Çok Partili Döneme Geçiş Denemeleri

Kısaca: 23 Nisan 1920 günü açılan BMM aldığı "1" nolu kararla İstanbul Meclis-i Mebusanı'na katılan üyeleri de kendi çatısı altına almıştır. Böylece BMM üç ayrı şekilde katılmalarla meydana gelen bir meclis olmuştur. ...devamı ☟

İlk BMM'nde Oluşan Gruplar ve Muhalefet

23 Nisan 1920 günü açılan BMM aldığı "1" nolu kararla İstanbul Meclis-i Mebusanı'na katılan üyeleri de kendi çatısı altına almıştır. Böylece BMM üç ayrı şekilde katılmalarla meydana gelen bir meclis olmuştur.

1) 19 Mart 1920 seçim talimatına göre seçilmiş üyeler

2) Meclis-i Mebusan'dan gelen üyeler

3) Yunanistan ve Malta'dan gelen üyeler

BMM'nin üye sayısı konusunda bazı ihtilaflar vardır. Bu üyeler 66 seçim çevresinden seçilmişlerdir. Çeşitli meslek gruplarına mensup olan milletvekilleri, değişik düşünce yapılarına, hayat tarzlarına ve kültürlere sahiptir. Misak-ı Milli ilkelerinin gerçekleşmesi bütün milletvekillerinin ortak ideali olmakla beraber bunun dışındaki konularda fikir birliği mevcut değildi. Farklı menşelerden gelmelerinden dolayı farklı düşüncelerin de sahibiydiler.

Damar Arıkoğlu meclisteki grupları İstiklal, Muhafazakar ve Bolşevikler olmak üzere üçe ayırır. Julıan E. Gillespie ise "Kemalistler, İstiklal grubu, Enver Paşa taraftarları ve Bolşevikler" şeklinde 4 grupta toplamaktadır.

Mustafa Kemal Paşa ise grupları beşe ayırmakla birlikte bu gruplardan başka isimsiz olarak özel maksatlı bazı küçük grupların da faaliyet halinde olduklarını söylemektedir. Bu gruplar şunlardır:

1) Tesanüt grubu (dayanışma grubu)

2) İstiklal grubu (bağımsızlık grubu)

3) Müdafaa-i Hukuk zümresi (hakları savunma grubu)

4) Halk zümresi(halk grubu)

5) Islahat grubu(reform grubu)

Tesanüt grubu üyeleri bir çeşit sendikalizmi savunan bir program etrafında toplanmışlardır. Sayıları 40 kadar olan İttihat ve Terakki yanlıları bu grup içerisinde yer almıştır. Halk zümresi mensupları ise Bolşevik olmaya meyilli sol eğilimli milletvekillerinden meydana gelmiştir. İstiklal grubu milletvekillerinin ekseriyeti ise ileri görüşlü gençlerden oluşmuştur.

1920 yılı sonlarına doğru ortaya çıkan bu grupların yanı sıra aynı dönemlerde kurulmuş "Türkiye Komünist Fırkası" ve "Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası" adlarında iki de parti mevcuttur. Ancak sol eğilimi temsil eden bu partilerin 1921 yılı Ocak ayından itibaren faaliyetlerinin sindirildiğini görüyoruz.

Mustafa Kemal Paşa Meclis'te oluşan bu grupları bir araya getirmek ve bir uzlaşma sağlamak için çaba sarf etmiştir. Başarılı olamayınca da "Anadolu-Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu" adıyla bir grup kurma çalışmalarına başlamıştır.

Mustafa Kemal Paţa TBMM'de mevcut grupları birleştirmek suretiyle Meclis'e işlerlik kazandırmak istediyse de bunda başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 Mayıs 1921 günü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nu kurdu. Bu teşekkül A-RMHC'nin Meclis grubunu oluşturmuştur.10 Mayıs tarihli toplantıda grubun iç tüzüğüyle ilgili maddeler ve Mustafa Kemal Paşa'nın hazırladığı A-RMHG'nin amaçlarını gösteren iki temel madde de kabul edildi. Bu maddeler şunlardır:

Birinci Grup, Misak-ı Milli ilkeleri çerçevesinde memleketin bütünlüğünü ve milletin bütün maddi ve manevi kuvvetlerini gereken hedeflere yönelterek kullanacak, memleketin resmi ve özel bütün kuruluş ve tesislerinin bu ana gayeye hizmet etmeye çalışacaktır.

İkinci Grup, devlet ve milletin teşkilatını Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun koyduğu ilkeler çerçevesinde sırasıyla şimdiden tespite ve hazırlamaya çalışacaktır.

A-RMHG, grup başkanlığına Mustafa Kemal Paşayı, başkan vekilliğine de Edirne milletvekili Mehmet Şeref Beyi getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Meclisteki bütün milletvekillerinin aslında A-RMHG'nin tabii üyeleri olduğunu belirtmiştir. Ancak bunun dışında kalanlar daha sonra 2. Grubu meydana getirerek ciddi bir muhalefet hareketini başlatacaklardır.

Mustafa Kemal Paşa Ankara'da 1922 yılının Aralık ayında gazetelere verdiği demeçte "Halk Fırkası" adında bir siyasi parti kuracağını açıklamıştır. Ayrıca Halk Fırkası'nın dayandığı iki temel ilkenin "Tam bağımsızlık" ve "kayıtsız şartsız millet hakimiyeti" olduğunu ifade ederek, kurulacak partide bütün milletin temsil edileceğini belirtmiţtir.

TBMM, 1 Nisan 1923'te seçimin yenilenmesine karar vermiş, 3 Nisanda ise seçim kanununda birtakım değişiklikler yapmıştır.

8 Nisan 1923'te Mustafa Kemal Paşa yayımladığı "seçim hakkında beyanname" ile mecliste mevcut olan A-RMHG'nin Halk Fırkası'na dönüşeceğini bildirdi.

Aynı beyanname ile grubun programını 9 madde halinde yayımladı. Seçimlerden sonra TBMM'nin ikinci dönemi 11 Ağustos 1923'te açıldı.9 Eylül 1923'te ise Halk Fırkası kuruluşunu tamamladı. Genel Başkanlığına da kurucusu Mustafa Kemal Paşa getirildi.

Bilindiği gibi, muhalefet, bütünüyle siyasi sürecin bir parçası ve unsuru, hükumet veya iktidarın alternatifidir. İktidarın bir tamamlayıcısıdır. Nerede bir topluluk varsa orada değişik isim ve şekillerde siyasi çatışma vardır. Toplum ne kadar az gelişmişse, gruplar ve fertler arasındaki fikir ve çıkar çatışmaları da o kadar sert ve şiddetli olur. Gelişmiş toplumlarda ise bu çatışma birtakım usul ve kurallara bağlanmıştır. Siyasi anlaşmazlığın organize ifadesi "Siyasi Muhalefet" müessesiyle nihai çözümü bulmuştur. Siyasi muhalefet, demokratik, liberal, parlamenter, anayasal çoğunluk, hürriyetçi gibi çeşitli isimler taşıyan bütünüyle müesseseleşmiş bir siyasi toplumun temel kuruluşunu ve mihenk taşını oluşturur.

Osmanlı Devleti'nde meydana gelen ilk muhalefet hareketi Genç Osmanlıların 1865'te kurdukları cemiyet ve faaliyetleri olarak kabul edilir. Cumhuriyet Türkiye'sindeki ilk muhalif siyasi parti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olmakla birlikte, ilk BMM'nin açılmasıyla, siyasi parti hüviyeti altında olmaksızın, başlayan ve gelişen bir muhalefet hareketi olduğu kesindir.

Mustafa Kemal Paşa'nın A-RMHG'yi kurmasından önce Erzurum Mebusu Hoca Raif Efendi , Yeşilzade Salih Hoca ve arkadaşları A-RMHC'den ayrılarak "Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti'ni" kurmuşlardı. Bu cemiyetin muhalif olduğu konulardan birisi "Komünist faaliyetlerinin artması" diğeri ise "Müdafaai Hukuk Cemiyeti'nde meydana gelen değişiklikler" olarak gösterilmiştir. Ayrıca mevcut cemiyet ilkelerinin başına da, Hilafet ve Saltanat makamının ve devlet şeklinin olduğu gibi bırakılmasını sağlayıcı birtakım eklemeler yapmışlardır.

BMM'de A-RMHG'nin kurulmasıyla, bu grubun dışında kalan Erzurum Mebusu Celalettin Arif Bey, Hüseyin Avni Bey ve arkadaşları ikinci grubu meydana getirmiţlerdir. Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti de bu grubu desteklemiţtir.

Esas amacı Mustafa Kemal Paşanın kişisel egemenlik kurmasına karşı çıkmak olan ikinci grup, Başkumandanlık Kanunu'nun süresinin üçüncü uzatılışında resmen oluşmuş kabul edilmekle beraber, bu tür bir muhalefetin daha eskilere dayandığı açıktır.

Birinci ve ikinci Müdafa-i Hukuk Grupları Meclis'te sık sık birbirleriyle çatışmışlardır. Bu yüzden bir kısım vekiller(bakanlar) istifa etmek zorunda kalmışlardır. Vekil seçimi ile ilgili kanunda istekleri yönünde değişiklik yaptırarak Rauf Beyin İcra Vekilleri Heyeti Reisi (Başbakan) seçmeleri grubun sayısal gücünün küçümsenmeyeceğini gösterir. Ancak ikinci grup Meclis'in ilk dönemi sonuna doğru bu gücünü kaybederek dağılmaya yüz tutmuş ve seçimlerin yenilenmesiyle de tamamen Meclis'ten uzaklaşmışlardır.

b-Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet dönemi siyasi tarihinde kurulan ilk muhalefet partisi olarak kabul edilir. Meclis'te gerek ikinci grup muhalefetin, gerekse Halk Fırkası sonrası muhalefetin hazırladığı zemin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın oluşmasını sağlamıştır.

Halifeliğin kaldırılmasına, Mustafa Kemal Paşanın yakın silah arkadaşlarından Rauf ve Adnan Beyler, Refet, Kazım Karabekir, Ali Fuad ve Cafer Tayyar Paşa'lar olumsuz tepki göstermişlerdir. Giderek şiddetlenen muhalefet hareketi 1924 yılının Ekim ayına gelindiğinde Refet Paşa, Dr. Adnan, İsmail Canbulat ve Rauf Beylerin etrafında toplanmaya başladı.

Bu arada hem milletvekili hem orduda görevli olan generaller ya ordudan ya da milletvekilliğinden uzaklaştırılarak, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin günlük politika cereyanları dışında kalması sağlanmıştı. Askerlik görevinden Refet Paşadan sonra Kazım Karabekir Paşa ve Ali Fuat Paşa istifa ederek siyasi hayatı seçmişlerdir.

Muhalifler gerçek bir Cumhuriyet rejimine ulaşabilmek için, Halk Fırkası'nın Meclis üzerindeki baskısını kaldırmayı başlıca zorunluluk olarak görmekteydiler. Nihayet 9 Kasım 1924'te Halk Fırkası'ndan kopmalar ilk olarak on milletvekilinin istifasıyla başlamış, daha sonraki günlerde de bu ayrılmalar devam etmiştir.

17 Kasım 1924'te ise TCF'nin kurulması tamamlanarak genel sekreterliğine Ali Fuat Paşa, Genel Başkanlığına da Kazım Karabekir Paşa getirildi. Dr. Adnan ve Rauf Beyler de ikinci baţkan olarak görevlendirildi.

TCF'nin dayandığı esas fikir, muhalefet olmaksızın bütün kuvvetlerin Meclis'te toplanmasının otoriter bir sistem doğuracağı fikri idi. Bu nedenle fırkanın demokratik olmasına ve inkılaplara taraftar olmasına dikkat edilmiştir. Bu amaca ulaşmak için de fırka, mevcudunu 30 kişiyle sınırlandırmıştır.

TCF'nin program ve nizamnamesi incelendiğinde; ferdi hürriyetlere taraftar, din düşüncesine ve inançlara saygılı bir tavır aldığı görülür. Cumhuriyet rejimi, liberalizm ve demokrasi yeni partinin kabul ettiği temel prensiplerdir.

İktidar olmak için değil de sadece iktidarla muhalefetin yan yana çalışmasını temin etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen TCF Meclis'te çok asabi bir ortamda doğmuştur. Hükumetle fırka üyeleri arasında çok sert tartışmalar meydana gelmiştir. TCF yaklaşık 7 ay süren siyasi hayatı boyunca oldukça geniş taraftar kitlesine sahip olduğu söylenebilir.

Doğuda meydana gelen Şeyh Sait İsyanı, İstiklal Mahkemeleri'nin kurulmasına ve Takrir-i Sükun Kanunu'nun çıkarılmasına sebep olmuştur. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, TCF mensuplarından eski Urfa Mutasarrıfı Fethi Bey'i isyanla ilgisi olduğu gerekçesiyle hapse mahkum etmiş, bu karara dayanarak ta 25 Mayıs 1925'te bölgedeki TCF'nin şubelerini kapatmıştır.3 Haziran 1925'te toplanan Bakanlar Kurulu, aldığı kararla TCF'nin ülkedeki bütün şubeleri ile birlikte kapatılmasını kararlaştırmıştır.

Mustafa Kemal Paşa TCF'nin kurulmasından önceleri memnun olduğunu bildirdiyse de, daha sonra muhalefet partisinin programını tenkit ederek, TCF'nin diktatörlükle ilgili dokundurmalarından memnuniyetsizliğini ifade etmiştir. Dönemin Başvekili İsmet İnönü ise TCF'nin çıkışını; "Bu memlekette muhalefet ihtilal demektir" şeklinde yorumlamıştır.

c-Serbest Cumhuriyet Fırkası

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet döneminde çok partili siyasi hayata geçiş için girişilen ikinci teşebbüstür. Mustafa Kemal Paşa ülkedeki mevcut tek parti yönetiminde, hükumetin eleştirisiz bir durumda olmasından dolayı yeni bir muhalif partinin kurulmasını istemiştir. Bu maksatla da yakın arkadaşlarından Ali Fethi (Okyar) Beyi Paris Büyükelçiliğinden getirerek yeni bir parti kurmakla görevlendirmiştir.

Kuruluşunu bizzat Mustafa Kemal Paşa'nın teşvik ettiği SCF, 12 Ağustos 1930'da İstanbul'da Ali Fethi Bey tarafından kurulmuştur. Meclis içinde 15 milletvekilinin partiye katılmasıyla kurulan SCF liberalizmi savunan bir parti programıyla siyasi hayata atılmıştır.

Ayrıca "Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik" ilkeleri temel prensipler olarak kabul edilmiş, seçimlerin tek dereceli olması ve kadınlara siyasi hakların verilmesi savunulmuştur.

SCF, açıldıktan sonra, kısa dönemde büyük bir suretle gelişti. Ekim 1930'da yapılan yerel seçimlerde, partinin yeni ve teşkilatsız olmasına rağmen büyük bir başarı göstererek 502 belediyeden 22'sini kazandığı görülmüştür. Üstelik SCF her bölgede seçime katılmamıştır. Ali Fethi Bey; "Belediye seçimlerini aslında katıldığımız her yerde Serbest Fırka kazanmıştır. Halk Fırkası beklenmedik şekilde yenilmiştir" derken, farkın bu derece fazla olmasının sebebini seçimler sırasındaki baskıya bağlamıştır.

Ali Fethi Bey'in, yerel seçim öncesindeki Ege gezisi sırasındaki halkın hükumet aleyhine, inkılaplar aleyhine gösteriler yapması partinin sonunun gelmesine zemin hazırlamıştır.

SCF'nin iktidar olma temayülünün yarattığı hava, CHF mensuplarını rahatsız etmiş ayrıca yerel seçimlerdeki yolsuzluk iddiaları mecliste sert tartışmalara neden olmuş, giderek büyüyen bu tartışmalar Mustafa Kemal Paşa ile Ali Fethi Beyi karşı karşıya getirmiştir. Bu olumsuz gelişmeler karşısında, Ali Fethi Bey 17 Kasım 1930'da Dahiliye Vekaleti'ne verdiği dilekçede; "...fırkanın,Gazi hazretleriyle siyasi sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde kalabileceği anlaşılmıştır" diyerek SCF'nin feshine karar verildiğini açıklamıştır.

SCF'nin kendi kendini kapatmasıyla, TCF'ndan sonra çok partili siyasi hayata geçiş için yapılan ikinci teşebbüs de başarısızlıkla sonuçlanmıştır. SCF'nin kapanmasından sonra CHF ileri gelenleri daha katı bir tek parti yönetimi anlayışıyla siyasi iktidarı 1950 yılına kadar ellerinde bulunduracaklardır.

TCF ve SCF'nin siyasi hayatımızda önemli izleri olmakla beraber bu partilerin dışında kurulmuş veya kurulma teşebbüsünde bulunulmuş partiler de mevcuttur. Ancak kurulan bu partilerin gerek mecliste gerekse halkoyunda çok önemli etkileri olmadığı söylenebilir.

TCF ve SCF'nin yanı sıra 1930'da Ahali Cumhuriyet Fırkası, Türk Cumhuriyet Amele ve Çiftçi Partisi, Layık Cumhuriyetçi İşçi ve Çiftçi Fırkası gibi siyasi teşekküller kurulmuşsa da bu partilerin çalışmalarına izin verilmemiştir.

d-Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı, 13 Şubat 1925 günü Genç ilinin Ergani ilçesine bağlı Piran köyünde başlamıştır. Kısa zamanda genişleyen isyan hareketi bölgede etkili olmuştur. İsyancılar önce Genç'i, daha sonra Muş, Çapakçur, Elazığ ve Palu'yu ele geçirdiler. 7 Mart'ta Diyarbakır'ı kuşattılarsa da başarılı olamadılar. Daha sonra ordu birliklerinin olaya hakim olmasıyla isyan hareketi gerilemeye başladı. Şeyh Sait ve isyanın elebaşıları 15 Nisanda ele geçirildi. Ancak isyanın bastırılması Mayıs ayı sonunu bulmuştur.

Şeyh Sait İsyanı, diğer isyanlarda görülmeyen birtakım özellikler taşır. Olay bütün ülkeyi içine almak amacı güden Türk inkılabına karşı yapılmış bir harekettir. Bu harekette hilafetin yeniden kurulmasını sağlama ve saltanatı geri getirme ideali de vardır.

Şeyh Sait İsyanı'nın arkasında, İstanbul'da bulunan Kürt İstiklal Komitesi Reisi Seyyit Abdulkadir ile İngilizlerin etkisi görülmektedir .Bu komite İngiltere'nin mandası altında bağımsız bir Kürt devleti kurmayı planlamaktaydı.

İngiltere himayesi altında bir Kürdistan Devleti kurulmasını, bölgenin petrol yönünden taşıdığı önemden dolayı istiyordu. Bu amaçla bölgeyi ellerinde bulundurabilmek için Kürtleri, Türklere, Araplara hatta İran'a karşı kullanabileceklerdi. Ayrıca Musul Meselesi'nin görüşüldüğü bu dönemde bir taraftan Musul halkının Türkiye ile birleşmesini önlerken, diğer taraftan isyan hareketiyle Türkiye'yi siyasi istikrarı olmayan bir ülke şeklinde dünyaya tanıtmak istiyorlardı.

Dönemin Başbakanı Fethi Bey, olayı bir karşı ihtilal denemesi olarak değerlendirmiş ve sıkıyönetim tedbirlerini yeterli görmüştür. İsmet Paşa ise sert tedbirlerin alınmasında ısrar ederek, isyanı rejime yönelik ülke çapında bir hareket olarak değerlendirmiştir.2 Mart 1925'te Fethi Beyin başbakanlıktan ayrılmasıyla 3 Mart 1925'te İsmet Paşa yeni hükumeti kurmuş, ilk iş olarak Takrir-i Sükun Kanunu'nu TBMM'ye sunarak çıkmasını sağlamıştır.

Yapılan planlı bir askeri harekat sonrasında isyan tamamen bastırılmıştır. Şeyh Sait ve Seyyit Abdülkadir'in de dahil olduğu isyanın elebaşıları, Takrir-i Sükun Kanunu ile kurulan İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak idama mahkum olmuşlardır.

Cumhuriyet döneminde meydana gelen en önemli isyan hareketi şüphesiz Şeyh Sait İsyanı'dır. Takrir-i Sükun Kanunu'nun çıkarılmasına sebep olması bunun en çarpıcı delilidir. Ancak 1924 ile 1938 yılları arasında meydana gelen ve genelde Kürt kaynaklı isyan hareketleri de vardır. Bu ayaklanmaların hedefi daima rejime yönelik bir mahiyet arz etmiştir. Bu ayaklanma hareketleri şunlardır:

1) Nasturi Ayaklanması 12-28 Eylül 1924

2) Şeyh Sait Ayaklanması 13 Şubat- 31 Mayıs 1925

3) Raçkotan ve Raman Tedip Har. 9-12 Ağustos 1925

4) Sason Ayaklanması 1925-1937

5) Birinci Ağrı Ayaklanması 16 Mayıs-17Haziran 1926

6) Koçuşağı Ayaklanması 7 Ekim - 30 Kasım 1926

7) Mutki Ayaklanması 26 Mayıs-25 Ağustos 1927

8) İkinci Ağrı Harekatı 13 -20 Eylül 1927

9) Bicar Tenkil Harekatı 7 Ekim -17 Kasım 1927

10)Asi Resul Ayaklanması 22 Mayıs - 3 Ağustos 1929

11)Tendürük Harekatı 14 -27 Eylül 1929

12)Savur Tenkil Harekatı 26 Mayıs - 9 Haziran 1930

13)Zeylan Ayaklanması Haziran - Eylül 1930

14)Oramar Ayaklanması 16 Temmuz - 10 Ekim 1930

15)Üçüncü Ağrı Harekatı 7-14 Eylül 1930

16)Pülümür Harekatı 8 Ekim -14 Kasım 1930

17)Menemen Olayı 23 Aralık 1930

18)Tunceli (Dersim) Tedip Har. 1937-1938

Bu ayaklanma hareketleri içerisinde Nasturi Ayaklanması ve Menemen Olayı Kürtlerle ilgili değildir.

e-Takrir-i Sukun Kanunu ve İzmir Suikast Girişimi :

Takrir-i Sükun Kanunu, Şeyh Sait İsyanı'nın yarattığı tehlikelere ve ülkede Türk inkılabının gerçekleşmesine karşı çıkan bütün unsurları ortadan kaldırmak amacıyla çıkarılmıştır. 4 Mart 1925'de, İsmet Paşa Hükumeti'nin Meclis'e verdiği önergenin 578 sayı ile kanunlaşması sonucu, iki yıllık bir süre için yürürlüğe konmuştur. Ancak daha sonra iki yıl daha uzatılarak 4 Mart 1929'a kadar yürürlükte kalması sağlanmıştır.

Üç maddeden oluţan Takrir-i Sükun Kanunu'nun çıkarılması sırasında muhalefet, kanunun "anayasaya aykırılığı" ve "temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik olduğu" gerekçesiyle tepki göstermiştir. Muhalefetin rahatsız olmasındaki esas neden hükumetin meclise sunduğu teklifle, birisi isyan bölgesinde diğeri ise Ankara'da kurulması öngörülen "İstiklal Mahkemeleri" konusu olmuştur. Görüşmeler sonunda yapılan oylamada kanun, 22 ret oyuna karşılık 122 oyla kabul edilmiştir. 117 nolu Meclis kararıyla da Ankara İstiklal mahkemesi ve ayaklanma bölgesinde de Şark İstiklal Mahkemesi kuruldu. Şark İstiklal Mahkemesi'nin vereceği idam kararlarında TBMM'nin onayı gerekmiyordu. TBMM, 7 Mart 1925'te ise her iki mahkemenin başkan, üye ve savcılarının seçimini yapmıştır.

Mustafa Kemal Paşa'nın kanun ile ilgili görüşleri şöyledir: "Takrir-i Sükun Kanunu'nu ve İstiklal Mahkemelerini bir baskı vasıtası olarak kullanacağımız düşüncesini ortaya atanlar ve bu düşünceyi benimsetmeye çalışanlar oldu. Biz, alınan fakat kanuni olan bu olağanüstü tedbirleri, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kanunun üstüne çıkarmak için bir vasıta olarak kullanmadık. Aksine memlekette huzur ve güveni sağlamak için uyguladık".

TBMM ilk dönem milletvekillerinden Ziya Hurşit ile Çopur Musa, Laz İsmail ve Gürcü Yusuf'un 17 Haziran 1926 günü Mustafa Kemal Paşaya bir suikast girişiminde bulunacaklarının ihbar edilmesi üzerine, suikasti yapmakla görevli olanlar yakalandılar.

İzmir Suikasti, Mustafa Kemal Paşaya karşı girişilen bir teşebbüs olmakla birlikte, Ziya Hurşit'in savunmasında reddetmesine rağmen, Mustafa Kemal Paşa ve İstiklal Mahkemeleri'nin kabul ettiği gibi, rejime ve anayasaya yönelik bir olay olarak görülmüştür. Olaydan hemen sonra eski TCF milletvekilleri ve isyanla ilgili görülen herkes tutuklandı. Tutuklananlar arasında Ali Fuat Paşa, Refet Paşa, Cafer Tayyar Paşa ve Kazım Karabekir Paşa da vardı. Kazım Karabekir Paşa, İsmet Paşanın girişimiyle tutuklanması kaldırılarak serbest bırakılmıştır.

Ankara İstiklal Mahkemesi üyelerinin İzmir'e giderek başlattığı sorgulamalar 13 Temmuz 1926'da sona erdi. Mahkeme 15 kişi hakkında idam kararı verdi. Yakalanamayan Kara Kemal ve Abdulkadir'in dışındaki 13 kişinin idam kararı 14 Temmuz'da infaz edildi. Mustafa Kemal Paşanın etkisiyle Kazım Karabekir, Cafer Tayyar, Ali Fuat ve Refet Paşalar beraat ettirildi.

İzmir Suikastı ile ilgili olarak, eski İttihatçıların mahkemesi ise 18 Temmuz 1926'da Ankara'da yapılmış ve 4 idam kararı da bu mahkeme sonunda verilmiştir. Böylece mahkeme sonucu eski ittihatçılar ortadan kaldırılmıştır. Ayrıca ülkedeki muhalefet susturulmuţtur.

Kaynaklar

* http://www.turkfederasyon.com/altsayfadetay.php?dokuman_kod=44

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Tek Parti Rejimi
3 yıl önce

Bu nedenle görünüşte çok partili gerçekte ise tek partili sistem vardır. Bazı görüşlere göre gerçek birçoğulcu demokrasiye geçişin ara formudur. Ayrıca...

Tek parti rejimi, 1945, 1946, 1946 Türkiye Cumhuriyeti Milletvekili Genel Seçimleri, 1950, Atatürk, Baas Partisi, Birinci Meclis, Bolşevik Parti, Demokrat Parti, Devlet
Siyasi parti sistemi
6 yıl önce

yıllarındaki tek partili dönemdir. Gerçekten de bu dönemdeki amacın çok partili sisteme geçiş olduğu yapılan (başarısız da olsa) değişik denemelerden açıkça anlaşılmaktadır...

Julius Nyerere
6 yıl önce

sakıncalarını ortaya koydu. Tanzanya ancak 1990'ların başlarında çok partili demokrasiye geçiş yönünde adımlar atmaya başladı. Ayrıca Nyerere, Afrika için...

Abdülhak Adnan Adıvar
3 yıl önce

ikinci grup milletvekillerinin arasına dahil oldu. 17 Kasım’da çok partili hayata geçiş denemesi sırasında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na...

Abdülhak adnan adıvar, Abdülhak adnan adıvar
Mahmut Goloğlu
3 yıl önce

Devrimler ve Tepkileri, Ankara, 1972 Tek Partili Cumhuriyet, Ankara, 1974 Milli Şef Dönemi, Ankara, 1974 Demokrasiye Geçiş, 1982 Atatürk İlkeleri ve Bursa Nutku...

Peyami Safa
3 yıl önce

Atatürk Devrimleri ile hızlanmasına, Türkiye'de tek partili döneme, Türkiye'de çok partili döneme ve 27 Mayıs Darbesi'ne şahit olması onun fikri yönünü...

Peyami Safa, 15 Haziran, 1899, 1901, 1914, 1918, 1921, 1922, 1928, 1931, 1936
1980'ler
3 yıl önce

terk etmeleri ve son olarak Nikolay Çavuşesku'nun idamı ile geçilen çok partili rejimle tamamlanmıştır. Yugoslavya'da komünist diktatör Josip Broz Tito'nun...

Anadolu Selçuklu Devleti
3 yıl önce

1237’den, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta geçişinden Moğol işgalinin yıkıcı baskısı altında 1308 yılına kadar üç dönem olarak değerlendirilir. Anadolu’da siyasi...

Anadolu Selçuklu Devleti, Melikşah, 1078, Kilikya, 1082, Ak Hun İmparatorluğu, Akkoyunlular, Avarlar, Babür İmparatorluğu, Batı Göktürk İmparatorluğu, Batı Hun İmparatorluğu