Çöplük (Oyun)

Kısaca: Çöplük, Turgay Nar tarafından yazılmış tiyatro oyunudur. ...devamı ☟

Çöplük, Turgay Nar tarafından yazılmış tiyatro oyunudur. Oyunun Türkiye'de ilk sahnelenişi Turgay Nar'ın Çöplük Oyunu ilk kez 1995 yılında Tiyatro Stüdyosu tarafından sahnelenmiştir. Oyunun ilk sahnelenişindeki künyesi *Yazan : Turgay Nar *Yöneten : Işıl Kasapoğlu *Sahne Tasarımı :Duygu Sağıroğlu *Oyuncular *İsrafil : Haluk Bilginer *Haço : Ahmet Uğurlu *Aymele : Zuhal Gencer *Teknik kadro *Işık düzeni : Cafer Yiğiter *Yönetmen yardımcısı : Arzu Bigat Baril *Yapım yardımcıları ve gölgeler : Turgut Laleli/Esin Güler/Murat Bulkurcu *Genel koordinatör : Ayşe Silivri *Müdür : Kemal Aydoğan Oyunun ilk sahnelenişinde kazandığı ödüller *Tiyatro Eleştirmenler Birliği - En İyi Oyun *Türkan Kahramankaptan Ödülü - En iyi prodüksiyon *İsmet Küntay Tiyatro Ödülü - En iyi oyun *İsmet Küntay Tiyatro Ödülü - En iyi erkek oyuncu:Haluk Bilginer *İsmet Küntay Tiyatro Ödülü - En iyi erkek oyuncu :Ahmet Uğurlu *Asaf Çiyiltepe Tiyatro Ödülü - Çöplük oyunuyla : Turgay Nar *118-Y Lions Çevre Korumasına Sanat Katkısı Ödülü - Yazar : Turgay Nar *118-Y Lions Çevre Korumasına Sanat Katkısı Ödülü - Oyuncu : Ahmet Uğurlu Turgay Nar'dan çöplüğün öyküsü *Beşik ve büyüme Çocukluk, belleğin ıssız beşiğidir. Hem beşiğiz, hem de o beşikte büyütüleniz. Dün ile bugün arasında bir parçalanma yaşanır. Beşik geçmişiyle kalırken, büyüme ise bugüne sürüklenir... *Toplanma ve dağılma Bir metafor olarak 'çöplük' bu parçalanmanın neresinde yer alır. Çöplük kendi dışında, toplananın dağılması, daha sonra dağılanın toplanması mıdır? Çöplüğün varoluşu nedir? Pür doğanın birikimleri bir çöplük oluşturur mu? Doğa kendi kendine bir çöplüğe dönüşür mü? Doğa bir üretim nesnesine dönüştürülüp sonra da bir tüketim artığı olarak gene doğaya(kendine) atıldığında, artık değişen, bozulan ama geçmişte gene kendisi olan toplanma, bir yabancılaşma çıkar ortaya... Doğa, bir tüketim nesnesine dönüştürülüp sonrada bir tüketim artığı olarak tekrar kendisine atıldığında bir kimlik değişimi geçirir... Dolayısıyla geriye dönen hem kendisidir hem de değildir. Burada, bu çelişki içinde en büyük etmen nedir? Gene doğanın kendi varlığı olan insan değil midir? Çünkü, bir doğa nesnesi olarak insanda, aynı bozulmayı aynı kısır döngü içinde kendi kimliğinde, kendi varoluş sürecinde yaşamaktadır. İnsan da bir yandan üretim nesnesine dönüştürülürken, öte yandan bir tüketim artığı olarak kendi tinselliğinde bir çöpe dönüşüyor. İnsan kendisinin çöplüğüdür. Kendi temizliği adına bir "çöplük" oluştururken, aynı zamanda o çöplüğünde nesnesi olmaktan kurtulamıyor. Hatta bundan huzur bile duyabiliyor. *Atıkların Tini İnsanoğlu amacına doğru ilerlerken çıkış noktasından da ivmeyle uzaklaşır. Çıkış noktası, bizi fırlattıktan sora işlevini tamamlar. Ama yolculuk sürer... Devinimin sürekliliği noktasını elbette önemli kılmaktadır. Çürüme, bozulma ve işlev dışılık devinimin bittiğini gösterse de bu yalnızca yanılsamadır. Asıl o zaman başlangıç noktasını görüp, bizim uzaklığını bilmemiz ölçmemiz gerekir. Çöplük, gitgide içinde dış dünyanın tinini oluştumaya başlar. Atıkların tini bir çürüme sürecine girer. Bu çürüme süreci atıkların geldiği dış dünyayı ya yok etme (teknolojiyle, teknolojinin olanaklarıyla) ya da yeniden üretime dönüştürme işlemiyle yeniden önem kazanır. Yani yeni bir rant elde etme süreci başlar. Atıl olanı birleştirme sonrada onu yeniden rant elede etme amacıyla ve geriye çekme. Tüketim toplumuyla birlikte bu sürecin işlemesi çöplüğü bir ayna konumuna getir. Üretilen her şey belli bir estetik içinde sunulur topluma. Sürekli bu yapay uyumun içinde oluşumuz bu dünyaya ilişkin kanıksama yaratır bakışımızda. Tüketim estetiği, kimi zaman aynı şeyleri değişik biçimde verir ve bunu da bir illüzyon çemberi içinde yapar. Bu illüzyon ancak çöplükte kırılır. Çünkü orada tüketim nesneleri artık işlev dışıdır ve artık amacının dışındadır. Konserve kutusu, vitrinde duran konserve kutusu değildir artık. Başlangıçtaki büyü bozulmuş kendisiyle ilşkili olmayan başka nesnelerle, uyumsuz bir birlikteliğin kaosuna atılmıştır. Çöplük kendisini oluşturan nesnelerin uyumsuz birlikteliğinin kaosudur, insan gibi... Nasıl insanın bir parçasıysa, insanda çöplüğün bir parçasıdır. İkisi de birbirini aynı anda yaratmıştır. İkisi de birbirine varoluşunu borçludur. Biri neyse diğeride odur. Ne bir fazla ne bir eksik. Çöplüğün büyüdüğü, yükseldiği yerde yaşam vardır. Belleğinde, çürümenin başladığı bir yaşam... Çöplük. Tanrı'nın insanı,insanın da yarattığı Tanrı'yı tanıyabileceği biricik yerdir. Ya da insanın kendi pisliğinden kurtulmasından öte, pisliğin insandan kurtulduğu yerdir çöplük... Çöplük, dışı ile sürekli ilinti içindedir. Tıpkı veba gibi... Çöplüğün gövdesi parçalardan nesnelerden oluşur, kendi dışından getirilerek. Sayısız kullanımların, gereksinimlerin, amaçların; kimi zaman ilinti içinde kim zaman da bağımsız işleyişinin sonucunda oluşan bir gövde... *Yalnızlık Korkusu İnsan, dogaya ve kendisine karşı duyduğu korkusunu ıslık çalarak yaenmeya çalıştı. Bu ıslığın adı din'di... İnsan Tanrı'yı yaratırken, diğer bir yandan ona karşı duyduğu ürpertiyle sanatı yarattı... Sonrada birinin anlattığını ötekinden gizledi. Sanat insanın varoluşudu; din ise kör sığınağı. Oysa Tanrı da en az kendisini yaratan insan kadar yalnızdı ve sanki insanlarda onu kendi yalnızlıklarını yenmek için yaratmışlardı. Bu her zaman gizli bir sözleşme olarak tutulumuştur. Bundan bir tek şey çıkyordu ortaya: insan kendini yaratabilmek için bir başkası olmayı denemişti. Farkında olmadan Tanrı'yı yarattı. Çünkü insan olduğununda farkında değildi. Kulluk her zaman huzur vericiydi. Sonsuz korkular ve sığınma isteği... Belki de tüm bunlar kendini anlatma ya da kendini kendine gösterme ediminin bastırılmış biçimiydi. Bu nedenle insan kendini anlatırken Tanrı'yı bir metafor olarak kullandı. Sanat kendimizi anlatmaktan çok, belki de gizleme isteğimizdir. Varoluş alışkanlığımız içinde her zaman bir gizlenme duygusu taşıdık. *Meryem İsa ve Çarmıh Meryem İsa'ya nasıl gebe kaldı? Üstelik bakireydi. Din, İsa'yı yani peygamberini yücelmek için onun annesini erdemli kılmak zorundaydı. Bir peygamberin babasıda olsa olsa Tanrı olabilirdi, olmalıydı. Yoksa insanlar nasıl giderlerdi babası kendisi ile bir olan peygemberin peşinden. Baba'yı soyutlaştırma (Tanrısallaştırarak yüceltme) Ana'yı suçtan arındırma(bakire ve temiz gösterme) Oğul'u da acı çeken kılma (kutsal tini oluşturma), insanın diyalektik kimliğini iğdiş eden sac ayağıdır. Meryem'in acısı, oğlu çarmıha gerilen bir ananın acısı, elbette tüm acıların üstündedir. Çöplük oyununda Aymelek, amcaoğlu tarafında tecavüze uğrar. Tecavüz uykuda, Aymelek uyurken, yani kendi bilgi ve iradesi dışında gelişir. Çünkü dinler, tecavüzü bilinmez kılmıştır. Ya bunun için meşru zeminler oluşturulur, ya da bilinmez kılıp kutsamıştır. Aşk ise her zaman ölümcüldür, suçtur. 'Çöplük' oyunun sonunda çocuğun babası İsrafil kuyuya girer. Vicdan azabı, korku, utanç ve yılgı onu kuşatmıştır. Oysa İsrafil, doğanın yarattığı, toplumun baskı altında tuttuğu, söndürmeye çalıştığı cinselliğin bedelini ödeyecektir. Bu diğerlerinin de yıkımını hazırlar. Çünkü denge bir kez bozulmaya görsün, her şey bir çığ gibi sökün eder. İsrafil, her konuda meşru durumdadır. Gerçi o da dinler gibi uykuda tecavüzün bir kahramanıdır ama içinde bulunduğu koşuların baskısı altındadır. İradesini aşan bir doğal zorunluluktur davranışlarının altında yatan etken... Çünkü o sevgili uyurken ona yaklaşabilme fırsatına sahiptir anca. Buda suçu değildir. Tecavüz, İsrafil adına bir zorunluluktur. Aymelek adına bir trajedi, hukuk adına bir suçtur. Aymelek, gebeliğinin farkına vardığında bir tecavüze uğramanın vurgunluğunu taşımaktan çok, kendini gizleyebilmenin korkunun durumuna sürüklenir. O abisine (Haço'ya) karşı, yerleşik ahlak değerlerine karşı, kendini koruma altına almanın ve buna hazırlıksız yakalanmanın karabasanıyla, tecavüze uğramanın kimliğinde açtığı yarayı duyumsamaktadır bile mekanizma buna izin vermez, fırsat sağlamaz. Çatışma iki kişinin olduğu yerde oluşur. Bir üçüncü kişi bu çatışmanın ya onaylayıcısı, ya da retçisidir... Bir bakıma sorgulayıcı durumdadır. 'Çöplük' oyununda bu roller nöbetleşe devredilir. Üçgende doğrular kendi karşıtlarını oluşturur. Çöplük' oyunun başlangıcındaki düş sahnesinde Aymelek, çocuğunu çöplüğe atılmış dev bir haça bağlamış(çarmıha vurulmuş isa gibi) olarak doğurur. Burada haç, nicel olarak dünyanın en büyük dinlerinden birinin sembolü olarak kullanılsada aslında bi'yön' gösterici olarak kullanıldı: Sağ ve sol kollarını gösterdiği yer paralel iki yön iyi ve kötü kavramları ya da doğru ve yanlış olanı temsil ettiği gibi, baş ve ayakların gösterdiği yere dikey konumdaki iki yönde Tanrı ve İnsan ya da Macrocosmos ve Microcosmos'u işaret eder. İşte insan, bu iki çizginin kesişim noktasında çarmıha gerilerek acı çeker. Üstelik bu yön göstergeci insanın bedeni düşünülerek tasarlanmıştır. Yalnızca bedeni değil, aynı zamanda insanın nokta üzerinde yön devinimide hesaplanmıştır. Çünkü haçın kendi çevresindeki devinimi durumunda kötüyü gösteren gövdesinin konumu hiçbir zaman değişmez. Tanrı yukarıda, insansa her zaman aşağıdadır. Dinler ya da metafizik her zaman insanın dış dünyaya ilşkin durumlarını bozar. Dolayısıyla mekana ilişkin algılamalar da bozulmak istenir. } *Haç kutsal kitapler ve çöplük Dinsel inançlar, kaynaklarında uzaklaştıkça çöpleşir. İnsan,dinin yerine bilimi koydukça asıl kimliğine, özüne dönüş yolculuğu başlar. Dolayısıyla, doğmaları da dehler... Bazen de bilinsice yapılan bir alışkanlıkla olarak taşır yalnızca. Bu dönüş, bir bozulma süreci sonun da olsa, bir döştür... Oysa hiç bir dinin geriye dönme şansı yoktur. İnsan bilimsel dönüşmeyle birlikte, dinleri ve onun sembollerini de çöpe atar... Çöplüğe atılan kutsal değerler, bir süre sonra,gene oradan, tıpkı diğer atıklar gibi yeniden toplanır ve rant elde stmek için kullanıma sokulamak istenir. Haço ile İsrafi, çöplükte buldukları kutsal kitaplar kiliseye götürüp karşılığında da karınlarını doyurduklarını söylerler. Hatta bu işi öylesine öyrenmişlerdir ki çöplükte doğan (bulunan değil) bebeği bile kiliseye götürüp 'Mesih' diye yutturmsnın pilanını yaparlar düşlerinde... Bu düş sahnesi git gide ortak bir yazgıya sürüklenecek olan suçlu ile cezalandırıcı'nın aynı anda gördükleri bir düşü anlatmaktadır. Oyun da, düşler sık sık gerçeklile bir birine geçer. Hangisi gerçek, hangi düşdüştür? Nerdeyse bir karabasana sürükler seyirciyi... Tıpkı kavaramlarda olduğu gibi... Ne, hanği koşularda suçtur, ya da doğrular nerde başlar nerde biter? Tüm bunlar bir kaos içinde verilir. Doğanın dayattığı yerde hiç bir din ya da ahlak kuralı iradeyi belirleyemez. Haço ve İsrafil, çöplükte buldukları kutsal kitapları kiliseye götürdüklerinde karınları domuz etiyle doyuruluyordur. Domuz momuz bi güzel yemiştik' der Haço. *Ortak bilinç altı İnsanlığın ortak bilinçaltı... Oratak koşullar... kaosun başını, sonunu, tüm derinliklerini kulaçlamak... Sanki aynı düşü gören bu insanların gerçekleri de aynı olacaktır, yazgıları aynı ırmağınn sularında akarını bulacaktır... Aynı karabasanı, aynı düşleri görmek vicdan azabı çeken insanların kaçınılmaz kaderidir. *Bir din başka bir dinin hayat kuyusudur Hıristiyanlık, oyunun başındaki haçla simgelenirken, İslamiyet de kilisenin bahçesindeki 'kuyu' ile sembolize edildi. Bir din, başka bir dinin bahçesinde her zaman bir hayat kaynağıdır. İslamiyeti neden bir kuyu ile tanımladığıma (sembolize ettiğime) gelince: İslamiyet doğuş yeri olarak bir çöl dinidir. Çölün hayat kaynağı da kuyulardır. Çöl savaşlarında her zaman ilkin kuyular ele geçirilmeye çalışılır. Ayrıca iman etmek, kişinin içselliğine doğru bir yolculuktuır. Çöplükte yaşadıklar halde ona güvenmeyen çöplük insanları içlerindeli korkuyu bir cinayete dönüştürmenin korkusunu yaşarlar. İsrafil, içindeki korkunun etkiyle, çöplüğün mafya liderlerinden biri olan İdris'in adamları sanarak, kuşkulandığı iki kişiyi öldürür ve kimliklerinin bilinmemesi için başlarını keser. Bu iki kesik baş, çöplüğün çöpüdür artık. Ve onları çöplüğün dışınde bir yer saklamak, atmak gerekiyordur. En güvenilir yer kilisenin bahçesindeki kuyudur. Orada bulsalar, bile kilisedekiler ülkenin azınlıkları olduğundan polise açıklama cesaretini gösteremeyeceklerdir. Burada çöplüle, çöplüğün dışı arasında bir takas, bir yer değiştirme başlamıştı. Çöplüğe dış dünyanın, dış dünyanın, insanların, atıkları tolanırken, çöplük de kendi pisliğini ya da atıklarını (iki kesik baş gibi) dış dünyaya kendini atıklarıyla oluşturan oluşturan dünyaya atarak, orayı koruma adına, çöplük haine getirir. Burada dinsel azınlıkların da bir bakıma eleştisi yapılır. Onlar yaşadıkları, vatandaşı oldukları ülkenin örneğin laiklik, demokrasinin sekteye uğraması, ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesi gibi yaşamsal sorunları karşısında genelde duyasız kalır. *Ve yeraltında hesaplaşma Oyunun sonunda kilisenin bahçesindeki kuyuya inilir. Artık yeryüzünün dışında, çıkış umudu olmayan bir yerdedir kahramanlarımız. Ne plastikler ve naylolaşmış bir dünya vardır, ne hukuk, ne e dinler... Yeraltının derin ve ölümcül güzelliği vardır artık. Orada birini öldürmek belki de bir iyiliktir. Ve Haço, orada dış dünyaya son ssözlerini bağırır. Duyulamayacağını da bildiği halde... Ama İsrafil ile Haço'nun karakterlerinde de bir yer değiştirme olmuştur. İsrafi'in cesareti Haço'ya, Haço'nun çocukluğu, ürkekliği İsrafil' geçmiştir. İkisi de indikleri ve yeryüzünün kursağı olan o kuyunun da kendileriyle birlikte kirlendiğinin farkında değillerdir. Artık o kursak bir dinin sembolü olmaktan çıkmış, bir arınma ve kurtuluş ritüeline dönüşmüştür. Kuyu, ölümcül darlığı ve deriliği ile, bir rahim gibi o iki insanın geriye dönüşünü çılğın ve acımasız bir şekilde engellerken, belki de ilk temizliği yeni bir çöplüğün oluşmasıyla başlamış olur. Çünkü artık kuyu da kendisi değildir.

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Çöplük (anlam ayrımı)
7 yıl önce

Çöplük, katı atık depolama alanı. Çöplük (oyun), 1995 tarihli tiyatro oyunu. Çöplük Çocuğu Joe, Dennie Gordon'un yönettiği 2001 tarihli film. Özgün adı...

Turgay Nar
3 yıl önce

Yayınevi]. Tepegöz, [(Oyun)-1994; Gerçek Sanat Yayınları]. Toplu Oyunlar I (Çöplük, Şehrazat'ın Oyunu, Kuyu, Terzi Makası), [(Oyun)-1997; Mitos Boyut Yayınları]...

Tiyatro Stüdyosu
7 yıl önce

sahnelenmemiş oyunlardır. 15. yılını Morris Panych'in "Bugün, Yarın (Teyzem ve Ben)" adlı oyunla, 20. yılını ise "Vanya Dayı' oyunu ile kutladı. Şölen (oyun) Nehrin...

Tiyatro Stüdyosu, 1990, Ahmet Levendoğlu, Ahmet Uğurlu, Aliye Uzunatağan, Arthur Miller, Başar Sabuncu, Derya Alabora, Güven Kıraç, Haluk Bilginer, Jülide Kural
SimCity 3000
3 yıl önce

binası olarak ikiye ayrılır.Ayrıca çöplük yerine çöp dönüştürücüsü,çevreyi kirletmeyen sistemler kurulabilir. Oyunun bir diğer özelliği de limitsiz oluşudur...

Haluk Bilginer
3 yıl önce

aldığı oyunlar ve filmlerle birçok ödülün sahibi olan oyuncu, 1990 yılında Tiyatro Stüdyosu'nun kurucuları arasında yer almış ve 1996'da Oyun Atölyesi'ni...

Haluk Bilginer, 1954, 1980, 1990, 1993, 1999, 2000, 5 Haziran, Aktör, Ankara Devlet Konservatuvarı, Eyvah Kızım Büyüdü
Zuhal Gencer
3 yıl önce

Tiyatrosu - 1998 Hamlet : William Shakespeare - İzmit Şehir Tiyatrosu - 1997 Çöplük : Turgay Nar - Tiyatro Stüdyosu - 1995 Hoş Geldin Amerika : Haluk Işık -...

Zuhal Gencer, 1982, 8. Saat (film), Ankara Film Festivali, Antalya Film Festivali, C Blok, Gülriz Sururi, Kaç Para Kaç, Siyad, TV, Taner Barlas
Avni Dilligil Ödülleri
7 yıl önce

Ödülü) 1994-Melisa Gürpınar (İstanbul'un Gözleri Mahmur) 1995-Turgay Nar (Çöplük) 1996-Civan Canova(Kıyamet Sularında) ^ [1] Star Gaz., 21 Mayıs 2011 , Ödül...

Driver 2
7 yıl önce

tarafından dağıtılan Driver serisinin ikinci oyunu. Sony PlayStation için 23 Ekim 2000 tarihinde piyasaya çıkarılan oyun, 4 Ekim 2002'de Game Boy Advance platformuna...