Polonya Seferi, iki açıdan II. Dünya Savaşı’nın kilometre taşlarından biri sayılır. Polonya Seferi’nin başlangıç tarihi olan 1 Eylül 1939 tarihi, II. Dünya Savaşı’nın başlangıcı kabul edilir. Öte yandan Alman orduları ilk kez bu savaşlarda, o güne dek tatbikatlar dışında denenmemiş savaş taktiklerini sistemli olarak kullanmışlardır. Bu savaş taktikleri, zırhlı kuvvetlerin öncülüğünde gerçekleştirilen Yıldırım Savaşı taktikleridir.
Almanya – Polonya İlişkilerinde Gerginlik
24 ekim 1938 günü, Alman dışişleri bakanı Ribbentrop ile Polonya’nın Berlin büyük elçisi Josef Lipski öğle yemeğinde bir araya geliyorlar. Bu yemekte Ribbentrop, Polonya hükümetine üstü kapalı bir ültimatom veriyor. Ve Polonya krizi başlatılıyor. Bu ültimatomda konu Danzig Sorunu’dur.Hitler, Versay Antlaşması'la oluşturulan durumun düzeltilmesini istiyor. Danzig liman bölgesiyle birlikte düzenli bir ulaşımın sağlanabileceği bir koridor Almanya’ya iade edilmelidir. Ülkeler üstü statüde kabul edilecek olan bu koridorda Almanya, geniş bir karayolu ve çift hatlı bir demiryolu inşa edecekti.
Kuşkusuz J. Lipski, konuyu kendi hükümetine derhal iletiyor. İzleyen 11 ay boyunca Polonya hükümeti Almanya’nın bu talebini sürekli red edecektir.
Almanya ile Polonya arasındaki gergin ilişkiler izleyen olaylarla tırmanırken, İngiliz başbakanı Chamberlain, 31 Mart 1939 da Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmayla, Polonya’nın bir saldırıya uğraması durumunda İngiltere ve Fransa’nın ellerindeki tüm olanaklarla yardım edeceğini tüm dünyaya ilan ediyordu.
Bu gelişme Hitler’i, iki cepheli bir savaştan kaçınabilmek için Sovyet Rusya ile bir saldırmazlık paktının yollarını aramaya yöneltecektir.
Birbirini izleyen diplomatik manevralarla sinir harbine dönen görüşme ve temaslar sonunda 24 Ağustos 1939 akşamı Alman – SSCB Saldırmazlık Pakt’ı konusunda görüş birliğine varılıyor.
Polonya’da Savaş
1 Eylül 1939 1 eylül 1939 sabahı 5:00’da Alman hava saldırısı Polonya sınır birlikleri üzerine çullandı. Bundan bir saat sonra 6:00’da Alman panzer tümenleri Polonya sınırını geçtiler.Doğu Prusya, Almanya ve Çekoslovakya sınırlarından taarruz eden panzer birlikleri tam anlamıyla bir kuşatma stratejisi izlemişlerdir. Polonya ordusunun büyük bir bölümünün sınıra yakın konuşlanmış olması da bu kuşatma manevralarının etkinliğini arttırıyor.
Mekanize olmayan bir savunma düzeni karşısında zırhlı birlikler, ilk haftada 200 km. kadar ilerleyerek, Polonya ordularının önemli bir bölümünü, Vistül nehrinin batısında kıskaca aldı. Vistül ırmağı, Polonya topraklarını boydan boya kat ederek doğuya doğru bir yay çizer ve başkent Varşova’dan geçer. Polonya ordularının çok büyük bir kesimi bu yayın içinde kuşatılmışlardır.
17 eylülde Polonya son darbeyi aldı. Rus birlikleri ülkenin doğu sınırlarını geçmiş, ilerlemeye başlamışlardı. Polonya ordusunun zaten neredeyse tümü kuşatılmış durumdayken ikinci cepheyi açacak kuvvetleri yoktu. Rusya böylece Polonya'nın petrol bölgesini elde etmiş oluyor.
Ertesi gün Polonya hükümeti ve yüksek komuta heyeti Romanya’ya geçtiler. Böylece komuta birliğinden yoksun kalan Polonya birlikleri, pek çok cephede küçük, birbirinden bağımsız hareket eden birlikler olarak direndiler.
Çoğunluğu, erleri dağılmış birliklerin subaylarından oluşan bir grup, Varşova’yı savunmaya girişiyor. Hitler, direnme cesareti gösteren bu kentin yerle bir edilmesini emreder. Dört gün süren bombardımandan sonra kent bir harabeye dönüyor. Yoğun saldırılara, bombardımana karşın Varşova, 28 eylüle kadar, yiyecek ve cephane stokları tükeninceye değin direndi. 5 ekim günü, çatışmada kalan son Polonya birlikleri de teslim olmak zorunda kaldı.