“Lozan, Türk zaferinin bedeli değildir. Eksiktir, noksandır, kusurludur. Oluk gibi akan Türk kanı ve zafere bağlanan Türk ümidinin karşılığı olmamıştır.”
Siyasi şahsiyetlerle arasının açılması sebebiyle, öldürüleceğinden korkarak vatanı terk etti. Paris ile İskenderiye’de, uzun yıllar sürgün hayatı yaşadı. 1938’de yurda dönünce Tanrıdağı dergisini çıkardı. 1942 yılında, İstanbul’da öldü.
Şairliğinden ziyade yazarlığı ile tanınır. O, Türklüğe ve Türkçülüğe hayran bir şair ve yazardır. Zaten; “En büyük iftiharım Türk yaratıldığımdır. Bu kadar tarih okudum, Türk kadar kahraman, mert, iyi yürekli, zeki, aklıselim sahibi insan, Türk kadar büyük ve yüksek bir tarihe malik millet görmedim. Bu kadar millet tanıdım, bugünkü medeniyet aleminde en yüksek mevkie çıkmak lazım olan kabiliyetten kendinde ve yurdunda bugünkü kadar toplamış olanını görmedim” derdi. Buna rağmen, İngiliz medeniyetine de hayrandı. İlerlemeyi İngiliz medeniyetini almakta görür, ancak, milliyetçiliğinden de taviz vermezdi.
Çok zeki yaratılışa sahip olan Rıza Nur, aynı zamanda açık yürekliydi. Düşünce ve fikirlerini çekinmeden ortaya atardı. Kendi özel hayatını dahi, olduğu gibi, çekinmeden kaleme almayı göze almıştır.
Yazar, tarihe ve tarihçiliğe merakı ile tanınır. 12 ciltlik Türk Tarihi eseri mevcuttur. Bu eserde, Türklüğü, başlangıcından Cumhuriyete kadar incelemeye çalışmıştır. Dili sadedir. Üslubu pek akıcı değildir. Şiirleri genellikle Türklük ve Türkçülük üzerine yazılmış şiirlerdir. Destanımsı bir hava taşımaktadır.
Bütün kitaplarını ve servetini, bir vakıf kurmak suretiyle, Sinop Kütüphanesi'nde Sinoplulara hatıra olarak bırakmıştır. Yetmişten fazla eserinden bazıları şunlardır:
Türk Tarihi (12 cilt); Türk Birlik Revüsü (8 cilt); Oğuz Kağan (6000 mısralık destan denemesi); Türklük mü, Frenklik mi?; Hayat ve Hatıratım (4 cilt).
Bu eserlerinin haricinde, ayrıca, kendisine yapılan hücumlara cevap olarak yazdığı, Hücumlara Cevaplar (1941) isimli bir eseri de mevcuttur.