Birinci Dünya Savaşı sonunda 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi hükümlerine dayanarak, Güney Anadolu`yu denetimi altında tutacak olan Fransızlar
- 17 Aralık 1918`de Mersin`e çıkarma yaptılar. Mersin`i işgal ettiler.
- 18 Aralık 1918`de Tarsus,
- 20 Aralık 1918`de Adana işgal edilmiştir.
Eylül 1919`da gelindiğinde ana merkez Çukurova da olmak üzere Urfa, Antep, Maraş ve Kayseri`nin Develi Kazasının 20 km. yakınlarına dek ilerlemişlerdi. Zamantı suyunu sınır kabuletmişler ve Bakırdağ Nahiyesini denetimleri altına alırlar.
Fransa bu bölgeyi kendi kolonisi olarak 1 Ocak 1919 Fransız valisi í‰douard Brí©mond (b. 1868 - d. 1948) u atamış Bu valinin ermeni politikaları halk karşıtlığı doğurunca 4 Eylül 1920 da bu valiyi Eylül 1920 Julien Dufieux le depiştirmişdir.
Fransız Politikaları
Adana`yı merkez edinen Fransız komutanlığı, güçlerini fazla dağıtmamak için, direnişle karşılaşmadığı sürece, merkezden uzak bölgelere, asker göndermediler. Denetim işgal birlikleri içindeki Ermeni gönüllü taburlarıyla sağlamaktadırlar. İşgal ettiği bu uzak kasabaların yönetimi de yörenin Ermeni ileri gelenlerine veriyordu. Bakırdağ (Rumlu) Nahiyesi`nde de bu tür bir uygulama yapan Fransızlar, Sarkis Efendi atlı bir Ermeniyi nahiye müdürlüğüne getirmişlerdi. Nahiye merkezi Bakırdağ`ın Kiske köyündeydi. Gerek nahiye merkezindeki, gerek çevre köylerdeki güvenliği de Ermeni Jandarmaları sağlıyordu.Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Çukurova`da kargaşa yaratmaya çalıştılar. Mondros Mütarekisi`nden sonra bu kargaşa daha da artmıştı.
İdare meclisi, Belediye meclisi, Mahkeme heyeti üyeleri yarı yarıya Ermenileştirildi. Yani belediye meclisinde 8 üye varsa 4`ü çıkarılıp, 4 Ermeni tayin edildi. Bütün teşekküller bu şekilde denkleştirilmiş oldu.
Polis ve Jandarma sayısı Ermeni, diğer yarısı da Çerkez, Arap, Kürt ve Türklerden olmak üzere düzenlenmiştir. Kadirli`li Çerkez Nuri Çavuş`un oğlu Cako ile çerkez Murat ve Sefer Beyler Jandarma subayı tayin edildiler. Cako bey, Kozan`a gelip Tayyarda ile görüşmüştür. Tayyarda kendisine 50 silah vereceğini ve adamlarını hazırlamasını söylemiştir. Cako, bazı Türkler`e de Çerkez elbisesi giydirerek 50 kişiyi tamamlamış ve silahlarını alarak göreve başlamıştır.
Ermenilerin şikayetlerini dinleyerek isteklerini yerine getirmek üzere, olağanüstü yetkili Tesviye-i Mesalih adı ile bir komisyon kurdurur. Zaman kaybetmeden hemen görevine başlayan bu komisyon, Türklerin ekonomik açıdan zayıflaması ve işgal kuvvetlerine mutlak itaatle bağlanması siyasetini gütmüştür. Bu türlü istek ve şikayetlerin uygulanması, Türklere karşı açılmış bir zulüm kampanyası halini almıştır. Dolayısı ile Türkler bu komisyona, Zorla Tesviye-i Mesalih adını takmışlardı.
Ermeni Devletinin Kurulmasi
Bu sırada Ermeniler bazı cemiyetler kuruyor ve bu cemiyetler vasıtası ile faaliyete geçiyorlardı. Bu cemiyetlerden birisi Gençlik Dernekleri idi. Çukurova`ya gelen Ermenileri müstahsil duruma getirmek, Türkleri Fransız makamlarına jurnallemek ve gençlerini siyasi cemiyetlerle yetiştirmek yönünden gayret sarfediyorlardı. Sık sık gösteriler düzenliyorlar ve her fırsattan yararlanarak, hülyasını güttükleri Ermenistan krallığının bayrağını çekiyorlardı . Ermeniler bu fırsattan azami derecede istifade etmek ve Fransızların gözüne girebilmek için Türklere karşı tecavüzlere başlayarak, ikinci bir cemiyet olarak da Ermeni İntikam Alayı`nı kurdular . Bu konuda Ali Saip :
demektedir. Nitekim Ermeni intikam hareketleri Şubat 1919`da korkunç bir artış göstermiştir. Fransızlar bile buna tahammül edememişler ve Ermeni Gönüllüleri`nden bir taburu dağıtarak, 1 Mart 1919`da Port Said`e göndermişlerdi . Ermenilerin vahşiyane hareketleri oldukça hızlı bir şekilde devam etmişti .
Öte yandan Çukurova`da Türklerin elindeki silahlar toplanmış ve diğer yandan Ermeniler, Türklere karşı silahla donatılmışlardır . Bunun üzerine Temsil Heyeti Başkanlığı tarafından, Albay Refet Bey`e gönderilen bir telgrafta; Adana`da halkın durumunun iyi gitmediği, Fransızların Maraş ve Urfa`da yaptıklarını aynen Adana`da da tatbik ettikleri, Ermenileri silahlandırdıkları ve bunları müslüman halka saldırttıkları, Kozan civarında müslümanlardan toplanan silahları ve hatta hayvanatı dahi Ermenilere verdikleri, adı geçen civarda Hamamköyü, Kurdoğlu Çiftliği, Toklubey Çiftliği, Çolakhasan, Yassıçalı, Mehmetağa ve Kabasakal köyleri Ermeni jandarma ve gönüllüleri tarafından tamamen tahrip edildiği ve bu köylerden kaçan müslüman halkın Ceyhan ve Karsantı taraflarına hicret ettikleri ve Bucak civarında diğer birkaç köyün yakıldığı haber alınmıştır. Fransızlar bu durumda Çukurova`da yaşayan halk arasında intikam tohumlarını ekerek, Ermenilerin Türkleri katletmesini teşvik etmekteydiler , şeklindeki haberiyle de olayların korkunç boyuta ulaştığı belirtilmekteydi.
Adana`da kısa bir süre vali vekili olarak bulunan Esat Bey ise anılarında şunları söylemektedir :
Bu durumlara şahit olan Gani Girici, bir olayı şöyle anlatmaktadır:
"...Denebilirki, her ne sebeple olursa bu memlekette Ermenilerle milletimiz arasında bir takım kanlı vekayi cereyan etmiştir. Bu iki milletin birbirine ve bilhassa Ermenilerin milletimize karşı kuvvetli buuz ve adavetleri vardır. Binaenaleyh Ermenileri bize taslit etmek, ahali-i islamiyeye taslit etmek, bittabi gayet yanlış hareketti. Çünkü, Ermenilerin gayesi -bilhassa himaye ve siyanet görüldükten sonra- Kilikya`da, Antep`te, Maraş`ta, Urfa`da, her nerede bulurlarsa ahali-i islamiyeyi imha etmektir. Oralarda bulunan zavallı kardaşlarımız pek acı muamelelere maruz kalmışlardır...".
Böylece Çukurova`da, Fransızların desteği ile katliamlar başladı. Ermenilerin silah için, Türk jandarmalarının idaresinde bulunan ve içerisinde silah olan depoya yaptıkları baskın sonunda Jandarma Okulu Muallimi Osman Efendi, iki jandarmamız ve sivil halkdan da iki kişi şehit edildi . Bu hadiselerden başka, 11 Haziran (1920) günü öğleden sonra ise çaresiz bir grup halk Kahyaoğlu Çiftliği`ne vardıklarında, otuz kadar Ermeni`den oluşan bir çetenin saldırısına uğrayarak, bütün erkekler bir eve, kadınlarla çocuklar diğer bir eve doldurularak, kırküç erkek, yirmibir kadın ve sayısı tespit edilemeyen çocuklar kamadan geçirilmiş ve kadınların kollarını ve kulaklarını kesmek suretiyle bilezik ve küpelerini de almışlardır .
Çukurova`da olan bu hadiseler üzerine M.Kemal Paşa, Bursa`da 56. Fırka Komutanı Miralay Bekir Sami Efendi`ye gönderdiği telgrafta; "Gelecekteki durumun General Gouraud`ya bildirilmesi ve kumandan Brissot`ya vaziyetin hemen tebliğ edilmesi maksadıyla; Çukurova`da, islam ahalisine karşı yapılan bu hareketler, halkın galeyana gelmesine vesile olmuştur. Bu hadiselere derhal son verilmesi istenilmiş, aksi takdirde vuku bulacak hadiselerden hiçbir mesuliyeti kabul edemeyeceğini" bildirmiştir . Bu telgrafa rağmen, Çukurova`daki Ermeni mezaliminin önüne geçilememiştir.
Yine 12 Haziran 1920`de Yüreğir ovasında 150 kişiyi öldürmüşler ve bir o kadarını da yaraladıkları Çotlu Köyü`nde 5 çobanın da gözlerini oymuşlardır . 15 Haziran 1920 tarihinde ise, Camili ve Dedepınar köylerinde Türk çeteleri var bahanesiyle Feytullah Çiftliğine toplanan Ermeni komitecileri 500 kadar kuvvetle iki köyün halkından ve etraftaki aşiretlerden biriken 175-200 kişi kadar silahsız kadın ve çocukları şehit ederek, evlerini de yakıp yıkmışlardır .
Başka bir hadise de şöyle cereyan etmiştir: İşgalcilerden Sancak Guvarnörü ve Harp Divanı Başkanı olan Kolonel Normand, sanki Ermeni kuomitecilerinin elinde bir maşa olmuştur. Bir çok Türk`ün haksız yere, müdafaası alınmadan idamına emir vermiştir. Kolonel Normand eski garaj (şimdiki Merkez Camii) civarından geçen Seyhan nehri kenarında gözlerini bağlatmadan yirmi iki Türk`ü kurşuna dizdirmiş ve bu işi de bizzat Ermeni çetelerine yaptırmıştı .
İşgalcilerden yüz bulan Ermeniler, yaptıkları yetmezmiş gibi bir de Şişmanyan Hükümeti`ni kurdular (16 Haziran 1920) . Türk-Ermeni davalarını halletmek üzere kurulmuş olan bu Ermeni Hükümeti, şimdiki merkez bankasının yerinde bulunan büyük kiliseyi merkez yapmışlar ve bu vesileyle bu hükümet; polis, jandarma ve askeri teşkilatını kurmuştur. Ermeniler bu hükümetin varlığından faydalanarak, uydurma alacak veya seferberlikte sürgüne giderken Türklere emanet olarak hayvan, eşya vesair gibi şeyler bıraktıklarını bahane ederek, davacı olmaya başladılar. Dava edilen Türk zengin ise hem parası alınıyor, hem de parası olmayanlarla birlikte kilisedeki Şişmanyan Hükümeti`ne götürülerek, akibeti meçhul hale getiriliyordu. Bu meçhuliyet Adana`nın düşman işgalinden kurtarılmasından sonra, adı geçen kilisenin aranması sırasında alt kısmında tespit edilen sığınaklarda yüzlerce Türk`ün katledildiğinin görülmesiyle aydınlığa kavuşmuştur .
Çukurova yöresinde adeta Ermeni mezbahaları kurulmuş, buralarda Türkler kesilmiş, Adana`da Türk kanı kıyasıya akıtılmış, insan mezbahalarına sürüklenerek götürülen Türkler, buralarda boğazlanmıştı. Bunda, Ermeni Kilisesi baş rolü oynamıştı. Adana sokaklarında çocuk, ihtiyar, kadın, kız, genç demeksizin insanlar parçalanarak, çengellere takılmış, böylece bu vahşet hareketleri tarihe lanet ve esef dolu sahifeler halinde geçmişti. Çengellere çok defa diri diri geçirilen talihsizler de olmuştu. Feryad ve ıztırap içinde diri diri çengele takılmış olan Türk çocukları satırlarla parçalanmıştı. Ermeniler böyle hareketlerde birbirleriyle yarış halindeydiler .
Adana`da kilise avlusu kazılarak derin bir mezarlık haline getirilmişti. Bu mezarlık 2.000 kişi alacak kadar kazılmıştı. Mezbahada parçalanmasına gerek duymadıklarını bıçaklayarak çukura atmışlardı. Çukura atılanların çoğu kurşunlanmış, veyahut da başına bir çekiçle vurularak öldürülmüş, ölmese de atılmış olduğu çukurda inleyerek can vermişti . Bu durumdan endişe duyan Türk insanını, şehrin hemen yakınında bulunan, bağına ve bahçesine gidemez hale getirmişlerdi .
Böylece işgalciler, şehirde yaşayan Türkleri kaçırmak için şiddeti arttırdılar. Her gün ölüm korkusu ve katliam havadisleri yaydılar; bir yandan da işkence ve zulmü fazlalaştırdılar . Bu haberler ve olaylar üzerine halka karşı katliam yapılmasından endişe ediliyordu. Bu endişeyi Mustafa Kemal şöyle dile getirmiştir: "Adana vilayeti dahilindeki müslümanlar, tepeden tırnağa kadar teslih edilen Ermenilerin tehdidi altında, her dakika katliama maruz bulunuyorlardı" . Mustafa Kemal`in de belirttiği gibi müslüman ahali Ermeni katliamı ile karşı karşıya gelmişti.
Kaç-Kaç
}Polis Gücleri
İşgalden sonra Adana`ya bir Ermeni Polis Müdürü tayin edilmişti. Abdurrahman ismindeki Arap asıllı bir vali de İstanbul Hükümeti`nden ziyade, Fransızların ve Ermenilerin emrinde çalışmaktaydı. Zaten asıl vali Dufieux isminde bir Fransız idi. Hacın gibi yerler de fiilen Ermeni idaresine geçmişti . Ali Saip Adana`dan ayrılıp Urfa`ya gidince, oradaki halkı şu şekilde uyarmıştı :
Ermenilerin yaptıklarından birkaç örnek daha vermek istiyorum; “Saimbeyli (Hacın)`ye gitmekte olan Kamovarlar Eskikarakol yerine yakın Gölyeri çayırlığında Çerkez İsmail Bey`in Yılkı adıyla adlanan at sürüsünü otlattığını gördüler. Onu soymaya kalkıştılar. İsmail bey direnince silahlı düello başladı. İsmail Bey öldürüldü ama, ölmeden önce de bir Kamavoru öldürdü. Sağ kalanlar İsmail Bey`in gövdesini yarık yarık ettiler. Ellerini kalçalarından açtıkları yarıklara soktular. Ölü arkadaşlarını da, ata yükleyerek Saimbeyli`ye taşıdılar” . Tavaslı ve Hacılar köyünden Ahmet ve Mustafa ile arkadaşı ve daha kaydedilmemiş olan birçok Türk, gözleri oyulmak ve burunları kesilmek suretiyle şehit edilmişlerdi. Kozan`ı işgal sırasında dağlarda ve yollarda parça parça edilmiş vaziyette 140 Türk ölüsü bulunmuştu. Ali Saip hatıralarında bu olayları şöyle anlatmaya devam etmektedir ;
şeklinde yazarak, olayların boyutunun korkunç olduğunu belirtmektedir.
Kozan
Kozan`da bulunan Ermeniler Adana`nın işgalinden güç alarak Kozan`ın da işgal edilmesi için Adana İşgal Kuvvetleri Komutanı Bremon`a heyet göndermek suretiyle Kozan`ın işgalini istemişlerdir.Bu arada Kozan`ın Türk eşrafı ve ileri gelenleri Mutasarrıf Ihsan Bey`in başkanlığında belediyede toplanarak son olaylar gözden geçirildi ve ne gibi bir hareket tarzı takip edileceği üzerinde duruldu. Neticede Adana`ya bir heyet gönderilerek işgal makamları ile temas edilip Kozan`ın işgalden kurtarılması çarelerinin aranması, olmadığı taktirde hiç olmazsa Kozan`a Ermeni askerlerinin gönderilmemesi kararlaştırılmıştır.
Bu heyete Savcı Ruhi Bey, Eşraftan dava vekili Topal Mustafa efendi ve Kozan`ın çok sevilen genç yedek üsteğmeni Saim Bey`den müteşekkil bir heyet seçilmişti. Görevli heyet, Adana`ya gitti. İşgal makamları ile temas ederek Kozan Türk ve İslam halkının dileklerini işgal kumandanlığına anlattılar.
İşgalin mutlak olduğunu fakat, Ermeni askeri göndermeyeceklerine dair söz alarak döndüler. Bu olaylar cereyan ettikten sonra Yüzbaşı Tayyarda (Taillerdat) komutasında Fransız işgal kuvvetleri Kozan`a hareket etmiştir. Bunu duyan Ermenilerde sevinç başlamış, aksine Türk`leri korku, dehşet ve panik sarmıştır.
8 Mart 1919`da Fransız işgal heyeti; Tayyarda, Üsteğmen Sübi, Tayyarda`nın muavini Ermeni Teğmen Terlemezyan, tercüman Balyan`dan müteşekkil olarak Kozan`a ayak basarlar. İlk defa Kozan köprü başında bazı kozanlar ve osmanli devleti memurunlarinin başında bulunan Mutasarrıf İhsan Bey işgal kuvvetlerini karşılamıştır. Ermeniler, mutlu olarak “yaşasın Ermenistan, Ermeni devleti kurulacak” naraları ile ellerinde Ermeni bayrakları köprü başında toplanmışlardır. Bu arada Zafer Tak`ı kurmaya çalışırlar. Bunu gören kozan`ın yiğit insanı Saim Bey olaylar çıkacağını belirtip Mutasarrıf İhsan Bey`le görüşüp Zafer Takımının kurulmamasını Sağlar.
İşgal Kuvvetleri Komutanını karşılamayan ve zafer tak`ının kurulmasını istemeyenlerden Belediye Başkanı Hüseyin Efendi görevden alınmış, yerine Ermenilerle dost geçinen Yiğenzade Mehmet Efendi, Ermenilerin tavsiyesi ile belediye başkanlığına getirilir.
Kozan`ın işgali bahis konusu olunca İngiliz ve Fransız makamları ile temas kurarak Kozan`ın işgalinden vazgeçilmesi veya Ermeni askeri gönderilmemesini sağlamak üzere Adana`ya gönderilen Savcı Ruhi Beyle, dava vekili Emmi Mustafa Efendi ve ayrıca Mahfezade Ibrahim Hoca`yı derhal Kilikya hududlarından çıkartmıştır. Saim Bey de bu sürgünden nasibini almıştır.
Adliye, Jandarma ve Polis memurlarının maaşlarına aşırı derecede zam yaptı. Bundaki amacı adalet cihazı ile icra kuvvetlerini elinde tutmaktı.
Direniş Gücü
Çatışmaların başlaması
Ermeniler`in kurduğu Tesviye-i Mesalih komisyonları dışında Ermeni Öc Alayı ve Ermeni Gönüllü Fedaileri (Kamovar) gibi kuruluşlar da ilçemizde örgütlenip faaliyetlerine başlamışlardır.Tayyarda`nın emri ve Ermeniler`in baskı ve tavsiyesi ile köylere gönderilen kamovar destekli tahsildarlar köylerden zorla vergi toplamış ve bulunan silahlara da el koymuşlardır.
- Karabucak Savunması
- Bozat Gediği çatışması
- Kovanbaşı Savaşı
- Hamam Köyü Baskınları
- Karga Pazarı çatışması
- Kozan katliamı
Organize haraket
Tayyarda tarafından sürgün edilen Sehlikzade Hasan Efendi, Kurdoğlu Hulusi Bey, Topaloğlu Halil Efendi işgal günlerinde eş ve çocuklarını emniyetli bir yere yerleştirip, kendileri Sivas Kongresi`ne katılmak üzere Kayseri`ye varırlar.
Daha önceden buraya sürgüne gönderilen dava vekili Emmi Mustafa Efendi ile buluşup, Sivas`a varırlar. Amasya`da Salih Paşa ile görüşüp Sivas`a dönen Mustafa Kemal Paşa Kozan`dan gelen 4 kişilik heyeti huzuruna kabul eder.
Heyetin sözcülüğünü yapan Sehlikzade Hasan Efendi`yi dinler. Hasan Efendi, Kozan`ın işgalini, yapılan zulmü ve cinayetleri anlatır. Atatürk`e (Bizim malımız, paramız ve silah var, yalnız bunları bir düzene koyup yerinde kullanacak kumandana ihtiyacımız var.) der.
Kozan heyetini dinleyen Mustafa Kemal Paşa bir karara varrır ve şöyle der: “Size istediğiniz komutanları vereceğim, fakat sizin hayatınız gibi vereceğim komutanların varlığı da bu işin büyük bir gizlilik, bir komitecilik ruhu içinde yürütülmesine bağlıdır. Şimdi siz Kayseri`ye hareket edin, komutanlarınız arkadan size yetişeceklerdir”
Kozan`lıların huzurdan ayrılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, Binbaşı Kemal Bey`i (Kozanoğlu Doğan) takma adı ile Kilikya Kuvai Milliye Komutanlığı`na, Yüzbaşı Osman Bey`i de (Aydınoğlu Tufan) adı ile onun yardımcılığına görevlendirir.
Daha önce Kayseri`ye hareket eden Kozanlılarla komutanlar, Develi`de Belediye Başkanı Kamberli Osman Bey`in evinde buluşurlar. Askeri heyete katılan Ratıp Bey de burada hazır bulunur. Görev bölümü yapılır. Binbaşı Doğan Bey ile Ratıp Bey Batı Kilikya Komutanlığı`na görevlendirilir.Kamberli Osman Bey`in evindeki toplantıya katılan Gizzik Duran ve çetesi,Osman Tufan Bey`i alıp Tufanbeyli`ye hareket ederler.Tufanbeyli`den Göksun`a varırlar.Meyremçil Belini aşarak Osman Bey Andırın`a iner. Yaycıoğlu Ibrahim Ağa`nın evinde karargah kurarak, Doğu Kilikya Müdafai Hukuk Cemiyeti`nin temelini bu evde atar. Daha sonra Kadirli Müdafai Hukuk Cemiyeti`ni kurarak Kuvai Milliye Teşkilatı`nı harekete geçirir. Yiğit Kadirli halkı, 7 Mart 1920`de Kadirli`yi işgalden kurtarır. Kadirliye inen Osman Tufan Bey, Kozan`ın kurtuluşunun nasıl yapılacağını, Kozan`dan varan heyetlerle görüşüp Müdafai Hukuk Cemiyeti`nin kurulmasını ve yönetim kurulu ile başkanın seçilmesini ister. Ancak bu cemiyetin başkanlığını ulemadan ve okur yazar olanlardan hiçkimse kabul etmek istemeyince, daha sonra, Haçin baskınında şehit düşen Kahraman Ökkeş Bey (İlbeyi) gönüllü kabul eder. Böylece,
Kozan Müdafaa-i Hukuku Cemiyeti
} Bu grup komutanları emrinde bulunan Kozanlılar, Kozan`a hücum etmek üzere ilçeyi abluka altına alırlar. Durumu haber alan Fransız işgal kuvvetleri komutanı Tayyarda hazırlık yapar. Bir Haziran`ı 2 Haziran`a bağlayan gece yarısından sonra Kozan`ın yerli Ermenilerini de yanlarına alarak işgal kuvvetleri Kozan`ı boşaltırlar. 2 Haziran 1920 günü Türk Milis Kuvvetleri Kozan`a girdiler. Böylece bir yıl, 2 ay, 24 gün işgal altında kalan Kozan ve çevresi düşmandan kurtuldu.Her yıl 2 Haziran, Kurtuluş Bayramı olarak kutlanmaktadır.