Saldırgan, saldırıyı dairenin türban kararları nedeniyle gerçekleştirdiğini ve örgüt bağlantısı olmadığını öne sürdü. Polisin incelemeleri ise söz konusu kişinin "derin devletin tetikçisi" olarak değerlendirilen TİT'e (Türk İntikam Tugayı) mensup olduğu, daha önce de Cumhuriyet saldırısına düzenlenen saldırılara karıştığı anlaşıldı [1]. Saldırgan Arslan'ın evinde porno CD'ler, bazı dini kitaplar ve aşk mektupları çıkarken, daha önce Sedat Peker'in avukatının yanında çalıştığı anlaşıldı. 750 YTL maaş ile geçimini sağlamaya çalışan Arslan'ın, hukuk bürosu ortaklığı, arabası, süikast için gerekli silahı nasıl aldığı bilinmiyor.
Olaydan sonra bazı çevreler saldırıyı laik rejime yapılmış bir saldırı olarak kabul etmişlerdir.
Diğer taraftan bazı çevreler de yapılanın Türkiye'de huzur ortamını istemeyen, ve demokratik düzeni hazmedemeyen çevrelerin başlattığı tehlikeli bir provokasyon olarak görmektedirler.} Bunlar olayın laiklikle veya rejimle ilgisi bulunmadığını, hedefin Türkiye'yi iki ayrı bloka bölmek, ülkeyi erken seçime zorlamak ve dışarıda Türkiye'yi ABD politikalarına yaklaştırmak olduğunu iddia ettiler. Buna göre ABD, Türkiye'nin İran politikasını onaylamıyor ve İran'a karşı askeri operasyonu Erdoğan Hükümeti ile yapamayacağını düşünüyor. Uğur Mumcu'nun ağabeyi hukukçu Ceyhan Mumcu'nun açiklamalari bu bağlamda değerlendirilmektedir[2] }.
Saldırı sonucunda, Danıştay İkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirmiş, dört üye daha yaralanmıştır.
Saldırı
17 Mayıs 2006 sabahı arabasını Necatibey Caddesi'nde park ettikten sonra Danıştay'a gelen Alparslan Arslan, avukat kimliği sayesinde güvenlikten geçmeyi başardı. Danıştay 2. Dairesi'nin bulunduğu kata gelen katil, daire başkanı Mustafa Birden'in odasına yöneldi. Kapıda sekreter Aynur Taslı tarafından durdurulan, fakat çay servisi yapılmakta olduğu için açık olan kapıdan içeri giren Arslan, içeride toplantı yapan daire üyelerine 11 el ateş etti.Arslan'ın silahından çıkan kurşunlar, daire üyelerinden Birden, Özbilgin, Gönenç, Özdemir ve Çobanoğlu'na isabet etti. Üye Kamuran Erbuğa, saldırı sırasında masanın altına girerek yara almadan kurtuldu. Odadaki çaycı da yaralanmadı. Odadan çıkarken bağıran Taslı'ya susması için silahını doğrultan Arslan, koridorda havaya bir el ateş ettikten sonra merdivenlere yöneldi.
Kaçmaya çalışırken yolu polisler tarafından kesilen Arslan etkisiz hale getirildi. Saldırgan Alparslan Arslan, ilk ifadesinde olayı türban kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini belirterek “Aldıkları karar Allah’ın adaletine sığmıyor. Cezalandırmak istedim” dedi.}
Saldırı'nın ardından Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırılan yaralı üyelerden Mustafa Yücel Özbilgin, aynı gün içinde hayatını kaybetti.
Olaydan sonra tüm Türkiye'de çok sayıda gösteri gerçekleşti. Anıtkabir'e yürüyen binlerce kişi saldırıyı laikliğe bir saldırı olarak yorumladılar ve 'Türkiye laiktir, laik kalacak' sloganları attılar. Gösteride, kadınların çoğunlukta olması dikkat çekti. 19 Mayıs'ta yaptığı açıklamda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök; tepkileri olumlu karşıladı ve halkın laik rejime sahip çıkmasından memnun olduğunu söyledi.
Saldırı kısa sürede Hükümet aleyhtarı bir kampanyaya da yol açtı. Özbilgin'in cenzae törenine katılan vatandaşlar "katil başbakan" ve "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları attı. Bir grup bazı bakanlara fiziksel saldırıda bulundu. Protestolardan ANAP Genel Başkanı Mumcu ve DYP Genel Başkanı Ağar da nasibini aldı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı da yuhlayan grup "solda birleşme" talep etti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek katilin amacına ulaştığını, ülkenin bloklaştırıldığını ve hükümet karşıtı kampanyanın hızla sürdürüldüğünü öne sürdü.
Alparslan Arslan'ın saldırıdan önce kendisiyle çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı belirlenen ve olaylarla ilgisi olduğu düşünülen ve polis tarafından azmettirici olduğu şüphesiyle aranan[3], Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edilmiş 'Albay' lakaplı eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin, bir hastanede yaralı olarak 21 Mayıs 2006 günü yakalandı. Tekin, ilk sorgusunda, olaylarla bağlantısı olduğunu reddetti ve yalnızca Alparslan Arslan'ı tanıdığını, bağlantılı olan diğer iki kişiyi tanımadığını söyledi. Tekin'in ilk sorgusunda intihar girişiminde mi bulunduğu, yoksa başka biri tarafından mı bıçaklandığı anlaşılamadı. Tekin'i hastaneye getirenler polisten önce ortadan kaybolurken, Tekin'i susturmak isteyenler olabileceği üzerinde duruldu. Daha sonra yapılan incelemede intiharın mümkün olmadığı, bir başkası veya başkaları tarafından kalbinden bıçaklanmak istendiği anlaşıldı.
Azmettirici zanlısı Muzaffer Tekin'in evinde yapılan ilk aramada ilginç yayınlar bulundu: İstihbarat ve Gerilla Harbi El Kitabı, Annan Planı'na Hayır, AKP'nin Teslimiyet Belgeleri, İleri Dergisi, Yeni Hayat Dergisi, Türk Solu Gazetesi, Dolunay Fikir ve Ülkü Dergisi, Ulusal Güç Birliği Hareketi Kitapçığı, Türkeli Dergisi, Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Tüzüğü. Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan'da da bu derneğin üye kartı çıkmıştı. [4] Söz konusu dökümanların sol ulusalcı ve sağ milliyetçi yayınlar olması dikkat çekti. Zanlının evinde devletine n üst kademelerinde dahi az bulunacak devlet sırlarının olması da medyada şaşkınlıkla karşılandı. Benzeri bir durumda Sauna Operasyonu'nda da yaşanmıştı.
Saldırının üzerinden bir kaç gün geçmiş olmasına rağmen Arslan'ın dahil olduğu 'çete'den oldukları sanılan İsmail Sağır, Osman Yıldırım ve Tekin Irşi cezaevine gönderildi.
Teröristin ilişki içerisinde olduğu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) isismli bir dernek tesbit edildi. İçişleri Bakanlığı'nın VKGB'nin faaliyetlerini soruşturmak üzere görevlendirdiği Mülkiye Başmüfettişleri, hazırladıkları raporlar doğrultusunda, dernek hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundular. Diğer taraftan saldırganın ilişki içerisinde olduğu kilit isim Muzaffer Tekin’in, Danıştay saldırısında emirleri emekli bir komutandan aldığı üzerinde duruluyor. MİT ve Emniyet'in hazırladığı örgüt şemasında en tepeye yerleştirilen yüksek rütbeli paşanın ismi (Veli Küçük), tetikçi Arslan’ın babasının ifadesinde de yer alıyor. Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner, Danıştay'daki silahlı saldırı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik bombalı eylemlerle ilgili örgütsel bir oluşumun var olduğunun saptandığını ve mensuplarının yakalandığını söyledi. Bu yapılanmanın Ergenekon yapılanması olduğu üzerinde duruluyor.
Bulgular ve İddialar
Şimdiye kadarki bulgular ışığında, İstanbul Üsküdar Barosu'na kayıtlı bir avukat olan Alparslan Arslan'ın, Ülkücü kökenli olduğu ve Türk-İslam sentezini benimsediği iddia edilmektedir. Diğer taraftan, saldırganın dökümanları arasından Ulusal Haber adına düzenlenmiş bir kimlik kartı çıkmıştır. } Saldırıdan sonra babası, oğlunun psikolojik sorunları olabileceğinden sözetmiş ve dış bağlantılardan şüphelendiğini açıklamıştır. Uğur Mumcu'nun ağabeyi hukukçu Ceyhan Mumcu'nun açıklamaları da bu bağlamda değerlendirilmektedir [5] }. Arkadaşları ve çevresi tarafından ise, Arslan'ın dindar biri olmadığı ve içki içtiği belirtilmiştir.}Arslan, saldırıyı gerçekleştirmesinin nedeninin Danıştay'ın kamusal alanda türban takılması aleyhindeki hukuksal kararları olduğunu belirtmiştir. Emin Çölaşan'ın eşi Danıştay başkan vekili Tansel Çölaşan iddiasi olan, saldırganın "Allah'ın askeriyiz, elçiyiz. Türban davası yüzünden cezalandırılacaksınız." dedikten sonra, toplantı halinde bulunan Danıştay İkinci Dairesi üyelerine ateş açması, odada bulunan Danıştay üyelerince yalanlanmıştır. } Yapılan ilk sorgusunda, olayı türban kararı nedeniyle gerçekleştirdiğini belirterek, "Aldıkları karar Allah’ın adaletine sığmıyor. Cezalandırmak istedim." demiştir.}
Yaralanan üyeler arasında söz konusu hukuksal kararda olumsuz oy kullanmış bir kadın üyenin de bulunması, TBMM Başkanı Bülent Arınç tarafından türban nedeninin şüphe ile karşılanmasına neden olmuştur. Diğer yandan, "İslami" denilen kesime yakın olduğu savlanan Vakit gazetesinin 13 Şubat 2006 tarihinde "İşte O Üyeler" başlığı ile türbanlı bir bayan öğretmen konusundaki hukuksal kararı alan Danıştay üyeleri haber yapmıştır. Gazetenin söz konusu sayısının katilin üzerinden çıkmış olması } Vakit gazetesinde yayımlanan haberin bir hedef gösterme olabileceği şüphesini yaratmıştır.
Ankara Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince yürütülen soruşturmada, Alparslan Arslan'ın, Danıştay'a Saldırı olayından başka, Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması olaylarına da karıştığı belirlenmiştir.} Emniyet tarafından yapılan açıklamada, Alparslan Arslan'ın Danıştay Saldırısı'ndan sonra YÖK'e de benzer bir saldırı yapmayı planladığı, ancak yakalandığı için bunu gerçekleştiremediği açıklanmıştır.}
Emniyet tarafından saldırganın evinde yapılan aramada çok sayıda porno CD, aşk mektupları ve dini kitap bulunmuştur. Saldırganın arkadaşları ve yakın çevresi ise, Arslan'ın dindar bir kişi olmadığını, sıkça içki içtiğini belirtmişlerdir. }
Teröristin ilişki içerisinde olduğu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği (VKGB) isismli bir dernek tesbit edildi. İçişleri Bakanlığı'nın VKGB'nin faaliyetlerini soruşturmak üzere görevlendirdiği Mülkiye Başmüfettişleri, hazırladıkları raporlar doğrultusunda, dernek hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundular. Diğer taraftan saldırganın ilişki içerisinde olduğu kilit isim Muzaffer Tekin’in, Danıştay saldırısında emirleri emekli bir komutandan aldığı üzerinde duruluyor. MİT ve Emniyet'in hazırladığı örgüt şemasında en tepeye yerleştirilen yüksek rütbeli paşanın ismi (Veli Küçük), tetikçi Arslan’ın babasının ifadesinde de yer alıyor. Diğer taraftan Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner, Danıştay'daki silahlı saldırı ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik bombalı eylemlerle ilgili örgütsel bir oluşumun var olduğunun saptandığını ve mensuplarının yakalandığını söyledi. Bu yapılanmanın Ergenekon yapılanması olduğu üzerinde duruluyor.
Perinçek: Alparslan Arslan ve Ekibi MOSSAD Tarafından Eğitildi İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de çete ve gizli örgütlenme iddialarını destekleyenler arasında yer aldı ve saldırganın İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından eğitiidiğini öne sürdü[6] ”Danıştaya yapılan saldırıyı gerçekleştiren Alparslan Arslan ve ekibi, Bulgaristan'da MOSSAD destekli Alpiras adlı firma tesislerinde özel eğitim gördü” diyen Perinçek Danıştay'a silahlı bir eylem yapılacağının çok evvelden planlandığını ifade etti.
Saldırgan'ın Açlık Grevi
Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan saldırgan Alparslan Arslan olaydan kısa süre sonra açlık grevi yaptı ve tedaviyi reddetti. Bütün ısrarlara rağmen yemek yemeyen Danıştay saldırganı Alparslan Arslan, 3 Haziran 2006 günü kaldırıldığı hastanede yemek yedi. Ankara Numune Hastanesi’nde mahkumların kaldığı serviste tutulan Arslan, doktorların ısrarı üzerine önceki akşam yemek yemeyi kabul etti. Hastanenin akşam yemeğini yiyen Arslan’ın bir süre burada kontrol altında tutuldu. Sağlık durumunun ciddi olmadığı belirtilen Arslan, önceki gün kaldığı Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde fenalaşınca hastaneye kaldırılmıştı. Doktorlar, müdahale etmek için bilincinin kapanmasını beklerken, Arslan akşam yemeğini kabul etti. Arslan'ın açlık grveini neden yaptığı anlaşılamadı.Ayrıca Bakınız
- Derin Devlet
- Alparslan Arslan
- Eryaman Baskını