Sultan Abdülmecid'in Osmanlı İmparatorluğunu diriltmek amacıyla giriştiği reformlar, kendini "hasta adam"ın varisi sayan Rus çarı Nikolay I'i memnun etmemişti. Bu yüzden, Türkiye'deki bütün ortadoksların himayesine verilmesini istedi ve padişahın ret cevabı üzerine Enflak-Boğdan eyaletlerini işgal etti ve bir Rus donanması Sinop şehrini bombalayarak Osman Paşa kumandasındaki Türk donanmasını batırdı. (30 Kasım 1853). Bunun üzerine Fransa ve İngiltere, İstanbul'un ve Boğazlar'ın Rus tehdidi altına girdiğini anladılar. Türk Rus anlaşmazlığı bu olaydan sonra bir defa daha meselesi durumuna geldi. İngiltere ve Fransa'da basın, savaş lehine yazılar yazmağa başladı; Fransa ve ingiltere hükümetleri Ekim ayında çar anlaşmaya yanaşmazsa, Türklere yardım edeceklerini bildirmişlerdi. Nitekim bir süre sonra da İngiliz ve Fransızlara ait donanmalar Çanakkale boğazını geçerek İstanbul önlerine geldi. Durumu haber alan Rus Çarı, İngiliz ve Fransız donanmalarının Çanakkale boğazını geçmesini protesto etti. Avusturya ve Prusya, Boğazlar Antlaşmasını (3 Temmuz 1841) imzaladığı halde olaylarla ilgilenmediler. Sinop bombardımanından sonra İngiltere kraliçesi Victoria ve Napoleon III, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasındaki anlaşmazlığı çözmek için arabuluculuk teklif ettiler. Çar Nikolay'ın bunu kabul etmemesi üzerine, Londra ve Paris kabineleri Rusya'ya birer ültimatom verdi. Bu ültimatomda, Eflak ve Boğdan'ın hemen boşaltılmasını, Osmanlı imparatorluğunun mülki bütünlüğünün tanınmasını, ortadoks tebaa üstünde himaye fikrinde vazgeçilmesini istediler. Böylece Eflak ve Boğdan'ın boşaltılması, savaş için yeterli bir sebep olacaktı. Çar bu ültimatomu reddetti, sonra da Rus ordularına Tuna'yı geçme emrini verdi (9 Şubat 1854). İngiltere ve Fransa, bunun üzerine Rusya'ya savaş açılmasını kararlaştırdılar. (12 Mart 1854). Osmanlılar, Fransızlar ve İngilizler arasında üç antlaşma yapıldı, ilki İstanbul Antlaşmasıydı. Bu antlaşma ile İngiltere ve Fransa Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünü garanti ediyor ve yenileşme hareketlerini destekliyorlardı (12 Mart 1854). İkincisi Londra Antlaşmasıydı. Bunda, iki devlet Osmanlı İmparatorluğundan özel çıkarlar sağlamak düşüncesinde olmadıklarını açıkladılar. 28 Ocak 1854'te Ruslar genel bir saldırıya geçtiler. Tuna'yı, Kalas'ı, İbrail'i ve İsmail'i de alarak Dobruca'ya girdiler. Bu arada bir Osmanlı ordusunu yenerek Silistre'yi kuşattılar. Kaledeki Osmanlı kuvvetleri, Ruslara karşı kaleyi şiddetle savundu; Mayıs'ta yapılan altı saldırıyı püskürttüler. Bu arada İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Osmanlılara yardım etmek üzere Gelibolu'dan Varna'ya geldiler. Avusturya da Rusya'yı zorlamağa başladı. Osmanlılar Avusturya ile bir antlaşma yaparak Tuna bölgesindeki cepheyi ortadan kaldırdılar. Bu antlaşmadan sonra müttefikler Rusya'yı barışa zorlamak için Kırım üzerine yürümeyi uygun buldular. Kırım Savaşının daha fazla uzamayacağını ve kesin bir zafer kazanacaklarını umuyorlardı. Fakat Fransız ve İngiliz orduları Avrupa'daki üslerinden çok uzakta dövüşmek zorunda kaldı; ayrıca böyle bir sefer için her bakımdan hazır değillerdi. Üç devletin deniz ve kara kuvvetleri arasında işbirliği, kumanda birliği de yoktu. Türk kuvvetlerinin başında Ömer Paşa, Fransız kuvvetlerinin başında Saint Arnaud, İngilizlerin başında Lord Ralgan bulunuyordu. 89 savaş gemisinin yanında 267 taşıt gemisi, Kırım'da Veupatoria'ya 30.000 Fransız, 21.000 İngiliz ve 6.000 Türk askeri çıkardı (29 Eylül 1854). Bu kuvvetlerin karşısında 51.000 Rus askeri vardı. Müttefiklerin başlıca amacı Sivastopol'u almaktı. Sivastopol yolunu kapayan Mençikov kuvvetlerini Alma'da yendiler. Fakat Ruslar savaş gemilerinin bir kısmını batırarak limanın deniz tarafından güvenliğini sağladılar. Albay Totloben'in yaptığı tabyalar da karadan gelen taaruzu önledi. Bunun üzerine şehrin sürekli kuşatılmasına karar verildi. Bu arada Rusların müttefik çemberini yarmak için yaptığı çıkış hareketleri de sonuç vermedi (25 Ekim-5 Aralık 1854). Kış gelince, savaşlar durdu. Bu sırada Küçük Piyemonte hükümeti Rusya'ya karşı savaşa girerek 15.000 kişilik bir kuvvet gönderdi. 1855 Baharında müttefikler 14.000 kişilik bir kuvvetle tekrar savaşa başladılar. Malakov tabyasının Yeşiltepe mevkii ve Beyaz tabya, 7 Haziran'da alındı. Yardıma gelen kuvvetler Traktik köprüsünde ezildi (16 Ağustos 1854), Sivastopol sürekli topa tutuldu, Ruslar günde 1.000 kayıp verdiler. Müttefikler 4-7 Eylül'de genel bir saldırı ile Sivastopol'u savunan Malakov tabyalarını teslim aldılar, 10 Eylül'de bir harebe durumuna gelen şehre girdiler. Limanı, dokları, tersaneyi tahrip ettiler. Harekat, Kangil çarpışması ve Kinbun ile Orçakov'un işgaliyle sona erdi Bu arada Ömer Paşa da Rusları Yevpatoria'da kesin bir yenilgiye uğrattı. B savaşlarda iki tarafın kayıpları 240.000'e yükseldi. Müttefiklerin başarılı, Nikolay'ın ölümü ve yerine Aleksandr II'nin geçmesi, Ruslar'da, savaşı kazanma ümidini yok etti. Yeni çar şerefli bir barış yapmağa hazır olduğunu bildirdi. Barış şartlarının görüşülmesi için Paris'te bir kongrenin toplanması kararlaştırıldı.
Savaşın Sebepleri
Kırım savaşı, Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünün korunması isteğinden çok, Avrupa’ya özgü düşüncelerle yürütüldü ve önemli olan Avrupa’nın siyasal statüsüydü. İngiltere için önem taşıyan Avrupa’daki güç dengesinin korunmasıydı ve bunun için savaştı. Daha önce görüldüğü gibi, İngiltere, “Yakındoğu sorunu”nun önemini geç anlamış olmakla birlikte, bu tarihe gelindiğinde, Osmanlı imparatorluğu üzerinde Rus koruyuculuğunun, Mısır üzerinde Fransız koruyuculuğu kadar tehlikeli olabileceğini kavramıştı. Dolayısıyla, ister birlikte, ister tek tek olsun Rusya ve Fransa’nın Osmanlı Devleti hakkındaki özel niyetlerine karşı çıkmak, 19. yüzyılın geriye kalan bölümünde İngiliz dış politikasının temel ilkesi durumuna geldi. İngiltere’ye göre, Avrupa’nın siyasal statüsünde değişiklik, bir büyük devletin tek yanlı iradesiyle değil, ancak “Avrupa uyumu içinde diplomasi yoluyla yapılabilirdi. Ayrıca, 1849 yılında Macar ayaklanmasının Rusya tarafından kanlı bir biçimde bastırılması ve Polonyalılara kötü davranılması, İngiliz kamuoyunda Rusya aleyhine duyguların çıkmasına neden olmuştu. Avrupa özgürlükleri, Doğu’nun bu tiranının baskısından kurtarılmalıydı. Dolayısıyla, Avrupa sistemi korunmalı ve Rusya’nın şimdi zorla değiştirmeye çalıştığı güç dengesi sağlanmalıydı. Üstelik, Macar ulusal kahramanı Louis Kossuth ve öteki Macar mültecilerine Osmanlı Devletinin kapılarını açması ve bunlara iltica hakkı tanıması, Londra’da Osmanlı sultanının prestijini arttırmıştı.Fransa, değişik düşüncelerle ama İngiltere’nin yanında savaşa katıldı. III. Napolyon, İngiltere’nin tam aksine güç dengesini kendi lehine yıkarak Fransa’ya Avrupa’da üstünlük sağlamak istiyordu. Kendisine göre, amcası Büyük Napolyon’un en büyük hatası İngiltere ile gereksiz çatışmaya girişmesiydi. Fransa’nın başarısının anahtarı ise İngiltere ile anlaşmaktan geçiyordu ve Kırım savaşı da bunun için çok iyi bir fırsattı.
İngiltere ile Fransa’nın ortak düşünceleri ise, Rusya’nın Avrupa kıtasının dışında tutulmasıydı. Avrupa’nın büyük devletlerinin koalisyonu, yanlız güç dengesini korumakla kalmaz, aynı zamanda Rusya’yı da Avrupa dışında tutabilirdi. Böylece Rusya, “büyük devlet” statüsünden aşağı indirilebilir, Polonya yeniden kurulabilir, Osmanlı Devleti zamansız bir parçalanmadan kurtulabilir ve Fransa da isteğine uygun olarak Avrupa’da yeniden üstün duruma geçebilirdi.
Orta Avrupa devletleri ise bu düşünceleri tam paylaşmadılar. Prusya, ileride kurmayı tasarladığı Alman ulusal birliği için Rusya’nın yardımına ihtiyaç duyabilirdi. Avusturya için ise, savaş alanı ve Rusya çok yakında, “Tanrı ise çok uzaktaydı”.
Savaşın sonunda Rus gücü zayıflayabilirdi, ama bunun somut bir biçim alması yapılacak barış antlaşması ile gerçekleşebilirdi. Başka benzer durumlarda olduğu gibi, Batılı devletler “neye” karşı savaşacaklarının bilincinde olmakla birlikte, “ne” için savaştıklarını tam bilmiyorlar ya da ortak bir görüşe sahip bulunmuyorlardı. Dolayısıyla, imzalanan barış antlaşması hemen hemen hiçbir sorunu çözmedi.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında başlayan ve Avrupa devletlerinin iştiraki ile kollektif bir görünüm kazanan Kırım Savaşı'nın Osmanlı Devleti açısından iki ana sebebi vardır. Bunlardan birincisi: Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı değişen politikası; ikincisi: kutsal yerler sorunudur.
Rusya, 1853 yılından itibaren Mehmet Ali Paşa bunalımı sırasında takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti üzerinde etki alam kurma politikasını bırakarak, bu devleti yıkma politikası takip etmeye başladı. Bunu gerçekleştirebilmek için de kutsal yerler sorununu kullandı.
Osmanlı Devleti, Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresinde Katolik ve Ortodokslar'a çeşitli ayrıcalıklar tanımıştı. 1853 yılına gelindiğinde ayrıcalıklar konusunda Rusya ile Katolikliğin dünya çapında savunuculuğunu yapan Fransa çatışmaya başladılar. Bu durumu bahane eden ve asıl amacı "Hasta adam" gözüyle baktığı Osmanlı Devleti'ne ve onun bekasına son vermek isteyen Rusya, İngiltere'ye mirasın paylaşılması teklifinde bulundu. Ancak, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün muhafazasından yana olan İingiltere bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya, tek başına harekete geçerek, Osmanlı Devleti'ne bir ittifak teklifinde bulundu ve bu devletin sınırları içinde yaşayan Or-todokslar'ın koruyuculuğunun Rusya'ya bırakılmasını önerdi. Osmanlı Devleti İngilizlerin de desteğine güvenerek Rus isteklerini reddetti.
Savaşın Anlamı ve Önemi
1. Kırım Savaşı, Osmanlı Devletine yardım etmekten çok, Avrupa'nın siyasal statüsü ile ilgili idi.2. İngiltere için önemli olan husus, Avrupa'daki güç dengesiydi ve bunun İngiltere aleyhine bozulmasına izin verilemezdi.
3. Bu nedenle, Avrupa'nın statükosu tek taraflı iradelerle değil, "Avrupa uyumu" içinde diplomasi yoluyla yapılmalıydı.
4. Özellikle 1848 yılında çıkan Macar ayaklanmasının Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılmasıyla yara alan Avrupa özgürlükleri korunmalı ve dengelerin Rusya'nın tek başına bozmasına göz yumulmamalıydı.
5. Fransa'ya göre başarının anahtarı İngiltere ile anlaşmaktan geçiyordu ve Kırım Savaşı bunun için bir fırsattı.
6. İngiltere ile Fransa'nın ortak düşüncesi ise Rusya'nın Avrupa dışında tutulmasıydı.
7. Böylece Avrupa Büyük Devletleri Koalisyonu su sonuçlan sağlayabilirdi :
(a) Rusya, Avrupa dışında tutulabilir ve büyük devlet statüsünden indirilebilirdi.
(b) Polonya (Lehistan) yeniden kurulabilirdi.
(c) Osmanlı Devleti zamansız bir dağılmadan kurtulabilirdi.
(d) Fransa Avrupa'da yeniden üstün duruma gelebilirdi.
8. Tüm bunlara karşı Prusya başta olmak üzere merkezi Avrupa devletleri bu düşüncelere karşıydı.
9. Özellikle Avusturya, savaş sonunda yapılacak antlaşmadan ve ortaya çıkacak yeni statükodan endişeli idi.
10. Kısacası; batılı devletler "neye" karşı savaşacaklarının bilincinde olmakla birlikte "ne" için savaşacaklarını tam bilmiyorlardı. Dolayısıyla, gerçek barış antlaşması hemen hemen hiçbir sorunu çözemedi.
Savaşın Başlaması ve Gelişmesi
Rusya'nın İstanbul'da görevli elçisi Mençikof, Rus isteklerinin reddedilmesi üzerine 19 Mayıs 1853'te İstanbul'dan ayrıldı.19. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, Osmanlı sorunlarının Avrupa sorunlarının ayrılmaz bir parçası haline geldiğinde hala kuşkular var idiyse de, bunlar Kırım savaşı ile ortadan kalktı. Rusya’nın Eflak-Boğdan beyliklerini işgal etmesinden sonra Osmanlı Devleti, 4 Ekim 1853 tarihinde, Rusya’ya savaş ilan etti. Bundan bir ay sonra Rusya’nın savaş ilanını ve 30 Kasım’da da Sinop’a bir baskın yaparak Osmanlı donanmasını yaktığını görüyoruz. Osmanlı hükümetine moral destek olarak, İngiliz ve Fransız donanmaları Marmara denizine girdiler ve 1854 Ocak ayında Karadeniz’e açıldılar. 12 Mart 1854 tarihinde de Fransa ile İngiltere Osmanlı hükümetiyle askeri yardım antlaşması imza ettiler. Bu antlaşmada, “Sultan’ın tahtının bağımsızlığına ve Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğüne karşı girişilen Rus saldırısına karşı koymak için, İngiltere ile Fransa Sultan’ın yardım isteğini kabul etmişlerdir. Batılı imzacı devletler, “Osmanlı İmparatorluğu’nun şimdiki sınırları içinde varlığını sürdürmesini Avrupa devletleri arasındaki güç dengesini korunması için gerekli olduğunda görüş birliği içindedirler” denmekteydi.
Savaşın başlangıcında Osmanlı ordusu Balkanlar'da başarılı oldu. Fakat, Batum'a yardım götüren Osmanlı donanması 30 Kasım 1853'te Rus donanması tarafından Sinop açıklarında bastırıldı. Ruslar'ın bu ani hareketi ve Karadeniz'de durum üstünlüğü sağlamaları Boğazları ve İstanbul'u tehlikeye düşürdü. Bu durum Avrupa devletlerini endişelendirdi.
İngiltere ve Fransa devreye girerek tarafları uzlaştırmak istedi, ancak yapılan teklifi Rusya reddetti. Bunun üzerine Fransa ve İngiltere Rusya'ya bir ültimatom verdiler ve taraflardan şu isteklerde bulundular :
Rusya'dan (1) Eflak ve Buğdan'dan çekilmesi; (2) Osmanlı Devletinin ülke bütünlüğüne riayet etmesi; (3) Ortodoksların himayeciliği iddiasından vazgeçmesi istendi.
Osmanlı Devleti'nden de (1) Vatandaşlarına eşit haklar tanıması ve tatbik etmesi; (2) Hıristiyanlara olumsuz muamelede bulunulmaması; (3) Karma mahkemeler kurulması; (4) Hıristiyan tebaadan vergi alınmaması talep edildi.
Çar, ültimatomu ve istekleri kabul etmedi ve Rus ordusuna Tuna nehrini geçerek ilerleme emrini verdi. İngiltere ve Fransa, 12 Mart 1854'te Rusya'ya savaş ilan ettiler.
İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti lehine savaşa girerken Avrupa kamuoyunu tatmin edecek ve özel menfaatler sağlayacak tedbirleri almayı da ihmal etmediler. Bu maksatla 12 Mart 1854'te İstanbul'da; 10 Mayıs 1854'te Londra'da ve 14 Haziran 1854'te de; Avusturya ile antlaşmalar imzaladılar. Avusturya ile yapılan antlaşma Tuna eyaletlerinin Rus ordusundan boşaltılmasını öngörüyordu ve Avusturya, gerekirse asker göndermeyi taahhüt etmekteydi. Bu nedenle 15 Mart 1855'te Sardenya'da ittifaka katıldığını açıkladı.
Savaş devam ederken Osmanlı ülkesinin Epir, Etolya ve Teselya eyaletlerinde Rum halkının isyan hareketleri başladı. Yapılan ikazlar dikkate alınmadı ve bunun üzerine Fransızlar Pire limanına asker çıkararak Yunanistan'ı abluka altına aldılar. Bu hareket Yunanistan'ı tarafsızlığa mecbur etti ve Rusya da bir müttefığini kaybetti.
Savaş Tuna, Kafkas ve Karadeniz'de yoğunluk kazandı. Tuna cephesinde durum önce Osmanlılar lehine gelişti. Fakat, bir süre sonra Rus ordusu Silistre'ye kadar ilerledi. Bunun üzerine İngiliz ve Fransızlar Gelibolu yarımadasına asker çıkardılar ve çıkan birlikleri Varna bölgesine sevkedildi. Bu sırada Avusturya'da Rusya'yı baskı altına aldı. Rus ordusu Silistre önlerinden çekilmeye mecbur kaldı. Müteakiben de Eflak ve Buğdan'ı tahliye ederek savunmaya geçti.
Müttefikler, Rusya'yı barışa zorlamak için Kırım yarımadasında da bir cephe açmaya karar verdiler. 20 Eylül 1854'te 30 bin Fransız, 21 bin İngiliz ve 60 bin Türk askerinden oluşan müttefik kuvveti 89 harp ve 267 nakliye gemisiyle Kırım'a çıkarıldı. Ancak Kırım Savaşı düşünüldüğü gibi kısa sürede tamamlanamadı. 1855 ilkbaharında 140 bin kişilik bir müttefik kuvveti daha bölgeye çıkarıldı. Ruslar mağlup oldu ve çekilmek zorunda kaldılar. Kafkas cephesinde ise Ruslar başarı kazandılar ve Kars'ı ele geçirmeye muvaffak oldular. Bu sırada Çar Nikola öldü, yerine geçen II. Aleksandr barış istemek zorunda kaldı.
Barış şartları Avusturya tarafından kendisine verilen bir ültimatomla bildirildi. II. Aleksandr istenen şartları esas tutarak barış teklifini kabul etti. Önce 15 Mayıs'dan 14 Haziran 1855'e kadar Viyana'da barış için hazırlık görüşmeleri yapıldı ve Paris Konferansı esasları tespit edildi.
Böylece, Sinop baskınından sonra, 1856 yılında Rusya’nın barış istemesi üzerine bitti. 19. yüzyılda Osmanlı Devletinin Rusya’ya karşı kazandığı tek savaş olan Kırım Savaşı sonunda Paris Barış Antlaşması imzalandı.