Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında yer alan meşhur ilim ve irfan bölgesi Maveraünnehr’de Oğuz Türklerini etrafında toplayan Selçuk Beyin vefatından sonra, ülkenin idaresi oğulları arasında taksim edilmişti. Büyük bir kısmı oğlu Mikail Beye verilmişti. Yabgu unvanını taşıyan Mikail Beyin vefatından sonra ülkenin idaresi oğulları Davud Çağrı Bey ile Mehmed Tuğrul Beye kaldı. İki kardeş, Karahanlı Hakanı İsrail Arslan Yabgu’yu reis tanıyıp, Gaznelilerle olan mücadelesine katıldılar.
Çağrı Bey, 1016’da Maveraünnehr’den Bizans ülkeleri üzerine cihada çıktı. Horasan bölgesine gelerek oradaki Türkmenleri etrafına topladı. Buradan Irak-ı Acem bölgesine geçerek Bizans’a bağlı Ermeni Vaspurakan ve Ani krallıkları ile Âzerbaycan’da muharebeler yaptı. 1016’dan 1022 senesine kadar altı yıl boyunca Bizans hududunda Ermeni ve Hıristiyan Gürcü krallıklarıyla savaştı. Birçok muvaffakiyetler ve ganimet kazanan Çağrı Bey, tekrar Maveraünnehr’e döndü. 1025’te Maveraünnehr’e geçen Sultan Mahmud Gaznevi, Türkmenlerin ve Selçukluların reisi Arslan Yabgu’yu esir edip Hindistan’a gönderince, ülke halkının bir kısmı Gaznelilerin tabiiyeti altına girdi. Bir kısmı ise Tuğrul ve Çağrı beylere katılarak ordularını güçlendirdiler. Böylece iki kardeş, amcaları Musa Yabgu ile birlikte Türkmenlerin reisi oldular. Maveraünnehr bölgesinde rahat ve huzur içinde devleti idare eden Selçuklu liderleri, muhafızları durumundaki Ali Tigin’in 1034’te vefatı üzerine zor durumda kaldılar. Buhara ve Harezm emirleri tarafından baskı altına alındıklarından, Horasan’a geçmek zorunda kalan Çağrı ve Tuğrul beyler, Gazneli Sultanı Mes’ud’un Horasan valisine müracaat ederek sürüleri için Sultan’dan yaylak ve kışlak istediler. Fakat istekleri kabul edilmediği gibi o bölgeden uzaklaştırmak için üzerlerine büyük bir ordu gönderildi. Nisa yakınlarında yapılan harbi Selçuklu liderleri Tuğrul ve Çağrı beyler kazandılar (1035).
Bu muvaffakiyetleri üzerine Gazneli Sultan Mes’ud, Selçuklu reisleriyle müzakerelere girişti ve isteklerini fazlasıyla verdiği gibi, birçok imtiyazlar da tanıdı. Sultan Mes’ud, Dihkan ve Dihistan bölgelerini vermesine karşılık, onların Oğuzlara karşı durmalarını şart koştu. Ancak Selçuklular, Oğuz boylarının akınlarına mani olamadıklarından bir kere daha Sultan Mes’ud ile karşı karşıya geldiler. Sultan’ın gönderdiği büyük bir orduyu da mağlub ettiler. Hatta Çağrı Bey, kendisine saldıran Cürcan valisini mağlup ederek 1037’de Merv şehrini ele geçirdi. Burada “Melikü’l-müluk” ünvanıyla hükümdarlığını ilan ederek adına hutbe okuttu. Bunu duyan Gazneli kumandanı Subaşı, taarruz için aldığı kesin emre uyarak Selçuklular üzerine yürüdü. Serahs civarındaki Talhab denilen yerde iki gün süren şiddetli muharebede Selçuklular bir zafer daha kazandılar (1038) ve Herat şehrini de ele geçirdiler. Aynı yıl Tuğrul Bey Nişabur’da Büyük Selçuklu Devletinin ilk hükümdarı olarak sultan ilan edildi. Durumun vahametini ve Selçukluların gittikçe kuvvetlendiğini gören Sultan Mes’ud, büyük bir orduyla Selçuklular üzerine yürüyerek Cürcan’ı geri aldı. Belh şehrinden geçerek Karahanlılardan Böri Tigin’in tabiliğini sağlamak için Maveraünnehr ülkesine girdi. Ancak Çağrı Beyin üzerine geldiğini haber alınca, geri döndü ve 1039 yılı Nisanında, Çağrı Beyin kuvvetleriyle Aliabad Ovasında yaptığı muharebede nisbi bir başarı sağladı. Ancak kesin bir neticeye varmak istediğinden yeniden Çağrı Beyin üzerine kuvvet sevk etti. Buna karşılık Çağrı Bey, vur-kaç taktiğiyle Gazneli kuvvetlerine ağır kayıplar verdirdi. Neticede Selçukluların geleceğini tayin edecek muharebe 23 Mayıs 1040’ta Dandanakan Ovasında Gaznelilere karşı yapıldı. Başkumandanlığını Çağrı Beyin yaptığı harpte, Selçuklular, parlak bir zafer kazanarak, Gazneli ordusunu perişan ettiler (Bkz. Dandanakan Savaşı). Sultan Mes’ud güçlükle canını kurtardı ise de karargahı ve bütün hazinesi ele geçirildi. Bu başarı üzerine birçok Türkmen boyları Selçuklulara iltihak etti.
Dandanakan Savaşından sonra yapılan kurultayda, eski Türk devlet an’anesi gereğince, ülkeyi kendi aralarında bölüştüler. Buna göre, Tuğrul Bey Irak-ı Acem bölgesi üzerine, Çağrı Bey ise Horasan’ın kuzey bölgesi ile Gaznelilerin elinde bulunan topraklar üzerinde fütuhat yapacaklardı. Musa Yabgu ise, Herat ve Sistan bölgesi fütuhatına memur edildi. Bu plana göre hareket eden Çağrı Bey, 1040’ta Belh’e yürüdü ve Sultan Mes’ud’un oğlu Mevdud kumandasındaki yardımcı kuvvetleri bozarak şehri ele geçirdi. Şehrin kumandanı Altun-Tak da Çağrı Beyin emri altına girdi. Belh’ten sonra Cürcan, Badgis, Hutlan ve Tuharistan şehirlerini de hakimiyeti altına alan Çağrı Bey, Merv şehrini hükümet merkezi yaptı. 1044’te Çağrı Beyin hastalanmasını fırsat bilen yeni Gazne Sultanı Mes’ud’un oğlu Mevdud, Belh ve Tuharistan’ı geri almak için ordular sevk etti ise de bu kuvvetler Çağrı Beyin oğlu Alparslan tarafından mağlup edildiler. Bir müddet sonra sıhhatı düzelen Çağrı Bey, Tirmüz şehrini de ele geçirdi. Belh, Tuharistan ve diğer bazı şehirleri oğlu Alparslan’a vererek Gaznelilerle mücadeleye memur eden Çağrı Bey, diğer oğullarını da ayrı yerlerde vazifelendirdi.
Büveyhoğulları hükümdarı Ebu Kalicar’ın 1048’de vefatı üzerine Çağrı Bey, oğullarından Kavurt Beyi büyük bir ordu ile Büveyhoğulları üzerine sevk etti ve nihayet 1055’te bütün Kirman bölgesi Selçukluların eline geçti. 1056’da Sistan bölgesi de Selçukluların hakimiyetine girdi ve o bölge Musa Yabgu’nun idaresine verildi.
Çağrı Bey, her zaman kardeşi Tuğrul Beye yardımcı oldu. Tuğrul Beye isyan edip saltanat davasına kalkışan İbrahim Yınal’a karşı, oğulları Alparslan ile Kavurt’u sevk edip isyanı bastırması son yardımı oldu. Bu hadiseden sonra rahatsızlanan Çağrı Bey, 70 yaşında olduğu halde, nice İslam alim ve velilerinin yetiştiği Serahs şehrinde vefat etti (1060). Orada defnedilen Çağrı Beyin, oğlu ve veliahtı Horasan Hakimi Sultan Alparslan ile Kirman Hakimi Ahmed Kavurt ve Âzerbaycan valisi Yakuti’den başka Osman, Behramşah ve Süleyman adında oğulları vardı. Onlar ülkenin muhtelif yerlerinde devlete ve İslamiyete hizmet ettiler. Çağrı Beyin dört de kızı vardı.
Davud Çağrı Bey, kardeşi Tuğrul Bey ile birlikte bütün İran ve Yakındoğu ülkesini fethetmiş, Türkleri fatih bir millet olarak bir araya toplamak ve Anadolu kapılarının tam anlamıyla İslamiyete açılmasını sağlamak suretiyle Türklüğe ve İslamiyete pek büyük bir hizmet yapmıştır. Büyük Selçuklu Devleti ve medeniyetinin, daha sonra da Osmanlı Devletinin kurularak, İslamiyetin ta Viyana kapılarına kadar ulaşmasına pek sağlam bir zemin hazırlamıştır.
Kaynaklar, Çağrı Beyin çok adil, halim, güzel huylu, faziletli, fevkalade dindar ve merhametli bir mücahid olduğunu ittifakla kaydetmektedirler.