Yüreğir Ovası Savaşları

Kısaca: Mondros Mütarekesi`nden sonra Fransızların stratejik olarak işgal ettikleri bölgelerden bir tanesi de Çukorva bölgesinin buğday ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan Yüreğir Ovası idi. Karataş iskelesi nedeniyle Fransa için önemli bir yer teşkil etmekteydi. Bundan dolayı, Fransızlar, Türklerin buradaki hakimiyetini istememekteydi. ...devamı ☟

}

Mondros Mütarekesi`nden sonra Fransızların stratejik olarak işgal ettikleri bölgelerden bir tanesi de Çukorva bölgesinin buğday ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan Yüreğir Ovası idi. Karataş iskelesi nedeniyle Fransa için önemli bir yer teşkil etmekteydi. Bundan dolayı, Fransızlar, Türklerin buradaki hakimiyetini istememekteydi. Buna rağmen Türk kuvvetleri Mihmandar köyünden güneye inerek 26 Haziran 1920 tarihinde Karataş`ı ellerine geçirmişlerdi. Ancak burada meydana gelen çarpışmalardan sonra Seyhan nehrinin batısına çekilmek mecburiyetinde kalmışlardı.

Ovanın önemini ve Karataş`ın ileride, Fransa için dışarıya açılabilen bir liman olarak kullanabileceğini göz önünde bulunduran Batı Kilikya (Çukurova) Genel Komutanlığı, Yüreğir ovasında iyi bir milli teşkilat oluşturmayı düşünmüştü. Bundan dolayı, 1920 yılının Temmuz ayı başında bölge milletvekillerinden olan İsmail Safa Özler ve Muhtar Fikri Gücüm durum değerlendirmesi yapmak üzere Karahan`a gelmişler ve burada Batı Kilikya Milli Kuvvetler Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey ile bir görüşme yapmışlardı. Bu görüşmenin sonucunda Yüreğir halkının ileri gelenlerini Karahan`a çağırmışlardı. Bu davet üzerine yörenin ileri gelenleri Yüreğir ovasını temsilen Karahan`a gelmişler ve burada iki gün süren bir toplantıya iştirak etmişlerdi. Bu toplantıda, Yüreğir`de Fransızlarla yapılacak mücadelenin durumu görüşülmüştür . Neticede Karahan`da aldıkları karar üzerine ovaya dönen temsilciler 2 Temmuz`dan itibaren bütün Yüreğir`deki çetelere mektuplar ve haberler göndererek; "çetelerin bundan sonra bir merkezden idare edileceğini ve bu merkezin de Taşçı köyü olduğunu" bildirmişlerdi. Bu haberden sonra, Yüreğir halkının ileri gelenleri 6 Temmuz 1920 günü Taşçı köyünde küçük bir toplantı yaparak, çete işleri ve erzak sevki hususunda bir karara varmışlardı . Bu toplantıda Yüreğir Grubu Komutanlığına emekli Binbaşı Hüsnü Bey getirilmiş ve bu zat da hemen göreve başlamıştı. Hüsnü Bey göreve başlar başlamaz, çetelerin ileri gelenleri ile görüşerek, bölgede mevzilenecekleri yerleri tespit etmişti .

Böylece bölgedeki Türk kuvvetlerinin Yüreğir kolu teşkilatlanarak faaliyete geçince, bölgedeki cephelerde erzak bolluğu kendini göstermişti. Ayrıca Yüreğir ovasındaki, dağınık bulunan milis kuvvetleri birleştirilip, buradaki kuvvetlerin mevcudu da 550`yi aşmış ve bu kuvvetler düzenli olarak ovadaki muhtelif yerlere taksim edilmişti. Yüreğir`e dağıtılan bu kuvvetlerin komutanları; Zaza Mehmet, Hacı Hasan köyünden Emin Ağa, Mehmet oğlu Yusuf Ağa ve Çağırkanlı köyünden Recep Çavuş`tu .

Yarbaşı ve İnnepli Savaşı

Yüreğir ovasında Türk kuvvetlerinin bu şekilde teşkilatlandığını haber alan Fransızlar, bir saldırı hazırlığına girişmişlerdi. Bunun üzerine Türk Kuvvetleri bölgede mevzilenerek, Fransızları beklemeye başlamışlardı. Gerçekten 9 Temmuz 1920 sabahı Fransızlar, Yarbaşı-Kadri (Ramazanoğlu) Bey`in çiftliği istikametinde Karataş üzerine yürüyüşe geçmişlerdi. Bu yürüyüş esnasında ilk çatışma Yarbaşı mıntıkasında meydana gelmişti. Bu çarpışmayı önemsemeyen Fransızlar güneye doğru yürümeye devam etmişlerdi. Ancak Türk Kuvvetlerinin ateşi karşısında Fransız birlikleri duraklamak zorunda kalmışlardı. Bunun üzerine Fransızlar derhal tanklarını harekete geçirerek top ve makinalı tüfekleri ile yaylım ateşine başlamışlardı. Böylece Yarbaşı mevkiinde Türk kuvvetleri ile Fransız ordusu aralıksız onbeş saat kadar savaşmışlardı.İnnepli sırtlarındaki Türk kuvvetleri gerilere çekilince, Fransızlar bu mıntıkayı kolayca işgal etmişlerdi. Böylece İnnepli sırtlarını ele geçiren Fransızlar, buraya toplar yerleştirmiş ve hareket halinde olan Türk kuvvetlerini ateş altına almıştı. Bunun üzerine Türk kuvvetlerinin esas karargahları olan Taşçı köyüne çekilmişlerdi .

Taşçı Harbi

Fransızlar İnnepli sırtlarını işgal ettikten sonra güneye doğu çekilmekte olan Türk kuvvetlerini takibe başlamışlardı. Bunun sonucunda Fransızlar 12 Temmuz 1920 günü taarruza geçerek Taşçı köyüne ulaşmışlar ve 13 Temmuz 1920 sabahı burayı çembere almışlardı. Aralıksız beş saat devam eden buradaki savaş sonunda Türk kuvvetleri, Taşçı köyünden iki kilometre uzaklıkta bulunan Kılavur köyüne doğru çekilmişlerdi. Bu taarruz neticesi Fransızlar Taşçı köyünü de ele geçirmişlerdi .

Yüreğir harekatı başladıktan sonra Mersin Mebusu Muhtar Fikri Gücüm bu bölgede görev almış, geniş yetkilerle ve müfettiş namı ile Yüreğir ovasına gelmişti. Muhtar Fikri Bey, durumun vehameti üzerine 14 Temmuz 1920`de Kılavur köyünde hemen bir toplantı yapmıştı. Bu toplantı sonunda tekrar bir görev taksimi yapılmış ve buna göre; iaşe işlerinden Savatlıoğlu Halil, Grup komutanlığından Cızoğlularından Adana`lı ihtiyat zabiti Yusuf İzzettin ve Birinci bölük komutanlığından Zaza Mehmet, ikinci bölük komutanlığından Camili köyünden Avni Çavuş, Üçüncü bölük komutanlığından Mehmet oğlu Yusuf Ağa, Dördüncü bölük komutanlığından Hacı Hasan köyünden Emin Ağa sorumlu tutulmuştur. Ayrıca bu cepheye Tekelioğlu Sinan Bey tarafından ikişer adet top ve makinalı tüfek gönderilmiş ve bunlar da Taşçı köyünün karşısında bulunan Yalmanlı-Dervişli köyleri arasında yerleştirilmişti. Bunlardan başka bu cepheye son anda Batı Kilikya Genel Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey ile Karaisalı Kaymakamı Saadettin Bey de gelmişlerdi .

Böylelikle Türk kuvvetleri 15 Temmuz 1920 sabahı top ateşi desteğinde Taşçı köyü üzerine taarruza geçmişlerdi. Taşçı köyünü ele geçirmek amacıyla yapılan bu saldırı, 15-16 Temmuz günü Fransızların çok şiddetli bir şekilde direnmesine sebep olmuştu. Adana`dan yardım alan Fransız ordusu 16 Temmuz günü harekete geçerek, geniş çaplı karşı bir taarruza başlamışlardı.Neticede akşamın karanlığından faydalanan Türk kuvvetlerinin bir bölümü Seyhan nehrinin batı tarafına geçmiş ve bir bölümü de, Irmakbaşı köyüne çekilmişlerdi. Fransız ordusu Yüreğir ovasında sürdürdükleri bu taarruz sonucunda, 23 Temmuz 1920 tarihinde Irmakbaşı köyünü de almışlardı. Bunun üzerine Türk kuvvetleri, Seyhan nehrinin batı yakasına geçerek karargahlarını Köylüoğlu`nda kurmuşlardı. Yüreğir Grup Komutanı Hüsnü Bey de daha güneye, Ziyamet (Zeamet) köyüne doğru çekilmişti . Nasurullah Ağa`nın müfrezesi de Ziyamet`e gelerek, Hüsnü Bey`e yardımcı olmuştu . Ancak Yüreğir ovasında, zaman zaman Türk kuvvetleri, Fransız ordusuna karşı direnme göstermişse de, bir netice alamamışlardır. En son olarak Nasurullah Ağa`nın müfrezesi de 19 Kasım 1920 tarihinde bölgeden çekilerek, Yüreğir ovası Fransızlara terkedilmiştir.

Yukarı Dağlık Bölgede Yapılan Savaşlar

(Sis= Kozan, Hacın= Saimbeyli, Urumlu= Doğanbeyli ve Şarköy Olayları)

Mondros Mütarekesi`nden sonra Hacın Ermenileri, hemen fırsatı değerlendirerek beklemeden eski yurtlarına geri dönmüşlerdi. Döndükten sonra da konut sıkıntısıyla karşılaşmışlar ve bunun üzerine de eski komşuları Türklerin evlerini boşaltmalarını ve kasaba dışına çıkmalarını istemişlerdi. Bu amaçla bir takım baskı yollarını denemişler ve kasabada azınlık durumda bulunan Türklerin kaçmalarını sağlamak için her yola başvurmuşlar ve Türk olmayı suç saymaya başlayacak bir hale gelmişlerdi .

Dağlık bölgede Hacın Ermenilerinin yanısıra Rumlu (Urumlu: Doğanbeyli) ve Şar Ermenileri de Türklere karşı harekete geçerek, her türlü eylemi yapmaya başlamışlardı . Bilhassa, Hacın`da bir Ermeni binbaşısının emrinde 1200 mevcudunda olduğu sanılan Ermeni kuvvetleri hergün kışla meydanında Fransız askerleri gibi eğitim yapıyorlar ve bölgedeki Fransız makamlarından ve askeri birliklerinden de yardım alıyorlardı . Ayrıca 30.000 kişilik silahlı ve örgütlü Ermeni gücü de oluşturul-muştu . Bunlardan başka Ermeniler bölgelerinde bulunan bütün okul ve kiliseleri kuvvetli olarak sağlam bir savunma üssü durumuna getirmişlerdi .

7 Mart 1920 günü Fransızlar, Kozan mıntıkasını da işgal etmişler ve Kozan sancağının merkezi olan Sis kasabasına da mutasarrıf olarak Binbaşı Taillardat adında birini atamışlardı. Bu işgalden asıl amaçları, Yukarı Toros Geçitleri`ni de ele geçirmek gayesiyle; Hacın, Şarköy, Zeytun ve Urumlu bölgelerinde örgütlenmiş durumda bulunan Ermenileri de isyana teşvik ederek, yardım elini uzatmışlardı . Böylece Binbaşı Taillardat Ermenileri harekete geçirmek için tahrik etmiş ve bütün fenalıklara göz yummuştu. Bu olay üzerine de Feke, Hacın, Sis halkı da silahlanmaya başlamış ve bu durumdan endişe duyan Türkler dağlara ve Kayseri sancağına sığınmaya mecbur kalmışlardı .

Bu durum, artık harekete geçilmesini gerektirmiş ve 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa`nın 9 Mart 1920`de verdiği emirle, bu bölgede savaşlar başlamıştı. Bu bölgede yapılan çarpışmalar, daha ziyade Ermenilerle yapılmıştı. Zira Çukurova`nın öteki yerlerine oranla burada Ermeni nüfusu fazla idi .

Bu çarpışmalar sırasında Mustafa Kemal Paşa; Burada durumun çok kötü olduğunu, çünkü Ermenilerin tepeden tırnağa silahlı olduğunu, bunun için bölge sorumlusu Binbaşı Kemal Bey`in hemen Develi`ye gelmesini emrediyor ve bunun üzerine ileri birliklerin düzenlenerek harekete geçirilmesini istiyor ve ayrıca bu hareket esnasında silahlı olmayan Ermenilere hiçbir sebeple dokunulmaması ve taarruz edilmemesini rica ediyordu .

Böylece, Mustafa Kemal`in emri üzerine harekete geçen Türk kuvvetleri 7 Nisan 1920 günü taarruza başlamışlardı. Bu savaşlar uzun süre karşılıklı olarak devam etmiş, fakat pek başarı elde edilememişti . 7 ve 8 Mayıs 1920`de yapılan taarruz da başarılı olamamıştı. Ermeniler 7/8 Haziran 1920 gecesi Hacın`dan bir çıkış yaparak kasaba güneyindeki Türk kuvvetlerini dağıtmışlardır.

Diğer taraftan Pozantı savaşlarıyla zor duruma düşen Fransızlar bir mütareke istemişler ve bunun üzerine 20 günlük bir ateşkes imzalanmıştı. Buna göre; Kozan sancağının merkezi olan Sis kasabası da sancağın siyasi ve askeri mutasarrıfı Binbaşı Taillardat tarafından bu bölgede bulunan Ermeni aileleri de beraber götürülmesi şartıyla 2/3 Haziran 1920 gecesi boşaltılmıştı . Bundan sonra da halkının tamamı Ermeni olan Şarköy`de 300 kadar kişi toplanarak isyan etmişlerdi. Bu isyanın önüne geçebilmek amacıyla; hükümet buradaki Ermenilerden silahlarını teslim etmeleri için çağrı yapmıştı. Bu çağrıyı kabul etmemişler ve ayrıca, 22 Nisan 1920`de Göksun kaymakamı Ermeni papazıyla Şarköy`e giderek, nasihatte bulunmalarına rağmen, buna bile aldırış etmemişlerdi. Bunun üzerine gönderilen Türk kuvvetleri, köyü ele geçirerek isyanı bastırmışlardı (3 Temmuz 1920) . Böylece, Şarköy zabtedildikten sonra buradaki kuvvetler de Hacın (Saimbeyli) kasabasına getirilmiş ve burada iyi bir şekilde kuvvetlenmişti. Buna rağmen 13 Temmuz 1920`de Hacın üzerine taarruza geçilmişse de bir sonuç alınamamıştı . Bundan sonra; 11.9.1336 (1920) günü Genelkurmay Başkanlığı` ndan, Adana Cephesi Komutanlığına gönderilen bir emirde: "Hacın`da sarılmış olan Ermenilere, kadın ve çocuklarının istedikleri bölgeye gitmek üzere çıkmakta serbest olduklarının ve emniyette bulunacakları, eğer silahlarını teslim ederlerse erkeklerinin de Hacın`da emniyette oturabileceklerinin beyanname ile durumun bildirilmesi ve neticenin de Genelkurmay`a iletilmesi...." .hususunda gönderilen bir emir üzerine de Hacın Ermenilerinden olumlu bir cevap alınamamıştır. Bu barış çağrısına rağmen 23 Eylül 1920 tarihinde Ermenilerin başlattıkları kasabadan çıkış saldırısı başarılı olmuştu. Bu saldırı sırasında Güzelim Köyü`ne bir baskın yapmışlar ve bütün köy ahalisini öldürerek, köyü de yakmışlardı. Ayrıca Ermeni çeteleri Urumlu (Doğanbeyli) Köyü`ne de bir baskın yaparak buradaki 100 kişilik Türk kuvvetini dağıtmışlardı. Bundan sonra, Türk kuvvetleri, Hacın`ı kuzeyden kuşatma altına almışlardı. Ermeniler Hacın`a dönüş esnasında, yapmış oldukları taarruzda kuşatma çemberini yardılarsa da getirdikleri erzak, Türk kuvvetlerinin eline geçmişti . Bu hareketten sonra, Türk kuvvetlerine bir çeki-düzen verilerek, Kayseri`den obüs topu getirilmek suretiyle de takviye edilmiş ve ilçe 15/16 Ekim 1920 gecesi tamamen yanmış ve yıkılmış olarak Türklerin eline geçmişti . Osman Tufan Bey bu olayı hatıralarında şöyle anlatmaktadır :

"Hacın bir kaza merkezi idi, memurları ve Türk ahalisi vardı. Onlardan hiçbiri sağ çıkmamıştır. Herbiri fecaatle öldürüldü. Türkleri mağaralara doldurmuşlar, açlıktan öldürmüşler ve bazı mağaralarda her gün gözleri önünde bağırtarak bir ana, bir baba, bir çocuk işkence ile öldürülüyor, ölüsü kafile içinde bırakılıyormuş. Bir Türk gelinini, belinde Fransız bayrağını taşıyan, birçok katlı büyük mektep penceresine, günlerce astılar. Bize sağ olarak teşhir ettiler. 16 Birinciteşrin 1336 (1920) günü Hacın davası ebediyyen sustu".

Kaynaklar

Vikipedi

Bu konuda henüz görüş yok.
Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.