Mukaddes Emanetlerin Osmanlı Devletine intikali (geçişi) Yavuz Sultan Selim Hanın 1517 tarihinde Mısır'ı fethedip halife ünvanını aldığı sırada olmuştur. Yavuz Sultan Selim Han, Kahire'ye girdiği zaman, halife el-Mustansır billah'ın muhafazasında bulunan ve daha önce Bağdat'tan Hülagu'nun elinden kaçırılan Mukaddes emanetleri teslim aldı. Ayrıca Mekke-i mükerreme şerifi Ebü'l-Berekat'ın oğlu Ebu Nümeyya ile gönderdiği mukaddes emanetleri de teslim alarak İstanbul'a gönderdi. Mısır'dan getirilen ve Suriye, Filistin, İran'dan toplanan diğer emanetler ve teberrükat eşyası da önce iç hazineye kondu, sonra hasodaya alındı. Hırka-i seadet dairesi kurulunca, bunların saklanması ve bakımları özel usule bağlandı. Yavuz Sultan Selim Han, Mukaddes Emanetlerin muhafazasını kırklar diye bilinen Hasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar, Hırka-i seadet dairesinde nöbet tutar, burada devamlı Kur'an-ı kerim okurlardı.
Mukaddes emanetler
Mukaddes emanetler arasında, Peygamber efendimize ait olan hatıralar şunlardır:1. Hırka-i Saadet: Mukaddes emanetlerin en mühimidir. Halen Sultan Abdülaziz Hanın yaptırdığı bir sandık içinde kıymetli kumaşlardan yapılı bohçalarla sarılı ayrı bir altın çekmecede muhafaza edilmektedir. İçi krem renkli astarlı siyah yünlü bir kumaştan yapılmıştır. Hırka-i saadet, Resulullah efendimizin Ka'b bin Züheyr'e hediye ettiği hırka olup, Kaside-i Bürde adıyla Ünlü oldu. (Bkz. Ka'b bin Züheyr)
2. Seyf-i Nebevi (Peygamber efendimizin kılıçları): İki tanesi Topkapı Sarayında bulunmaktadır. Yer yer altın, birisi de kıymetli taşlarla süslüdür. Ayrıca Peygamber efendimize ait kamış cinsinden bir maddeden yapılan bir yay ile altın yaldızlı bir muhafazası vardır.
3. Name-i Saadet (Peygamber efendimizin mektub-u şerifi): Peygamber efendimizin Mısır (Kıpt) hükümdarı Mukavkıs'ı İslamiyete davet için yazdığı mektuptur. Deriden olup, on iki satır yazısı ve altında mühr-i şerifi vardır.
4. Mühr-i Saadet.
5. Dendan-ı Saadet (Peygamber efendimizin mübarek dişi): Uhud Muharebesinde kırılan mübarek dişinin bir parçasıdır. Sultan Mehmed Reşad tarafından yaptırılan taşlarla süslü altın bir mahfazada saklanmaktadır.
6. Lihye-i Saadet (Sakal-ı şerifleri): Hırka-i seadet dairesinde altmışa yakın Sakal-ı şerif bulunmaktadır. Bunlardan 24 kadarı altın ve kıymetli taşlarla süslü muhafazalarda veya sedef kakmalı kutularda saklanmaktadır.
7. Nakş-ı Kadem-i Şerif: Altından yapılmış bir kapak ve çerçeve içinde yer alan, üzerinde Peygamber efendimizin mübarek ayak izi olan taşdır. Eyyub Sultan, Sultan Üçüncü Mustafa ve Sultan Birinci Abdülhamid Han türbelerinde de bunlardan birer tane bulunmaktadır.
8. Sancak-ı Şerif: Hırka-i Saadet dairesinde küçük bir sandıkta saklanan Ukab denilen siyah renkli sancaktır. Sonradan yeşil ipekten bir sancak yapılarak bunun üzerine Sancak-ı şeriften parçalar dikilmiştir.
9. Teyemmüm Taşı: Peygamber efendimizin teyemmüm ettiği yazılı taştır.
Bu mukaddes emanetlerden başka, Musa ve Şuayb aleyhisselama ait asalar, Nuh aleyhisselamın tenceresi, İbrahim aleyhisselamın kazanı, Yusuf aleyhisselamın gömleği, Davud aleyhisselamın kılıcı da bulunmaktadır.
Teberrukat eşyası arasında da Kabe-i muazzamanın altın oluğu, Hacer-i esved çerçevesi, bab-ı tövbenin bir kanadı, Makam-ı İbrahim'in gümüş kapağı vs. yer almaktadır. Bunlar, Kabe-i muazzamadaki mukaddes makamların Osmanlı sultanlarınca zaman zaman tamir edilmesi sırasında teberrüken gönderilmesi suretiyle bir araya toplanmıştır. Ayrıca Kabe'nin anahtar ve kilitleri, hazret-i Osman, hazret-i Ali ve diğer din büyüklerine ait olan Kur'an-ı kerimler, cüzler, oklar, yaylar, kılıçlar, taç, hırka, sarık, tesbih ve bayraklardır.
Osmanlı Devletinde Emanat-ı mukaddese ile ilgili bazı merasimler düzenlendi. Hırka-i seadet ziyaretinden başka sancak-ı şerif çıkış ve giriş alayları, Miftah alayları bunlardandır.
Miftah alayı:
Osmanlı Devletinde her sene yenilenen Kabe örtüleri Mekke'ye gönderilince, eskileri Hırka-i seadet dairesine getirilir ve Emanat-ı mukaddese arasına alınırdı. Ayrıca, Kadem-i şerif, kılıçlar vs. gibi eşyalar da bunlar arasında yer alır ve bunların İstanbul'a getirilişinde Miftah alayı denen merasim yapılırdı. Osmanlı sultanları, Hadim-ül-Haremeyn-iş-şerifeyn ünvanını aldıkları günden beri, Kabe örtüsünün hazırlanması, Mısır vali ve kadılarına bırakılmışken, iki defa Sultan Birinci Ahmed Han, 1610 tarihinde bu örtülerin İstanbul sanatkarlarınca hazırlanması ve eskilerinin de İstanbul'a getirilmesi için ferman çıkartmıştı. Böylece Osmanlı saray teşrifatına yeni bir merasim daha eklenmiş oldu. İstanbul'da ilk Miftah alayı, 1613 tarihinde Kabe-i muazzamanın tamiri üzerine gerek Mekke ve gerek Medine'den getirilen müteberrikat eşyası münasebetiyle yapıldı.Müteberrikat eşyası şehre yaklaştığında, bütün divan mensupları, alimler karşı çıkarak dua ve tekbirlerle Hırka-i saadet önüne getirilir; padişahın huzurunda muhafazadan çıkartılarak her biri ayrılan yerlere konurdu. Merasime katılanlara hil'atler giydirilirdi. İlk Miftah alayında getirilen eşya arasında; Peygamber efendimizin yayı, hazret-i Ebu Bekr'in kılıcı ile seccadesi, Çihar yar-i güzinin (Dört büyük halifenin) kılıçları, Eshab-ı kiramdan Muaz bin Cebel, Şurahbil bin Hasene ve Ebu Talha'nın kılıcı ve Kabe'nin değiştirilen örtüleri, eskiyen mizabı (oluğu) ve ayrıca Hasan Paşanın Kabe kerestesinin sağlam parçalarından, Sultan Ahmed için yaptırdığı bir de asa vardı. Bu merasimde, Kabe mizabından (oluğundan) su akıtılmış ve bu su ibriklere doldurularak hastalara şifa olarak dağıtılmıştır. Miftah alaylarından bir diğeri de yine Mekke'den getirilen Kadem-i şerif için yapılıp, Sultan Birinci Mahmud Han tarafından Eyüp Camiinde hazırlatılan yerine konulmuştur.
Kaynak: Rehber Ansiklopedisi