İdari Merkezler
Yönetim birimi yüzölçümü 864 km2, nüfusu 390.000'dir. Akyar kent nüfusu ise 335.000'dir. Yönetim birimi 29 köy, 1 kasaba ve 1 kentten müteşekkildir.Yönetim birimi içindeki İnkerman (İnkirman / Kalamita / İnşehri) kasabasının nüfusu ise 13.000'dir.
Tarih
Bölgenin tarihi MÖ 6. yy'lara kadar gider. Bölgedeki ilk yerleşme Akyar körfezi ile Karadeniz arasındaki yarımadada Hersones (Khersoness Pontijs'kyi / Khersonesus / Khersones / Heracleotic Chersonese / Chersonese Taurica / Khersones Taurica / Kerson / Kersones / Chersonesus / Khersonesos / Hersonessos) adıyla MÖ 421 yılında şu anki Akyar kentinin batısında Yunanlılar tarafından kurulur ve Bosporus krallığının bir parçası olarak üç asır boyunca bağımsız kalır. Şehir sonraları Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur. 5. - 6. yy'larda Bizans İmparatorluğu'nun Karadeniz'in kuzey kıyısındaki merkez üssü olur. Bizans zamanında Chersonesus, Taurida eyaletinin yönetim merkezi olur. Şehir 9. ve 10. yy'da, Bizans ve Kiev arasındaki ekonomik ve politik ilişkilerde önemli bir rol oynar. Daha sonra Kiev büyük prensi Volodymyr Sviatoslavovych'in (Vladimir) birliklerince şehir ele geçirilir. Prens Vladimir orada vaftiz edilerek, Hristiyanlığı seçer, Prenses Anna ile evlenerek kenti 988 yılında Yunanlılara teslim eder. Bu dönem Rus kaynaklarında şehrin adı "Korsun" olarak geçer. Sonraları İslavların Taurida ile ilişkisi Moğollar yüzünden kesilir. 14. yy'da Tatarların bölgeye yerleşmesiyle, şehrin adı Akyar olur (Akhitar / Akhtyar). Litvanya prensi Olgierd gibi zaman zaman yarımadaya akınlar düzenlenir, fakat kent Tatarlarda kalır.Günümüzde Kırım'ın en stratejik yeri olarak kabul edilen Akyar, Kırım Hanlığı döneminde "Kadı Limanı" denilen büyük limanın güney yakasındaki ak yarlar altında ve Küçük Karasu ırmağı (Chornaya)nın ağzında bir Tatar köyü idi.
1783'teki Rus işgalinden sonra olağanüstü korunaklı limanından dolayı Ruslar, Kadı Limanı'nı "sıcak denizlere inme" siyasetlerinde önemli bir stratejik merkez konumuna getirmişlerdir. Bu maksatla buraya Karadeniz Donanması için üs yapılmasına, savaş limanı ve büyük askeri fabrika görevi görmesine karar verilince, 1784 yılında bu Tatar köyü boşaltılmış ve bu köyün yerine bölgede Yunanca'da "Şöhretin Şehri" manasına gelen "Sivastopol" adıyla yeni bir şehir kurulmuştur (the August City). Şehir, Çariçe 2. Yekaterina'dan itibaren askeri açıdan süratle gelişmiş ve ticari limandan çok, bir donanma üssü olarak anılmaya başlanmıştır.
Yeni kurulan şehre başlangıçta Sivastopol denilse de 14 yıl sonra 1797'de Çar Pavel'in emriyle "Akyar" ismi yeniden kullanılmaya başlanmış ancak Çar 1. Aleksander'den sonra şehir Ruslar tarafından Sivastopol, Tatarlar tarafından da Akyar olarak anılır olmuştur.
1826 yılında şehri dış kuvvetlere karşı güçlendirme çalışmaları başlamıştır. Nitekim 1853 - 56 Kırım Savaşı'nda en kanlı çatışmalar Sivastopol Kuşatması ile burada, şehrin güney kesiminde cereyan etmiştir. 1853'te Osmanlı Devleti'nin yanında Rusya'ya karşı savaşa giren İngiltere, Fransa ve İtalya (Piyemonte Devleti) Birleşik Orduları tarafından kuşatılan Sivastopol'de 17 Ekim'de ağır bir bombardıman başlatılmış, 11 aylık bir kuşatmadan sonra, 8 Eylül günü uzun süren bir direnişin ardından şehir teslim olmuş ve şehir Ruslarca boşaltılmıştır. Şehrin istihkamları müttefiklerce yok edilmiştir. Rusya'nın ummadığı bir biçimde yenilgisiyle biten savaşın sonunda 1856'da imzalanan Paris Barış Anlaşması'na göre, Sivastopol, ticari liman haline getirilse de Kasım 1870 Fransa-Almanya Savaşı'nı fırsat bilen Çar II. Aleksey 1871'de şehri yeniden askeri limana ve deniz üssüne çevirmiştir.
Kuşatma öncesi güzel bahçeleri olan, iyi inşa edilmiş, 43.000 nüfuslu bir kent iken, kuşatmadan sonra kentin geriye ayakta kalabilmiş topu topu sadece ondört binası kalmıştır. Savaştan sonra insanların dikkatini çekmek ve ticareti canlandırmak için hükümet tarafından kente bir dizi ayrıcalık tanınmıştır. Buna rağmen kent çok yavaş büyümüştür. Savaştan sonraki yedinci yılın sonunda nüfusu ancak 5.750'ye ulaşabilmiştir. 1882'de nüfus 26.150'ye, 1897'de ise ancak 50.710'a yükselebilmiştir. 1890'da kentte küçük bir kale inşa edilmiştir. Ticari liman ise Kefe'ye taşınmıştır.
Rusya İmparatorluğu döneminde Çarların en gözde şehirlerinden biri olan Akyar, SSCB döneminde de 800 parçalık muazzam Karadeniz Donanması'nın ana üssüydü. 1942 yılında 2. Dünya Savaşı'nda Alman ordularına karşı uzun süre direnen Akyar, bu dönemde ağır bir tahribata uğramıştır.
2. Dünya Savaşı'nın ardından 1948'de alınan bir kararla, Akyar "özerk ve özel" bir statüye getirilerek doğrudan Moskova'daki merkezi yönetime bağlandı. SSCB döneminde bu statüye sahip beş kent vardı. Bunlar Moskova, Leningrad (Petersburg), Minsk, Taşkent ve Akyar idi.
1954'te SSCB 1. Sekreteri Hruşçok döneminde yürürlüğe konan bir kararnameyle , Kırım Ukrayna'ya bağlansa da Akyar, "özerk ve özel" konumunu korudu.
SSCB'nin dağılmasının ardında, bağımsızlığını ilan eden Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasında özellikle Kırım, Akyar (Sivastopol) ve donanma konularında büyük anlaşmazlıklar yaşandı. Ukrayna, Kırım ve dolayısıyla Akyar'ın kendi topraklarına dahil olduğunu bütün dünyaya ilan etti.
İki ülke arasındaki müzakerelerde uzun bir süre özellikle Akyar'ın statüsü konusunda bir anlaşma sağlanamazken, hemen hemen tamamına yakını Rus asıllı olan Akyar halkı ve il meclisi bu dönemde açıkça Rusya'nın yanında yer aldı. Örneğin, 1994'te Akyar Kent Meclisi, Ukrayna Donanması'nın Akyar'ı terk etmesi ve şehrin Rus Donanma Üssü olarak kalması yönünde bir karar alırken, kent halkı da yapılan bir kamuoyu araştırmasında % 97 oranında Rusya'ya katılma yönünde tercihini belirtmekteydi.
Uzun süren zorlu müzakerelerin ardından, 28 Mayıs 1997'de iki ülke arasında imzalanan bir anlaşma ile 800 parçalık Karadeniz Filosu iki ülke arasında paylaştırıldı ve Sivastopol deniz üssünün bir bölümü 20 yıllığına (100 milyon Dolar yıllık meblağ karşılığında) Rus donanması'na kiralandı. Bunun akabinde 31 Mayıs 1997 tarihinde Kiev'de Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Ukrayna Devlet Başkanı Leonid Kuçma arasında imzalanan "Dostluk, İşbirliği ve Ortaklık Anlaşması" ile de iki devlet birbirlerinin sınırlarının bozulmazlığını resmen tanıdılar. Şimdilerde Ukrayna ve Rus donanmalarının ortak üssü konumundaki Akyar, uluslararası siyasi ve askeri arenadaki stratejik önemini daha uzun yıllar koruyacak gibi görünmektedir.
Günümüzde Sivastopol
335.000 civarındaki nüfusuyla Kırım'ın en büyük şehridir. Nüfusunun önemli bir bölümünü Ruslar oluşturmaktadır.Kırım yarımadasının güneybatısına düşen şehir, mimari görünümü, insan profili, ritmi, enerjisi ve büyük limanı ile Kırım'ın diğer şehirlerine göre oldukça farklıdır. Bu haliyle Sovyet coğrafyasının herhangi bir şehrinden pek bir farkı yok gibidir. Akyar’da limanda demirli ziyarete açık bir askeri geminin güvertesinde Ruslar bu farkı doyasıya yaşar, Sivastopol ruhunu hissederler. Turistler burada Karadeniz Filosu’nun nasıl oluşturulduğu hakkında ve kuşatma hakkında bilgi edinirler.
SSCB döneminde ve Ukrayna'nın bağımsızlığının ilk yıllarında "askeri bölge" ve "yasak şehir" olmasından dolayı, özel izinle girilebilen Akyar'a 1996 yılından beri turistik amaçlı ziyaretler yapılmaktadır. Sovyet döneminin dünyaca meşhur bu askeri üssü o yıllarda bünyesinde barındırdığı 800 parçalık muazzam donanma ile bütün dünyanın gözlerinin dikip takip ettiği bir kent şimdilerde yavaş yavaş bu vasfından sıyrılmaya çalışmaktadır. Şimdilerde gayet bakımlı kıyılarıyla ve sanatoryumlarıyla popüler bir tatil merkezi olmaya aday Akyar'ı yılda ortalama 500 bin turist ziyaret etmektedir.
Görülmesi Gereken Yerler
Bu askeri kimliğinin yanında şehir müzeleri ile de meşhurdur. Şehir adeta müzeler kenti ve anıtlar kenti olarak anılır. Tüm şehir başlıbaşına bir açık hava müzesi gibidir. 1800'ün üzerinde anıt esere sahiptir. Bunlardan 31’i sanatsal anıt, 24’ü kardeş mezarlık, 42’si ortak mezarlıktır.Kırım Savaşı Müzesi - 1854-55 Sivastopol Savunması Panaroması
1853 - 56 yılları arasında cereyan eden Kırım Savaşı'ndaki en kanlı çatışmalaın yaşandığı yer olan Sivastopol'de o dönemi ve savaşı hatırlatan pek çok tarihi eser kentin çeşitli yerlerinde sergilenmektedir. Bu eserlerin içinde şüphesiz en önemlisi Panorama'dır.
Haziran 1855 yılında Kırım Savaşı esnasında İngiliz, Fransız, İtalyan (Piyemonte) ve Türk (Osmanlı) kuvvetlerinden oluşan birleşik ordu tarafından kuşatılan Sivastopol kenti ve çevresinde cereyan eden çatışmalar, savaşın sonucunu belirlemiştir. Kırım Savaşı sonucunda Ruslar mağlup olmalarına rağmen, bunu kendileri açısından tarihlerinde övünülecek büyük bir tarihi olay olarak kabul etmektedirler. Bunun sonucunda kurulan bu müze ile Kırım Savaşı'nı önemi bir propaganda merkezi haline getirmişlerdir.
Panorama, Rus panoramik resim sanatının kurucusu sayılan, Petersburg Sanat Okulu profesörlerinden Odessalı ressam Franz Alekseyeviç Rubo (1856 - 1928) başkanlığında bir heyet tarafından yapılmıştır. Rubo, 6 Haziran 1855 günü itibariyle Sivastopol kuşatmasında en kanlı çatışmaların yaşandığı 4. Tabya üzerinden (şu anda müzenin bulunduğu) bütün savaş alanının panoramik görünüşünü film şeridinden izler gibi tuvale akarmış, resmetmiş ve ortaya bu harikulade eser çıkmıştır.
1901 yılında başlayan çalışmalarda savaş alanı üzerinde yapılan incelemelerin ardından Petersburg'da taslak resimler çizilmiş ve Münih'ten Schenchen, Merthe ve Fochar isimli Alman ressamlar ile Bavyera Sanat Akademisi'nden 20 öğrencinin de yardımlarıyla dev ebattaki bir yelken bezine (14 metreye 115 metre tuval) sonraları dünya çapında üne sahip olacak resimler yapılmıştır. 1904 yılında Sivastopol'a getirilen resimler ve 14 Mayıs 1905'te Sivastopol kuşatmasının 50. yıldönümünde törenle ziyarete açılmıştır.
2. Dünya Savaşı'nda müze Alman bombardımanından ağır hasar görmüş ve resimlerin bir bölümü çıkan yangında ciddi bir tahribata uğramıştır. Yangından kurtarılan 86 parça resim Taşkent isimli bir gemi ile kentten kaçırılmış ve Gelencik (Tsemez / Novorossiysk) limanına götürülmüştür.
2. Dünya Savaşı'nın bitişinin ardından V. N. Yakovlev başkanlığında toplam 17 ressamdan oluşan bir heyetin 3 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından müze 16 Ekim 1954'te (Sivastopol kuşatmasının 100. yıldönümünde) büyük bir törenle tekrar ziyarete açılmıştır.
14 metreye 115 metre ölçüsündeki resimler seyir terasından 12 metre uzağa yerleştirilmiştir. Resimlerle gezinti terası arasındaki alana yerleştirilen birebir ebatlardaki maketler, cansız mankenler ve diğer görsel materyaller ile büyük bir derinlik ve görsel zenginlik elde edilmiştir.
Resimlerle maketlerin birbirlerini ayırt edilemeyecek kadar mükemmel bir biçimde tamamlaması ziyaretçilerin kendilerini bir anda savaşın içinde hissetmelerine ve anlatılanların da zihinlerde kalıcı bir biçimde yer etmesine yol açmaktadır.
360 derecelik tam bir turla müze gezildiğinde, Amiral Nahimov'un askerlerinin yanında savaşması, Dr. Nikolay Pirakin'in ilk defa narkozu kullanışı, yemek yiyen ve dua eden askerler, yanan bir mum, düşen bir top mermisinin yarattığı tahribat ve benzeri detaylar rahatlıkla görülebilmektedir.
Müze bu haliyle, Slav halklarının özellikle Rus milletinin kahramanlığının dünya kamuoyuna anlatıldığı önemli bir propaganda merkezi görünümündedir. Mutlaka görülmeli ve bir mağlubiyetten nasıl zaferle çıkmışçasına gururlanma ve propaganda malzemesi yapılabildiğini biraz da imrenerek izlemelisiniz.
Geniş bir parkın içerisindeki Panorama'nın çevresinde yine Kırım Savaşı ile ilgili pek çok anıt mevcuttur. Müze çevresinde o döneme ve Kırım Savaşı'na ait pek çok materyal sergilenmektedir.
7 Mayıs 1944 Sapun Dağı Fırtınası Diarama'sı
2. Dünya Savaşı sırasında Alman ordularının Kırım genelinde en büyük mukavemet gördüğü yer Akyar kenti idi. Rus ordusu Akyar'da uzun süre Alman ordularına direnmiştir.
Diarama aynı panorama gibi, aynı tarzda (ama biraz daha küçük) bu çatışmaların anlatıldığı bir müzedir. Müzenin çevresinde ayrıca o dönemde savaşlarda kullanılan çeşitli silahlar ve araçlar sergilenmektedir.
Diarama kentin biraz dışında bulunduğu için Panorama kadar popüler değildir.
III. Aleksander Camii
Akyar'da günümüze ulaşabilen ve faal durumdaki tek camidir. Rus Çarı III. Aleksander tarafından Buhara Emiri'nin gönderdiği paralarla yaptırılmıştır.
Liman
Avrupa'nın en iyi haliçlerinden biridir. Avrupa'nın tüm filosunu barındırabilir. Dibi derindir. Tamamen tebeşirli kayalıklar ile korunmuş durumdadır. Haliç doğuya ve batıya doğru 6 km'dir. Genişliği 1.500 metredir. Girişinin darlığı 850 metre'dir. Derinliği 6 - 10 kulaçtır. Deniz dibi güzeldir. Büyük gemiler kıyıya bağlanabilmektedir. Ana körfezde dört küçük koy daha vardır. Girişteki Karantina koyu, güneye doğru 1,5 km yayılan, 4 - 9 kulaç derinlikteki Güney (Yuzhnaya) koyu, Tersane koyu ve Topçular (Artillery) koyu. Küçük Karasu (Chornaya) deresi koyun başlangıcında denize dökülür. Kentin ana kısmı, büyük koyun güney kıyısı boyunca, Güney koyu ile Topçular koyu arasında, sahilin 10 ila 30 metre yüksekliğine kuruludur. Büyük körfezin diğer kıyısındaki birkaç bina kentin kuzey kısmını oluşturur.
Şimdilerde Rus-Ukrayna donanmalarına ait gemilerin bulunduğu limanda ve körfezde kiralık motorlarla gezinti yapılabilmektedir. Akyar'ı gezerken rıhtıma inen merdivenlerden karşılara baktığınızda, sıra sıra dizilmiş savaş gemileri gördüğünüzde aklınıza Kırım Savaşı için söylenen “Sivastopol Önünde Yatar Gemiler” türküsü gelebilir. Sivastopol Marşı olarak geçen bu türkü asker koşturmak için birebirdir, bestesi gayet hoş bir mehter marşıdır (bakınız: Sivastopol Marşı).
Hersones Antik Kenti ve Ulusal Sit Alanı
Geç dönem antik Bizans kentlerinden biridir. Ruslar tarafından Rus Hristiyanlığı’nın beşiği olarak algılamaktadır. Khersones Taurica / Kerson / Kersones / Khersoness Pontijs'kyi / Khersonesus / Khersones / Heracleotic Chersonese / Chersonese Taurica / Chersonesus / Khersonesos / Hersonessos gibi söylenişleri vardır. Türkler Sarı Kerman derler. Evliya Çelebi’nin kayıtlarında da bu ad ile anılır. Sarı Kerman denilmesinin sebebi toprağının sarı renkte olmasıdır. Antik kent Akyar limanı ve şehrinin hemen batısında deniz kenarında yer almaktadır. Limanı ile meşhurdur. Döneminde Kırım'ın en önemli kentlerinden biri idi. Yunanlılar tarafından İnkerman civarındaki taş ocaklarından çıkan taşlarla inşa edilmiştir. Bu taş ocaklarının izleri günümüzde de rahatlıkla görülebilmektedir.
1812 yılında Kırım'ı gezen İngiliz Seyyah Clarke'a göre, Ruslar Kırım'ı işgal ettiklerinde Hersones Antik Kenti'nin kalıntıları gayet iyi durumdaydı. Hatta kentin kapıları bile ayaktaydı. Rus işgalinin ilk yıllarında bu tarihi kent ciddi biçimde tahrip edilmiş, geçmiş dönemleri aydınlatabilecek pek çok kıymetli eser ve tarihi buluntu ortadan kaldırılmış, mezarlar (lahitler) parçalanmış, ortaya çıkan taşlar ve mermerler Akyar'a götürülerek inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır. Bu tahribatın ardından 1827'de arkeolog Kostuşko'nun başkanlığında başlatılan kazılar 20 yıl boyunca devam etmiş ve 1892 yılında kazılardan çıkarılan eserlerin sergilendiği müze ziyarete açılmıştır. Halen bu müzede çeşitli mermer lahitler ve mozaik üzerine freskler, mutfak gereçleri, seramik ürünler vs. sergilenmektedir. Bölge, ayrıca 1994 yılında "Sit Alanı" olarak ilan edilmiş ve koruma altına alınmıştır.
Ruslar, sonraları bu kenti İslav halklarının Hristiyanlıkla ilk kez tanıştığı yer olduğu iddiasıyla özel bir ilgi göstermeye başlamışlardır. Şimdilerde, buraları kutsal bir yer olarak görülmekte, önemli bir ziyaretgah olarak kabul edilmektedir.
Hersones Antik Kenti kalıntıları içerisinde deniz kenarındaki hafif yüksekçe bir tepenin üzerine yerleştirilen çan, Ruslar tarafından Hersones'in sembolü olarak kabul edilmektedir. Bu çan, Ruslar tarafından Türklerle yapılan savaşlarda ele geçirilen toplar eritilerek yapılmıştır. Kırım Savaşı'ndan sonra Paris'e getirilen çan, 50 yıl sonra tekrar Ruslara iade edilmiş ve şu anki yerine konulmuştur.
Türk Şehitliği
Akyar'da 2004 yılında Kırım Harbi’nin 150. yılı münasebetiyle büyük bir törenle açılan Türk Şehitliği vardır. Şehitlik, Akmescit’e giderken yol üstündedir. Ayrıca Akyar'a Akmescit üzerinden gidildiğinde, Kırım'ın Ruslar tarafından işgal edilişinin 200. yılı şerefine 1983 yılında dikilen kocaman bir takın altından geçilerek girilmektedir.
Sivastopol Kahraman Savunma ve Özgürlük Müzesi
1854-55 savaşından kalma bir eşya koleksiyonu içerir.
Fransız Askeri Mezarlığı
Malahov (Malakoff) tümülüsünün doğu cephesinde 8 Ekim 1855’teki baskında ölen Fransız askerlerinin gömüldüğü toplu mezardır.
Bratskoye Kladbişçe Mezarlığı
Koyun kuzey kıyısındaki mezarlıkta Sivastopol kuşatmasında ölenler gömülüdür. Kuşatmada şehri savunurken ölenlerin bulunduğu bir halk mezarlığıdır.
Kentteki Diğer Görülmesi Gereken Yerler
Ukrayna Ulusal Bilim Akademisi Güney Denizleri Biyoloji Enstitüsü Akvaryumu (1897), Yunuslar Sirki, 1941 – 1942’de Sivastopol’u savunanlar için dikilen kahramanlık anıtı, Batık Gemiler anıtı, kahraman kent şerefine dikilen bir dikilitaşın bulunduğu Kristal Burnu, Kont İskelesi (Grafskaya Pristan - Count's Quay - Count Pier – Count Wharf), Svobodny destroyerinde ölen denizcilere ait bir anıt, Konstantynivsky ve Mykhailivsky istihkamları, Karadeniz Filosu müzesi, Malakhy Tepesi, Sivastopol Sanat Müzesi, Britanya Kırım askeri anıtı, Amiral Nahimov (1898), Kornilov (1895), Lasarev, Istomin ve General Todleben anıtları, Büyük Prens Vladimir’in vaftiz edildiği 1888'den kalma klasik tasarımlı Vladimirski katedrali (Aziz Volodymyr), Sanat müzesi, Pioner (İzci) sarayı, iki denizcilik okulu, şehrin güney yakasındaki 1854-55 Kırım Savaşı Kardeş Mezarlığı, Aziz Nikolay mabedi, Novorossisk kruvazöründe görevli kaybolan denizciler için yapılan mezarlıkta inşa edilmiş “Anayurttan Oğullarına” adlı anıt, Lenin caddesi, Kordonboyu (Primorski bulvarı), Denizciler bulvarı (Matrosski bulvarı), Nakhimov meydanı, Güney koyu.
İNKERMAN (İnkirman / Kalamita / İnşehri)
Akyar'ın hemen yanında 13.000 nüfuslu küçük bir kasabadır. Akmescit - Akyar yolu üzerindedir. Kale harabeleri ve harabelerin altındaki kayalıkta, Aziz Kliment adına kayalara oyularak yapılan bir mağara manastırı vardır.
Kırım'a elçi olarak gönderilen Polonyalı asilzade Marcyn Broniewski İnkerman Kalesi'nden; "Taştan yapılmış bir kalesi vardır. Kayalarında büyük ustalıkla oyulmuş mağaralar olduğu gibi, bir de cami vardır. Kent yüksek bir dağın tepesine kurulmuştur. Kentin Türkçe adı da mağaradan gelmektedir. İn - Mağara, Kerman - Şehir demektir. Eskiden büyük, her şeyi bol zengin bir şehirdi. Şehrin karşı tarafında 3 veya 4 mil uzunluğunda, birkaç fersah genişliğinde bir burun Karadeniz'in içine doğru uzanır. 3 tane limanı vardır (Akyar)." şeklinde bahsederken, Evliya Çelebi; "...Sultan İkinci Bayezid'in veziri Sencivan Paşa kaleyi Cenevizlilerin elinden almıştır. Kayalarında inleri çok olduğundan bu ad verilmiştir. Kale, denizden kuzeye beş bin adım içeridedir... beş köşelidir. Doğu tarafı beş yüz adım uzunluğunda kalın, yüksek, sağlam duvardır. Altı kulelidir... Kalenin dış varoşu doğusunda Müslüman mahallesi vardır. Üç yüz adet, üstleri toprak örtülü, taş duvarlı, kagir yapı, altlı ve üstlü tahtadan Tatar evleri vardır. Bu varoştan aşağı varoşa giderken yol üzerinde bir küçük hamam, bir mescit, Nurüddin Sultan'ın bir sarayı vardır. Bağ ve bağçeler, havuzlar, fıskiyeler içinde bir saraydır. Bu aşağı varoşta 250 kadar toprak örtülü kagir müslüman evleri vardır." demekteydi. Burada bahsedilen Müslüman mahallesinden günümüze sadece Türk yapısı bir çeşme ulaşabilmiştir.
BALAKLAVA
Akyar'ın 5 km kadar güneydoğusunda, küçük bir körfezin her iki yakasında kurulmuştur. Antik bir liman olan körfez Semboller (Cimbalon) körfezi olarak anılır. İsminin Türkçe "Balıklı Ova" veya İtalyanca "Bella Clava" (Güzel Yalı) sözünden geldiği tahmin edilmektedir. Balıklava, Balıklağo Balıkova Kalesi, Balıklağı Kerman gibi söyleniş biçimleri de vardır.
Evliya Çelebi kayıtlarında buradan şu şekilde bahseder; «Balığı çok olan bu şehre Tatarlar Balıklağı Kerman derler. Bayezid Veli zamanında Gedik Ahmed Paşa Mengli Giray ile birlikte Cenevizliler elinden fethetmişlerdir. Kaleden aşağı, dışarda, liman kenarında bir cami, bir mescit, iki mahalle, ikiyüz ev vardır.»
Antik Yunan halkı dar körfezi Odysseus efsanesine benzettiğinden Cimbalon (Sirenler körfezi / Semboller körfezi) olarak adlandırdı. Iphigenia hikayesi ile de ilişkilendirilmektedir. 14. yy sonununda Cenevizliler Kaffa (Kefe) ve Sogdia (Sudak)'daki ilk üslerinden sonra etki alanlarını Kırım kıyıları boyunca genişlettiler ve ticaret limanı için ve ileri karakol için uygun bu korunaklı körfezi buldular. Buradaki Yunan balıkçı köyünü ele geçirdiler. Daha sonra bölge 1357 ile 1433 yılları arasında Feodoro presliğinin bir parçası oldu. Buradaki Yunanca ismi İtalyan söylenişinde Chembalo olarak değiştirdiler. Kenti savunmak için Cenevizliler 15. yy'da bu korunaklı körfezin kuzeydoğu ucundaki dar girişine Çembalo kalesini (Chembalo / Cembalo /Cimbalon) kalesini kurdular.
Feodorit'ler Chembalo'yu 1433 yılında ele geçirdiler. Aynı yıl Cenevizliler Feodorit kalesi olan Kalimata'yı (İnkerman / Kalamyta) yakıp, yıktılar. Daha sonra Cenevizliler kenti tekrar ele geçirmek için denizden büyük ölçekli bir harekat başlattılar.
1475 yılında ise Kefe'nin ve diğer Ceneviz kalelerinin Osmanlılarca ele geçirilmesinden sonra, Chembalo da Türklerin eline geçmiş oldu. Kale, 1475 yılında Gedik Ahmet Paşa ve I. Mengli Giray Han orduları tarafından kuşatılarak ele geçirilmiştir. Bu tarihten sonra kent önemini yitirdi ve sonra terkedildi.
Çok daha sonraları, kent Rus hakimiyetinde iken, Kırım Savaşı'nın bir evresi de bu kentte cereyan etmiştir. Balaklava'daki Kırım Savaşı "The Charge of the Light Brigade" şiirinde ölümsüzleştirilmiştir.
Balaklava, Sovyetler Birliği döneminde Karadeniz Donanması için bir denizaltı üssüydü. Bu dönemde dağların içine denizden gizli bir tünel ile girilebilen bir denizaltı fabrikası inşa edilmiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından denizaltı üssü ve fabrika bölümü yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. Ancak ilerleyen zamanda bu üssün yeniden işler hale getirilmesi, stratejik öneminden dolayı kuvvetle muhtemeldir.
Sovyetler dönemindeki yasak askeri bölgelerden biri olan Balaklava'ya girebilmek için bugün de özel izin gerekmektedir.
Çembalo kalesi Kenti savunmak için Cenevizliler 15. yy'da korunaklı körfezin kuzeydoğu ucundaki dar girişine Çembalo kalesini (Chembalo / Cembalo /Cimbalon) kalesini kurdular. 2 kaleden oluşan büyük bir savunma yapısı inşa ettiler. Aşağıdaki St. George'un kıyı şeridini takib eden duvarı yukarıdaki yerleşime doğru tırmanarak gitmektedir. Aşağıdaki kalenin ateş etme kısımları dar olan iki adet kare kulesi vardır. Yukarıdaki citadel'in adı St Nicholas'tır. Kayalıkların yukarısındaki platoda yer alır. Citadel'i çevreleyen kuleli surlar yukarıdaki kenti aşağıdaki kaleden ayırmaktadır. Citadel'in kuzeyde ve batıda iki girişi vardır. Konsül kulesi en etkili olanıdır. Kalenin önemi Cenevizliler açısından çok büyüktür. Feodoro prensliğine karşı ileri bir karakol işlevi görmüştür. Kent gayet korunaklı limanı sayesinde zamanın tüccarlarının uğrak yeri olmuştur.
Ortaçağ’dan kalma Çembalo kalesinin günümüzde yıkıntıları kalmış durumdadır.
Georgievskiy manastırı Balaklava'nın batısındaki Felenk Burun'da (Kaplan Burnu - Cape Fiolent - Fiyulent Burnu) bulunur. Akyar'ın 15 km güneyindedir.