İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yurda döndü. Sevenleri ve partililer tarafından kahraman gibi karşılandı. Sosyal ve siyasi görüşleri; Birinci İzah, İkinci İzah, Üçüncü İzah adları ile yayınlandı. İttihat ve Terakki mensupları ile anlaşmazlığa düştü. Ahrar Fırkası, Prens Sabahaddin’in "adem-i merkeziyet" görüşünü benimsedi. Hürriyet ve Îtilaf Fırkası da adem-i merkeziyet fikrini savunuyordu. Prens Sabahaddin, 31 Mart olaylarından sonra tutuklandı. Mahmud Şevket ve Hurşid paşaların araya girmesiyle serbest bırakıldı. Mahmud Şevket Paşanın vurulmasına adı karışınca, Paris’e kaçtı. Savaş bitince 1919’da yurda döndü. Memlekette bulunduğu müddetçe, siyasi ve sosyal görüşlerini açıklayan yazılar yazdı. Fakat bu uzun süre devam etmeyip, 1920’de tekrar Avrupa’ya gitti. Cumhuriyetin ilanından sonra Osmanlı Hanedanı Türkiye’den çıkarılınca, bir daha yurda dönmedi ve İsviçre’de yerleşti. Orada, 1948 yılında öldü.
Sabahaddin Bey, Durkheim Okulu mensuplarının kollektif şuura önem veren görüşlerine karşılık, ferdi müdafaa ederek, onun görevlerini, fertler arasındaki davranışları, birbirlerine karşı vazifelerini konu olarak incelemiştir. O zamanki Osmanlı Devletinin, çeşitli din ve ırklardan meydana gelen yapısını düşünmeyerek, merkeziyetçi idare yerine adem-i merkeziyet fikrini müdafaa etti.
Avrupalılar tarafından Prens denilen ve öyle tanınan Sabahaddin Beyin, Osmanlı Hanedanı ile ilgisi anne tarafındandır. Sabahaddin Bey, düzgün konuşan ve yazan, fikirlerini iyi müdafaa eden bir sosyolog olarak bilinir ve tanınır. Türkiye’de görüş ve düşünceleri pek az taraftar bulmuştur.