Ilıcabaşı, Çifteler

Bilgikutusu Türkiye köy |isim = Ilıcabaşı |harita2 = Eskisehir_Turkey_Provinces_locator.jpg |harita2 boyut = 250px |harita2 açıklama = Eskişehir |harita1 = |harita1 boyut = |harita1 açıklama =
|harita = 
|harita boyut = 
|harita açıklama = |lat_deg = |lat_min = |lat_sec = |lat_hem = K |lon_deg = |lon_min = |lon_sec = |lon_hem = D |rakım = |yüzölçümü = |nüfus = 138 |nüfus yoğunluğu = |nüfus_ref = [1] |nüfus_itibariyle = 2000 |alan kodu =0222 |posta kodu = 26700 |bölge = İç Anadolu |il = Eskişehir |ilçe = Çifteler
|Köy Muhtarı =Ayhan Özübek
|websitesi = [2]


Ilıcabaşı, Eskişehir ilinin Çifteler ilçesine bağlı bir köydür.

Tarihi

Köyün ilk adı İhsaniye olup, İhsaniye adının yerine Ilıcabaşı olması; köyümüzün 300 metre ilerisinde su kaynağı olmasından dolayı Ilıcabaşı ismini almıştır. Köyün ilk yerleşim yerinde bulunan su havzasında sıtma hastalığının baş göstermesi nedeniyle köy yaklaşık bir kilometre güneybatıya taşınmıştır.

Köyün ilk kurucuları YÖRÜKLERDİR.Aydın SÖKE taraflarından gelmişlerdir. Tatarlar dediğimiz. Kırım Türkleri daha sonra Köye Devlet tarafından yerleştirilmişlerdir. Köye Tarımı getirmişlerdir. Yörükler Toprakla uğraşmayı yani çiftçiliği bilmiyorlardı. Hayvancılık yapıyorlardı. Köyün Kurucu Ailesi olan Yörüklerden Yörük Mustafa Karakuş, Tatar olan Hacı Abdurrahman BAYKUL`un halasının kızı SULTANİYE ile evlenmiş ölenler hariç 9 çocuğu olmuştur. ve ondan gelen 3 nesilde Tatar kızları ile evlenerek Bütün Yörük ailesi TATARLAŞMIŞLARDIR. Bugün. 2007 itibariyle Köy bir Tatar köyü olarak bilinmektedir. Kaynak: Devlet Arşivleri, Hacı Abdurrahman `ın oğlu olan Hacı Refik BAYKUL sağdır ve bu bilgileri doğrulayacabilecek kişilerden birisidir.28.09.2007 "Yusuf Bünyamin Karakuş" [email protected]

Kültür

Köyde, Kırımdan gelen TATAR GELENEKLERİ HAKİMDİR.Kız isteme, CIYIN denilen gençlerin
düğünlerdeki eğlenceleri,ŞINLAMA geleneği,devam etmektedir. HIDIRELLEZ GÜNÜ
ve NEVRUZ kutlamaları heryıl zamanı geldiğinde yapılmaktadır.Vatanları KIRIM`dan
muhacir olarak gelmek zorunda kalan Tatarlar,rus zulmunü,18 mayıs 1944 `ü
unutmamışlardır. Kendilerine kucak açan Osmanlıya ve bugünkü Türkiye Cumhuriyetine
minnettar ve yürekten bağlıdırlar.Türkiye ,AKTOPRAKLAR Olarak Kırım tarih ve
edebiyatında yer almıştır."KETECEKMIZ KIRIMDAN CIYINDAY TOYDAY,TUVGANLARIMIZ KALACAK
MANRAŞKAN KOYDAY -KOŞEMIZ ENDIK AKTOPRAKKA , BEL BAYLADIK SIĞINDIK HAKKA
[email protected]


Yemeklerinde daha çok hamurişleri ön plana çıkar. Şibörek,-Çibörek kaşıkborek,tataraş, kapaklı, katlama ,cantık, tabakborek, kıygaşa ,en önemli yemekleridir.

                  18 MAYIS 1944 /18 MAYIS 2007
Tarih Milletlerin Hafızasıdır. Bu gün hafızalarımızı tazeliyoruz
Sözlerime Sürgün.org sitesinden alınma yaşanmış, Bizlere hikaye gibi gelen gerçek bir sürgün hatırası ile başlamak istiyorum. “Tan atmak üzereydi. Dışarıda bir takım gürültüler duyuluyor, hiç kimse uyumuyordu. Herkes çok tedirgindi. Çok geçmeden büyük bir gürültüyle kapı vuruldu. Kapıyı babam açtı. Hiç bir şey söylemeden, babamın göğsünden itekleyerek içeriye askerler girdi. Bize bağırdılar, küfür ettiler, kudurmuş köpekler gibi sağı solu dağıttılar. Kur`an`ın içinde 45 ruble vardı, onu aldılar, gözlerine ne güzel gözüktüyse onu aldılar. 10 yaşındaki kardeşimin yeni çizmelerini alıp bu bizim ayağımıza sığmaz diye dışarıya fırlatıp attılar. Ben korkup şaşırdığımdan, içinde en çok sevdiğim mavi gerdanlık olan kutucuğumu aldım. Askerin biri, yüzüme bir tokat vurup, elimden kutuyu çekip aldı. Annem ve teyzem yanıma geldi, üçümüz birden birbimize sarılıp hüngür hüngür ağlıyor, çocuklar da bizlere sarılıp ağlıyorlardı. Garip babam, ne yapacağını bilmiyordu. Sonra askerler, "Size 15 dakika müsaade, hazırlanıp kapının önünde bekleyin" diye bağırdılar. Acele etmemiz için tüfeğin dipçiği ile bizleri itekliyorlardı. Ben ne bulduysam çuvala doldurdum. Askerin biri o çuvalı bıçakla yardı, benim topladıklarımı sağa sola saçtı. Üstüme çabuk çabuk üç-dört entari giydim. Daha hiç bir şey alamadan vaktiniz doldu diye itekleye itekleye bizleri çıkardılar. Bizim koranta (aile) çıkana kadar, yukarı mahallenin ahalisini köy meydanına toplamışlardı. İnsanlar bir koyun sürüsünden farksızdı. Ağlayan kadınlar, çocuklar, çaresiz erkekler... Bunları yaşamayan anlayamaz. Allah düşmanımın başına vermesin. Büyük kamyonlar geldi. Babam, askerlerin başı olan adama gidip, hiç bir şey alamadığımızı, izin verirse eve gidip bir şeyler almak istediğini söyledi. Sonra bizi kamyona bindirip kendisi evden 1-2 kg. un, biraz yağ alıp geldi. Kamyon hareket etti. Ağlaya ağlaya Albat`a geldik. Bizimle birlikte Belişa ağanın oğlu Seyitveli de vardı. Seyitveli savaşta Sovyet ordusunda başarılı olduğundan subaylığa kadar yükselmişti. O kamyondan inip, askerlere haksız yere zulmettiklerini anlatmak istedi. Bunun üzerine Seyitveli`nin rütbelerini sökerek kuşağına bağlı tabancasını kuşağıyla birlikte alıp, bizim arabamıza iteklediler. Bütün halkı Bahçesaray stadyumuna topladılar, insanların toplanması bittikten sonra oradan tren istasyonuna götürdüler. İnsanların arasında çeşitli söylentiler çıkmıştı. Kimi bizi götürüp toplu halde öldürecekler, kimi çalıştırmaya götürüyorlar, kimi bizi sürgüne götürüyorlar diyorlardı. Herkes bir şeyler söylüyordu. Ama hiç kimse nereye niçin gittiğini bilmiyordu. Rus askerleri bizi insan gibi değil, uzaydan yeryüzüne yeni gelmiş zararlı yaratıklar gibi görüyorlar, ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı. İstasyonda, daha bir çok köyden tanıdık insanlarla karşılaşıyorduk. Ben, çocuk aklımda köy mollasının mahşer yerini anlattığı günleri hatırlıyor, herhalde biz mahşer yerindeyiz diye düşünüyordum. Çünkü Molla efendinin dedikleri oluyor, hiç kimsenin kimseye faydası dokunmadan başlarının çaresine bakıyorlardı. Rus askerleri ise gözüme cehennem zebanileri gibi gözüküyordu. Ama, bu kundaktaki bebeklerin ne günahı vardı diye düşünüyor, sonra da Allah`a, kötü şeyler düşündüm diye affetmesi için dua ediyordum. Tren geldi, yanımıza yanaştı. Vagonlarda daha önce hayvan veya mazot taşındığı, gübre ve mazot kokusundan belli oluyordu. Kara bahtlı halkımızı ite kaka hayvan ve yük vagonlarına balık istifler gibi doldurdular. Bizim köyün ahalisinin bindiği vagonlarda hiç yer kalmamıştı. Onun için bizim aile Kalımtay ve Topçuköy köylüleri ile aynı vagona bindi. Vagonda ayak basmaya yer yoktu. Hepimiz bindikten sonra askerler vagonun kapısını kapattılar. İçeride, karanlıktan birbirimizin yüzünü tanıyamıyorduk. Ben annemin elini hiç bırakmadım. Kardeşim babamın yanında, teyzem ve çocukları da bizim aramızda duruyordu. Vagonun içi o kadar doluydu ki, herkes oturamıyor, güçlü olanlar sırasıyla ayağa kalkmak zorunda kalıyordu. Kemiklerimiz sertleşti, bütün gücümüz tükendi. Açlıktan ne yapacağımızı bilmiyorduk. Tuvalet ihtiyacımızı insanların üstüne basa basa vagonun bir köşesine gidip yapıyorduk. Artık hiç kimse kimseden utanmıyordu. Vagonumuzda kaç kişi öldü, artık sayamaz olmuştum. Ağlamalar, iniltiler, o iğrenç kokular arasında nasıl aklımı yitirmedim hala şaşıyorum.” Anlatan Vasfiye İbrahim Bugün 18 Mayıs 2007. Bugün, Kırım Türklerinin Sovyetler Birliği tarafından vatanlarından sürgün edilişinin 63. yılı. Bugün, bir milletin 100 binden fazla şehit verişinin yıldönümü. Soykırım şehitlerinin hiçbirinin mezarları yok. Çünkü onların naaşları 18 Mayıs 1944 gecesi bindirildikleri hayvan vagonlarından boşluğa atılmıştır Bugün 18 Mayıs 2007: Matem günümüz. Bugün 18 Mayıs 2007: Şehitlerimizi anma günümüz. Bu gün Karadenizin çırpındığı gündür. MAHŞER GÜNÜ 18 mayıs 1944 Tatarın mahşer günü, göz yaşları; sonsuz, ızdıraplar, tarifsiz işkenceler, masum ve mazlum insanlara yapılan zulümler, çaresizlik, hayvan vagonlarına tıka basa doldurulan insanlar, vagonlardaki sefaleta€¦ ağlamaktan kuruyan göz pınarları, sıcaktan kokmuş; anaların, babaların, kardeşlerin, halaların, teyzelerin, bebeklerin cesetleri, ufukta ,kara dumanlar çıkararak kaybolan trenler, tren penceresinden birbiri ardına geçen direkler ; direklerin dibinde, kimisi yatmış kimisi direklere yaslanmış ölüler, direklerin tepelerinde akbabalar, az ötede tepenin üstünde dilini yalayan çakallar; İnsanlıktan çıkmış cehennem zebanisi Moskoflar, sıcak, pislik, bit, açlık, ölüm, susuzluk, Ölüm Treni, işkence treni ,haftalarca süren sürgün yolculuğu Yollarda treni taşlayanlar, İnsanlığın yeryüzünden göğe çekildiği gün

Eğer sağ kaldıysanız , takatınızı zorlayarak verilen hayatta kalma mücadelesi Bir ömür boyu Vatan Kırım`a tekrar dönme , dönebilme hayali,

Sürgün`ün 63.yılında Kırım Türk`ü olmak dışında hiçbir suçu. olmayan soydaşlarımıza, şehitlerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Mekanları cennet olsun Aslında KIRIM a€˜da soykırım ve vahşet, 1782 ekim ayında başladı. ŞAHİN GİRAY a€˜ın Hanlık döneminde(1777-1783)Osmanlı ile irtibat koptu. Batı tarzı bağımsız bir devlet yaratmak isteyen Şahin Giray, yanlış bir adım attı... Kırım da çıkan isyanı bastırabilmek için Rusya a€˜dan yardım istedi. Rus Ordusu 1782 ekim ayında geldi. General Potemkin 30.000 Tatar`ı katlederek isyanı bastırdı. 8 Nisan 1783 günü zorla meydana getirilen Kırımlıların; önünde okunan Çariçenin beyannamesinden, şu acı satırlar duyuldu.1774 Küçük Kaynarca Antlaşması ile Kırım Tatarlarına tanınmış olan bağımsızlığa son verilmiş ve Kırım Hanlığı ortadan kaldırılmış ,toprakları Rusya`ya katılmıştır.
Vatan Kırım`ın, artık Rusya a€˜nın bir vilayeti olduğunu böyle ilan ettiler. 75.000 Rus Hristiyanı Kırım`a yerleştirdiler. Ve AKTOPRAKLAR dediğimiz Anadoluya GÖÇler böyle başladı.
Kardeş Osmanlı topraklarına 1800 lü yıllar boyunca göç ettik.Binlercemiz yollarda öldük.
1783-1922 yılları arasında en az 1.800.000 Kırım Tatarı Osmanlı İmparatorluğu`na göç etmek zorunda kaldı.
1774 te Kabartay ve Osetya bölgelerini,1774-1781 yılları arasında Çeçen ve İnguş topraklarını ,1790 yılında Balkar ve 1828de Karaçay Rus ordusu tarafından işgal ve ilhak edildi.
Böylelikle Besarabya`dan güney Ukraynaya ,oradan Kırım ve Kafkasya ya kadar olan Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devletine bağlı Türk ve Müslüman nüfus ile meskun bütün bölgeler,Rus işgali altına alındı.Yayılmacı ve emperyalist acımasız Rus siyaseti altında insanlar acı çektiler.
İşgalci Ruslar ,sadece yarımadayı işgal etmekle kalmayıp, Kırım Türklerine karşı uyguladıkları topyekün imha siyaseti doğrultusunda Hanlığın idari ve adli organlarını
eğitim kuruluşlarını tamamen ortadan kaldırdılar Kırım`ıi yakıp yıktılar.Halk her türlü sosyal haktan mahrum edilerek köle muamelesi görmeye başladı
Kırım`ı Rusya`nın bir parçası haline getiren Çarlık Rusya , buraya verdiği özel önem gereği büyük yatırımlara girişti. Küçük bir kıyı kasabası olan Akyar, Sivastopol adıyla büyük bir limana dönüştü. Rus ileri gelenleri için kıyılarda yazlık saraylar inşa edildi. Hepsi de Tatar yerleşimi olan kentlerin ve kasabaların adları da değiştirildi. O zamanlar, tüm Batı yakasında olduğu gibi Rusya`da da Yunan hayranlığı ve Kırım`ın eski Yunan`ın bir parçası olduğu iddia ediliyordu. Ruslar bu hayali kökene dayanarak Akmescit`i "fayda şehri" anlamında Yunanca kökten gelen Simferopol; Gözleve`ye Mihridates Eupator`a izafeten Toriya; Kefe`ye "Theodos Şehri" karşılığı olarak, Feodosiya Akyar`a da "muhteşem şehir" anlamında Sivastopol dediler. Amaç Kırım`ın Türk kimliğini silmekti. Nitekim sadece şehirlerin isimlerini değiştirmekle kalmadılar, sarayları, hanları, camileri de yıktılar.Sonra 1917` de Bolşevikler geldi. Kırım da ne buldularsa yağma ve talan ettiler.Bolşevik idaresinin Kırım şubesi bu işi sistemli bir şekilde yürüttü.Bütün taşıma vasıtalarını seferber ederek Kırım`ın bütün bereketini yıllardan beri kıtlık çeken Kuzey Rusya a€˜ya taşıttı.Evlerdeki bir torba unu bile aldılar.1921-1941 yılları arasında geçen 20 yıllık Bolşevik idaresinde Kırım-Türk Tatarı açlıktan,hapisten,sürgünden 200.000` e yakın kayıp vermiştir. Bolşevikler ;1941 Haziranında başlayan Alman-Rus savaşı Kırım`a yaklaşırken ,yarımadayı boşaltmaya başladılar .Bu sırada pek çok insanı Tatar, Rus,Ukrain ayırmaksızın ya kurşuna dizdiler ya da alıp götürdüler.Almanlar; Stalingrad muharebesinde yenilgiye uğrayıp Rus topraklarını terke başladıktan sonra ,Kızılordu birlikleri; 1944 yılının Nisan ayı içinde Kırım yarımadasına girdiler. 8 Nisandan 18 nisana kadar, bütün Kırım Türkleri; Sovyet kumandanlığının emriyle NKVD kıtalarının keyfi muamelesine terkedilmiştir. İki hafta müddetle tecavüze uğrayan ,işkence edilerek öldürülen insanların, feryatları göğü tutmuştur. Akmescit caddelerinin ağaçlarında ve telefon direklerinde Sovyet cellatlarının asılmış kurbanları sallanıyordu. En fazla katliama uğrayanlar Kırım`ın yalı boyunda yaşayan Tatar köyleri idi. Ve 18 mayısı 19 mayısa bağlayan 1944 gecesi evler tompsonlu askerler tarafından basılıyor; kendilerine çevrilen namluların karşısında duvar dibine eller kaldırılarak diziliyor, insanlara dipçik darbeleri altında şu emri veriyorlardı.” Elde götürülecek eşyanızı alın ve 15 dakika da hazır olun”. Kırımlı İbrahim anlatıyor: Saat gece 3` te uyurken askerler geldi. Hazırlık yapmak için bize 5 dakika verdiler. Ne eşya ne de yiyecek almamıza müsaade ettiler zannettik ki kurşunlanmaya götürülüyoruz Bütün Yarımadayı 24 saatte boşalttılar. Tren istasyonuna götürüp; vagonlara tıka basa doldurup, haftalar sürecek olan ölüm yolculuğuna çıkardılar. Kırım Tatarları tarihin gördüğü en büyük acılardan birisini 18 Mayıs 1944 gecesi yaşamış ve Stalin`in emriyle topyekün sürgün ve jenosite maruz bırakılmışlardır. Çoluk çocuk demeden, kart caş demeden kundaktaki bebekten, yatalak ihtiyara kadar herkes gece yarısı yataklarından kaldırılıp yanlarına hiçbir şey almalarına müsaade edilmeden hayvan vagonlarına doldurulmuş, kapıları üzerlerine çakılarak bilinmeyen karanlığa doğru yola çıkarılmışlardır. Bu tarihte erkekleri cephede olan bir milletin yok edilmesi için ne gerekiyorsa yapılmış ve sürgüne gönderilenlerin yarısı, sürgünde hayatını kaybetmişlerdir. Sürgün vagonlarında kardeş kardeşi kaybetmiş, kim nereye tıkıldıysa orada kalmış ,aileler paramparça olmuş. Haftalar süren yolculuk sırasında arada bir açılan kapılar 5-10 dakikada tekrar kapatılmış, ölüler tren yolunun kenarlarına atılarak çakallara, akbabalara terkedilmiştir. Sürgün sonrası yerleştirildikleri bölgelerde yerli Müslüman ve diğer Türk boylarına de bunlar satkın diyerek kardeşi kardeşe taşlatmışlar, oluşturdukları kamp bölgeleri dışında yaşamalarına müsaade edilmemiştir. Sovyet Komunist İdaresi 2 Kasım 1943 te Karaçayları 8Mart 1944 de Malkarları 23 Şubat 1944 de Çeçen ve İnguşları 30 Mart 1944 de Kalmukları 15 Kasım 1944 de Ahıska -Mesket Türklerini Ve 18 Mayıs 1944 de Kırım Türklerini sürdüler İnsanlık tarihinin en acımasız diktatörü STALİN ve KOMÜNİST rejiminin kurbanı olan Kırım Tatarları; kendilerine yapılan haksızlıklarla sonuna kadar mücadele etmiş ve bir avuç inanmış insan Moskova`da Kızıl Meydan`da yapılan gösteriler ile seslerini duyurmaya çalışmışlardır. Kendilerini, Vatan Kırım`a dönüş mücadelesinde destekleyen Rus Aleksey KOSTERİN , Rus Prof Dr Andrey Saharov ,Ukrain General GRİGORENKO, Yahudi İlya ÇABAY , Ermeni Henrih ALTUNYAN ve diğerleri ya Sibirya a€˜ya sürülmüşler ya da aklından zoru var diye tımarhaneye kapatılmışlardır. Kırım Tatarları tarihin en eski milletlerinden birisi olarak büyük devletler kurmuş bir medeniyetin mirasçılarıdır. Bu kadar acıları yaşayan bir millet ; hiçbir zaman haklarından vazgeçmeyecek ,hakkını alana kadar da bu mücadele devam edecektir.

  1989`dan sonra KırımTürkleri kitleler halinde Kırım`a dönmüşlerdir. O tarihten günümüze kadar da 300 bin Kırım Türkü Yeşilada`ya dönmeyi başardı. Önce çadır şehirlerde başlayan mücadeleler, daha sonra gecekondularda devam etti. Ata baba evlerinde Rusların ve Ukraynalıların oturduğunu gören Kırımlı Türkler, vatanlarında sıfırdan bir mücadeleye giriştiler. Türk Dünyası`nın büyük önderlerinden Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu `nun başkanlığında yürütülen milli mücadelede önce milli kurultay tertiplendi. Kırım Türkleri milli meclislerini kurarak kendi geleceklerini tayinde çok önemli bir adım attılar. Milli meclisin hemen ardından, milli kütüphane, milli mektepler, milli tiyatro, gazeteler kurulmaya başlandı. Kırım`da nüfusun %67`sini oluşturan Ruslarla yoğun bir mücadeleye girişen soydaşlarımız 98 kişilik Kırım Parlamentosu`nda 14 kişiyle temsil edilme hakkını elde ettiler. Fakat daha sonra şovenist Ruslar seçim kanununu değiştirerek soydaşlarımıza verilen bu hakkı iptal ettiler. 
Sürgün Hala Bitmedi Kırım Türkleri`nin 300 bini, her türlü güçlüğe rağmen vatanlarına dönmeyi başarabilmiştir Ancak hala sürgün edildikleri yerlerde yaşayan ve Kırım`a maddi bakımdan dönme imkanı olmayan 250 bin kişi var. Onlar şerefli bir mücadelenin isimsiz kahramanları...Onların bu zorlu mücadelesinde büyük Türk ailesinin birer ferdi olarak bu davalarına omuz vermek, Türk`üm , Müslümanım diyen herkesin, hatta ve hatta insanım diyen herkesin görevidir.
   1980`li yıllara kadar tek bağımsız Türk devleti vardı. Şimdi yedi bağımsız Türk devleti var. İnşallah bu sayı gelecekte çok daha büyük sayılara ulaşacak.
Bugün Vatanlarına geri dönemeyen Ahıska-Mesket Türklerini, Doğu Türkistan da Çin zulmü altında inim inim inleyen Uygur Kazak kardeşlerimizi Kazak Türk`ü Osman Batur`u 23-27 Temmuz 1987 Moskova KIZIL Meydanda 4 gün 4 gece direnen isimsiz Kahramanları , Musa Mahmud`u, İzzet Memedullayev`i unutmadık unutmayacağız.

Bu vesile ile 
Şubat ayında kalabalık bir heyetle derneğimize, şehrimize , misafirimiz olan, VATAN Kırım`a Dönüş Mücadelesini, Kırım Türklerinin hak ve hukuk mücadelesini sürdüren Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve arkadaşlarına sağlık ve uzun ömürler diliyor ,gönül beraberliğimizi bir kere daha yineliyoruz. 
Antlı Kurban Çelebi Cihan a€˜ın dediği gibi “Tarihin er geç yazacağı şey; MÜSTAKİL VE MESUT KIRIM a€˜dır”.Yeter ki İnanalım

                             Y.Bünyamin KARAKUŞ 18 Mayıs 2007 Eskişehir
Faydalanılan Kaynaklar: 1-Müstecip ÜLKÜSAL: Kırım Türk Tatarları (Dünü-Bugünü-Yarını)İstanbul 1980 2-Dr Necip HABLEMİTOĞLU :Kırımda Türk Soykırımı İst.2002 IQ Kültür Sanat Yay. 3-Ünver SEL: Kırım Ve Kırım Türkleri,Ankara 1997 4-İnternetteki Kırımla ilgili siteler.

Coğrafya

Eskişehir iline 77 km, Çifteler ilçesine 10 km uzaklıktadır. Doğusunda Belpınar Köyü, batısında İskankuyu ve Kayı Köyleri, kuzeyinde Osmaniye ve Hayriye Köyleri, güneyinde ise Kadıkuyusu ve Çatmapınar Köyleri bulunmaktadır.

İklim

Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Nüfus

|- 
Yıllara göre köy nüfus verileri
2007
2000 138 1997 151


Ekonomi

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Son yıllarda artan teşviklere ve pazara ulaşma imkanlarının artması nedeniyle büyükbaş hayvancılık önem kazanmıştır. Sulama imkanının olduğu bölgelerde şeker pancarı, yonca bitkisi ve slajlık mısır ekimi yoğun olarak yapılır. Kıraç bölgelerde ise tahıl tarımı yapılmaktadır.

Muhtarlık

Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.

Seçildikleri yıllara göre köy muhtarları:
2004 - Ayhan Özübek
1999 -
1994 -
1989 -
1984 -


Altyapı bilgileri

Köyde, ilköğretim okulu yoktur fakat taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ayrıca ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

Linkler



köy-taslak Çifteler belde ve köyleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.