Türk Okçuluğu

Kısaca: Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık M.Ö. ...devamı ☟

Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık M.Ö. 5000'den itibaren Altay ve Tanrı Dağları ve çevresinde ortaya çıkan, daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan "Atlı Bozkır Kültüründe" atlara ve okçuluğa büyük önem verilmektedir. Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde "Part Atışı" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türk kahramanı Tarkanın tolgalarına şahin tüyü takma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine verilmiştir. Vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikler Türk atlı okçularının kullandığı ve birçok zaferde kilit rol oynayan taktiklerdir. Uygurlar, yay kirişlerini at kılından yapmışlardır. Ayrıca kaya resimlerinde ve Orkun Vadisi’ndeki Bilge Kağan ve Kül Tigin anıt mezarlıklarında gerçekleştirilen kazılarda farklı ebat ve özelliklerde ok uçları bulunmuştur.

Mete Han Dönemi

Mete'nin, düşmanın psikolojisini bozan ve yön tayininde de etkisi olan ıslıklı oklar kullandığı ifade edilmektedir. Daha sonra pek çok göçebe kavmin kullandığı bu "çavuş oku" adı verilen ıslıklı okun mucidinin Mete olduğu kabul edilir. Mete Han, babasının emrine verdiği 10.000 atlı savaşçıyı bu oklarla donatmış ve eğitmiştir. Çin kaynaklarına göre Mete Han eğer okunu bir yöne yöneltirse, emrindeki askerlerin hepsi aldıkları eğitimle o hedefe ok atarak hemen yok ederdi. Bir gün okunu en sevdiği atına çevirdi. Askerlerinden bazıları tereddüt etti. Bunun üzerine okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirdi. Atına ok atmakta tereddüt eden askerlerinin hepsi atılan oklarla öldürüldü. Böylece küçüklükten beri oynadığı okunu hedefe çevirme oyunu emirlerinin tartışılmazlığını da perçinledi. Bir gün emrinde demir disiplini ile yetiştirdiği 10 bin askeri varken okunu ava çıkan babasının üzerine çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmemişti.

İslamiyet Sonrası

İslam'ın ilk yıllarında okçuluğun diğer silahlardan farklı olarak önemli bir yeri vardır. Bu sebeple Türklerin İslam'ı benimsemesinden sonra Türk okçuluğuna verilen önem dini bir anlam da kazanmıştır. İslam'da okçulukla ilgili 40 üzerinde hadis olduğu ifade edilmektedir. Bizanslı tarihçi Genesios ve Kedrenos'a göre Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen Türk okçularının başarıları şu şekilde ifade edilmektedir: 22 Temmuz 837'de Halife Mutasım'ın emrinde Orta Asya'dan gelen Türklerden oluşan birlikle Bizans birlikleri Anadolu'da, Dazimon kasabasında karşı karşıya gelirler. Sabah vakti başlayan savaşta Bizans süvarileri halifenin birliklerini dağıtır, yalnızca Türk okçuları dayanırlar. Türk okçularının ok yağmurları sebebiyle Bizans süvarileri göğüs göğüse çarpışma fırsatı bulamaz; ancak aniden başlayan sağanak yağış sebebiyle okçuların yay kirişleri gevşer ve Bizans birlikleri kaçmayı başarır. Yorgo Kedrenos şu ifadeyi kullanmaktadır: "Eğer yağmur (gündüz değil de) gece yağsaydı, imparator ve askerler ölecekti." Bizanslılar da usta okçular olmalarına rağmen (İmparator Iustinianos zamanında bu özellikleriyle ünlenmişlerdir.) 9. yüzyılda zamanla bu özelliklerini kaybetmişlerdir. "Bilge" lakaplı İmparator VI. Leo (866-912), Tactica isimli askeri taktikler kitabında şu ifadeyi kullanmıştır: "Okçuluğun tamamen ihmal edilip Romalılar tarafından bir kenara bırakılmasından itibaren bugünkü başarısızlıklar alışılmış hale geldi." Malazgirt Savaşı'nda da özellikle savaşın başında ve sonunda ok atışları önem teşkil etmiştir. Bizans İmparatoru Romen Diyojen , Sultan Alp Arslan'a bir ok sayesinde esir düşmüştür. Nikephoros Bryennios'un ifadesi şöyledir: "Türkler imparatoun etrafını sararak her yönden ok atmaya başladılar. Onu kurtarmak için arkasından gelen sol kanat kuvvetlerini de önlediler. Tamamen yalnız bırakılan imparator, düşmana karşı kılıcını çekerek içlerinden birçoğunu öldürdü; ancak etrafı büyük bir düşman topluluğu tarafından sarıldı. Romanos elinden yaralandı, tanındı ve her taraftan kuşatıldı. Atı bir okla vuruldu, hayvan sendeledi, yere yıkıldı, binicisini düşürdü ve böylece Bizans İmparatoru esir edildi." Bizans'ın Türk okçuları karşısındaki zayıflığı, Bizans'ı orduda reform yapmaya ve Türk atlı okçuları paralı asker olarak kullanmaya mecbur bırakmıştır. Selçuklular Asya bozkırının atlı okçuluk geleneğini devam ettirmiş, Anadolu'da da bu yeteneklerini kullanmışlardır. Ok ve yay Selçuklularda yalnızca askeri üstünlük anlamına gelmiyor, aynı zamanda hükümdarlık simgesi anlamına da geliyordu. Askeri ittifaklara çağrı anlamına gelen "ok gönderme" geleneği, 1.000 yıl sonra etimolojik bir göndermeyle yaşamaya devam etmektedir. Günümüzde Anadolu'da sosyal olaylara resmi davette gönderilen eşyaya "okuluk", "okuntu" gibi isimler verilmektedir.

Osmanlı Dönemi

Ortaçağ'dan 19. yüzyıla kadar Türk okçuluğu atış tekniği ve silah olarak büyük gelişim göstermiştir. 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren okçuluk Osmanlı'da planlı ve düzenli bir spor faaliyeti olarak yapılmıştır, bu amaçla da "ok meydanı" isminde 34 büyük meydan tahsis edilmiştir. Ok meydanlarının kendilerine ait ödenekleri, idarecileri, hizmetlileri vardı ve buralarda sporcular ikamet etmekte, antrenmanlar ve yarışmalar düzenlenmekteydi. Ok meydanları arasında en bilineni İstanbul'daki Okmeydanı'dır. Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul'un fethinden sonra, alan sahiplerinden alınıp resmi olarak okçuluk sporu hizmetine verilmiştir. Sultan fermanı ile ananın sınırları belirlenerek alana tırnaklı hayvan sokulması, ölü gömülmesi, ev yapılması ve alanda kuş uçurtulması yasaklanmıştır. Tesis açılışı Hıdırellez'de (6 Mayıs), kapanışı Ruz-ı Kasım'da (Kasım) yapılırdı. Pazartesi ve perşembe günleri de müsabakalar ve atışlar yapılmaktaydı. Müsabaka ve çalışmalar dışındaki günlerde de sporcular meşk (serbest çalışma) yaparlardı.

Kaynaklar

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Okçuluk
3 yıl önce

belirlenmiştir. Yarışmanın birincisi toplam puana göre belirlenir. Kol ve sırt kaslarını , göz koordinasyonunu geliştiren bir spordur. Türk okçuluğu...

Atlı okçuluk
3 yıl önce

ve Hunlar aracılığıyla), Mezopotamya'ya ve Doğu Asya'ya da yayıldı. At okçuluğu, Güney Amerika pampaları ve Kuzey Amerika bozkır halkları arasında ayrı...

Çavuş oku
6 yıl önce

edilmiş, onlar da okun sesini kullanarak askerleri yönlendirmiştir. Türk okçuluğu Temren Türk Mitolojisi, I.Cilt, Bahaeddin Ögel, 4.baskı, sayfa:8 Hunlar, Gumilev...

Damla Günay
3 yıl önce

Damla Günay (d. 24 Kasım 1982), Türk okçu. Okçuluğa antrenörü ve babası Kadir Günay'ın teşviki ile başlayan Günay ilk kez 2004 Yaz Olimpiyatları'nda katılmıştır...

Türkler
3 yıl önce

Türkler, Türkiye Türkleri veya Anadolu Türkleri, çoğunlukla Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu'nun eski topraklarında yaşayan bir Türk halkı. Türkiye sınırlarının...

Türk, Türkiye, Osmanlı Devleti, Göktürkler, Orta Asya, Türkiye Cumhuriyeti, Türk Devletleri, Anadolu, Asya
Türk Kültürü
3 yıl önce

Türk kültürü, Anadolu, Doğu Akdeniz, Sibirya, Orta Asya ve İslam kültürleri ile etkileşim içinde varlığını sürdürmekte olan zengin ve eklektik bir kültürdür...

Türk kültürü, At, Avrasya, Bilge Kağan, Halı, Hun, Koyun, Kurt, Kültür, Orhun Kitabeleri, Orta Asya
Klasik Türk Müziği
3 yıl önce

Klasik Türk müziği, klasik Türk mûsıkîsi, Osmanlı'daki adıyla mûsıkî veya günümüzde kullanılan adıyla Türk sanat müziği; Türk kültürüne has makamlı bir...

Klasik türk müziği, Klasik türk müziği
Elif Altınkaynak
7 yıl önce

Elif Altınkaynak Çahlıyan (d. 20 Ağustos 1974), Türk okçuluk antrenörü, eski okçu. Altınkaynak, 1996 Atlanta ve 2000 Sidney Olimpiyatları'nda ülkesini...