Kısaca: Mehmed bin Süleyman Fuzûlî (d. 1483 Hillah - ö. 1556 Kerbela ya da Bağdat), Türk divan şairidir. Asıl adı Mehmet bin Süleyman'dır. Türk Bayat boyundan olduğu aktarılmaktadır. Azerice şiirini önemli ölçüde etkilemiştir. ...devamı ☟
Fuzuli (1480-1556), Türk Divan şairi. Temelini bireysel duygu ve sevgide bulan bir şiir anlayışını geliştirmiştir. Gerçek adı Mehmed b. Süleyman'dır. Kerbela'da doğdu, doğum yılı kesinlikle bilinmiyorsa da, kimi kaynaklara göre 1480 dolaylarındadır. 1556'da Kerbela'da öldü. Yaşamı, özellikle gençlik dönemi ve öğrenimi konusunda yeterli bilgi yoktur. Şiirde "Fuzuli" adını, kendi şiirlerinin başkalarınınkilerle, başkalarının şiirlerinin de kendisininkilerle karşılaştırılması için aldığını, böyle bir takma adı kimsenin beğenmeyeceğini düşündüğünden kullandığını, Farsça Divan'ının girişinde açıklar. Ama "işe yaramayan", "gereksiz" gibi anlamlara gelen "fuzuli" sözcüğünün başka bir anlamı da "erdem"dir. Onun bu iki kaşıt anlamdan yararlanmak amacını güttüğünü ileri sürenler de vardır.
Fuzuli'nin yaşamı konusunda bilgi veren kaynaklar birbirini tutmamakta, genellikle söylenceyle gerçeği ayırma olanağı bulunmamaktadır. Onunla ilgili güvenilir bilgiler, yapıtlarının incelenmesinden, kimi şiirlerinin açıklanışından kaynaklanmaktadır. Bunlardan anlaşıldığına göre Fuzuli iyi bir öğrenim görmüş, özellikle İslam bilimleri, tasavvuf, İran edebiyatı konularında çalışmalar yapmıştır. Şiirlerinde görülen kavramlardan simya, gökbilim konularıyla ilgilendiği, İslam ülkelerinde pek yaygın olan ve gelecekteki olayları bildirmeyi amaçlayan "gizli bilimler"le ilişkili bulunduğu anlaşılmaktadır. İslam bilimleri içinde hadis, fıkıh, tefsir ve kelam üzerinde durduğu, gene yapıtlarında yer alan kavramların incelenmesinden ortaya çıkmaktadır. Türkçe, Arapça, Farsça divanlarında bulunan şiirleri, bu üç dili de çok iyi kullandığını, onların bütün inceliklerini kavradığını göstermektedir. Yapıtları incelendiğinde İran şairlerinden Hafız, Türk şairlerinden de Nesimi, Nevai ve Necati'yi izlediği, onların şiir anlayışını, duygu ve düşüncelerini benimsediği görülür.
İnanç bakımından Fuzuli, Şii mezhebine bağlıdır. On iki İmam'a karşı derin bir sevgisi vardır. Bütün yaşamını Kebela'da, Şiiler'ce kutsal sayılan topraklar üzerinde geçirmesi, aşağı yukarı bütün şiirlerinde tasavvuftan kaynaklanan bir sevgiyi, bir üzüntüyü işlemesi, Kerbela olayıyla ilgili ağıtları, Şeriat'ın katılığına karşı çıkışı bu nedenlerdir. Ancak Hz. Ali'ye bağlılığı, Ali'nin tanrısal bir varlık olduğu görüşünü savunan ve İslam ülkelerinde Galiye (aşırılık) diye nitelenen inançla ilgili değildir. Ona göre Ali erdemli, gönül bilgisiyle dolu, olgun, yetkin bir kişidir ve Hz. Peygamber'den sonra imam (halife) olması gereken kimsedir. Bu görüşü benimsemeye, İslam ülkelerinde, mufaddıla (erdeme bağlı olma) denir. Fuzuli de bu erdemden yana olanlar arasındadır. Ona göre Ali erdem bakımından, bütün halifelerden ve Peygamber'in yakınlarından (sahabe) üstündür. Bu konudaki inancını Hadikatü's-Süeda ("Mutluların Bahçesi") adlı yapıtında bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Türkçe ve Farsça divanlarında Ali ve onun soyundan gelen imamlara bağlılığını konu edinen birçok şiir vardır. Bir aralık Bağdat'ı ele geçiren İsmail Safevi'ye yazdığı övgünün kaynağı da bu sevgidir. Fuzuli'nin, geçimini Kerbela, Necef ve Bağdat'ta bulunan On İki İmam'la ilgili vakıfların gelirlerinden sağladığı Farsça Divan'ındaki "Dürr-i sadef-i sıdk cenab-ı mütevelli" (Doğruluk sedefinin incisi yüce görevli) dizesiyle başlayan şiirden anlaşılmaktadır. Fuzuli, yaşadığı dönemin geleneğine uyarak, Bağdat'ı ele geçiren Osmanlı padişahı Kanuni Süleyman'a ve Rüstem Paşa, Mehmed Paşa, İbrahim Bey, Cafer Bey gibi devlet büyüklerine övgüler yazmıştır.
Fuzuli'nin bütün yaratıcı gücü, yaşam ve evren anlayışını, insanla ilgili düşüncelerini sergilediği şiirlerinde görülür. Ona göre şiirin özünü sevgi, temelini bilim oluşturur. "Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" anlayışından yola çıkarak sevgiyi evrenin özünü kuran bir öğe diye anlar, bu nedenle "evrende ne varsa sevgidir, sevgi dışında kalan bilim bir dedikodudur" yargısına varır. Sevginin yanında, şiirin örgüsünü bütünlüğe kavuşturan ikinci öğe üzüntüdür, sevgiliye kavuşma özleminden, ondan ayrı kalıştan kaynaklanan üzüntü. Üzüntünün, ayrılık acısının, kavuşma özleminin odaklaştığı başlıca yapıtı Leyla ile Mecnun'dur. Burada seven insan, bütün varlığıyla kendini sevdiği kimseye adamıştır, ancak sevilen kimsede yoğunlaşan sevgi tanrısal varlığı erek edinmiş derin bir özlem niteliğindedir. Sevilen insan bir araç, onun varlığında görünüş alanına çıkan Tanrı, tek erektir. Fuzuli, bu konuda Yeni-Platonculuk'tan beslenen tasavvufun insan-tanrı anlayışına bağlı kalarak, varlık birliği görüşünü işlemiştir. Ona göre gerçek varlık Tanrı'dır, bütün nesneler ve onları kuşatan evren Tanrı'nın bir görünüş alanıdır. Bu nedenle yaratılış, tanrısal varlığın görünüş alanına çıkışı, bir ışık (nur) olan "Tanrı özü'nden dışa taşmasıdır (sudur); "Zihi zatın nihan u ol nihandan masiva peyda" (Senin özün gizlidir, bu görünen evren o gizli özünden ver olmuştur).
Fuzuli'nin anlayışına göre insan "seven bir varlık"tır, bu sevgi Tanrı ile insan arasındaki bağın özünü oluşturur, ayrı insanın Tanrı'ya yaklaşmasını sağlar. Bu nedenle de yalnız insan sevebilir. Varlık türlerinin en yetkini, en olgunu olan insan Tanrı'nın gören gözü, konuşan dili, duyan kulağıdır. İnsanda Tanrı istenci dışında bir eylemi gerçekleştirme olanağı yoktur. İnsan biri gövde, öteki ruh olmak üzere iki ayrı özden kurulu bir varlıktır. Gövdenin toprak, yel (hava), od (ateş) ve su gibi dört oluşturucu öğesi vardır. Ruh ise tanrısaldır, gövdede, gene Tanrı buyruğuyla bir süre kaldıktan sonra, kaynağına, tanrısal evrene dönecektir, bu nedenle ölümsüzdür. İnsanın yeryüzünde yaşadığı sürece ruhunun kutsallığına yaraşır biçimde davranması, doğruluk, iyilik, erdem, güzellik gibi değerlerden ayrılmaması, özünü bilgiyle süslemesi gerekir. Fuzuli, "maarif" adını verdiği gönül bilgisini kişinin özünü ışıklandırması için bir kaynak diye yorumlar, "ey güzel zatın maarif birle tezyin edegör" dizesiyle bu konudaki görüşünü açıklar. Onun ahlakla ilgili görüşlerinin temelini kuran doğruluk, iyilik ve erdem gibi üç öğedir. Bu üç öğenin karşıtı baskı (zulm), ikiyüzlülük (riya) ve bilgisizliktir (cehl). "Selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar" diye başlayan Şikayet-name'sinde çağının yolsuzluklarını, ahlaka, İslam dininin özüne aykırı davranışları sergilenirken, Türkçe Divan'ında da "zalimin zulm ile akçe toplayıp yardım edermiş gibi başkalarına dağıttığını, oysa cennete rüşvetle girilmeyeceği" anlamındaki dizelere geniş yer verir. Ona göre bu yeryüzü bir alışveriş yeridir, herkes elindekini ortaya döker. Bilgiyi seven erdem ve beceriyi, dünyayı seven de altını, gümüşü sergiler:
Dehr bir bazardır her kim metaın arz eder
Ehl-i dünya sim ü zer ehl-i hüner fazl u kemal
Fuzuli, inanç konusunda da erdemin, doğruluğun, Kuran'ın özüne bağlı kalmanın gereğini savunur. Ona göre oruç, namaz, zekat gibi görevler gösteriş için değil, kişinin özünü kötülükten arındırmak, olgunlaştırmak içindir. Oysa içinde yaşanan çağın insanı İslam dininin temel ilkelerini bir çıkar aracı olarak kullanmakta, gerçeğinden uzaklaştırmaktadır. Bu nedenle İslam'ın özünden ayrılmak istemeyen bir kimsenin uygulaması gereken yöntem "namaz ehline uyma, onlar ile durma oturma" biçiminde özetlenebilir.
Fuzuli'nin dili Azeri söyleyişidir, özellikle Nevai ve Nesimi'yi anımsatan bir nitelik taşır. Şiirde uyumu sağlayan öğe genellikle, sözcükler arasında ses benzerliğinden kaynaklanır. Aruz ölçüsüne uymayan Türkçe sözcüklerde görülen uzatma ve kısaltmalar Arapça ve Farsça sözcüklerle uyum içine girer. Dilde biri ses uyumu, öteki anlam olmak üzere iki temel öğe dizeler arasında, ses uyumuna dayanan bağlantıdır. Farsça'nın şiire daha yatkın bir dil olduğunu, Türkçe şiir söylemenin güçlüğünü ileri sürmesine karşılık, Türkçe şiirlerinde daha çok başarılı olmuştur. Hadikatü's-Süeda adlı yapıtında şiir söylemeye pek elverişle olmayan Türkçe'yi başarıyla kullanacağını, bu dili güçlü, elverişli bir şiir durumuna getireceğini ileri süren Fuzuli'de halk dilinde geçen sözcükler, deyimler, atasözleri önemli bir yer tutar. Kimi şiirlerinde Kuran ve Hadisler'den alıntılarla dizenin anlamı güçlendirilir.
Divan şiirinin bütün ölçülerini, biçimlerini kullanan Fuzuli'nin yaratıcı gücü, düşünce derinliği, söyleyiş akıcılığı daha çok gazellerinde görülür. Kerbela olayıyla ilgili şiirlerinde üzüntüyü çok geniş boyutlar içinde ele alarak şiirinin bütününe yayar, inanan, seven insanı bir "acı çeken varlık" olarak gösterir. Bu tür şiirlerinde sevgi ve aşk birbirini bütünleyen iki öğe niteliğine bürünür. Leyla ile Mecnun adlı yapıtında işlenen derin özlem, ayrılıktan duyulan acı ağıt özelliği taşıyan şiirlerinde ölüm karşısında duyulan derin sarsıntıya dönüşür.
Şiir, Fuzuli için, düşünceleri, duyguları ortaya koymaya, insanı anlatmaya, kimi sorunları sergilemeye yarayan bir yaratıdır. Şiir, yalnız şiir olsun diye söylenmez, bir varlık görüşünü dile getirmeyi amaçlar. Şiiri oluşturan özlü ve anlamlı sözdür, söz ile kişi kendini ortaya koyar. Öte yandan söz bir yaratma öğesidir: "Bu ne sırdır kim eder her lahza yoktan var söz". Söz, onu söyleyenle bağlantılıdır, onun bulunduğu bilgi ve duygu aşamasını, değer basamağını gösterir.
Artıran söz kadrini sıdk ile kadrin artırır
Kim ne mikdar olsa ehlin eyler ol mikdar söz
Dizelerinde sergilenen düşünceye göre sözün değerini artıran kendi değerini artırır, kişinin kendi neyse söylediği sözle açığa vurduğu da odur. Söz kişinin aynasıdır.
Fuzuli, kendinden sonra gelen Türk Divan şairleri arasında Baki, Ruhi, Naila, Neşati, Nedim ve Şeyh Galib gibi sevgiyi şiirlerinin odağı durumuna getiren şairleri etkilemiştir. Öte yandan kimi Alevi ozanlarca da bir "inanç ulusu" olarak benimsenmiş, saygı görmüştür.
Fuzuli'nin Hayatı
Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzuli; ne kadar kesin bilinmese de 1483 yılında Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de doğduğu tahmin edilir.
Fuzuli iyi bir eğitim almak için ilk önce Hillah şehirinde bir müftü olan babasından, ve daha sonra Rahmetullah adındaki bir öğretmenden eğitim görmüştür. Daha sonraki öğrenimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte; eserlerinden islami bilimler ve dil alanında çok iyi bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca Su Kasidesi'nin 2. beytinde;
"Âb-gundur günbed-i devvar rengi bilmezem"
"Ya muhit olmuş gözümden günbed-i devvare su"
diyerek astronomi bilgisinin de iyi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca hamse sahibidir.
Azerice Divanı'nın önsözünde;
"İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir" demektedir.
Azerice, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır.
Bedensel zevklerden ziyade tasavvufi bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus Emre'dir. "Leyla ve Mecnun" mesnevisi aynı konuda yazılmış (Arapça ve Farsça dahil) en iyi mesnevilerden biridir.
İran şiirinden Hafız, Türk şiirinden ise Nesimi ve Nevai çizgisini en başarılı şekilde kemale erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Onun, Kerbela'da 1556 yılında içinde yaygın olan salgın bir hastalık sonucunda, veba veya kolera'dan öldüğü tahmin edilir. Şiirlerinin başkalarıyla karışmaması için gereksiz, manasız anlamına gelen fuzuli mahlasını kullanmıştır.
Seçkin eserleri
Eserleri Azerice, Arapça ve Farsça olmak üzere üç dilde de eser veren Fuzuli'nin eserlerini şu şekilde sıralayabiliriz;
Kanuni'nin Bağdat'ı fethinden sonra (1534) padişaha kaside (Arapça: قصيدة, oğul qasā'id, قــصــائـد; Farsça: قصیده) sunmuştur. Padişah tarafından beğenilen kasideler karşılığında 9 akçelik maaşla ödüllendirilmiştir. Maaşını alamayınca Şikayetname'yi yazmıştır. Şikayetname Fuzuli'nin en önemli eserlerinden biridir.
Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leyla ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır. Başlıca eserleri şunlardır: Leyla ve Mecnun (ünlü bir mesnevidir); Hadikat-üs-Süeda (Kerbela Olayı'nı konu alan bu düzyazı ve şiir karışımı eser, şairin en önemli kitaplarından ve Türk edebiyatının şaheserlerinden biridir, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiş, birçok defa basılmıştır); Beng ü Bade (500 beyitlik Türkçe mesnevi); Heft-Cam (327 beyitlik bir sakiname); Rind ü Zahid (Farsça düzyazı); Hüsn ü Aşk (Farsça düzyazı); Şikayetname (Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir) v.d.
Türkçe divanı kadar ünlüdür. Bir Arap emirinin kızı Leyla ile ona aşık olan bir Arap gencinin başından geçenleri anlatır. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Zamanımıza kadar 30 defadan fazla basılmış, bütün önemli dünya dillerine çevrilmiştir. Rusya'da opera olarak da bestelenmiştir.
Gazellerinden ve Beyitlerinden Seçmeler:
Gazel
1- Hasılım yoh ser-i kuyunda beladan gayrı
Garazım yoh reh-i aşkında fenadan gayrı
2- Ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulsan yele
ver
Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı
3- Yetti bikesliğim ol gaayete kim çevremde
Kimse yoh çevrile girdab-ı beladan gayrı
4- Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-i sebadan gayrı
5- Bezm-i aşk içre Fuzuli nice ah eylemeyen
Ne temettu bulunur bende sadadan gayrı
Açıklama:
1-Senin sokağının başında beladan başka
elde ettiğim (bir şey) yok -aşkının yolunda
yok olmaktan (ölmekten) başka da bir amacım
yok.
2-Ey ah! Gam (hüzün) meclisinin ney'iyim,
ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan başka
ne bulursan yele ver (savur) dağıt.
3-Kimsesizliğim o dereceye vardı ki,
çevremde -bela girdabından başka dönen
kimse yok.
4-Bana, ne gönül ateşinden başka kimse
yanar,-ne de tan yelinden başka kimse
kapımı açar.
5-Fuzuli! Aşk meclisinde nasıl ah
etmeyeyim? -bende sesten başka ne kar
bulunur.
Gazel
1 bende mecnundan füzun aşıklık istidadı var
aşık-ı sadık benem mecnunun ancak adı var
2 kıl tefahür kim senin hem var ben tek aşıkın
leylanin mecnunu şirinin eğer ferhadı var
3 ehl-i temkinem beni benzetme ey gül bülbüle
derde sabrı yok anın her lahza bin feryadı var
4 öyle bed-halem ki ahvalim görende şad olur
her kimin kim dehr cevrinden dil-i naşadı var
5 gezme ey gönlüm kuşu gafil feza-yı aşkta
kim bu sahranın güzer-gahında çok sayyadı var
6 ey fuzuli aşk men'in kılma nasihten kabul
akl tedbiridir ol sanma ki bir bünyadı var
Açıklama
1 bende mecnundan daha fazla aşıklık özellikleri var
sadık olan aşık benim, mecnunun sadeece adı var
2 ben senin aşığınım ki bununla övünmelisin
nasıl leylanın mecnunu şirinin ferhadı var
3 aklım başımda ey gül beni bülbüle benzetme
onun derde sabrı yok her an feryadı var
4 öyle kötü haldeyim ki halimi görenler mutlu olur
zamanın çarkından kimin neşesiz bir gönlü varsa
5 ey gönlümün kuşu, aşk aleminde boş boş gezme
cunku bu alemin her yolunda birçok avcısı var
6 ey fuzuli! aşkı yasaklayan nasihatçıya uyma
o aklın tedbiridir sanmaki onun bir temeli var
---------------------------------------
aşk men'i: aşkı menetme
bünyad: temel
dehr: zaman
ehl-i temkinem: ağırbaşlıyım
nasih: nasihatçı
naşad: neşesiz
tefahür: iftihar
Gazel
ey firak-i leb-i canan ciğerim hun ettin
çehre-i zerdimi hun-ab ile gul-gun ettin
ciğerim kanını gözyaşına döktün ey dil
vara vara anı Kulzüm bunu Ceyhun ettin
nice hüsn ile seni Leyla'ya nispet kılayım
bilmedin kadrimi terk-i ben-i mecnun ettin
ahd kıldın ki cefa kesmeyesin aşıktan
aşık-ı vade-i ihsan ile memnun ettin
cüra cüra mey içip zib-i cemal artırdın
zerre zerre gözümün nurunu efzun ettin
ey fuzuli akıdıp seyl-i sirişk ağlayalı
aşk ehline figan etmeği kanun ettin
---------------------------------------
cüra: yudum
efzun etmek: çoğaltmak
hun: kan
kulzüm: kızıldeniz
seyl-i sirişk: gözyaşı seli
zerd: sarı
zib: süs
Gazel
1 hasılım yok ser-i kuyunda beladan gayrı
garazım yok reh-i aşkında fenadan gayrı
-
2 ney-i bezm-i gamem ey ah ne bulsan yele ver
oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı
-
3 perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
ki gözüm görmeye ol mah-likadan gayrı
-
4 yetti bikesliğim al gayete kim çevremde
kimse yok çevrile girdab-ı beladan gayrı
-
5 ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
-
6 bozma ey mevc gözüm yaşı hababın ki bu seyl
koymadı hiç imaret bu binadan gayrı
-
7 bezmi aşk içre fuzuli nice ah eylemeyem
ne temettu bulunur bende sadadan gayrı
------------------------------------------
1 senin etrafında elde edebildigim bir sey yok beladan baska
bir amacım yok aşkının yollarında kendimi kaybetmekten başka
2 uzuntu toplulugunun neyiyim, ne bulursan rüzgara ver
ateşle yanmış kuru cismimde havadan başka
3 hicran günü yüzüme bir perde çek ey gözyaşı
ki gözüm kimseyi görmesin o ay yüzlü güzelden başka
4 yetti artık kimsesizliğim, çevremde kim varsa al
dönen hiç bir şey yok bela girdabından başka
5 ne yanar kimse bana gönül ateşinden özge
ne açar kimse kapımı sabah rüzgarından başka
6 ey dalga! bu sel gözümün yaşının bir kabarcığıdır, bozma
sağlam hiç bir şey bırakmadı bu binadan başka
7 aşk alemi içinde ah edip sızlanma ey fuzuli!
ne kar bulabilirsin ki kendinde bu sedadan başka
------------------------------------------
bi-keslik:kimsesizlik
çevrile: dönen
habab: kabarcık
mah-lika: ay yüzlü
mevc: dalga
reh: yol
seyl: sel
sirişk: gözyaşı
temettu: kar
Gazel
1 ya rab belayı aşk ile kıl aşina beni
bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni
2 az eyleme inayetini ehli derdden
yani ki çok belalara kıl mübtela beni
3 oldukça ben götürme beladan iradetim
ben isterim belayı çü ister bela beni
4 gittikçe hüsnün eyle ziyade nigarımın
geldikçe derdine beter et muptela beni
5 öyle zaif kıl tenimi firkatinde kim
vaslına mümkün ola yeürmek saba beni
6 nahvet kılıp nasib fuzuli gibi bana
ya rab mukayyed eyleme mutlak bana beni
-----------------------------------------
1 tanrım, aşk belasıyla beni tanıştır
bir an bile aşk belasından uzak tutma beni
2 elinin bolluğunu dert isteyenlerden esirgeme
yani bir sürü belalara müptela et beni
3 ben olduğum sürece beladan dileğimi çevirme
çünkü ben belayı istiyorum, bela ister beni
4 sevgilimin güzelliğini gittikçe artır
bela geldikçe derdine daha beter müptela et beni
5 vücudumu onun ayrılığında öyle hafif kıl ki
hafif esen sabah rüzgarı bile ulaştırabilsin ona beni
6 kibirlilik edip fuzuli gibi bana
ey tanrım, bir an bile başbaşa bırakma kendimle beni
-----------------------------------------
iradet: dilek
nahvet: kibirlilik
nigar: sevgili
Gazel
Ey gönül yarı iste candan geç
Ser-i kuyun gözet cihandan geç
Ya tama' kes hayat zevkinden
Ya leb-i lal-i dil-sitandan geç
Mülk-i tecriddir feragat evi
Terk-i mal eyle han-ü-mandan geç
La-mekan seyrinin azimetin et
Bu harab olacak mekandan geç
ı'tibar etme mülk-i dünyaya
ı'tibar-i uluvv-i şandan geç
Ehli dünyanın olmaz ahireti
Ger bunu ister isen andan geç
Meskenin bezm-gah-i vahdettir
Ey Fuzuli bu hak-dandan geç
Gazel
Ey bi-vefa ki adet oluptur cefa sana
Bi'llah cefadır olma demek bi-vefa sana
Geh naz ü geh kirişme vü geh işvedir işin
Canın sevenler olmasa yiğ aşna sana
Bin can olaydı kaş men-i dil*şikestede
Ta her biriyle bir kez olaydım fida sana
Aşkından mübtelalığımı ayb eden sanır
Kim olmak ihtiyar iledir mübtela sana
Ey dil ki hecre düzmeyip istersin ol mehi
şükr et bu hale yoksa gelir bir bela sana
Et gül gamımda eşk ruh-i zerdim etti al
Bildirdi ola suret-i halim saba sana
Düşmez çü şah kurbu Fuzuli gedalara
Ol şehden iltifat ne nisbet bana sana
Gazel
Ol ki her sa'at gülerdi çeşm-i giryanım görüp
Ağlar oldu halime bi-rahm cananım görüp
Eyleyen ta'yin-i ceza-yi müdava derdime
Terk edip cem' etmedi hal-i perişanım görüp
Lale-ruhlar göğsümün çakine kılmazlar nazar
Hiç bir rahm eylemezler dağ-i hicranım görüp
Tut gözün ey dud-i dil çerhin ki devrin terk edip
Kalmasın hayrette çeşm-i gevher efşanım görüp
Pertev-i hur-şid sanmam yerde kim devr-i felek
Yere urmuş af-tabın mah-i tabanım görüp
Suda aks-i serv sanmam kim koparıp bağ-ban
Suya salmış servini serv-i hıramanım görüp
Ey Fuzuli bil ki ol gül-'arızı görmiş değil
Kim ki ayb eyler benim çak-i giribanım görüp
Gazel
Gönülde bin gamım vardır ki pinhan eylemek olmaz
Bu hem bir gam ki il ta'nından efgan eylemek olmaz
Ne müşkil derd olursa bulunur alemde dermanı
Ne müşkil der imiş aşkın ki derman eylemek olmaz
Fena mülküne çok azm etme ey dil çekme zahmet kim
Bu tedbir ile def'i derd-i hicran eylemek olmaz
Sakın gönlüm yıkarsın pendden dem urma ey nasih
Heva-yi nefs ile bir mülkü viran eylemek olmaz
Dehanın üzre la'lin istemiş dil def-i müşkildir
Görünmez hiç cürmü yok yere kan eylemek olmaz
Du'alar eylerim benden yana bir dem güzar etmez
Ne çare sihr ile servi hıraman eylemek olmaz
Fuzuli alem-i kayd içre sen dem urma aşkından
Kemal-i cehl ile da'vay-i irfan eylemek olmaz
Ey ki ehl-i aşka söylersen melamet terkin et
Söyle kim mümkin midir tağyir-i takdir-i Huda
Aşk kilki çekti hat levh-i vücud-i aşıka
Kim ola sabit Hak isbatında nefy ma'ada
Ey Fuzuli intihasız zevk buldun aşktan
Böyledir her iş ki Hak adiyle kılsan ibtida
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib!
Kılma derman kim, helakim zehri dermanındadır
Ol yire varanı eylesun Hak cennetmekan
Anın meni her daim şen olasız duada
Su Kasidesi
KASÎDE DER NA'T-I HAZRET-İ NEBEVÎ (Su Kasidesi)
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
Âb-gundur günbed-i devvar rengi bilmezem
Ya muhit olmuş gözümden günbed-i devvare su
Zevk-i tiğından aceb yok olsa gönlüm çak çak
Kim mürur ilen bırakır rahneler divare su
Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzare su
Ohşadabilmez gubarını muharrir hattına
Hame tek bakmaktan inse sözlerine kare su
Ârızın yadiyle nem-nak olsa müjganım n'ola
Zayi olmaz gül temennasiyle vermek hare su
Gam günü etme dil-i bimardan tiğin diriğ
Hayrdır vermek karanu gecede bimare su
ıste peykanın gönül hecrinde şevkim sakin et
Susuzum bu sahrede benim'çün are su
Ben lebim müştakıyım zühhad kevser talibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yare su
Ravza-ı kuyuna her dem durmayıp eyler güzar
Âşık olmuş galibaol serv-i hoş reftare su
Su yolun ol kuydan toprağ olup tutsam gerek
Çün rakibimdir dahi ol kuya koyman vare su
Dest-busı arzusiyle ger ölsem dostlar
Kuze eylen toprağım sunun anınle yare su
ıçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağının mizacına gire kurtare su
Tinet-i pakini ruşen kılmış ehl-i aleme
ıktida kılmış tarik-i Ahmed-i Muhtar'e su
Seyyid-i nev'i beşer derya-yi dürr-i istifa
Kim sepiptir mu'cizatı ateş-i eşrare su
Kılmak için taze gül-zar-i nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhar seng-i hare su
Mu'ciz-i bir bahr-i bi-payan imiş alemde kim
Yetmiş andan bin bin ateş-hane-i küffare su
Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
Parmağında verdiği şiddet günü Ensar'e su
Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hiz
El sunup urgaç vuzu-ı için gül ruhsare su
Hak-i paayine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa vurup gezer avare su
Zerre zerre hak-i der-gahına ister salar nur
Dönmez ol der-gahdan ger olsa pare su
Zikr-i na'tın virdini derman bilir ehl-i hata
Eyle kim def-i humar için içer mey-hare su
Ya Habiba'llah ya Hayr'el-beşer müştakınım
Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hem vare su
Sensin ol bahr-i keramet kim şeb-i Mi'rac'da
şeb-nem-i feyzin yetirmiş sabit ü seyyare su
Çeşm-i hur-şidden her dem zülal-i feyz iner
Hacet olsa merkadin tecdid eden mi'mare su
Bim-i duzah nar-i gam salmış dil-i suzanıma
Var ümidim ebr-i ihsanın sepe ol nare su
Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzuli sözleri
Ebr-i nisandan dönen tek lü'lü-i şeh-vare su
Hab-ı gafletten olan bidar olanda ruz-ı haşr
Hab-i hasretten dökende dide-i bidare su
Umduğum oldur ki Ruz-i Haşr mahrum olmayam
Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i didare su
Kaynak
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fuz%C3%BBl%C3%AE
http://www.math.umn.edu/~ata/divan/fuzuli1.html
http://www.edebiyatogretmeni.net/fuzuli.htm
fuzuli
Osmanlıca fuzuli kelimesinin Türkçe karşılığı.
Fazladan olup boşu boşuna söylenen söz. İşe yaramayan. Boşu boşuna. * Boşboğaz. Ahmak. Vazifesinden hariç lüzumsuz şeye teşebbüs eden. * Haksız olarak fiile çıkarılan iş. * Fık: Şer'î izin olmadığı halde diğer bir kimsenin hakkında tasarruf eden kimse. * Büyük bir şâir ismidir. Türk Divan Edebiyatı'nın birçok sahalarında kuvvetli te'sir ve nüfuz sâhibi olan bu büyük şâir, Azeri-Osmanlı edebiyatı kurucularındandır. Türkçe, Arabça, Farsça manzum ve mensur birçok eserler yazmıştır. Leylâ ile Mecnun mesnevisi meşhurdur. Milâdi 16. asırda yaşımış ve tâundan 1555'de vefat etmiştir. Asıl adı Mehmed'dir.
fuzuli
Türkçe fuzuli kelimesinin İngilizce karşılığı.
[Fuzûlî] adj. supererogatory
fuzuli
yersiz, gereksiz.
fuzuli
Türkçe fuzuli kelimesinin Almanca karşılığı.
adj. abgängig
fuzuli
(Arapça)Erkek ismi 1. Boşuna, yersiz, lüzumsuz, haksız. 2. Boşboğaz lüzumsuz işlerle uğraşan. 3. Yetkisi olmadığı halde başkası namına tasarrufta bulunan. - Fuzuli Mehmed XVI. yy. 'da yaşamış büyük Türk şairlerinden. Çağatay edebiyatı da dahil olmak üzere, Türk edebiyatının birçok sahalarında kuvvetli tesir ve nüfus sahibidir. Türkçe, Arapça, Farsça, manzum, mensur birçok eserleri vardır. Bunlar arasında "Leyla ve Mecnu