Para aklama kavramı, organize suç kavramıyla birlikte gelişmiştir. Yüzyılın başında ABD`de Al Capone`la mücadele eden FBI, ünlü gangsterin suçtan, özellikle de içki kaçakçılığından elde ettiği geliri sahip olduğu çok sayıdaki çamaşırhanenin "geliri" gibi göstererek akladığını tespit etmiş Al Capone`a her ne kadar organize suçtan ceza verilemese de bu sayede "vergi kaçakçılığından" ceza verilmiş, bu arada çamaşırhanelerden esinlenen "para yıkama" ve "para aklama" kavramı yerleşmiştir.
Para aklama öncelikle gelir ile suç arasındaki bağın kopartılmasını gerektirir. Örneğin İngiltere`de eroin satışından elde edilen 1 milyon dolar olduğunu varsayıldığında, bu para İngiltere`de sisteme sokulacak olursa dikkat çekecek, bankaya 1 milyon dolar yatıran her kim olursa olsun paranın kaynağı sorulacaktır. Dolayısıyla para aklama mekanizmasında ilk sınır "şüpheli işlem" olarak adlandırılan para yatırma limitidir. Bu; şu anlama gelir, bankalar ya da finans kuruluşları kendilerine gelen belirli bir miktarın üzerindeki işlem talebini kimlik tespitiyle birlikte bildirmek zorundadır. Bu rakam 2 bin dolarla 50 bin dolar arasında ülkelere göre değişmektedir.
Para aklayıcılarının ilk yaptığı şey de paranın kaynağı ile ilişkisi kesmek için şüpheli işlem limitinin altında çok sayıda hareketle parayı aktarmaktır. Bunun için para küçük miktarlarda çok sayıda kişinin hesabına yatırılır. Bu paranın sisteme sokulduğu ilk aşamadır.