Silivri Adı
Silivri adı ile ilgili antik ve güncel kaynaklarda birbirlerinden farklı bilgiler bulunmaktadır.Şehrin adı antik kaynaklar ve yazıtlarda bazen İyon lehçesiyle “Selübria, Selümbria, Selübrie” bazen de Dor lehçesiyle “Sahumbria” şeklinde yazılmaktadır. Güncel kaynaklarda daha çok “Selymbria” veya “Selybria” şekline de rastlanmaktadır. Bu ad Srabon’un şehrin mitolojik kurucusunun adı olarak bildirdiği “Selüs” (Silus, Silur, Silis) ismi ile Trak dilinde şehir anlamına gelen “bria” sözcüğünün birleşiminden ortaya çıkan “Selüs’ün Şehri ” nden gelmektedir. Bununla beraber M.Ö. 7. yüzyılda Yunanlı Komutan Silir tarafından “Silivria” adı ile kurulduğu iddia edilmektedir. Silivri’nin paraları üzerinde ise “Salü (m) brianoa” şeklinde görülmektedir.
Bizans İmparatoru Arkadius (377-408) Eudoxia ile evlenmesinden sonra eşini onurlandırmak amacıyla Silivri kalesini yaptırmış ve kentin ismini “Eudoxiapolis” olarak değiştirmiştir. Ancak Eudoxia halk tarafından pek fazla sevilmediği için ölümünden sonra kullanılmamış ve unutulmuştur
Coğrafi Konum
İstanbul il merkezinin 67 kilometre batısında, E-5 (yeni adıyla D-100) karayolu üzerinde bulunan bir sahil kentidir.Çatalca Yarımadası'nın güney kısmında, 41 derece, 3 dakika kuzey paraleli ve 28 derece, 20 dakika doğu meridyenlerinin kesiştiği noktadadır. Batısında Tekirdağ iline bağlı Çorlu ve Marmara Ereğlisi ilçeleri, doğusunda İstanbul iline bağlı Büyükçekmece ilçesi, kuzeyinde İstanbul iline bağlı Çatalca ilçesi, kuzeybatıda Tekirdağ iline bağlı Çerkezköy ilçesi, güneyinde ise Marmara Denizi yer alır. Marmara Denizi'ne kıyılarının uzunluğu yaklaşık 45 km. olan ilçenin yüzölçümü yaklaşık 760 km²'dir (tarım arazileriyle birlikte 860 km²). 18 köyü ve 8 beldesi bulunan ilçenin merkezi ise 7 mahalleye ayrılmıştır. Belde belediyeleri şunlardır: Selimpaşa, Değirmenköy, Gümüşyaka, Çanta, Celaliye-Kamiloba, Ortaköy, Kavaklı ve Büyük Çavuşlu. Köylerin adları ise; Akören, Alipaşa (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri'nin mahallesi konumuna düşürüldü), Bekirli, Beyciler, Çayırdere, Çeltik, Danamandıra, Fener, Gazitepe (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri'nin mahallesi konumuna düşürüldü), Kadıköy, Küçük Kılıçlı (5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası ile Silivri'nin mahallesi konumuna düşürüldü), Büyük Kılıçlı, Kurfallı, Sayalar, Seymen, Küçük Sinekli, Büyük Sinekli ve Yolçatı'dır. İlçe toprakları genelde az eğimli alanlardır. Silivri yöresinin içinde bulunduğu bölgedeki topografya, hafif dalgalı düzlükler biçiminde, yüksekliği 60 metreyi geçmeyen tepeler şeklindedir. Söz konusu topografya; güneyde deniz kıyısından başlamakta ve kuzeye doğru yavaş yavaş yükselmektedir. Doğuda, Muratçeşme bölgesindeki Keltepe ile Araptepe, başlıca engebeleri oluşturmaktadırlar. İlçe dahilinde yüksek dağlar bulunmamaktadır. İlçe sınırlarında çok önemli akarsu yatakları olmayıp Çanta Deresi, Gelevri Deresi, Kova Deresi, Tuzla Deresi ve Karılar Deresi gibi küçük dere ve çaylar bulunmaktadır....
Nüfus
Silivri'nin İstanbul toplam nüfusu içindeki payı %1 düzeyindedir. İstanbul'daki 32 ilçe içinde daimi ikamet eden nüfus büyüklüğü olarak Şile, Çatalca, Eminönü ve Adalar ilçelerinin önünde 28. sırada yer almaktadır. Ancak yaz aylarında İstanbul'un nüfus yoğunluğu yüksek ilçelerinden birisi konumuna gelmektedir. 2000 yılı verilerine göre ilçe merkezi nüfusu, 44.530, ilçe genelinde ise 108.155'tir (44.530 kişi ilçe merkezinde, 41.699 kişi belde merkezlerinde ve 21.886 kişi köylerde olmak üzere). Kilometrekareye düşen kişi sayısı 1990 yılında 90 iken, 2000 yılında 126'ya yükselmiştir. Silivri'nin nüfusu 1997'deki verilere göre 38.932 iken 2000'de 44.530'a yükselmiştir. 2007 itibarı ile ise tahminen 72 bine yakındır. En kalabalık beldesi Selimpaşa'dır. 2000 nüfus sayımında Selimpaşa'da 9.151 kişi kayıtlara işlenmiştir. En küçük köyü ise 270 kişi ile Küçüksinekli'dir. Onu 402 kişiyle Büyüksinekli takip etmektedir. En kalabalık köyü ise Silivri'ye en yakın köy olan 2.700 nüfuslu fener Mahallesi'dir. Köy nüfusu giderek azalmakta ve kırsal alanlardan kentsel alanlara göç yoğunlaşmaktadır.Tarım ve Ticaret
Silivri denince akla "Silivri Yoğurdu" gelmekle birlikte, 1950'li-1960'lı yıllardaki o "Silivri Yoğurdu"ndan eser kalmamıştır. Zamanında ülke çapında ün yapmış olan yoğurdunun özelliği, hayvanların otlatıldığı meraların botanik yapısından ve bölgesel mayalama / yoğurt yapım tekniğinden geldiği sanılmaktadır.şuan silivri de 4 yıldan beri yapılan uluslararası yoğurt festivaliyle yoğurt geleneği sürmektedir.Silivri, Türkiye'de en tatsız yoğurdun yapıldığı yerdir; Silivri yoğurdu en çok Arslanlı Yoğurduyla tanınmamıştır.
Silivri'de günden güne azalan ekilebilir tarım topraklarında daha çok buğday yetiştirilmektedir. Daha sonra ise ayçiçeği ve arpa gelmektedir. Meyve yetiştiriciliğinin yok denecek kadar az olduğu Silivri'de 1970'lere kadar birçok yerde bağ olmasına rağmen, günümüzde üzüm yetiştiriciliği neredeyse hiç yapılmamaktadır. Bağcılığın yok olmasının sebebi, ilçedeki Rumlar'ın göçe zorlanmış olmasıdır. Sebze yetiştiriciliğinin de günden güne azaldığı görülen Silivri'de, karpuz yetiştirme konusunda bir saplantı olduğu görülmektedir. Çok az miktarda arıcılık yapılmakla birlikte, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği de günden güne azalmaktadır. Genellikle sığır-inek ve koyun yetiştirilmekte olup Danamandıra Köyü'nde manda yetiştiriciliği az da olsa devam etmektedir.
İklim
Ilıman iklim kuşağı özelliklerine sahiptir. Uzun yıllar ortalamasına göre Silivri'de yağışlar sonbaharda başlamakta ve özellikle kış aylarında yoğunlaşmaktadır. Bölgede, Trakya ikliminin özellikleri görülmektedir. Kışlar genellikle soğuk ve yağışlı, yazlar ılık geçmektedir. Yıllık ortalama yağış miktarı 600-700 mm'dir. Kuzeye ve batıya gidildikçe kara ikliminin etkileri artmaktadır. Yıllık ısı ortalaması 13,7 C'dir. En sıcak ay (35,4 C) Ağustos, en soğuk ay ise (ortalama 2,0 C) Şubat ayıdır. Yıllık rutubet ortalaması yüzde 77, yağış ortalaması ise 691,4 mm'dir.Bitki Örtüsü
Silivri esasen ağaçsız bir bitki örtüsüne sahip olup, hakim görünüş steptir. Az değişen ve tek dize halinde görülen bir örtü, bölgeyi kaplar. Kuzeyde dağ köylerine doğru çıkıldığında, yükseklik ve rutubetin daha elverişli şartlarda olması nedeniyle ormanlık bölgeler bulunmaktadır. Bugün görülen şekil, genel olarak gövdeli ağaç ve yer yer çalılıklardan ibarettir. Bu topluluğu meydana getiren ağaçlar arasında daha çok yaprağı dökülen çeşitler fazlalıktadır. En fazla görülen ağaçlar arasında gürgen, akağaç, meşe ve kayını sayabiliriz. Yapraklarını dökmeyen çeşitler arasında ardıç ve özellikle bodur meşe sayılabilir. Hakim topluluk içinde bulunan bodur meşenin daha çok yer alması, bölgenin Akdeniz iklimini daha iyi açıklar. Bu topluluk yanında kekik otu, yabani nane ve sazlar görülür. Dağ köyleri bölgesinin karakteristik bitkisi funda ağacıdır (erica arborea). Orman bölgelerinde yer yer, adacıklar halinde çalı süpürgesi görülür.1990'ların başlarındaki verilere göre Silivri'deki ormanlık alan 27.453 hektardır. Silivri bölgesindeki ormanlık alanlarda meşe ve gürgen çeşitleri, ardıç, ıhlamur, kızılcık, fındık, söğüt, orman kavağı, muşmula, yabani elma ve ahlat doğal olarak; karaçam, sahilçamı, fıstıkçamı, akasya, ceviz ve selvi ise dikim şekliyle yetişmektedir.
Silivri bölgesindeki ormanlık alanlarda domuz, tavşan, kurt, çakal, tilki, gelincik, sansar, kokarca, porsuk, köstebek, fare, sincap, yılan, bıldırcın, çulluk, ördek, kaz, güvercin, doğan, şahin, atmaca ve az sayıda da karaca görülmektedir.
Tarihi
Antik çağdaki isminin Selymbria veya Selybria olduğu bilinen kent, doğal bir limana sahip olması ve önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması sebebiyle her dönemde önemini korumuştur. Silivri şehri bugünkü kasabanın yanındaki koyun doğusunda Marmara'ya hakim 56 m. yüksekliğinde dik ve sarp bir tepenin üzerinde kurulmuştur. Zamanla bu tepenin etrafı surlarla çevrilmiştir. Bugün bu yere Fatih Mahallesi denilmektedir. Şehir zamanla gelişerek surların dışına çıkmış ve yayılmıştır. Silivri Marmara Denizi kıyısında ( Propontis kıyısında İstanbul Byzantiun ) ve Marmara Ereğlisi ( Perintos ) arasındadır. Antik devirde Trakya doğuda Karadeniz, güneyde Marmara Denizi ve Ege Denizi, batıda Nestos nehri, kuzeyde Tuna Nehri ile çevrili bulunuyordu. Konumuzu oluşturan Selybria kenti de işte bu sınırlar içinde bulunmaktadır. Gerek Trakya bölgesinin gösterdiği kültür buluntularının ve gerekse Kınalı Köprü Prehistorik keramiklerinin benzerlerine Anadolu'da ve Troia 1'da rastlanılması bir kültür alışverişi olduğunu kanıtlamakta ve M.Ö. 3000 yıla kadar inen yerleşim yerlerinin varlığını ispatlamaktadır. Selymbria Kostantinopolis'in kurulmasıyla beraber yol şebekesine ve sadece 60 km. uzaklıkta bulunan imparatorluk başşehrinin ekti alanı içine girdi. Bundan sonra Selybria bir Bizans kenti o6larak Türkler tarafından alınıncaya kadar varlığını sürdürdü.
Anastasius'tan sonra Justinus ondan sonra da 1. Justinianus ( 527-565 ) başa geçti. Justinianus zamanında ticaret ve sanatta önemli ilerlemeler oldu. Kontantianapolis Asya ile Avrupa arasında önemli bir ticaret merkezi idi. Bu ticarette ağırlık, Çin ve Hindistan'a yapılan alışverişte idi. Bizanslı ticaret casusları Çin'den ipekçiliği öğrenerek ipek böceğini Bizans'a getirmeleri 1. Jüstinianus zamanına rastlar. Bizansta ipek üretimi bir anda değer kazandı. O devirde ipekçiliğe o kadar çok önem verildi ki; İmparatorun emri ile Silivri ve yöresine bol miktarda dut ağacı ektirilerek, ipekçiliğin Silivri'ye de girmesine neden oldu. 10. yüzyılda Silivri çok zengin bir ticaret merkezi idi. Bolluk ve gönençlerini ticarete borçlu idi. İpekçilik, şarapçılık ve ziraat çok ilerlemiş durumda olup, ürünleri buradan her tarafa ihraç ediliyordu. İoannes Kantakuzenus, 1344 yılında kızı Teodora'yı Sultan Orhan'a vererek onun desteğini sağladı. Teodora'nın düğünü Silivri'de yapıldı. Bu evlilikten Hali isminde bir şehzadeleri dünyaya geldi. Bu evliliğe karşılık Sultan Orhan Kantakuzenus'a Trakya'da çarpışmak için 6000 kişilik bir kuvvet gönderdi. Kantakuzenus, tahtı böylece ele geçirdikten sonra Sırplara karşı giriştiği savaşta Osmanlıların büyük yardımlarını gördü .Bu savaştan sonra Türklerin çoğu Trakya'da yerleşip kaldılar. Sultan Orhan,Türk boylarının Trakya'da ele geçen topraklara yerleşmesini sağladı. Sultan Murat zamanında daha da arttı.1402 yılında Anadolu'yu istila eden Timur'un ordularından kaçan Türkler Trakya'ya gelip yerleşmişlerdir. Hatta bu devirde Trakya'daki Türkler Anadolu Türklerinden daha fazla idi.
İşte Bu gün Trakya'da bulunan yerli Türklerin kökeni bu göçlerle gelenlerdir. Bunların bir çoğu önce Balkanlara yerleşmiş bir zaman sonrada Trakya'daki bu gün yaşadıkları yerlere gelip,orada kalmışlardır. Bugün bunların ilk gelenlerin torunlarına "GACAL" denilmektedir. Balkanların diğer bölgelerinden gelip yerleşenlerine de "YÖRÜK" denilmektedir. Bu Gacal ve Yörükler bu güne kadar eski örf ve ananelerini kaybetmemişlerdir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul 'u almaya karar verince ,Rumeli Askeri Valisi Dayı Karacabey'i askerini toplayarak yol üzerindeki Bizans şehir ve kasabalarını ele geçirmesi için görevlendirdi. Karadeniz kıyısındaki Mesembria( Misivri) ,Anchialus(Ahyolu) ve Byzus(Vize) hemen teslim olarak yağma edilmekten kurtuldular. Silivri Selymbria ve Perinthos kaleleri direndiler, bunun üzerine Dayı Karacabey buraların zaptını İstanbul 'dan sonraya bırakarak İstanbul istikametinde ilerledi. İstanbul'un zaptından onbeş gün sonra Dayı Karaca Bey Trakya'ya dönerek ele geçirilmemiş kaleleri almak için Silivri önlerine geldi. Bizans diye bir şey kalmadığını gören Selymbria kalesi muhafızları yapacak bir şey kalmadığını anlayarak kalenin anahtarını Dayı Karacabey'e teslim ettiler. Fatih Sultan Mehmet 23 Mart 1453 günü İstanbul istikametinde Edirne'den hareket etti.5 Nisan Perşembe günü Konstantinopolis önlerine geldi. Ana kuvvet yola çıkmadan önce askere yolda erzak temin etmekle görevli birlik geçtikleri yerden değer bedelini vererek canlı hayvan ve zahire alarak yollarına devam ediyordu. Epivatos/Bigados(Selimpaşa) önlerine gelindiğinde Araptepe civarındaki çobanlar hayvan vermekten kaçındılar.
Aynı zamanda bu kuvvete saldırdılar. Buradaki saldırıya karışmayan halk da Fatih'in emri ile buradan sürgün edildiler.Fatih'in Bizans'a saldırısı üzerine Macar Kralı Hunyadi fırsattan istifade etmek istercesine Bizans İmparatoruna yapacağı yardım karşılığında Selimbria'yı Mesembria'yı ve Limnos adasını istiyordu. Fatih İstanbul'u aldı. Böylece bu istek de yerine getirilememiş oldu. Silivri Osmanlıların idaresine geçince,kale içindeki Apokaukos Kilisesi camiye çevrilip 30-40 hane kadar Türk kale içine yerleştirildi. Zaten o zamanlar Silivri'de kale dışında ev bulunmuyordu. Bütün evler kale içindeydi. Kalede Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler oturuyordu. Türkler gelince eski halkın adet,ananelerinde ve ibadetlerinde hiçbir değişme olmadı. Bu müsamaha iyi geçinmelere sebep oldu. Yalnız Türkler kapalı alanlarda oturmaya alışkın olmadıkları için zamanla kale dışında sahil bölgesinde evler yapıp yerleşmeye başladılar. Türklerin Silivri'yeSilivri gelip yerleştikleri dönemde kalenin doğusunda Muratçeşme mevkiinde bakımlı bağ ve bahçeler bulunmaktaydı. Gayrımüslim halk geçimlerini bağcılık,şarapçılık ve ipekçilikle sağladılar. Türkler ise balıkçılık ve yoğurtçuluk alanında gelişme sağladılar. Silivri Bizans İmparatorlarının sayfiye yeri idi. Türklerin eline geçtikten sonra da uzun bir müddet aynı şekilde devam etti. Kanuni Sultan Süleyman Yapağcı Çiftliğini satın aldı. Oraya bir cami ve saray yaptırdı. Yaz aylarında saray halkı yazı burada geçirirdi. Hatta bir yaz Kanuni İstanbul'a dönerken kalyonu fırtınaya yakalanarak Silivri körfezi açıklarında batmış ve kalyonun arkasında içinde Kanuniye ait sandık içinde bulunan şemsiye ve elmas şemsiye topuzu da sulara gömülmüş olduğu ve bu sandığın hala Silivri körfezi açıklarında yattığı bilinmektedir. Celaliye çiftliğini de Piri Mehmet Paşa satın aldı,emekli olduktan sonra günlerinin bir kısmını da Silivri'de geçirmiştir.
Sultan Avcı Mehmet de Yapağca Köyünde bir av köşkü yaptırmış ve burada kalmıştır. Nihayet "93" harbi yenilgisi bundan sonraki yenilgilerin habercisi oldu.8 Ekim 1912'de Balkan Savaşları başladı.Balkanlarda Bulgarlar,Yunanlılar,Sırplar ve Karadağlılar aralarında bir anlaşma yaptılar.Osmanlıların Trablusgarp Harbi ile uğraşmasından ve ülkedeki iç siyasal çekişmelerden faydalanarak 8 Ekim 1912 'de Karadağlılar Osmanlılara harp ilan ettiler. Bunun peşinden diğer Balkan devletleri de harbe girdiler. Osmanlı orduları büyük bir yenilgiye uğradı. 30 Mayıs 1913'te barış imzalandı. 30 Haziran 1913 gecesi Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan'a aniden saldırınca ikinci Balkan Harbi başladı. Bu Osmanlıların işine yaradı. Edirne'ye kadar olan Trakya bölgesini Bulgarlar'ın elinden geri aldı. 1912'de Silivri de Bulgarlar tarafından işgal edildi. Bulgarlar tarihte eşi az görülen katliamlar, tecavüzler, işkenceler ve yakıp yıkmalar şeklinde olmuştur. Bulgarların Silivri'yi işgali 9 ay sürdü. Temmuz 1913'te işgal sona erdi. Daha sonraki yıllarda,istiklal Harbinde Silivri'miz bir de Yunanlılar tarafından işgal edildi.Yunanlılar Silivri'ye 20 Temmuz 1920 ' de girdi,22 Ekim 1922'de çekilerek Silivri'yi İtalyanlara bıraktılar. Neticede 1 Kasım 1922'de İtalyanlarda çekilerek Silivri'yi Türklere teslim ettiler. Bundan sonraki yıllarda mübadele(değişim) başladı. İstiklal Harbinin bitiminde sulh masasına oturulunca Yunanistan'da kalan Türklerle,Türkiye'de kalan Rumların gelecekleri bir karar altına alındı. Anlaşmaya göre bunlar değiştirildi,1924'de mübadele tamamlandı. Silivri kaza oluşunun ilk yıllarında Vize Livasına bağlı bir kaza idi.1846 yılında Silivri Liva oldu.
Silivri 1867'de kaza oldu,1876'da Çatalca sancak halini alınca Silivri Çatalca'nın bir İlçesi haline getirildi ve 1898'de Çatalca İstanbul'a bağlı bir kaza olunca Silivri'de İstanbul'un bir kazası olarak kaldı. Bu tarihlerde Silivri'nin bir de Belediyesi vardı Bilinen en eski Belediye Başkanı Yanakaki ÇORBACI'dır. Silivri'nin ilk surlarının kimler tarafından yapıldığı bilinmemekle birlikte 6.Y.Y.da İmparator Jüstinyen tarafından onarım gördüğü ve Silivri son olarak 2.Bayezıt döneminde (1481-1512) "Kıyamet_i Suğra" (küçük kıyamet) denilen büyük depremden sonra aynı padişah tarafından onarıldı. Silivri'nin eski tarihi eserlerinden Surlar,Kapılar(çarşı kapısı,orta kapı,kır kapısı),yazıtlar,tuğla damgaları,sarnıç,Pirimehmetpaşa Camii sayılabilir. İlçemizin 2000 yılı nüfus sayımına göre 108.155 nüfusa sahip olup,bu nüfusun 44.530 u ilçe merkezinde,63.625 i ise Belde ve köylerimizde yaşamaktadır.Silivri ilçesi ülkenin tatil yörelerinden olması nedeniyle turizm sezonunda ilçe nüfusu % 400-500 artmaktadır ve sürekli göç almaktadır. İlçenin geçim kaynakları tarım,hayvancılık,balıkcılık,turizm ve sanaiye dayalıdır. İlçede tüm Kamu kurum ve kuruluşları mevcut olup,ilçede sağlık ve eğitim konusunda pek fazla sıkıntı bulunmamaktadır.İlçedeki resmi kurum ve kuruluşlarda vatandaş odaklı hizmet anlayışı içerisinde hizmetlerin sunulmasına azami ölçüde önem verilmektedir.
Sanat
Silivri'de 1960'lı yıllardan beri yapılagelmekte olan Yoğurt Festivali ile Silivri'nin yaz aylarına bir canlılık getirilmeye çalışılmakta ve Silivri'nin tanıtımı öngörülmektedir.Bazı yıllar, ilgisizlik gerekçesiyle düzenlenmeyen Silivri Yoğurt Festivali, son birkaç yıldır uluslararası katılımlarla organize edilmeye çalışılmaktadır. Doğal olarak popüler kültür düzeyini aşamayan festivalde, Silivri'de yaşayan sanatçılara yeterli yer ayrılmaması eleştirilere yol açmaktadır.
2000'li yılların başlamasıyla birlikte Silivri'de edebiyat / sanat alanında bazı gelişmeler olmuştur. Yerel gazetelerdeki şiir sayfalarından sonra Çıkın adında (tüm ülkede dağıtımı yapılan) bir şiir seçkisi çıkarılmış, radyo ve televizyon kanallarındaki şiir ve türkü programlarından sonra yoğun katılımlı şiir-türkü geceleri düzenlenmiştir. 2007'de ise Süveyda isimli bir edebiyat dergisi yayınına başlamıştır.
Belediye bünyesinde yaklaşık 15 yıl faaliyet gösteren ve gençlerin kültürel-sanatsal faaliyetlerde bulunmasını sağlayan Kültürevi kapanmıştır. Fakat 29 Mart yerel seçimlerinden sonra tekrar faaliyetlerine başlamıştır. Şu anda bünyesinde gitar, keman, ud, ebru, yetişkin ve çocuk resim, vitray, mozail, hat, çocuk tiyatro kursları ile birlikte Belediye tiyaro topluluğu, Türk Sanat Müziği Topluluğu ve Silivri'nin adını tüm dünyaya duyuran Halk Oyunları Ekibi bulunmaktadır. Kültür ve sanat anlamında İstanbul'un önemli merkezlari arasına yer almaya adaydır.
misafir - 9 yıl önce