Dede Korkut kimdir?
Dede Korkut`un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Oğuzname`de, Dede Korkut`un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed`e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han`a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.İsmin tarihi
Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de a€˜Korkut` kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ata manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.Dede Korkut`un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut`un iki kişilik olarak ön plana çıkar:
- Kutsal kişiliği
- Bilge kişiliği
Destanlar
Kitapta on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15-16. yüzyılda yazıya geçirildikleri halde arı bir Türkçe`ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin`in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.
Dede Korkut Destanlarının Genel İç Yapısı
Dede Korkut destanları olağanüstü olayların yoğunluğundan sıyrılmış ve günlük, sade olaylar içeriklerine dahil olmuştur. Destan niteliğine tüm Oğuzlar`ı etkilemesiyle ulaşmıştır.Hikayelerde dersler verilmiş, halk bilgilendirilmek istenmiştir. Destanlaşmış tarih olayları anlatılmıştır. Oğuzların dini inançları belirtilmiştir. Örneğin, Alplerin savaşa gitmeden önce arı suyla abdest aldığı ve iki rekat namaz kıldıkları belirtilmiştir. Halkın ekonomik durumu da anlatılmıştır. Oğuzların daha çok hayvancılıkla geçindiği neredeyse her hikayede görülmektedir. Yalnız, Oğuzlar`da üstünlük zenginlikle, mal ve mülkle olmamaktadır. Bunun için yiğitlik gerekmektedir. Erkek gençlerin isim alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekir. Yiğitlik gösteren delikanlıya Dede Korkut isim verir. Verdiği isimler genellikle delikanlının gösterdiği yiğitlikle alakalıdır. Mesala Boğaç Han`a a€˜Boğaç` ismi boğayı boğduğu için verilmiştir. Oğuzlar işlerini kendileri yapamazsa küçük düşerler. Üstünlüklerini kaybetmemek için yardım kabul etmezler. Kazan Han`ın hikayesinde de böyle olmuş, Kazan Han çobanı, yardımını engellemek için ağaca bağlamıştır.
Hikayelerde kadın da söz sahibidir ve hanlık edebilir. Kadın evlenirken güçlü, yiğit birini arar. Gerektiğinde de savaşır fakat onun savaşması erkeği küçük düşürür.
Destanlarda yoğunlukla ideal Oğuz Alp`inin nasıl olması gerektiği anlatılıyorsa da Alplerin başına gelen olaylardan herkese pay düşmektedir. Büyüklüğün ve güçlülüğün erdem ve hünere bağlı olduğu her fırsatta belirtilmektedir. Düşmana karşı savaşmak da yiğitliğin, büyüklüğün göstergesidir. Verilen dersler bu kadarla da kalmamaktadır. Bunların bir kısmı doğrudan devlete ve yöneticilere, bir kısmı da millete verilmek istenen derslerdir.
Hikayeler konu bakımından; savaşlara, aşka ve din ile karışık mitolojiye yer verirler. Gerçekten Dede Korkud Hikayeleri’nde Oğuzların kendi aralarındaki mücadeleler 1 ve 12. hikayede anlatılmıştır. Bunlardan birisinde Dirse Hanın yiğitleri, kıskançlık yüzünden onu aldatıp oğlu Boğaç Hanı öldürmesini istiyorlar. Dirse Han oğluna avdayken ok atıyor. Öldü zannediyor. Annesi Boğaç’ı buluyor. Boğaç iyileşiyor. Kırk namerd durumun anlaşılmaması için Dirse Hanı kafirlere teslim etmek istiyorlar.Sonra Boğaç bunları kırk yiğidi ile helak edip babasını kurtarıyor. İkincisinde ise, bir haysiyet meselesi ortaya çıkıyor. Bu sebeple Dış Oğuzlar İç Oğuza isyan ediyorlar. Aralarında dövüş başlıyor. Dış Oğuzlar dize gelip af diliyorlar.
Dış savaşı konu edinen hikayeler ise Dede Korkud Kitabı’nın 2, 4, 7, 9, 10 ve 11. hikayeleridir. Ayrıca 3 ve 6. hikayeler aşkı konu edinirken, 5 ve 8. hikayeler dini karakterde mitolojiktirler. Fakat bu hikayeler mitolojik unsurlar taşımakla birlikte, Deli Dumrul’da bir kendine geliş ve nefs muhasebesi; Tepegöz’de ise işlenilen bir günahın doğurduğu neticelerden tedirginlik vardır. Bu tedirginlik şahsa ait olmayıp bütün cemiyete şamildir. Bu yönü ile bu iki hikayede dini taraf daha da ağır basmaktadır.
Hikayelerin kaynağının Oğuzname olduğunu söylemek veya tamamı kaybolan Oğuz Destanı’nın eksik kısımları olarak değerlendirmek de mümkündür. Devaderi’nin Oğuzname’nin Farsça ve Arapçaya yapılmış tercümelerini gördüğünü Dürrerü’t-Tican’da kaydetmiş olması bu fikri kuvvetlendirmektedir. Bu noktadan hareket ederek Dede Korkud Kitabı’nın aslının İslamiyetten önce kitap halinde varlığına bakılırsa, bu eserin başka bir isimle bulunması bugün bile ihtimal dahilindedir.
Hikayelerde görülen fevkalade haller, destani zamandan kalma unsurlardır. Söyleyiş itibariyle hikayelerin nesir ve nazım diline yer vermesi, nesir dilinin, secilerle devam etmesi eserin aslının nazım olduğu fikrini de ihsas ettirmektedir. Zamanla değişmiş ve bozulmuş olan nesir dili, destani bir kalıntı şeklinde, ancak 15 ve 16. yüzyılda bu şekilde tutulabilmiştir. Türk dili ise işlenmişliğin doruğuna bu eserle erişmiş, yine bu eserle Türklük, bugünkü şekli ile bile, atalardan kalan kıymetli bir mirasın içinde yer almıştır. Eserin Osmanlı sahasında yazılarak kaybolup nisyana karışmaktan, yani unutulmaktan kurtarılması; böylece Osmanlı Türklüğünün kültür hamiliğindeki öncülüğü Türk dünyasınca minnetle yad edilmesi gereken bir husustur.
Müellifin millet, muhtevasının topyekün Türk Milletinin hayatı olması kahramanlık menkıbelerine yer vermesi; yüksek bir coşkunluk ifadesi taşıması; tabiat unsurlarının hikayelerde ön sırayı işgal etmesi ve aktif bir hayatın yer alması; bu hayatın hayvanlarla renklenmesi ve hızlı oluşu; Hunlardan başlayarak, Göktürk, Oğuz-Yabgu Devleti, Selçuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı olmak üzere bütün Türk tarihini ilgilendirmesi; Orta Asya ve Türkistan coğrafyasının unsurları bulunmak şartıyla Âzerbaycan ve Doğu Anadolu’yu içine alan bir coğrafyaya sahip oluşu gibi vasıflarıyle Dede Korkud Kitabı milli bir destan hüviyeti taşımaktadır. Fakat hikayenin tek bir kahraman etrafında dönmemesi ve uzun bir manzum eser olmaması gibi sebepler eseri destan hudutları dışına çıkarmaktadır. Yalnız Dede Korkud Hikayeleri’nin dili Türkçenin en güzel örneğini teşkil etmektedir. Emsalsiz olan bu dil Türkçenin şaheseri olup, asırlarca Türk milletinin ağzından süzülmüş, atasözleri ve vecizelerle süslenmiş bir dildir. Bu yönü ile bir destan vasfı taşımaktadır. Hasılı, eser destan ve hikaye olarak karışıklık göstermektedir. V. M. Jirmunskiy gibi bu sahada çalışanlar Dede Korkud Kitabı için, “Türk dilini konuşan halkın biricik destani eseri...” demekten kendilerini alamazlar. Zaten yukarda saydığımız şekle ait birkaç nokta hariç Dede Korkud Kitabı milletimizin en büyük kültür varlıklarından biri olarak önde gelen bir destandır.
Dede Korkud Kitabı, Dede Korkud’u konu edinen bir önsöz ile on iki destan parçasını ihtiva etmektedir. Hikayelerin hiç birisi tam bir destan değildir. Hepsi birlikte bir destan da meydana getirmezler. Bu itibarla Dede Korkud Halk hikayesi olmaya yönelmiş ve o sırada tesbit edilmiştir. Hülasa; Dede Korkud Kitabı, Oğuzlardaki destan geleneğinin bir devamı olup, Oğuz destanının değişik bir şeklidir.
Dede Korkud Kitabı geçmişten bu yana başta Türkiye olmak üzere bugün dağınık ve başka ülkelerde yaşayan bütün Türklüğü kucaklayan; şeref, namus, ahlak güzelliğini her şeyin üstünde tutmasıyla Türk seciyesini işleyen, bazı anlaşmazlıklar bir tarafa, milli tesanüdü önde tutan, ferde ve insan haklarına değer veren, kısacası Türk milletinin zevkleri, meziyetleri, dünya görüşü, değer hükümlerini içinde toplayan biricik eserdir.
Bazı ilim adamlarına göre 15. yüzyıl, kimilerine göre ise, 16. asırda yazıya geçirildiği öne sürülen Dede Korkud Kitabı’nın dünyada bilinen iki nüshası vardır. Yazmalardan biri Almanya’da Dresden’de, diğeri ise İtalya’da Vatikan Kütüphanesindedir. Dresden nüshasında 12 hikaye bulunur. Ettor Rossi tarafından Vatikan Kütüphanesinde bulunan nüshada ise 6 hikaye mevcuttur. Vatikan nüshası harekelidir. Bu nüsha 1952 yılında bir önsözle birlikte Rossi tarafından neşredilmiştir.
Eser üzerinde Avrupa’da, Prof. Barthold’dan başlayarak E. Rossi’ye kadar birçok ilim adamı çalışmıştır. Memleketimizde ise başta Fuad Köprülü olmak üzere, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan, Faruk Sümer, Fahreddin Kırzıoğlu, Suad Baydur, Pertev Naili Boratav ve Orhan Şaik Gökyay ilmi araştırmalar yapmışlardır. Fakat asıl Dede Korkud Kitabını ilmi ve ciddi olarak neşreden İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muharrem Ergin’dir. İlmi neşirleri bir tarafa, Dede Korkud Kitabı 1000 Temel Eser serisinin ilk kitabı olarak günümüz Türkçesi ile aynı yazar tarafından 1969 yılında neşredilmiştir. Ayrıca, İngilizce, Rusça, İtalyanca, Almanca Sırpçaya da tercümeleri yapılmıştır.
Dede Korkud Kitabı’ndaki hikayelerin konularına göre başlıkları şunlardır.
1. Dirse Han Oğlu Boğaç Han Boyu,
2. Salur Kazan’ın Evi (nin) Yağmalandığı Boy,
3. Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek Boyu,
4. Kazan Bey Oğlu Uruz Beyin Tutsak Olduğu Boy,
5. Duha Koca Oğlu Deli Dumrul Boyu,
6. Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Boyu,
7. Kazılık Koca Oğlu Yegenek Boyu,
8. Basat(ın) Tepegöz’ü Öldürdüğü Boy,
9. Begil Oğlu Emre’nin Boyu,
10. Uşun Koca Oğlu Segrek Boyu,
11. Salur Kazan Tutsak Oğlu Uruz Çıkardığı Boy,
12. İç Oğuza Taş Oğuz Âsi Olup Beyrek Öldüğü Boy.
Dede Korkut
Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.
Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir; 1- Kutsal Kişiliği , 2- Bilge Kişiliği. Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır Destanlar:
Kitapta on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.
Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.
Devlete Verilen Öğütler
Destanlarda genel bir ilke şeklinde Oğuz birliğini devam ettirme fikri işlenmiştir. Bu birliği devam ettirebilmek için devlete ve devlet adamlarına;- Ekonomik güce sahip olma,
- Hüner ve erdem sahibi olma,
- Buyruk olmanın gereği anlatılmıştır.
Alplere Verilen Öğütler
- Ok atmada ve yay çekmede hünerli olmak
- Düşman ile savaşta üstün gelmek
- Ülkesine sahip çıkmak
- Zengin ve eli açık olmak (``Aç doyurmak, yoksul donatmak şeklinde geçen halka karşı merhametli ve cömert olmak``)
- Soylu olmak ve soyunu küçük düşürmemek
Halka Verilen Öğütler
Destanlarda, halka Alpler kadar yer verilmese de çoban gibi kahramanlarla ve örnek Alplerle halka da bir takım dersler verilmiştir:- Devlete sadık olmak ,
- Misafirperver olmak ,
- Dedikodu yapmamak ,
- Dürüst olmak ,
- Korkak olmamak ,
- Çocuğunu iyi yetiştirmek ,
- Üstüne düşen görevi yerine getirmek ,
- Eşine sadık olmak ,
- Ana babaya hürmet etmek ...
Dede Korkut Destanlarında Yer Alan Eski Türk Gelenekleri
- Ad Koyma: Oğuz Türklerinde bir gencin ad alabilmesi için bir yiğitlik göstermesi gerekiyordu. Bu yiğitliği gösterdikten sonra Dede Korkut`u çağırırlardı. Dede Korkut da dua edip gence yiğitliğiyle alakalı bir isim verirdi; "... Bunun adı boz aygırlı Bamsı Beyrek olsun, adını ben verdim yaşını Allah versin."
- Toy etme (Toplantı yapıp karar verme): Oğuzlar mühim konularda karar vermek için toplantı yaparlardı; "Kudretli Oğuz beylerini hep çağırdılar evlerine getirdiler. Ağır misafirlik eylediler."
- Düğün: Düğünler halen devam eden bir Türk geleneğidir. Düğünlerde ziyafet verilir şenlik yapılırdı.
- Kız İsteme: Kız babasından veya abisinden istenirdi. Kız istemeğe büyük ve saygın kişiler giderdi. Dede Korkut Deli Karçar`dan kız kardeşini Bamsı Beyrek`e şöyle istemiştir; "Tanrını buyruğu ile peygamberin kavli ile aydan arı, güneşten güzel kız kardeşin Banu Çiçek`i Bamsı Beyrek`e istmeğe gelmişim."
- Başlık Alma: Kız vermeye karşılık kızın ailesi başlık isterlerdi. Kitapta kız kardeşini vermek istemediği için aşırı miktarda başlık isteyen Deli Karçar anlatılmıştır. Deli Karçar "Dede, kız kardeşim yoluna ben ne istersem verir misin?" der. Dede: "Verelim dedi, görelim ne istersin?" der. Deli Karçar: "Bin erkek deve getirin dişi deve görmemiş olsun, bin de aygır getirin ki hiç kısrakla çiftleşmemiş olsun, bin de koyun görmemiş koç getirin, bin de pire getirin bana dedi. Eğer bu dediğim şeyleri getirirseniz pek ala veririm"
- Sövüş Etme: Misafir için hayvan kesmedir. Oğuzlar bir misafir geldiği zaman onun için bir hayvan kesip ikram ederlerdi.
- Düş Yorma: Rüyalarında gördükleri garip durumları Dede Korkut`a yorumlatıp anlam çıkarırlardı.
Destanlardan günlük hayata
Destanlarda geçen bazı öğütler atasözü olarak Türkçe`ye girmiştir.- Ecel vakti ermeyince can çıkmaz.
- Çıkan can geri gelmez.
- Yığılı malın mülkün olsa da nasibinden fazlasını yiyemezsin.
- Kara eşek başına gem vursan katır olmaz, hizmetçiye elbise giydirsen hanım olmaz.
Destanlar
Dresden yazması kısa bir giriş ve 12 öyküden oluşur. Öyküler sırasıyla:- Dirse Han Oğlu Boğaç Han
- Salur Kazan`ın Evi Yağmalanması
- Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek
- Kazan Bey Oğlu Uruz`un Tutsak Olması
- Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
- Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
- Kazılık Koca Oğlu Yegenek
- Basat`ın Tepegöz`ü Öldürmesi
- Begin Oğlu Emren
- Uşun Koca Oğlu Segrek
- Salur Kazanın Tutsak Olup Oğlu Uruz`un Çıkarması
- İç Oğuz`a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü
Vatikan yazmasında kısa bir giriş ve altı öykü vardır:
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 8 yıl önce
BATU - 6 yıl önce
proje ödevimde çok yardımcı oldu teşekkürler