğü ve diğer Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu orduları ile bunların yanında savaşa katılan diğer müttefik ülkeler arasında meydana gelen muharebedir. Muharebe sonucunda 10 Ağustos 1664 tarihinde Vasvar Antlaşması yapılmıştır. Muharebe, 1663-1664 Osmanlı-Avusturya

Savaş

ı'nın son büyük çarpışmasıdır.
True
2769777
TRBot
19.07.2013 05:26:21
21.07.2013 14:31:26
0
33781
True
True
False
118

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.