Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zengi'nin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şam'da büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zengi'nin oğlu ve ardılı Emir Nureddin'in komutanlarından, amcası Asadeddin Şirkuh'un hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuh'un, Mısır'ın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüs'ün Latin kralı I. Amalricus, Mısır'ın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Salaheddin Şirkuh'un ölümünden ve Şavar'ın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
1171'de Mısır'da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır'ın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddin'in vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174'te ölmesiyle sona erdi. Mısır'daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Salaheddin, Nureddin'in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye'ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174'ten 1186'ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır'daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
Salaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187'de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187'de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistin'de Taberiye yakınındaki Hattin'de sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı'nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs'ü 2 Ekim 1187'de teslim alarak indirdi.
Salaheddin'in başarısına düşen tek gölge Sur'un ele geçirilmemesiydi. 1189'da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur'da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüs?ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz'de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192'de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Salaheddin başkent Şam'a çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Hayatı
Selahaddin Eyyubi’nin çocukluğu, babasının muhafızlığını yaptığı Tekrit ve Baalbek’te geçti. Tekrit, Baalbek ve Şam’da yetişip, iyi bir tahsil ve terbiye gördü. Baalbek ve Şam’dayken, babasıyle beraber, Selçuklu atabeklerinden Nureddin Mahmud Zengi’nin yanında Haçlılara karşı yapılan muharebelere katıldı. Muharebelerde cesaret ve yiğitliğiyle dikkat çekti. On yedi yaşındayken, Atabek Nureddin Mahmud Zengi’nin sarayına alındı. Böylece devlet teşkilatı ve idaresini de mükemmel bir şekilde öğrendi. Bu sırada babası Necmeddin Şam, amcası Şirkuh da Humus valiliğine getirilmişti.Nureddin Zengi, 1162’de Mısır’la ilgilenmeye başladı. Komutanı Şirkuh’u Haçlılara karşı savaşması için Fatımi halifesi El-Adid’in hizmetine verdi. Selahaddin’i de yardımcısı olarak onun yanına kattı. Sirkuh emrindeki askerler ve yeğeni Selahaddin’in yardımıyle Mısır’da kısa sürede sükuneti sağladı, isyan eden birlikleri bastırdı ve idareyi eline geçirdi. 18 Ocak 1169 tarihinde idam edilen vezir Şaver’in yerine Şirkuh Mısır-Fatimi veziri oldu. Ancak Şirkuh’un da çok geçmeden vefat etmesi üzerine Selahaddin Eyyubi 26 Mart 1169’da Halife El-Adid tarafından amcasının yerine vezir tayin edildi. Böylece Selahaddin Eyyubi bir taraftan Nureddin Zengi’nin ordu kumandanı, diğer taraftan Fatımi veziri oluyordu. Onun gerçekte emir aldığı makam ise Nureddin’di ve Fatımi halifesine sadece şeklen bağlıydı.
Selahaddin Eyyubi bundan sonra icraatlarında gayet siyasi hareket edip, devlet kadrolarına iş bilir ve kabiliyetli memurlar tayin etti. Saray, halk, kumandanlar, komşu ve İslam devletleriyle münasebetlerini gayet iyi tutmaya çalıştı. Selahaddin Eyyubi’nin icraatları Mısırlı ve Sudanlı Şii askerlerin isyanına sebep olduysa da bastırıldı. Böylece Fatımi sarayında idareye tam manasıyla hakim oldu.
Selahaddin Eyyubi’nin Mısır’daki icraatları, başta Papalık olmak üzere, Haçlıları telaşlandırdı. Selahaddin Eyyubi’nin Fatımi veziri olmasıyla, Müslümanlara karşı ittifak sistemi bozulan Kudüs’teki Frank Haçlıları, Ortadoğu hakimiyetlerini tehlikede gördüler. Selahaddin Eyyubi’yi ortadan kaldırmak üzere Kudüs’teki Haçlılara Avrupa’dan ve Bizans’tan takviye kuvvetler geldi. Selahaddin Eyyubi ise, Frank ve Haçlılarla asi Mısırlılara karşı Selçuklu Atabeği Nureddin Mahmud Zengi’den yardım istedi. 1170 yılında Mısır’a saldıran Haçlılara şiddetle karşı koyup, geri çekilmeye mecbur bıraktı. 1171’de, Kızıldeniz sahilindeki liman şehri Eyle’yi fethetti.
Atabeg Nureddin Zengi’nin isteğiyle 1171’de, Cuma Hutbesini, hasta Şii Fatımi Halifesi Âbid adına değil de Bağdat’taki Abbasi Halifesi adına okuttu. Selahaddin-i Eyyubi’nin Mısır’da Abbasi Halifesi adına hutbe okutması, Müslümanları çok sevindirdi. 1171’de Fatımi Halifesi Âbid öldü. Bundan sonra Selahaddin Eyyubi Mısır’da idareyi bütünüyle ele aldı.
Abbasi halifesi, Atabeg Nureddin Zengi’ye kumandanlarından Selahaddin-i Eyyubi’nin muzafferiyetleri üzerine kıymetli hil’atler gönderdi.Nureddin Zengi de hil’atleri halifenin elçilik heyetiyle beraber Selahaddin Eyyubi’ye gönderdi.
Mısır’daki iktidar değişikliği Haçlıların tekrar harekete geçmesine sebep oldu. 1173’te Sicilyalı Normanlar, kuvvetli bir donanmayla İskenderiyye’ye çıkarma yaptılar. Selahaddin Eyyubi, Norman çıkarmasına karşı üç gün devam eden şiddetli kara muharebesi yaptı. Sahile çıkan bütün Normanlar öldürülüp, pekçok ganimet alındı.
1174 yılında Sultan Nureddin vefat etti ve Suriye’de iç karışıklıklar başladı. Bu durumdan istifade etmek isteyen Kudüs Kralı, Humus’u kuşattı. Selahaddin, derhal Humus önlerine geldiyse de Haçlılar şehri zaptetmişlerdi. Selahaddin Eyyubi’nin başarılarını gören Abbasi Halifesi 1175’te saltanatını tasdik etti. Böylece 1169’da Fatımi veziri, 1171’de Mısır Hakimi, 1175’te de istiklalini ilan ederek Sultan ünvanını alan Selahaddin Eyyubi, 1176’da şii Fatımilerin bölgedeki son izlerini de ortadan kaldırdı.
Fatımilerin hakim oldukları topraklarda kuvvetli bir idare kurdu. Devlet teşkilatı, memleket imarı, mektep ve medrese tahsilinin üzerinde durarak, teşvik ve tatbikatını yaptırdı. Sapık fikirleri kaldırıp, hak ve orta yol olan sünniliği yaymaya başladı. İcraatlarında muvaffak oldu. Fatımilerin bölgeye yaydığı fikirlerin önüne geçip, Ehl-i sünnet itikadının yayılmasına hizmet etti. Kahire Kalesinin inşasını başlattı.
1177 Kasımında Haçlılara karşı Filistin Seferine çıktı. Gazze ve Askalan’ın askeri mevkilerini tahrip etti. Eyyubi askerleri ganimet için dağılınca, Haçlılar fırsatı değerlendirdiler. Kerek Kontu Renaud kumandasında toplanıp, Eyyubi ordusuna büyük bir darbe vurup, Selahaddin Eyyubi’yi öldürmek istediler. Selahaddin Eyyubi, Haçlıların niyetini anlayıp, ordusunu topladı. 25 Ekim 1177 tarihinde Remle’de Haçlılara kesin darbeyi indirdi. Ancak çok istediği halde Kudüs’ü alamadı. 1178 ve 1179’da Haçlılar üzerine harekatını şiddetlendirdi. Eyyubi kumandanları pekçok Haçlı reisini esir aldılar. Selahaddin Eyyubi, 1179 yazında Şeria Nehri kıyısında Yakub Köprüsü yanındaki Haçlıların Yakub Geçidi Kalesini fethetti. 1180’de Haçlılar iki yıllığına mütareke istedi. Kabul etti. Haçlılar mütarekeye uymadılar. Mısır’a giden kervanlara saldırdılar. Mısır’ın İslam ülkeleriyle olan ticaretini engelleyip, Eyyubileri iktisadi yönden çökertmek istediler.
Selahaddin Eyyubi, Suriye’de de hakimiyet kurmak için, 1183 yazında Haleb’i zaptetti. Elcezire’yi aldı. Eyyubilerin Suriye harekatı Haçlıları telaşlandırdı. Eyyubi hakimiyeti sahasında sıkışıp kalmak tehlikesinin önüne geçmek istediler. Trablus Kontu III. Raymond’un dört yıllık antlaşma isteğiyle mütareke yapıldı. Haçlılar antlaşmaya yine uymadılar. Kerek Kalesi yakınından geçen büyük bir ticaret kervanına saldırdılar. Selahaddin Eyyubi, Haçlılardan bu tecavüzün ziyanını karşılamalarını ve tazminat vermelerini istedi. Kabul etmemeleri üzerine, sefere çıkıp, 1180 Şubatında Kerek bölgesini zaptetti. Ticari kervan tecavüzünü Haçlılara fazlasıyla ödettirdi.
Selahaddin Eyyubi, Ortadoğu’da çıbanbaşı olan Haçlıları bölgeden atmak için, 1180’de büyük bir faaliyet içine girdi. Mısır’dan kuvvet topladı. Suriye’den de asker toplanmasını istedi.Haçlılar meselenin ciddiyetini anlayıp, büyük ordu topladılar. Kudüs Kralı Guy, yirmi bin kişilik, diğer Haçlı kral, prens, kont ve kumandanları toplayabildikleri kuvvetleriyle Sefuriye’de mevzi aldılar. Selahaddin Eyyubi, 1187 yazında Taberiye Gölü sahiline geldi. 1187 Temmuz başında Taberiye şehrini fethetti. Kale’deki Haçlı kuvvetleri karşı koyup Eyyubileri susuz bırakarak güç duruma düşürmek istediler. Trablus Kralı Raymond’un, kalede müdafaa isteği diğer Haçlılar tarafından Eyyubilerle ittifak etmekle suçlanmasına sebep oldu. Haçlılar, Selahaddin Eyyubi’ye hücum etme kararı aldılar. Selahaddin Eyyubi, Hattin’e gelen Haçlıları büyük bir bozguna uğrattı. Haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğunu esir aldı. Yıllardan beri Müslümanlara çok zulüm eden Haçlı kumandanlarını cezalandırdı. Hattin Zaferi sonunda Akka, Nasıra, Nablus, Hayfa, Cinin ve Arsuf şehirleri ele geçirildi. Bunları Tıbnin, Sayda Cübeyl ve Beyrut’un fetihleri takip etti.
Selahaddin Eyyubi, 1187 Temmuzunda kazandığı Hattin zaferi sonunda, Filistin’deki fetihlere rağmen durmadı. İleri harekata devam etti. Birinci Haçlı Seferi (1096-1099)nden beri Haçlıların işgalindeki Kudüs şehrini hedef tayin ederek, yola çıktı. 1187 Eylülünde Beytullah, Asariya ve Zeytindağı’nı zaptetti. Kudüs’e gelip, şehrin batısında karargah kurdu. Haçlılar müdafaayı bu istikamette kuvvetlendirince, Kudüs’ün kuzeyinden de muhasarayı başlattı. Mancınık kullandı. Eyyubilerin muhasarasına dayanamayan Haçlılar, 1187 Eylül ayı sonunda teslim oldu. Selahaddin Eyyubi, mübarek Kudüs şehrini teslim alınca; Birinci Haçlı Seferi sonunda, Haçlıların Müslümanları camilerde genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürüp, sokaklardan akan kan, atların karnına yükseldiği gibi, hunharca katliam yaptırmadı. Zengin Haçlıları ve Hıristiyanları kurtuluş akçesiyle serbest bırakıp, fakirlerini affetti. Kudüs’te kalmak isteyenlere de, cizye ödemek şartıyla müsaade etti. Kudüs’ün 89 yıl sonra tekrar Müslümanların eline geçmesi, İslam alemini çok sevindirdi. Selahaddin Eyyubi’nin, zaferine İslam memleketlerinde şükran ifadesi olarak dini merasimler yapıldı. Bütün Müslümanların gönlünde taht kurdu. Haçlıların tahrip ettiği şehri, yeniden imar etmeye başladı. Kudüs’ün mübarek makamları, evler ve Mescid-i Aksa ile Kubbetü’s-Sahra’yı tamir ettirdi. Şehirde hastane, mektep ve medreseyle sosyal tesisler yaptırdı. Eyyubi emirleri de Kudüs’te pekçok sosyal tesisler ve nadide binalar inşa ettirip, şehri imar ettiler. Haçlı katliam ve tahribatının izlerini silmeye çalıştılar. 1188 yazında Lazkiye, Cebele ve Busra’yı zaptetti. Antakya’yı kuşattıysa da, kralı mütareke istedi. Mütarekeyi kabul ederek, 1189 yılının Ocak ayı ortasına kadar Safed, Kevkeb, Kerek ve Şevbek’i fethetti.
Selahaddin Eyyubi’nin Haçlılara karşı mücadelesi sonunda, Kudüs elden çıkınca, Papalığın propagandasıyla Avrupa kıtası ve Hıristiyan aleminde Müslümanlar üzerine sefer hazırlığı başladı. Papa III. Clemens’in teşvikiyle Fransa, İngiltere kralları ile Almanya imparatoru kumandasında Eyyubiler üzerine Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) yapıldı. Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar deniz yoluyla Filistin’e sahilden gelip, Sur’da karaya çıktılar. Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs fethinden sonra, serbest bıraktığı Haçlı kumandanları ihanet etti. Fransa ve İngiliz kralının kumandasındaki Haçlı kuvvetlerine kılavuzluk ederek, devrin en meşhur askeri harekatlarından olan Akka Muhasarasını başlattılar. Akka Muhasarası karadan ve denizden devam etti. Eyyubiler karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da, deniz yoluyla Avrupa’dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. Akka Muhasarası, 1191 yazına kadar devam etti. Antlaşma müzakereleri devam ederken Haçlılar üç bin kişi katlettiler. Kudüs’ün teslimini istediler. Selahaddin Eyyubi’nin cesurane ve kahramanca mücadelesi Haçlıları akıl almaz icraatların içine düşürdü. İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar, kızını Kudüs Hakimi Âdil’e, onun oğlu Melik Kamil’e de şövalyelik payesi verdi. Selahaddin Eyyubi, bütün Avrupa’nın ve Hıristiyan alemin seferber edilerek toplandığı orduya, 1192 Kasımına kadar devam eden uzun muharebelerle karşı koydu. İngiliz Kralı Arslan Yürekli Rişar, Eyyubilere esir düştü. Selahaddin Eyyubi, Hıristiyanlara karşı büyük bir alicenaplık gösterdi. Arslan Yürekli Rişar’ı serbest bıraktı. Hıristiyanların mübarek makamları ziyaretine müsaade etti. Hıristiyan alemin bütün imkanlarını seferber ederek hazırladığı Üçüncü Haçlı Seferi, dördüncü yılın sonunda, hezimetle neticelenip, geri döndüler. Selahaddin Eyyubi, Üçüncü Haçlı Seferi sonunda, Filistin’deki hakimiyetini kuvvetlendirdi. Kudüs’ü tahkim ettirip, Suriye’ye gitti.
Selahaddin Eyyubi, 1193 kışı Şubatında hastalandı. On dört gün hasta yattı. 4 Mart 1193 tarihinde-56 yaşında- Şam’da vefat etti. Kabri Şam’da Medresetü’l-Aziziye’dedir.
Yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatı, hep İslamiyete hizmetle geçmiştir. Tarihte pek nadir yetişen şahsiyetlerden biriydi.
Sultan Selahaddin, ilme çok değer verir, alimleri himaye ederdi. Yüksek insani meziyetlere sahip, iyi huylu, cömerd, adil, kültürlü ve müsamahakar bir hükümdardı. Ülkesine her taraftan, ilim sahipleri gelir, verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi. Onun zamanında Şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, şeriat ilminin üstadı) vardı. Tabipler, edebiyatçılar, şairler, matematikçiler, kimyagerler, mimarlar ve diğer ilim sahipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı.
Selahaddin Eyyubi, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samimi olarak konuşur, yumuşaklıkla muamele ederdi. Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi. Zamanında yetişen alimlerden İmadüddin el-Katib onun hakkında şöyle demektedir:
“Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder, kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı. Asık suratlı durmaz, daima tebessüm eder vaziyette olurdu. Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.”
Abdüllatif el-Bağdadi’nin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: “Selahaddin-i Eyyubi’yi heybetli bir kimse olarak gördüm. Sözleri, kalplere tesir ediciydi. Yanına ilk girdiğim gece, meclisini alimlerle dolu gördüm. Her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı. Sultan’ın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı. Müslüman olsun, kafir olsun herkes Sultan’ı çok seviyordu. Onun ölümüyle, insanlar hakiki bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı.”
Selahaddin-i Eyyubi, düşmana karşı da, İslamiyetin adalet ve ihsan kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı. Haçlılar esir Müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki Hıristiyan esirlere, İslamiyetin emrettiği şekilde güzel muamelede bulundu. Hiçbir zaman onlar gibi yapmadı.
Ilık su istediği hizmetçisinin önce kaynar, sonra da buz gibi soğuk su getirmesi karşısında bile onu azarlamayıp; “Sübhanallah! İstediğimiz gibi bir su dahi içemeyeceğiz.” demekle yetindi.
Mısır ve Kudüs’ü fethedip, hazinelere sahip olduğu halde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı. Lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zaruri ihtiyaçlara ve askeri malzemelere sarf etti. Öldüğü zaman cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı. Çok cömertti. Akka Muhasarası için geldiğinde, on binden ziyade atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtaç kaldı.
Çok cesurdu. Baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, imanlı bir grup askeriyle perişan ederdi. Hatta bir defasında da; “Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor.” demekten kendini alamadı. Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan daima azdı. Bütün muharebelerini, İslamiyeti yüceltmek ve Müslümanları Haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhafaza etmek için yaptı.
İlme ve ilim sahiplerine çok ehemmiyet veren Selahaddin Eyyubi, Mısır Sultanı olunca, Şafii, Maliki, Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı. Kahire, Şam, İskenderiyye gibi şehirler birer ilim merkezi oldu. Kendisinden önce yapılan pekçok camiyi tamir ettirdi. Haçlılar tarafından saray haline getirilen Mescid-i Aksa’yı yeniden cami haline getirdi. Mihrabını ve birçok kısımlarını mermer ve mozaiklerle kaplattı. Sultan Nureddin’in Halep’te inşa ettirdiği meşhur Âgah Minberini de getirtip, camiye yerleştirdi.
Ek bilgi
Selahaddin Eyyubi'nin Tarih Sahnesine Çıkışı ve Askeri Başarıları
XII. asırda Irak bölgesine gelen Sultan Selahaddin'in babası Necmeddin Eyyüb, Zengilerin hizmetine girerek Musul'da vali olurken, Selahaddin'in amcası Şirkuh da, Zengilerin ordu komutanı olur. Eyyubi ailesinin şöhretinin yükselmeye devam ettiği tarihlerde dünyaya gelen Selahaddin (1138), gençlik yıllarının başında Nureddin Zengi'nin hizmetine girer (1167). Haçlıların Mısır'a saldırması üzerine Fatimiler Nureddin Zengi'den yardım istediğinde, Selahaddin Kahire savunmasında dikkatleri üzerine çeker. Fatimi vezirinin ölümü üzerine, amcası Şirkuh adına Mısır'a vezir olan ordu komutanı Selahaddin, amcasının ölümüyle fiilen vezir olur (1169). Kısa bir süre sonra Fatimi halifesinin de ölümü üzerine, Mısır idaresine tamamen hakim olur (10 Eylül 1171). Bu arada Suriye bölgesinde hakimiyetini sürdüren Nureddin Zengi'ye bağlılığını devam ettirir. Bizanslılarla iyi münasebetler kuran ve Kuzey Afrika'ya seferler düzenleyen Sultan Selahaddin Mısır civarında emniyeti sağlarken, gelecekte yapacağı seferler için mali kaynaklar temin eder. 1174'de Nureddin Zengi'nin vefatıyla bölgede tam bağımsız hale gelen Sultan Selahaddin, Eyyubi Devleti'ni kurarak tam bağımsız hale gelir.Selahaddin Eyyubi bağımsız bir devlet kurduktan sonra, on yıllık mücadele ile Mısır, Suriye ve Filistin'de birliği ve asayişi kurmayı başarır; kendisini iki defa öldürmeye kalkışan Batınileri Suriye'den temizler. Yemen'den Malatya ve Malazgirt'e kadar uzanan geniş bir coğrafyada devlet kuran Sultan Selahaddin, Selçuklularla iyi münasebetler içerisine girerken, Abbasi halifesine karşı bağlılığa gölge düşürmez.
Selahaddin Eyyubi'nin Haçlılarla Mücadelesi Mısır, Suriye ve Kuzey Irak'ta birliği sağlayan Sultan Selahaddin, bundan sonra bütün çalışmalarını Haçlılara karşı mücadele üzerinde yoğunlaştırır. Önce Mercu'l-Uyun'a hareket eden Sultan, orada haçlıların işgal ettiği Beytü'l-Ahzan kalesini feth ederek buradaki esirler kurtarılır. Haçlıların isteği üzerine yapılan sulha rağmen onların İslam topraklarına yeniden saldırdığını gören ve bölgeye yeni bir haçlı kuvveti gelmekte olduğunu haber alan Sultan Selahaddin, bunların karşısına çıkar. Hittin tepesine çekilerek burada savunmaya geçen Kral Guy ve Raymond emrindeki şövalyelerle yapılan savaşta haçlılar büyük miktarda zayiat verir (4 Temmuz 1187). Bu askeri zaferden sonra Lübnan bölgesinde başta Beyrut olmak üzere pek çok şehri peş peşe haçlılardan geri alan Sultan Selahaddin, Kudüs'ü kuşatır. Hıttin Savaşı'nda kuvvetlerinin büyük bir kısmı imha olan haçlılar aman dilerler. Küdüs'e kan akıtmadan affedici bir hükümdar olarak giren (2 Ekim 1187) Selahaddin Eyyubi, haçlıları fidye karşılığında serbest bırakır.
III. Haçlı Seferi ve Selahaddin Eyyubi
Selahaddin Eyyubi tarafından Kudüs'ün işgalden kurtulması üzerine, Avrupa Hristiyan dünyası harekete geçer. Alman, Fransız ve İngiliz şövalyelerinden meydana gelen bir orduyla hareket eden Avrupalılar, III. Haçlı Seferi'ne çıkarlar. Haçlılar iki yıl Akka'yı kuşatma altında tutmalarına rağmen bir başarı elde edemezler. İki ordunun kıyasıya çarpıştığı bu harb sonunda Selahaddin Eyyubi, karşı taraftan gelen sulh teklifini kabul eder. Buna göre, bir miktar esirin iadesi ve 200 bin dinar fidye karşılığında Müslümanlar şehri boşaltacaklardı. Ancak bu anlaşma şartlarına ihanet eden İngiltere kralı Richard, şehir dışında yakaladığı Müslümanlardan üç bin kadarını kılıçtan geçirir. Bunun üzerine Sultan Selahaddin haçlılarla yeniden çarpışmaya karar verir. Kalabalık düşman kuvvetleri karşısında pek çok şehid verilmesine rağmen, Müslümanlar, Kudüs'ü tekrar Haçlılara kaptırmamak için gayret gösterirler. Bu arada çok sayıda şövalyenin öldüğünü ve askerlerinin iyice yıprandığını gören Richard, yeniden sulh teklifinde bulunur. Bu anlaşmaya göre, Sur ile Yafa arasındaki sahil boyu haçlılara verilecekti. III. Haçlı Seferi'nde de bir sel gibi etrafı yakıp yıkan haçlılara karşı direnen Selahaddin bu defa haçlıların Kudüs'e girmelerine imkan vermedi. Mücadelesini devam ettirdiği sırada, hastalandığı için istirahate çekilir. 22 Şubat 1193'de, 55 yaşında vefat eder. Vefatına az zaman kala, bir parça bezden ibaret olan kefenini bir kargının ucuna taktırarak günlerce sokaklarda dolaştırmış ve "Ey insanlar! Geniş ve zengin ülkelere sahip Selahaddin, mezara ancak bu kefeni götürecektir..." demiştir.Örnek Bir Şahsiyet Olarak Selahaddin Eyyubi Mısır'da idareye hakim olduğu andan itibaren, düşüncelerini, hazırlıklarını ve maddi imkanlarını haçlıların işgal ettiği toprakları kurtarma ve Kudüs'ü geri alma üzerinde yoğunlaştıran Sultan Selahaddin, sulh ve sefer anında askerlerinin yanından bir an ayrılmamış, bazen bir-iki gün yemeği dahi unutur hale gelmişti. Biricik oğlunu kaybetmiş bir annenin her yerde oğlundan bahsetmesi gibi, yanına her gelene hemen Kudüs'ü kurtarma konusunu açan Sultan'ın yüzünde tebessüm dahi görülmüyordu. Bir Cuma günü minberde, mütebessim bir çehreyle insanların karşısına çıkmanın faziletini anlatan hatibin sözlerinden kendisine nasihatte bulunduğunu anlayan Sultan Selahaddin, "Hocam Kudüs işgal altında iken ben nasıl gülümseyebilirim..." diyordu. Ömrünü çadırda geçiren Selahaddin Eyyubi, kendisi için bir saray yapılmasını teklif edenlere karşı, Mescid-i Aksa işgal altında iken, böyle bir şeye razı olamayacağını ifade etmiştir. 90 senelik bir işgalden sonra Kudüs'ü kurtaran Sultan Selahaddin, bu uğurda daha önce mücadele ile bir ömür geçiren ve kendisini yetiştiren Nureddin Zengi'nin yıllarca önce yaptırmış olduğu minberi Halep'ten getirterek Mescid-i Aksa'ya yerleştirir.
Selahaddin Eyyubi'nin bir komutan olarak kazanmış olduğu harplerden elde edilen ganimetlerden kendi hissesine hiçbir pay almadığını ve kan dökücü bir insan olmadığını yabancılar da doğrulamaktadır. Sobernheim şöyle diyor: "Zekası ve dindarlığı üzerinde kurulmuş bulunan iktidarı, sarsılmaz halde idi. Her türlü hırs ve tamah ona yabancıydı. Biri, Fatimi halifesi el-Azid'in ve diğeri Atabey Nureddin'in ölümünde olmak üzere, iki defa büyük servetler elde etmek fırsatını buldu. Halifenin hazinelerini askerlerine dağıttı; Nurettin'in servetine dokunmadı; onu oğlunun emrine bıraktı... Şahsi olarak, haçlılara ve idaresine tabi Hristiyanlara kötü davranmayan Sultan Selahaddin'in haçlılara karşı askeri başarılarından sonra bölgedeki Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki münasebetler iyileşmiştir... Selahaddin, hakikaten asla boş yere kan dökmemiş ve çok defa esirleri serbest bırakırken veya verdiği hediyelerinde alicenap bir şahsiyet olduğunu göstermiştir."
Haçlıların 90 sene önce Kudüs'ü işgal ederlerken 70 bin müslümanı kılıçtan geçirmesine rağmen, muzaffer bir komutan olarak karşılarına geçen Sultan Selahaddin, intikam alma yerine onlara iyi muamelede bulunmuştur. Zaten İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde de görülebileceği üzere, Müslümanlar kendilerine kan kusturan hasımları karşısında hep centilmence davranmışlardır.
Kaynaklar
Sızıntı Dergisi (Ek bilgi bölümü)Rehber Ansiklopedisi (Hayatı bölümü)
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce
misafir - 9 yıl önce