Menemen Olayı

Kısaca: Menemen Olayı yada Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup meczup tarafından şehit edilmesiyle başlamış, ardından kurulan Divanı Harp'te de olayın failleri olarak yargılanan sanıklara çeşitli cezalar verilmesiyle sonuçlanmış bir olaylar zincirini içerir. ...devamı ☟

Menemen Olayı
Menemen Olayı

Menemen Olayı yada Kubilay Olayı, 23 Aralık 1930 günü İzmir'in Menemen ilçesinde, öğretmen-yedeksubay Mustafa Fehmi Kubilay'ın ve yardımına koşan bekçiler Hasan ve Şevki'nin bir grup meczup tarafından şehit edilmesiyle başlamış, ardından kurulan Divanı Harp'te de olayın failleri olarak yargılanan sanıklara çeşitli cezalar verilmesiyle sonuçlanmış bir olaylar zincirini içerir.

Olaylar Menemen'de cereyan ettiği için Menemen Olayı da denmektedir, ancak çoğu Menemen dışından belli bir grubun faili olduğu olay için ilçenin bütününün isminin kullanılmaması daha doğrudur.

Siyasi bağlamda da Kubilay Olayı, 1930'da Ali Fethi Okyar tarafından Atatürk'ün tavsiyesiyle kurulmuş olan ve 17 Kasım 1930'da kendi kendini fesheden, Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci ana muhalefet partisi Serbest Fırka'nın 99 günlük varlığı ile bir arada değerlendirilmektedir.

Mustafa Fehmi Kubilay (baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep) Giritli bir ailenin çocuğu olarak 1906 yılında dünyaya geldi. Öğretmenlik eğitimini tamamladıktan sonra 1930 yılında Menemen'de yedeksubay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı.

23 Aralık 1930 sabahı Menemen'de cereyan eden tuhaf hadiseler genel anlatıma göre şu seyri izlemiştir: Sabahın erken saatlerinde, çember sakallı, başlarında sarık, sırtlarında cüppe, Manisa'dan o gün gelmiş dördü silahlı altı meczup, belediye meydanında tekbir getirerek gezinmeye başladı. Bazı kaynaklar içki ve uyuşturucu tesirine atıfta bulunmakta iken, sanıklardan Sütçü Mehmet Emin sonradan ifadesinde Nakşibendilik tarikatına mensubiyet göndermelerinde bulunmuş, Manisa'da vaazında bulundukları hocaları saymıştır. Grup "biz şeriat ordusuyuz" diyerek Menemen Müftü Camiine girmiştir. Elebaşı "Giritli Derviş Mehmet" (başka bir deyişle Kubilay'ın hemşerisi) olup, yanında da Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceği gibi tebligatlarda bulundu. Camideki yeşil bayrağı alıp önce uzun bir sopaya takarak, sonra da Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diye bağırmaya başladılar. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri (bir fabrikada çalışan Hayimoğlu Jozef de dahil) geçirdiler. Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası saf insanları korkuttu. Biraz tezahürat bile topladılar.

Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre, alay komutanı yedeksubay Kubilay'ı bir manga askerle birlikte olay yerine gönderdi; başka bir bilgiye göre ise Kubilay sadece meydandan geçmekteydi. Askeri birlik sevki senaryosunda Kubilay ve askerlerin silahlarında mermi bulunmamakta olup, süngü takmışlardı. Kubilay, askerlerini meydan girişinde bırakarak, nümayişçilerden teslim olmalarını istedi. O anda gruptan açılan ateş sonucu yere düştü. Meydandan geçmekte olduğu senaryosunda, Kubilay üniformasının kendisini koruyacağına güvenerek tahrikçilere tek başına yaklaşmış ve Derviş Mehmet ile tartışmaya başladı, hatta bir tokat aşketmiş ve bunun üzerine Derviş Mehmet tarafından vurulmuştur. Görgü tanıklarının genellikle doğruladıkları üzere, Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı yedeksubay Kubilay'ın başını oracıkta gövdesinden ayırdı. Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalışırlar ancak bir türlü başaramazlar. Birisi ip getirir ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlanır.

Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da şehit düştü. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açtığı ateş sonucu şehit düştü. Birkaç dakika içinde üç şehit verilmiş, bir baş kesilmişti.

Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları yere serilirken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.

Kubilay Olayı, genç Türkiye Cumhuriyeti'nin 1925'deki Şeyh Sait İsyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.

Devlet sert tepki göstedi. 27 Aralık 1930 günü Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında bu konuda bir toplantı yapıldı. Kaynakların ifadesine göre, Atatürk, Kubilay Olayına çok kızmıştı. Daha birkaç yıl önce Yunan İşgalinin acılığını tatmış bir muhitte bu olayın meydana gelmesi üzerine, bazı kaynaklara göre, ilçenin haritadan silinmesini emretti. Ertesi gün de, "Böyle emirler verirsem, uygulamayın, sonra bir daha sorun", dedi. Ancak olayın niteliği ve cereyan ediş şekli nedeniyle çileden çıktığı muhakkaktır. 28 Aralık 1930'da orduya gönderdiği başsağlığı telgrafında, "Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmalarının bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadise" olduğunu belirtti.

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur. 7 Ocak 1931'de bu kez İzmir'de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) 15 Ocak 1931'dan itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı, 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkum edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6'sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. T.B.M.M. Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi.

Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen'de idam edildi. Bazıları Kubilay'ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçabildi. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Olayın hemen ardından Menemen'de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar:

"İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz."

Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931'de de Menemen’den kaldırıldı.

Cezalar

İdam edilenler: 1. Manisa'dan kahveci çırağı Mustafa 2. Manisa'dan terzi Talat 3. Manisa'dan topçu Hüseyin 4. Manisa'dan tatlıcı Mustafa Hüseyin 5. Manisa'dan eskici Hüseyin Ali 6. Manisa, Keçeli köyü'nden Himmetoğlu Süleyman 7. Manisa, Paşa köyü'nden Kahya Ahmetoğlu İsmail 8. Manisa'dan Mutaf Süleyman 9. Manisa'dan Manifaturacı Osman 10. Manisa'dan Hafız Cemal 11. Manisa'dan Tabur İmamı İlyas Hoca 12. Manlsa'dan Alipaşazade Ragıp Bey 13. Manisa'dan Şeyh Hafız Ahmet 14. Manisa'dan Giritli İbrahimoğlu İsmail 15. Menemen Bozalan'dan Koca Mustafa 16. Menemen Bozalan'dan Hacı İsmail 17. Menemen Bozalan'dan Hacı İsmailoğlu Hüseyin 18. Menemen Bozalan'dan Göriceli Abdülkerim 19. Menemen'den Yukarıcumalı Ramiz 20. Menemen'den Çıtaklı Molla Süleyman 21. Menemen'den Hayimoğlu Jozef (İdam) ("Şeriat isterük" diye bağıranların arasına karışmış bir Yahudi vatandaşımızdır.) 22. Menemen'den Şımbıllı Ali Osmanoğlu Memet 23. Menemen'den Arnavut Yusufoğlu Kamil 24. Menemen'den Kerimoğlu İbrahim 25. Menemen'den Selimoğlu Boşnak Abbas 26. Alaşehir'den Şeyh Ahmet Muhtar 27. Alaşehir'den Esat’ın oğlu Memet Ali 28. Manisa Hastanesi imamlığından mütekait Laz İbrahim Hoca 29. Manisa'dan Emrullahoğlu Memet

Manisa'dan Nalıncı Hasan idama bedel (24) sene hapis (20) yaşında Manisadan Çoban Ramazan idama bedel (24) sene hapis (20) yaşında Manisadan Giritli Küçük Hasan idama bedel (24) sene hapis (17) yaşında Menemenden Harputlu Ömeroğlu Memet idama bedel (24) sene hapis (65) i mütecaviz İzmirden Laz Memet Ali Hoca idama bedel (24) sene hapis (65) i mütecaviz Erbilli Şeyh Esat idama bedel (24) sene hapis (65)i mütecaviz

Hapis ve Ağır Hapis Cezalarına Mahkum Edilenler:

Horus köyünden Selahattin oğlu Naşit (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Yakupoğlu Ali (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Muhittinoğlu Ali Koç (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Hasanoğlu Ahmet (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Neciboğlu Mevlut (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Ragıboğlu Osman (15 sene ağır hapis) Horus köyünden Mümtazoğlu Haşim 65 yaşını mütecaviz olduğundan 12,5 sene ağır hapis 14 kişiye 3'er sene hapis 20 kişiye 1'er sene hapis

Kaynakça

* http://www.anadolu.be/kubilay/kubilay.html Brüksel Anadolu Dergisi - Olayın kapsamının tamamı (kaynak belirterek kullanım izni)
  • http://www.ata.boun.edu.tr/chronology/kronoloji/menemen.htm Kronoloji]
  • http://www.belgenet.com Belgeler
  • http://www.milliyet.com.tr/2005/12/29/pazar/yazdundar.html Can Dündar'ın aktardığı görgü tanıkları açıklamaları
  • http://www.hurriyetim.com.tr Emin Çölaşan'ın her yıl 23 Aralık'ta Kubilay yazısı
  • Kitap: Yeni Türkiye (çev. Kadri Mustafa Orağlı; Multilingual Yabancı Dil Yayınları; ABD'nin ilk Türkiye büyükelçisi Joseph Grew'in anıları ve sefaret yazışmaları; (elçinin Menemen'de olmadığı, bütün elçilik yazışmaları gibi dikkatle algılanması gerektiği, ABD elçilerinin objektiflik ve dürüstlük abidesi olmadıkları unutulmamalıdır.)

    Genelkurmay arşivine göre Kubilay'ın katilleri esrarkeş

    'İrticai kalkışma' şeklinde sunulan Menemen Olayı ile ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Genelkurmay ve Emniyet arşivi, Kubilay'ı katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koyuyor.


Genelkurmay, ayrıca dönemin yerel idarecilerini, haberdar olmasına rağ-men olaylara seyirci kalmakla suçluyor.

Tarihe 'Menemen Olayı' olarak geçen Asteğmen Kubilay'ın katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Ancak 'irticai kalkışma' olarak sunulan hadiseyle ilgili şüpheler zihinlerden hiç çıkmadı. Gerek Mehdiliğini ilan edip topladığı bir avuç müridini esrar içirerek kendisine bağlayan Derviş Mehmet'in kimliği, gerekse resmi makamların olay sırasındaki ihmalleri, resmi teze karşı çıkan araştırmacıların "komplo" iddiasına yol açtı. Bu tartışma her 23 Aralık'ta yeniden gündeme gelirken, Zaman olayın perde arkasıyla ilgili önemli bir belgeye ulaştı.

O dönemde Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti olarak adlandırılan Genelkurmay Başkanlığı'na ait 26 Aralık 1930 tarihli bir belge, hükümet yetkililerinin ihmallerine dikkat çekiyor. Genelkurmay tarafından Menemen'e gönderilen 1. Kolordu Komutanı Vekili Muğlalı Mustafa Paşa (Mustafa Muğlalı) hadiseden üç gün sonra Ankara'ya ilettiği raporda Derviş Mehmet'in şüpheli hareketlerinin yetkili mercilerce bilindiğine işaret ediyor. Buna rağmen gerekli takibatın yapılmadığı; uzaktan seyirci kalınarak adeta "olay çıkmasına göz yumulduğu" ima ediliyor. Emniyet arşivlerindeki bir belgede ise Derviş Mehmet'in etrafındaki insanları esrara alıştırıp, istediğini yaptırdığı belirtiliyor. Dokuz maddeden oluşan dört sayfalık Genelkurmay raporunda da kendisini 'Mehdi' ilan eden Derviş Mehmet'in Manisa'da bir esrarkeş kahvesini mekan edindiği ve çevresindeki insanlarla uzun süre şüphe uyandıracak fiiller içinde bulunduğu kaydediliyor. Derviş Mehmet'in bu şüpheli halinin bilinmesine rağmen ortadan kaybolduğuna dikkat çekilen raporda, "Kayboluşları Manisa hükümetine bildirilmesine rağmen, Menemen'e gelene kadar 15 gün boyunca gezdikleri civar köylerde ahaliye telkinatta bulunmalarına rağmen bundan haberdar olunmaması ve hükümet konağı önüne gelene kadar Menemen hükümetinin bundan hiçbir suretle malumat almaması" eleştiriliyor.

Genelkurmay raporunda Menemen kaymakamı ve ilçe jandarma komutanı hakkında da ağır suçlamalar var. Kaymakamın hükümet konağına çok sonradan geldiği ve olan bitene uzaktan seyirci kaldığı kaydedilirken, jandarma kumandanı için, "Hükümet konağı içerisine dört neferiyle birlikte girerek kadın gibi saklandı." ifadeleri kullanılıyor.

"Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti'nin 26/12/1930 tarihli ve 6747 No'lu tezkeresinin suretidir" üst başlığı bulunan dokuz maddelik raporun 6. maddesinden bazı satırbaşları şöyle: "Şu mes'elede çok şayan-ı dikkat ve mühim gördüğüm noktalar Manisa'da ilk önayak olarak ortaya atılan bu şerirlerin Manisa'da iken bir esrarkeş kahvesinde daimi surette içtima ederek orasını tekke haline getirdikleri ve son zamanlarda hepsinin sakal bırakmak suretiyle bütün bütün calib-i şüphe vaziyet aldıkları ve bu hal Manisa zabıtasınca da malum olduğu halde Manisa'dan birdenbire gaybiyetleri ve hatta bu gaybiyetlerin aileleri tarafından hükümete malumat verilmesi üzerine Manisa hükümetinin bunlar için hiçbir teşebbüste bulunmaması ve civar kazaların nazar-ı dikkatleri celbedilmemesi gerek Manisa'da gerekse haricinde teşkilatların olup olmadığı hakkında tahkikat ve tetkikat yapılmayarak işin tesadüfe bırakılması Manisa'dan ayrıldıktan sonra Paşaköy, Yağcılar, Bozalan, Çukurköy ve civarlarında on beş gün dolaşarak ahaliye birtakım telkinatta bulunmalarından hiç kimsenin haberdar olmaması 23/12/1930 günü sabah namazına doğru musellahan ve birlikte sabah namazını kılarak ve camiden ellerine bir de bayrak alarak yine ahali ile camiden çıkışlarından ve sabahleyin hükümet konağı önüne kadar gelişlerinden Menemen hükümetinin hiçbir suretle malumat almaması..." Aynı maddenin sonunda kaymakamlık ve jandarma komutanının tavrı da şu sözlerle eleştiriliyor: "Menemen kaymakamı beyin, hükümet konağı cihet-i askeriye tarafından işgal edildikten sonra ancak hükümete gelmesi ve bu zamana kadar adeta seyirci vaziyetinde kalması ve bir silah arkadaşı koyun gibi karşısında boğazlanırken Menemen jandarma kumandanının dört neferi ile hükümet konağı içerisine girerek kadın gibi saklanması..."

Raporun 7. maddesinde ise Kubilay'ın askerlerinin neden cephanesiz olduğu sorgulanıyor: "Sevk u idare hatalarına alaydan telefonla kuvvet talep eden jandarma kumandanı şu kuvvetin ne için ne maksatla ve ne gibi bir vaziyet karşısında talep edildiği hakkında alayı tenvir etmemiştir. Jandarma kumandanının noksan olarak verdiği bu malumat alayca gönderilen ilk bölüğün cephanesiz olarak yola çıkarılması kuvvetlerin vaziyeti hakim olmasına sebep olmuştur."

Emniyet raporu: Esrarlı sigarayla tasarrufunu artırıyormuş

Kubilay'ı öldüren Derviş Mehmet'in çevresindeki insanları esrarla etki altına aldığına ilişkin bir başka resmi bilgi de Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında yer alıyor. Dönemin İçişleri Bakanlığı'na 25 Aralık 1930'da "Vali Kazım" imzasıyla gönderilen 7 maddelik raporun 4. maddesinde şunlar yazılı: "Bunların hepsinde esrar ve esrarlı sigara olup, Derviş Mehmet bunları Manisa'da alıştırmış ve bununla da tasarrufunu artırıyormuş."

23 Aralık 1930'da Menemen'de neler yaşandı?

Mustafa Fehmi Kubilay, Giritli Hüseyin ve Zeynep çiftinin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1906 doğumlu Kubilay'ın asıl mesleği öğretmenlikti. 23 Aralık 1930'da İzmir'in Menemen ilçesinde meydana gelen olay sırasında askerlik görevini yapıyordu. 'Mehdi" olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) 7 Aralık'ta, 6 müridiyle Manisa'dan yola çıkarak, civardaki Paşa köyünde yaptıkları hazırlık ve propagandalardan sonra 23 Aralık sabahı, gün doğarken tekbirlerle Menemen'e girdi. Belediye meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle hükümet karşıtı sloganlar atmaya başladı. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden Asteğmen Kubilay'ı, hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdü. Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından şiddetle bastırılırken, Derviş Mehmet ve iki müridi öldürüldü. 31 Aralık 1930'da toplanan bakanlar kurulu, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir merkez ilçelerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan edilmesine karar verdi. Sıkıyönetim komutanlığına 2. Ordu Kumandanı Fahrettin Paşa (Altay), Divan-ı Harp Reisliği'ne 1. Kolordu Komutan Vekili Muğlalı Mustafa Paşa atandı. Olay 1 Ocak 1931'de Denizli Milletvekili Mazhar Müfit (Kansu) ve arkadaşlarınca verilen soru önergesiyle TBMM gündemine getirildi. Soru önergesini Başbakan İsmet Paşa (İnönü) cevaplandırdı. Daha sonra sıkıyönetim ilanına ilişkin önerge tartışıldı ve oybirliğiyle kabul edildi.

Kaynak Zaman Gazetesi - Erdal Şen

'Menemen olayı sıradan bir cinayet değil'

Genelkurmay Başkanlığı, arşiv belgeleriyle Menemen'deki eylemin, “sıradan bir cinayet değil, bilinçli bir hareket olarak uygulamaya geçirildiğini” ortaya koydu.

Genelkurmay Başkanlığı, “bir hazırlık safhasından sonra eylemi gerçekleştirenlerin tümünün Manisa'da ikamet ettiklerini ve Nakşi tarikatıyla bağlantıları bulunduğunu” belirledi.

Genelkurmay Başkanlığı, 23 Aralık 1930 günü Menemen'de meydana gelen olaylarda şehit edilen Yedek Subay Mustafa Kubilay'ın katledilişine ilişkin Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığının arşivlerindeki belgeleri internet sitesinde yayınlayarak Menemen olayına ışık tuttu.

Genelkurmay Başkanlığının kamuoyuna sunduğu arşiv belgeleri arasında Yedek Subay Mustafa Kubilay'ın ölümüne ilişkin keşif raporu, İbrahim Hoca'nın ifadeleri, Eylemcilere yardım eden Yunus oğlu Kamil'in ifadesi, Menemen Telgraf Memuru Nail Bey'in Olaya İlişkin Tanık İfadesi, eylemcilerin bağlı oldukları tarikat mensuplarına ilişkin belge, Şeyh Esat'ın İbrahim Hoca'yla ilişkisini ifade ettiği mektuplar yer alıyor.

“Arşiv Belgeleriyle Menemen Olayı” çalışmasında arşiv belgelerinin yanı sıra Genelkurmay'ın Menemen'de yaşanan olayın geçmişi ve o gün yaşananları gözler önüne seren değerlendirmelerine de yer verildi.

Söz konusu belgelere göre, olayın ardından Menemen Cumhuriyet Savcısı, Savcı Yardımcısı ve Hükümet Tabip Vekilinin hazırladıkları raporda, Kubilay'ın Gazez Caminde katledilmiş olarak bulunan bedeni, şöyle tasvir ediliyor: “Gazez Camisi girişinin sol tarafındaki bahçede arkası üstü yatık, sağ tarafında kasaturası kınından çekik bir halde, elbiseleri kanlı, başı boynundan ayrılmış ve etrafındaki toprakta çok fazla kan lekeleri bulunan, tahminen 25 yaşlarında, üzerinde haki renkte askeri elbise olan; orta boylu, kumral benizli, saçları az ağarmış cesedin, Menemen'de 43'ncü Alay 1'nci Tabur 3'ncü Bölük Takım Komutanı Yedek Subay İzmirli Hüseyin oğlu Kubilay olduğu anlaşılmıştır.”

GÖRGÜ TANIĞININ İFADESİ

Belgelere göre, olayın görgü tanıklarından, Menemen'deki telgraf memuru Nail Bey, Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay'ın nasıl öldürüldüğünü şöyle anlatıyor:

“Kubilay Bey'in kumandasında bir müfreze geldi. Müfreze komutanı evkaf kahvesi önünde askeri durdurup 'süngü tak' emrini vererek, kendisi Şakilerin yakasını tuttu. Asker süngü taktı. Onlar dönmelerine devam ediyorlardı. Maarif kahvesinin önündeki büyük ağacın hizasına geldiler. Diğer arkadaşı bunları o vaziyette görünce, Kubilay Bey'i arkasından bir silahla vurdu. O anda yere düştü. Onbeş saniye kadar yerde kaldıktan sonra, kalkıp doğruca cami tarafına koştu. Bir kısım halk bunu görünce dağıldı. Telgrafhaneye de bir kısmı girdi. Onları dışarı çıkarttım. Bu sırada adamlardan ikisi kayboldu. Biz kaçtıklarını zannettik. Biraz sonra saçından tutulu olduğu halde, zavallı Kubilay Bey'in kesik kafasını getirdiklerini gördük. Ellerinde sancağın ucuna kafayı geçirirlerken bir şeyler söyleyerek eğildiler. Kesik başın, elektrik direğine bir kırmızı kuşakla bağlandığını gördüm. Kubilay Bey'in başı asılı olduğu halde meydanda dönüyorlardı.”

“CİNAYET DEĞİL, BİLİNÇLİ BİR HAREKET”

İnternet sitesindeki Genelkurmay Başkanlığının konuya ilişkin değerlendirmesinde, tarihe “Menemen Olayı” diye geçen bu eylemin, “sıradan bir cinayet değil, bilinçli bir hareket olarak uygulamaya geçirildiğinin” yapılan araştırmalarla ortaya çıkarıldığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:

“Eylemciler bir hazırlık safhasından sonra eylemi gerçekleştirmişlerdir. Eylemin ele başı ve Yedek Subay Mustafa Kubilay'ın başını keserek öldüren Giritli Hasan oğlu Mehmet, Osman oğlu Şamdan Mehmet, Hasan oğlu Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet, Nalıncı Hasan ve Çakır oğlu Ramazan, eylemci grubunu oluşturmaktadır.

Eylemcilerin hepsi Manisa'da ikamet etmektedirler ve Nakşi tarikatiyle bağlantıları vardır. Onları bu tarikata sokan ve eğiten, Manisa Askeri Hastahanesi imamlığından emekli İbrahim Hoca'dır. İbrahim Hoca da İstanbul Erenköy'de Şevki Paşa köşkünde oturan Şeyh Esat'a bağlıdır. İbrahim Hoca, halifeler halifesi olarak, tarikatın etki alanının genişletilmesinden ve yaygınlaştırılmasından sorumludur.”

“ŞEYH ESAT'IN YİRMİBİN MÜRİDİ VARDI”

Belgeler arasında İbrahim Hoca'nın ifadesine de yer verildi. İfadesinde tekkeler yasaklanmadan önce Şeyh Esat'ın tahminen yirmibin civarında müridi bulunduğunu belirten İbrahim Hoca'nın, Manisa'daki müritlerin sayısı sorulduğunda ise hiçbir açıklama yapmadığına dikkat çekildi.

Belgeler arasında İbrahim Hoca'nın, Şeyh Esad'la ilişkisini açıkça ortaya koyan Şeyh Esad'ın yazdığı mektuplara da yer verildi. İbrahim Hoca'nın ifadesinde, bu bağlantısıyla ilgili söyledikleri ise şöyle:

“İlk tarikate intisabım oniki sene evveldir. Nakşibendidir. Şeyhim İsmail Necati'ydi. Bab-ı ali'de oturuyordu. Tekkesi vardı. Ölmüştür. Ondan bir sene sonra tahminen o zaman Çapa'da tekkesi bulunan Şeyh Esat Efendi'nin zikrine gittim ve ona bağlandım. Yani benim hocam oldu. Yirmibir senedir tarikatin imamıdır.”

“MÜRİD HÜSNÜ EFENDİ'NİN AÇIKLAMALARI”

Şeyh Esad'ın oğlu (halife) Mehmet Ali'nin de İbrahim Hoca'nın bağlantısını ”Kendisi, pederimin on senelik dervişlerindendir. Şurdan burdan hiç tanımadığımız adamları ziyaret maksadıyla bana ve pederime getirirdi” şeklinde ifade ettiğine yer verilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:

“Şeyh Esad'ın müridlerinden Hüsnü Efendi, 'daima sözünden ve nasihatinden ilham alarak kendisini şeyhe bende (kul) eden kişileri' sayarken ilk isim olarak İbrahim Hoca'yı belirtir. İbrahim Hoca'nın Manisa'da görevli iken merkeze bağlı Horosköy'de yoğun faaliyetleri vardır. Burada ikamet eder, cami yaptırır, tarikate adam kazandırma çalışmalarını sürdürür, vaaz verir. 'Hoca köyümüzde oturduğu sırada Cuma günleri ve bazan hafta aralarında ve bazan da kendisi ne zaman isterse o vakit köy camisinde vaaz verirdi. Köyde bulunduğu bir gün ikindi namazı sırasında camide vaaz etmeye başladı'. Hoca, 'Şapka giyen gavurdur. Biz gavur olamayız. Rakı içen ve yalan söyleyenler de gavurdur' diye söyleniyordu.”

İbrahim Hoca'nın bu köyde özellikle ileri gelenlerle sıkı ilişkiler kurduğu, düzenli ve gizli bir bağlantısı bulunduğu ifade edilen değerlendirmede, ayrıca Şeyh Esat'ı ziyaret edenlerin dönüşte şeyhi övücü propaganda yaptıkları anlatıldı.

“BİZ FES GİYMEK İSTİYORUZ”

Menemen'deki olaydan iki ay önce, İbrahim Hoca'nın Manisa'ya geldiği belirtilen değerlendirmede, olayın gelişimiyle ilgili şu bilgilere yer verildi:

“Kandırılmış kişilerin ağzından dökülen şu sözler, meselenin ne kadar farklı bir mecrada seyrettiğini ortaya koymaktadır. 'Araplıkla beraber sultanlık ve Sultan Hamid'in oğlu gelecek. Tekkeler kapandı ama açılacak ve serbest olacak. Kılıçlarımız gelecek kesecekler. Fes giyilecek', 'Biz, fes giymek istiyoruz. Müslümanlık istiyoruz.'

İbrahim Hoca, Manisa'ya geldiği zaman birçok kişi onu ziyaret eder. İbrahim Hoca'nın çok yakını olan Osman Çavuş 'İnşaallah reis-i cumhuru gebertirler de rahat yüzü görürüz, fes giyeriz.' demekten çekinmez. İbrahim Hoca, Osman Çavuşun kendisiyle olan bağlantısını ifadesinde teyit eder. 'Tekaüt (emekli) edildikten sonra İstanbul'a gittim. Orada ikamet etmeye başladım ve İstanbul'da iken bir defa Cemal ve bir defa Osman ve bir defa da tabur imamı İlyas Efendi'den mektup aldım.”

MÜRİTLERİN İSTANBUL'DA ŞEYH ESAT'I ZİYARETLERİ

Menemen olayının kilit isimlerinden ve eyleme bizzat katılan Nalıncı Hasan'ın, Şeyh Esat'ı ziyaret etmek üzere İstanbul'a gittiği zaman İbrahim Hoca'yla buluştuğu, İbrahim Hocanın da bunu açıkça anlattığına işaret edilen değerlendirmede, İbrahim Hoca'nın bu görüşmelerle ilgili şu ifadelerine yer veriliyor:

“Bir sene evvel Manisalı basmacı Osman Efendi ile Nalıncı Hasan'ı Esat Efendi'nin evinde gördüm ve hep beraber bir odada oturduk ve bir gece beraber kaldık ve yanımıza kimse gelmedi. O gece yattık, sabahleyin Esat Efendiyi ziyaret ettik... Haseki civarında bulunan Hoca Esat'ın oğlu Ali Efendi'nin evine gittim. Osman Efendi ve Nalıncı Hasan ile orada hepimiz birleştik ve dördümüz oturduk... Bir veyahut iki gün sonra Osman Efendi ile Nalıncı Hasan bizim eve geldiler. Bir gece kaldılar ve sabahleyin gittiler.”

EYLEM HAZIRLIKLARI

Eylemcilerden mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet, Emrullah oğlu Mehmet Emin, Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Topçu Hüseyin, Süleyman Çavuş, Çakır oğlu Ramazan, Çırak Mustafa, Hüseyin oğlu Ali'nin, önce bir esrarkeş kahvesinde daimi surette toplanarak orasını tekke haline getirdikleri ve daha sonra da Tatlıcı Hüseyin'in Manisa'daki evinde dört gün süren bir toplantı yaptıklarına işaret edilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:

“Gerçekleştirilecek eyleme ilişkin görüşme yapılır ve silah tedariki kararlaştırılır. Giritli İsmail ve bıçakçı Hacı Mustafa'dan birer silah alınır. 7 Aralık günü mehdi Mehmet, Sütçü Mehmet ve Şamdan Mehmet aldıkları silahlarla Paşaköy'e giderler. Ertesi gün de Ali oğlu Hasan, Nalıncı Hasan, Çakır oğlu Ramazan, Paşaköy'e ulaşırlar. Paşaköy'de üç gün kaldıktan sonra, Manisa'nın kuzey doğusunda yer alan Yağcılar köyüne uğrar ve burada yedi gün kalırlar. Ardından o gece yarısı eylemciler, Bozalan'a hareket ederler.

Bozalan'a doğru giderlerken, mehdi Mehmet, iki günden beri mehdiliğini ilan ettiğini, Menemen'de bunu halka açıklayacağını söyler. Nalıncı Hasan da Menemen'deki bir camiden sancak alabileceğini belirtir ve uzun bir yürüyüşten sonra Bozalan köyü yakınlarına gelirler. Dinlenmek için yatarlar ve bu sırada Çakır oğlu Ramazan kaçar.”

Değerlendirmede, eylemcilerden mehdi Mehmet'in, buradan halka kendisinin ”mehdi” olduğunu ve kendilerine iltihak etmelerini telkin ettiği ifade edilerek, Manisa'dan ayrılmalarından sonra geçen 15 gün boyunca eylemcilerin bu köylerde propaganda faaliyetlerinde bulundukları, bu süre içinde bir kısım halkı etkiledikleri ve yardım gördükleri belirtildi.

“ŞERİAT İSTİYORUZ”

23 Aralık 1930 günü eyleme geçilmesinin kararlaştırıldığı ve eylemcilerin başlarında mehdi Mehmet olmak üzere Menemen'e sabah ezanı sırasında gelerek Müftü camisine girdikleri anlatılan değerlendirmede, şöyle devam edildi:

“Camide bulunan sancağı alıp mehdi, halkı kendilerine katılmaya davet eder ve şunları söyler. 'Taraf-ı ilahiden geliyoruz. Şeriat istiyoruz. Askerin kılıç ve kurşunu bize işlemez. Herkes bu bayrağın altından geçecektir. Geçmeyenleri kılıçtan geçireceğiz. Bugün zeval (öğle) vakti yetmişbin kişi bize yardıma gelecektir.'

Kendilerine katılan grupla birlikte eylemciler, sokaklarda dolaşıp herkesin dükkanlarını kapayarak peşlerinden gelmelerini söyleyerek yürüyüşe geçerler. Saffet Hocanın evinin önünden geçerlerken o da evden çıkar ve grubun arkasından yürür. Mehdi Mehmet, Saffet Hocaya karşı saygıda kusur etmez. Bir süre sonra Saffet Hoca gruptan ayrılır ve meseleden hiç haberi yokmuş gibi tekrar evine döner ve pencereleri kapatır. Eylemcilerin bulunduğu grup, Belediye binasının önüne kadar gelir. Kalabalık artar. Mehdi Mehmet kendisinin mehdiliğine ve şeriati yerine getireceklerine dair halka hitap eder.”

JANDARMA EYLEM HABERİNİ ALIYOR

Jandarma Bölük Komutanının, eylem haberini almasının ardından topluluğun bulunduğu alana giderek, eylemcilere dağılmalarını söylediği belirtilen değerlendirmede, olaylar şöyle anlatıldı:

“Mehdi Mehmet, 'Ben mehdiyim. Şeriatı ilan ediyorum. Bana kimse mukavemet edemez' diye cevap verirken, kalabalıktan alkışlar yükselir. Herhangi bir üzücü olaya meydan vermemek için, Bölük Komutanı hükümet binasına gelerek 43'ncü Piyade Alayından takviye kuvvet ister.

Bu sırada Alay Komutanlığında eğitime çıkmak üzere hazırlanan Yedek Subay Mustafa Kubilay'a bir müfrezeyle olay yerine gitmesi emredilir. Cephane almadan hemen hareket eden müfrezeyi, Yedek Subay Mustafa Kubilay, halkla bir çatışmaya meydan vermemek için askerlere süngü taktırarak alandaki kahvenin önüne bırakır ve kalabalığa hitap eden eylemcilerin yanına gider. Mehdi Mehmet'in yakasından tutarak silahını teslim etmesini ister. Eylemcilerin arasından ateş açılır ve Mustafa Kubilay yaralanır.

KUBİLAY'IN KATLEDİLİŞİ

Yaralanan Mustafa Kubilay, hemen yakındaki caminin avlusuna doğru koşar. Bu sırada bir el daha ateş edilir ve Mustafa Kubilay avluda yere düşer. Cephaneleri olmayan müfrezedeki askerler geri çekilirler. Mustafa Kubilay'ın düştüğünü gören mehdi Mehmet, yanındakilerden birisinin bıçağını alarak avluya gider. Yerde yatan ve henüz ölmemiş olan Mustafa Kubilay'ı sürükleyip, bir ayağı ile vücuduna basmak suretiyle yüzüstü yatırıp bıçakla boynundan keserek, başı alır ve saçlarından tutarak taşa vurduktan sonra meydana tekrar dönüp, camiden aldıkları sancağın ucuna geçirir. Sancağı ucunda takılı başla birlikte orada bulunan elektrik direğine bağlayarak halkı tam anlamıyla etkilemek isteyen eylemcilere, Kamil adlı bir kişi nasıl yardım ettiğini şu sözlerle anlatmaktadır: 'O gün ben evvela evime gidip korkmamalarını söyledim. Sonradan ikinci defa bunların yanına gelip halkın arasına karıştığımda, biraz evvel ellerinde getirdikleri zabitin (subayın) kafasını sancak ağacının ucuna geçirdiler. Sancağı oradaki direğe bağlamak için ahaliden ip istediler. Ben, derhal koştum, dükkanımdaki küçük bir ipi alıp silahlılara verdim. Bu iple Zabitin başı bulunan sancağı direğin yanına dikip bağladılar.”

“BU, ADİ BİR VAKA OLARAK KABUL EDİLMEMELİ”

Bu sırada, Alaydan gönderilen kuvvetlerin olay yerine yetişerek, ateş açan eylemcilerle çatıştığı belirtilen değerlendirmede, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki'nin şehit oldukları olayda eylemcilerden de mehdi Mehmet, Şamdan Mehmet ve Sütçü Mehmet'in ölü, Emrullah oğlu Mehmet Emin'in yaralı olarak ele geçirildiği anımsatıldı. Kargaşadan yararlanarak kaçan Nalıncı Hasan ile Ali oğlu Hasan'ın da ertesi gün Manisa'da yakalandıkları ifade edilen değerlendirmede, şunlar kaydedildi:

“Olayın hemen ardından güvenlik güçleri tedbirler alır. Sıkıyönetim ilan edilir. Olaylar sırasında ihmali görülen kamu görevlileri hakkında yasal işlem yapılır görevden el çektirilir. Geniş çaplı soruşturmalar yapılır ve olaya karışanlar, azmettiriciler tutuklanırlar ve yargılanırlar.

Eylemle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını zorla kaldırmaya teşebbüs ve yardım edenler, yargılamalar sonucu 32 kişi idam, 73 kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılır.

Sıkıyönetim Komutanı Tümgeneral Mustafa Muğlalı, Menemen'de meydana gelen olaylarla ilgili olarak Başbakanlığa ve Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği raporlarda önemli tespitler yapar: Bu vak'a dört beş serseri tarafından adi bir vaka olarak kabul edilmemelidir. Bu olayı meydana getirenler, sabırsız ve acele davranarak bu işin ortaya çıkmasına sebep olmuşlardır. Bu hususta, memleketimizde gizliden gizliye çalışan ve bir teşkilat meydana getiren hain eller bulunduğu mutlaka dikkate alınmalıdır.”

ATATÜRK'ÜN BAŞSAĞLIĞI MESAJI

Değerlendirmede, Menemen'de gerçekleştirilen eylemin sıradan bir olay olarak geçiştirilemeyeceğinin en önemli kanıtının da Atatürk'ün 28 Aralık 1930 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine gönderdiği başsağlığı mesajı olduğu vurgulandı. Değerlendirmede yer verilen Atatürk'ün başsağlığı mesajı ise şöyle:

“Menemen'de yakınlarda meydana gelen gericilik girişimi sırasında Yedek Subay Kubilay Beyin görevini yaparken öldürülmüş olmasından dolayı Cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Kubilay Beyin şehit edilmesinde gericilerin gösterdiği vahşilik karşısında Menemen'deki halktan bazılarının alkışla onaylamaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler için utanılacak bir olaydır. Vatanı savunmak için yetiştirilen, içteki her politika ve ayrılığın dışında ve üstünde saygın bir konumda bulunan Türk subayının, gericiler karşısındaki yüksek görevinin yurttaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına kuşku yoktur.

Menemen'de halktan bazılarının hataları bütün millette acıya sebep olmuştur. Saldırının acılığını tatmış bir kesime genç ve kahraman Yedek Subayın uğradığı saldırıyı, milletin bizzat Cumhuriyet'e karşı bir öldürme girişimi olarak kabul ettiği ve cüretkarlarla, destekçileri, ona göre takip edeceği kesindir. Hepimizin dikkati bu sorundaki görevlerimizin gereklerini duyarlılıkla ve gerektiği biçimde yerine getirmeğe yöneliktir.

Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin idealist öğretmenler topluluğunun değerli üyesi Kubilay'ın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatını tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.”

Kaynak: Anadolu Ajansı

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Menemen Olayı Resimleri

Menemen
3 yıl önce

düzenine karşı çıkan Menemen İsyanı burada yaşanmıştır. 16 Haziran 1919 günü, işgal esnasında halka itidal telkin etmiş bulunan Menemen Kaymakamı Kemal Bey...

Menemen (yemek), Menemen olayı, İzmir
Menemen Katliamı
3 yıl önce

Komisyonu Menemen'de yaşanan bu olayı katliam olarak teyit etti. 16 Haziran 1919 günü, işgal esnasında halka itidal telkin etmiş bulunan Menemen Kaymakamı...

Derviş Mehmet
3 yıl önce

1930'daki Menemen Olayı sırasında, asteğmen Kubilay'ı Menemen'de öldüren kişidir. Derviş Mehmet, olaydan birkaç gün sonra idam edilmiştir. Kubilay olayı...

Mustafa Fehmi Kubilay
3 yıl önce

Kubilay (1906 - 23 Aralık 1930, Menemen, İzmir), Türk öğretmen ve asteğmen. Kubilay Olayı olarak tanımlanan ve Menemen'de Mustafa Fehmi Kubilay, Bekçi Hasan...

Mustafa Fehmi Kubilay, 1906, 1930, 1931, 23 Aralık, Kubilay Olayı, Menemen, Türk, Türk Giritliler, Öğretmen
Muğlalı Olayı
7 yıl önce

Muğlalı Olayı veya 33 Kurşun Katliamı, 1943 yılının temmuz ayında Van'ın Özalp ilçesinde, 33 kişinin hayvan kaçakçılığı iddiası ve 3. Ordu komutanı Orgeneral...

Muğlalı Olayı, 11 Aralık, 12 Şubat, 1943, 1950, 1951, 1956, 1958, 25 Şubat, 2 Mart, 6-7 Eylül Olayları
1930
3 yıl önce

verilmemiştir. 23 Aralık - Cumhuriyet döneminin 2. büyük irtica vakaası Menemen Olayı gerçekleşti. Mustafa Fehmi Kubilay ve 2 asker hayatını kaybetti. Alibeyköyspor...

1930, 10 Mart, 14 Nisan, 15 Kasım, 17 Ağustos, 17 Haziran, 1893, 1897, 18 Şubat, 19. yüzyıl, 1925
Ahali Cumhuriyet Fırkası
3 yıl önce

Bey, İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanmamak için 24 Aralık 1930'da (Menemen Olayı’nın ertesi günü) Suriye'ye kaçtı. ^ "TBMM Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri...

Ahali cumhuriyet fırkası, Ahali cumhuriyet fırkası
29 Ocak
3 yıl önce

zorunda kaldı; Başbakanlığa General Dámaso Berenguer atandı. 1931 - Menemen Olayı davasında 37 kişi idama mahkûm edildi ve karar TBMM'nin onayına sunuldu...

29 Ocak, 10 Ocak, 11 Ocak, 12 Eylül, 12 Ocak, 13 Ocak, 14 Ocak, 1595, 15 Ocak, 1676, 16 Ekim