Toplam 14 yıl süren bu dönemde Türkiye, parlamenter demokrasi, seçim, siyasi parti, askeri darbe ve diktatörlük olgularıyla tanışmış, iki büyük savaş (Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı) yaşamış ve 600 yıllık imparatorluğun dağılmasına tanık olmuştur.
İkinci Meşrutiyet öncesi
II. Abdülhamit'in baskıcı yönetimine karşı, meşrutiyet yönetiminin yeniden kurulmasını isteyen gizli muhalefet hareketi ortaya çıktı. Jön Türkler adı verilen aydınlar II. Abdülhamit'e karşı özellikle yurtdışında mücadeleye griştiler. Jön Türk hareketi, özellikle Rumeli’deki askeri çevreleri de etkiledi. En güçlü Jön Türk hareketi olarak İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. İttihat ve Terakki Cemiyeti Abdülhamit'e karşı Rumeli’de güçlü bir muhalefet başlattı. Yüzbaşı Resneli Niyazi Bey, II. Abdülhamit'in baskıcı yönetimine karşı baş kaldırarak taburuyla birlikte Manastır’da dağa çekildi. Onu Binbaşı Enver Bey (Enver Paşa) izledi. Ardından İttihatçılar 23 Temmuz 1908 sabahı Selanik hükümet konağını işgal ettiler. İttihat Terakki'nin Rumeli'de başlayan bu ayaklanması yayılma eğilimi gösteriyordu. Sultan II. Abdülhamit tarafından ihtilali bastırmak üzere olağanüstü yetkilerle görevlendirilen Arnavut Şemsi Paşa, 24 Haziran'da Selanik'te postane önünde Teğmen Atıf tarafından, herkesin gözü önünde tabanca ile öldürülmüştü. Bundan kısa bir süre sonra da, Manastır'daki Ordu Komutanı Müşir (Mareşal) Osman Paşa, yine İttihatçılar tarafından dağa kaldırıldı. II. Abdülhamit, gittikçe büyüyen ve önlenemeyen bu silahlı ayaklanma karşısında 40 gün kadar dayandı. Fakat 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanını kabul etmek zorunda kaldı. Sonunda, II. Abdülhamid kapalı bulunan parlamentoyu yeniden toplama kararı aldı. Mebus seçimlerinin yeniden yapılması kararlaştırıldı. Seçimler yapıldı ve Parlamento 17 Aralık 1908'de açıldı. 31 Mart Olayı üzerine II. Abdülhamit tahttan indirildi. Anayasada önemli değişiklikler yapılarak parlamenter sisteme yönelindi. Hükümet meclise karşı sorumlu kılındı.İkinci Meşrutiyet Dönemi
Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de padişahın nutkuyla açılarak çalışmalarına başladı. Ama meclisin çalışmaları bu kez de dinci çevreler ile İttihatçı karşıtlarının 13 Nisan 1909’da İstanbul'da ayaklanmasıyla kesintiye uğradı. 31 Mart Olayı olarak anılan bu ayaklanma, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından 24 Nisan 1909'da bastırıldı. 27 Nisan'da yeniden toplanan meclis, II. Abdülhamit'i bu ayaklanmadan sorumlu tutarak tahttan indirilmesine ve yerine V. Mehmet Reşat’ın geçirilmesine karar verdi. Ardından 1876 Anayasası olarak da bilinen Kanun-i Esasi üzerinde değişiklikler yaparak siyasal ve hukuksal kurumları yeniden düzenledi.Yeni anayasa padişahın yürütme yetkisini büyük ölçüde sınırlıyordu. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumluydu. Ayrıca meclisin hükümetin çalışmalarını denetleme yetkisi vardı. Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükümetin görevi sona eriyordu. Gerek Meclis-i Mebusan gerekse Meclisi-i Âyan, vekiller heyetinin yanı sıra yasa çıkarılmasını önerebiliyordu. Meclis başkanını padişah değil, meclisin kendisi seçiyordu. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki hem koşullara bağlamış, hem de üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmişti.
İkinci Meşrutiyet dönemi ağırlıklı olarak İttihat ve Terakki hükümetlerinin yönetiminde geçti. Devlet yönetiminde İttihat önderleri Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa etkili oldular. Bu dönemde Osmanlı Devleti, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya savaşlarına girdi. Üç savaşta da yenilgiyle ve toprak kayıplarıyla çıktı. I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından VI. Mehmet, İtilaf Devletleri’nin baskısıyla 21 Aralık 1918’de parlamentoyu kapattı. Bu tarihten yaklaşık 4 yıl sonra da Osmanlı Devleti tarihten silindi.
31 Mart Olayı ve II. Abdülhamid'in Tahttan İndirilmesi
İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra derhal seçimlere gidildi. Seçimlerin başlıca 2 partisi İttihat ve Terakki ile liberal görüşlü Ahrar Fırkası'ydı. Seçimleri İttihatçılar kazandı. Seçimlerin ardından oluşan yeni Meclis-i Mebusan 17 Aralık 1908'de çalışmalarına başladı.Bunu izleyen dönemde, ülkeyi perde arkasından yöneten İttihat ve Terakki yönetimine karşı bazı çevrelerde gitgide artan bir hoşnutsuzluk görüldü. 6 Nisan 1909 günü muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey'in bir İttihat ve Terakki fedaisi tarafından öldürülmesi, İstanbul'da büyük bir protesto gösterisine yol açtı. Ve sonunda 13 Nisan 1909'da bazı askeri birliklerin ve medrese öğrencilerinin katıldığı bir ayaklanma başladı; bazı subaylar ve bazı milletvekilleri linç edildi ve İttihatçı olarak bilinen gazeteler yağmalandı. Eski takvimle yeni takvim arasındaki 13 günlük farktan dolayı 31 Mart Olayı olarak anılan bu ayaklanma, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından 24 Nisan'da bastırıldı. 27 Nisan'da yeniden toplanan meclis, II. Abdülhamit'i bu ayaklanmadan sorumlu tutarak tahttan indirilmesine ve yaşlı şehzade Reşat Efendi'nin V. Mehmet Reşat adıyla yerine geçirilmesine karar verdi.
8 Ağustos 1909'da Kanun-i Esasi üzerinde yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri "sembolik" bir düzeye indirildi. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumluydu. Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükümetin görevi sona eriyordu. Meclis başkanını padişah değil, meclis kendisi seçiyordu. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki koşullara bağlamış ve üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmişti. Bu değişikliklerle ilk defa parlamenter sistem uygulanamaya başlanmıştır.Ayrıca toplantı özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerden bazıları anayasaya eklendi.
Ancak gerek Meşrutiyeti sahiplenen halk kitleleri ve gerekse ordu içindeki subaylar tarafından Abdülhamid tahttan indirilmiştir. Bundan sonraki süreçte Osmanlı devletinde padişahlık sadece sembolik düzyede kalmıştır.
Balkan Savaşı ve Halaskar Zabitan Hareketi
Hüseyin Hilmi Paşa (Mayıs 1909 - Ocak 1910), İbrahim Hakkı Paşa (Ocak - Eylül 1910) ve Sait Paşa (Eylül 1910 - Temmuz 1912) kabineleri döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti, resmen görev almamakla birlikte, fiilen ülke siyasetinin yönlendirici gücü oldu.1912 seçimleri İttihat ve Terakki'nin iktidarı altında gerçekleşti. Temmuz ayında Arnavut isyanının başlaması ve Balkanlardaki siyasi durumun kötüleşmesi üzerine ortaya çıkan Halaskar Zabitan ("Kurtarıcı Subaylar") Hareketi, 16 Temmuz'da bir muhtıra ile İttihat ve Terakki yanlısı Sait Paşa hükümetini istifaya zorladı. Ahmet Muhtar Paşa başkanlığında partilerüstü hükümet kuruldu. Milletvekili seçimleri geçersiz sayılarak seçim yenilendi. Bir süre sonra Muhtar Paşa'nın istifasıyla, açıkça İttihat-karşıtı olan Kamil Paşa hükümeti kuruldu.
8 Ekim 1912'de başlayan Balkan Savaşı kısa sürede bir felakete dönüştü. Birbiri ardından Arnavutluk, Manastır, Selanik, Batı Trakya kaybedildi.
Babıali Baskını ve İttihat-Terakki
23 Ocak 1913'te "Hürriyet Kahramanı" Enver Bey önderliğinde bir grup İttihat ve Terakki fedaisi, Babıali'de bulunan Bakanlar Kurulu'nu toplantı halindeyken bastı. Tarihte Babıali Baskını adıyla anılan bu askeri darbede Harbiye Nazırı Nazım Paşa çıkan arbedede öldürüldü, başbakan Kamil Paşa silah tehdidi altında istifa ettirildi. Erkan-ı Harbiye Reisi (genelkurmay başkanı) Mahmut Şevket Paşa sadrazam ilan edildi.Babıali Baskınının kamuoyuna sunulan gerekçesi, Bulgar kuşatması altında bulunan Edirne'nin kurtarılması idi. Buna rağmen 30 Mayıs'ta imzalanan Londra Antlaşması ile Edirne Bulgaristan'a bırakıldı. Ancak Balkan devletleri kendi içinde anlaşamadılar ve bunu fırsat bilen yönetim Edirne'yi geri aldı ve yeni sınır Meriç nehri olarak belirlendi.
11 Haziran'da Sadrazam Mahmut Şevket Paşa makam arabasının içinde uğradığı bir suikast sonunda hayatını kaybetti. Bu olay üzerine alınan baskı tedbirleriyle ülke yönetimi oldukça baskıcı bir sürece girdi. Şevket Paşa cinayetiyle ilgili 15 kişi idam edildi. çok sayıda yazar ve aydın Sinop Kalesine sürgün edildi. Sait Halim Paşa'nın sadrazamlığı altında, ülke Talat, Enver ve Cemal Paşa'lardan oluşan üçlü tarafından yönetildi. Osmanlı Devleti Almanya'nın yanında I. Dünya Savaşı'na katıldı.İttihat ve Terakki yönetimi bu dönemde birçok cephede kaybedilen toprakların geri alınması için çalışmış ancak yaptıkları ile daha çok toprak kaybına sebebiyet vermişlerdir. ayrıca Osmanlı Maliye'sini çökerten kapitülasyonlarda tamamen kaldırılmıştır.
Son Meclis-i Mebusan
I. Dünya Savaşı'ndaki yenilgiden sonra, İkinci Meşrutiyet'in altı yıl sürmüş olan üçüncü Meclis-i Mebusan'ı 21 Aralık 1918'de feshedildi. Ancak ülkenin içinde bulunduğu işgal koşullarından ötürü Anayasa'nın emrettiği yeni seçim yaklaşık bir yıl süreyle yapılamadı. Arap vilayetlerinin katılmadığı bir seçim, toprak kaybının resmen kabulü anlamına gelecekti. Ayrıca yeni meclise İttihat ve Terakki yanlıların girmesinden korkuldu. Ancak zaten parti kendini fesh etmiş ve İngiliz baskısıyla üst yönetim kadrosu ülkeyi terk etmişlerdi.Sivas Kongresi'nin seçim yapılmasında ısrarı üzerine istifa eden Damat Ferit Paşa kabinesi yerine 2 Ekim 1919'da kurulan Ali Rıza Paşa hükümeti aynı gün seçim kararı aldı. Bu seçimler Anadolu'da başlayan bağımsızlık haraketi, İstanbul yönetimi ve işgal devletleri tarafından isteniyordu. İşgal devletleri istediği kararları aldırabilmek, İstanbul yönetimi yaptıklarına meşruluk kazandırmak, Anadolu haraketi ise milli mücadele için daha fazla güç bulabilmek için seçimleri istiyordu. Aralık ayında yapılan seçimlere İstanbul dışında her yerden sadece Müdafaa-i Hukuk yanlısı mebuslar seçildi. Mustafa Kemal Paşa iki ayrı ilden seçildiği halde, İstanbul'da toplanan meclise güvenlik gerekçesiyle katılmadı. 12 Ocak 1920'de toplanan Meclis, Anadolu hareketinden yana tavır aldı. 16 Şubat'ta Misak-ı Milli beyannamesi'ni oybirliği ile kabul etti. 16 Mart'ta müttefik devletler İstanbul'u geçici askeri işgal altına alarak Meclis başkanı Rauf Bey'i ve bazı mebusları tutukladı. 18 Mart'ta toplanan Meclis kendini süresiz olarak tatil etti. Mebusların birçoğu Ankara'ya geçerek, 23 Nisan'da toplanan Büyük Millet Meclisi'ne katıldılar. 11 Nisan'da padişah Mehmet Vahdettin meclisi resmen feshetti.
Bu tarihten Osmanlı Devleti'nin fiilen tarihe karıştığı 5 Kasım [1]'ye kadar Osmanlı hükümeti kağıt üstünde varolmaya devam etti. Gerek iç gerek dış politikada gerçek bir varlık gösteremedi.
misafir - 9 yıl önce
ömer - 5 yıl önce
dünyanın hiçbir ülkesinde bukadar yalanlarla dolu bir tarih yoktur galiba...hersey okadar karışık ki cumhuriyet ilan edilmeden tbmm nasil ilan ediliyor anlaya bilmiş deyilim ....hersey yahudi toplumumun isteyi ve ingiltere sömürgesinin bir oyunumu bu ... lutfen beni bagislayin ama sanki m.k.a. te sanirim bu duzenin bir parcasi.... 3. dunya savaşınin cikmasi yakindir ve inanin bu savasta dinler arasi savaş olacak ve ortada hicbir din kalmayacak. edep haya ar namus bunlarin hepsi kaybedecek ve sanki kazanan ataizm olaca ....bundan tam 120 yil once abdulhamit hanin dile getirdigi gibi masonların 100 yillik prjesi hayata geçmiş ve bizler can cekisiyoruz
ömer - 5 yıl önce
dünyanın hiçbir ülkesinde bukadar yalanlarla dolu bir tarih yoktur galiba...hersey okadar karışık ki cumhuriyet ilan edilmeden tbmm nasil ilan ediliyor anlaya bilmiş deyilim ....hersey yahudi toplumumun isteyi ve ingiltere sömürgesinin bir oyunumu bu ... lutfen beni bagislayin ama sanki m.k.a. te sanirim bu duzenin bir parcasi.... 3. dunya savaşınin cikmasi yakindir ve inanin bu savasta dinler arasi savaş olacak ve ortada hicbir din kalmayacak. edep haya ar namus bunlarin hepsi kaybedecek ve sanki kazanan ataizm olaca ....bundan tam 120 yil once abdulhamit hanin dile getirdigi gibi masonların 100 yillik prjesi hayata geçmiş ve bizler can cekisiyoruz...
ömer - 5 yıl önce
israilin ve ingilterenin istedigi olmus ve osmanli imparatorluğu devrilmisti. ..1918 yilinda 2. Abdülhamid in vefatindan sonra israilin önemli diplomatlarindan bir kadin ..ismini şuan hatirlayamiyorum şöyle demiş..** .Bunlardan birtanesi bizim ülkemiz yani T.C.. peki ikincisi hangisi yoksa kürdistanmi... bu topraklar batının iştahini kabartiyor korkuyorum 2023 ü görememekten bu ülkeyi doğu türkiye ve batı türkiye olarak gormekten korkuyirum.. kendi topraklarimizda esir olmaktan korkuyorum..bizki altıyuzyil dunyaya boyun eydiren bir toplulukken 97 senedir kukla gibi oynatilmak haddinden fazla sekilde kanima dokunuyor
**BİZ YIKILMAZ DENİLEN KOSKOCA BİR İMPARATORLUĞU YIKTIK VE YERINE 2TANE DEVLET KURDUKömer - 5 yıl önce
israilin ve ingilterenin istedigi olmuş osmanlı imparatorluğu dağılmış ti 1918 yılında 2. Abdülhamidin olumundwn sonra israilin önemli diplomatlarinda bir kadin şoyle demiş* ** Bunlardan birtanesi bizim ülkemiz yani T.C. peki ikincisi hangisi yoksa kurdistanmi.... korkularim daglar kadar .bu ulkenin ikeye bolunmesinden korkuyorum .. ayni almanya gibi doğu türkiye batı turkiye gib adlandırılmaindan korkuyorum... 2023 ü gorememekten ve en önemlisi kendi topraklarimizda esaret hayati yasamaktan korkuyorum...... bizki altıyüz yildan fazla dunyayi dize getirmis bir toplumuz ve ne yazikki 96 senedir kilimizi kimildatamiyoruz encokta bu kanima dokunuyor .....yazdiklarimda ters bisy varsa herkezden özür dilerim
***BİZ YIKILMAZ DENİLEN KOSKOCA BİR İMPARATORLUĞU YIKIP YERİNE 2 TANE DEVLET KURDUKniyazi avcı - 3 yıl önce