Güzel Tutsak

Kısaca: ''Güzel Tutsak'', 1983 Fransa yapımı gerçeküstücü avangart filmdir. Özgün adı ''La belle captive'' olan film 2-17 Nisan 2005 tarihleri arasında düzenlenen 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilmişti. Sinema eleştirmeni Rekin Teksoy Sinema Tarihi adlı kitabında filmin Türkçe adını ''Güzel Esire'' olarak not düşmüştür. Ancak bu adın Türkiye'deki gösterim adı değil, özgün adının çevirisi olduğu anlaşılmaktadır. Türkçe isim için referans ...devamı ☟

Güzel Tutsak
Güzel Tutsak

Güzel Tutsak, 1983 Fransa yapımı gerçeküstücü avangart filmdir. Özgün adı La belle captive olan film 2-17 Nisan 2005 tarihleri arasında düzenlenen 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilmişti. Sinema eleştirmeni Rekin Teksoy Sinema Tarihi adlı kitabında filmin Türkçe adını Güzel Esire olarak not düşmüştür. Ancak bu adın Türkiye'deki gösterim adı değil, özgün adının çevirisi olduğu anlaşılmaktadır. Filmin yönetmeni, 1950'lerde Fransa'da filizlenen Yeni Roman (Nouveau Roman) akımının kurucularından Alain Robbe-Grillet'dir. Senaryosunu da yine Alain Robbe-Grillet'nin Franck Verpillat'la birlikte yazdıkları filmin görüntülerini Henri Alekan çekmiştir. Alain Resnais'nin 1961'de yönettiği Geçen Yıl Marienbad'da filmi için yazdığı senaryonun büyük ilgi görmesi üzerine yönetmenliğe başlayan Alain Robbe-Grillet'nin ilk filmi olan L'Immortelle (Ölümsüz Kadın, 1963)'nin konusu İstanbul'da geçiyordu ve çekimleri Türkiye'de yapılan filmde Sezer Sezin, Ulvi Uraz gibi Türk oyuncular da rol almışlardı. "Güzel Tutsak" ise Grillet'nin 8. filmidir. Grillet zaten topu topu 10 film yönetmiş, çoğunun senaryolarını da kendisi yazmıştı. İlk gösterimi Şubat 1983'te Berlin Film Festivali'nde yapılan film bu yarışmada Altın Ayı ödülüne aday gösterilmiş ama kazanamamıştı . Nisan 2005'te 24. İstanbul Film Festivali'nde yönetmenin diğer üç filmiyle (Bu filmler Ölümsüz Kadın, Avrupa Ekspresi ve Cennet ve Sonrası'dır) birlikte gösterilmiş, bu festivalde Alain Robbe-Grillet'ye yaşam boyu başarı ödülü verilmişti. Çözümsüz bir bilmeceyi andıran karmaşık ve gizemli yapısıyla bu film de yönetmenin önceki filmleri gibi sözcükler yerine görüntülerle yazılmış bir edebiyat metni (sine roman) izlenimi vermektedir. Bu filmde de erotizme neredeyse mazoşizme yakın bir duyarsızlıkla yer verilmiş, yine burjuva psikolojisi hedef alınmıştır. Konusu Walter (Daniel Mesguich), amacı pek de açık olmayan gizemli bir 'organizasyon'un ajanıdır ve bir süredir kendisine görev verilmemiştir. Bir gece can sıkıntısıyla içki içtiği barda güzel ve esrarengiz bir kadınla (Gabrielle Lazure) dans eder, ama henüz adını bile öğrenemediği bu kadın (sonradan adının Marie-Ange olduğunu öğrenecektir) ortaya çıktığı gibi aniden ortadan kaybolur. Aynı gece gizemli patroniçesi Sara (Cyrielle Clair)'dan aldığı ani emirle küçük bir zarfı Corinthe Kontu Henri'ye teslim etmek üzere arabasıyla yola çıkan Walter, tenha bir yolda giderken yerde bilinçsizce yatan, elleri arkasından zincirle bağlanmış yaralı bir kadına rastlar ve onun barda dans ettiği kadın olduğunu anlayarak arabasına alır ve ışıklarını gördüğü yakınlardaki bir villaya gelerek hastaneye telefon etmek ister. Bu gizemli villada smokin giymiş birbirinden tuhaf adamlar bir parti vermektedirler. Partidekiler ikisini bir odaya kapatırlar ve kapıyı üstlerinden kilitlerler. Walter ve elleri anlaşılmaz bir biçimde kendiliğinden çözülen Marie-Ange bu odada tuhaf bir biçimde seks yaparlar. Walter sabah uyanınca Marie-Ange'nın gitmiş olduğunu görür ve boynunda da vampir ısırığına benzeyen, kanayan bir yara oluştuğunu farkeder. Görevine geri dönen Walter zarfı teslim etmeye gittiğinde kontun kalp krizinden ölmüş olduğunu görür. Walter tekrar bara gittiğinde, barmen (Gilles Arbona) kızın Walter'la dans ettiğini hatırlamaz. Dans ettiği bu kadın yoksa bir hayalet midir? Barmenden Marie-Ange'ın ispritizmayla uğraşan bir profesörün kızı olduğunu ve yedi yıl önce bir deniz kazasında ölmüş olduğunu öğrenir. O sırada bara gelen tuhaf görünüşlü polis müfettişi Francis (Daniel Emilfork) kızın kaybolması olayında Walter'ın baş şüpheli olduğunu söyler. Walter sonra partinin verildiği villaya gider ama villa terkedilmiş ve harap bir haldedir. Walter olan biteni anlamaya çalışırken gerçek dünya ve hayal dünyası arasında sürekli gidip gelir. Gerçeklerle halüsinasyonlar adeta birbirlerinin içine geçmiştir. Hayal benzeri sahneler tıpkı Belçikalı gerçeküstücü ressam René Magritte'in düş temalarını işlediği tuhaf tablolarını andırır. Filmde klasik bir hikaye anlatımı da yoktur. Birçok şey seyircinin hayal gücüne ve yorumuna bırakılmıştır. Oyuncu kadrosu Müziği Filmde fon müziği olarak klasik müziklere yer verilmiştir. Bunlardan en önemlisi Franz Schubert'in bestelediği "Le quinzième quatuor (Streichquartett Nr. 15 op. 161. D. 887)" dir ve Alban Berg Quartet'i tarafından seslendirilmiştir. Kaynaklar Dış bağlantılar * * allmovie.com'da "La belle captive" * Filmin çeşitli afişleri

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.