Asıl adı Mustafa olup, 1608 (H. 1017) de İstanbul’da doğdu. Babasının adı Abdullah’tır. Babası, Osmanlı devlet ve siyaset adamlarının yetiştirildiği Enderun mektebinde tahsil görerek yetişmiş bir askerdir. Mustafa bin Abdullah, ordu katipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Katip Çelebi diye tanındı. Hacca gittiği ve başmuhasebeci ikinci halifesi olduğu için Hacı Halife ismiyle meşhur oldu. Babası dindar bir zat olduğu için beş-altı yaşlarında onu ilme teşvik etti. O da İmam Îsa Halife-i el-Kırimi’den Kur’an-ı kerim ve tecvid dersleri almaya başladı. On dört yaşına kadar çeşitli hocalarından din ve fen ilimleri tahsil etti.
On dört yaşında Anadolu muhasebesi kalemine katip oldu. 1624 yılında babasıyla birlikte Tercan, bir sene sonra da Bağdat Seferine çıktı. Dönüşte babası bir müddet Diyarbakır’da kaldı. 1627-1628’de Erzurum kuşatmasına katıldıktan sonra İstanbul’a geldi ve yaklaşık iki sene, Bağdat Seferine katılana kadar, Kadızade’nin derslerine devam etti. 1630 Bağdat kuşatmasında ordunun defterini tuttu. Seferden sonra tekrar İstanbul’a dönerek Kadızade’nin derslerine devam etti. 1633-1635 Halep Seferinde hacca gitme fırsatı buldu. Dönüşte bir kış Diyarbakır’da kalıp oradaki alimlerle görüştü. 1635 senesinde Sultan Dördüncü Murad Han ile Revan Seferine katıldı. On sene kadar çeşitli savaşlarda bulunduktan sonra İstanbul’a döndü ve kendisini tamamen ilme verdi.
A’rec Mustafa Efendi, Ayasofya dersiamı Abdullah Efendi ile Süleymaniye dersiamı Mehmed Efendiden ders aldı ve A’rec Mustafa Efendiyi kendisine üstad edindi. Bir taraftan kendisi öğrenirken, diğer yandan birçok talebeye ders verdi.
1645’te Girid Seferi münasebetiyle haritaların nasıl yapıldığını, tedkik etti ve bu konuyla ilgili yazılan eserlerde çizilen haritaları gördü. Bu arada memuriyetten ayrıldı ve üç yıl vazife almadı. Bu üç yıl içinde bazı talebelerine çeşitli konularda dersler verdi. Yine bu zaman içinde ani olarak hastalandığı için tedavi çarelerini aramak maksadıyla tıp kitapları okudu. Kalbini kötülüklerden temizlemek, manevi sağlığa kavuşmak için de Esma ve Havas kitaplarını okudu. Din alimlerine olan aşırı sevgisi sebebiyle devamlı onlarla beraber olmaya çalışırdı. 1648 yılında tekrar memuriyete girdiğinde Şeyhülislam Abdürrahim Efendinin en yakın arkadaşlarından oldu ve pek çok eserini bu yıllarda yazdı.
Katib Çelebi 1656 senesinde vefat etti. Kabri, Vefa’dan Unkapanı’ndaki Mahmudiye (Unkapanı) Köprüsüne inen büyük caddenin sağ kenarındadır.
Katip Çelebi çalışkan, iyi huylu, vakarlı, az konuşan, çok yazan biri olarak bilinir. Arabi, Farisi yanında Latinceyi de bilirdi. Osmanlı Devletinde batı ilmiyle en fazla ilgilenen, doğu ilmiyle mukayesesini ve sentezini yapan ilk Türk ilim adamlarından biridir.
Eserleri:
1) Keşf-üz-Zünun an Esami-il-Kütüb vel-Fünun: Arabi, çok kıymetli eseridir. On beş bine yakın kitap ve on bine yakın müellifi tanıtan büyük bir bibliyografya ansiklopedisi mahiyetindedir. Mısır’da, Almanya’da, İstanbul’da basıldı. Latinceye de tercüme ve tab edildi.
2) Cihannüma: En eski coğrafya kitabımızdır. Haritalarıyla birlikte İbrahim Müteferrika matbaasında basılmıştır. Daha sonra yazılacak coğrafya kitaplarımıza kaynak teşkil edebilecek bu eser, Avrupa dillerinde tercüme edilmiştir.
3) Tuhfet-ül Kibar fi Esfar-il Bihar: Denizcilik tarihi bakımından mühim bir eserdir. Osmanlı Devleti zamanındaki deniz savaşlarından bahseder.
4) Takvim-üt-Tevarih: Âdem aleyhisselamdan 1648 tarihine kadar geçen vakaların kronolojik açıklamasını ihtiva eder. Arabi ve Farisi dilde basılmıştır.
5) Fezleket-üt-Tevarih: Bir mukaddime, üç usul ve bir son sözden ibaret olan bu eser, varlıkların başlangıcı, peygamberlerin ve hükümdarların tarihi diye hülasa edilebilecek bir tarih kitabıdır.
6) Fezleke: Fezleket-üt-Tevarih’in devamı niteliğindedir. 1591’den 1654 tarihine kadar vuku bulan olayları anlatır. 1879’da iki cilt olarak basılmıştır.
7) Kanunname, 8) Tarih-i Firengi Tercümesi, 9) Tarih-i Kostantiniyye ve Kayasire, 10) İrşad-ül-Hayafa ila Tarih-ul-Yunan ver-Rum, 11) Süllem-ül-Vusul ila Tabakat-ilFuhul, 12) İhlam-ül-Mukaddes, 13) Tuhfet-ül-Ahfar fil-Hikem ve’l-Emsal ve’l-Eş’ar, 14) Dürer-i Müntesira vel Gurer-i Münteşira, 15) Düstur-ül-Amel fi Islahil-Halal, 16) Beydavi Tefsiri Şerhi, 17) Hüsn-ül-Hidaye, 18) Resm-ür-Recm bis-Sim ve’l-Cim, 19) Cami-ul-Mütun min Cüll-il-Fünun, 20) Mizan-ül-Hak fi İhtiyar-il-Ehak.