Bayezit Rüştiyesi`nden sonra eğitimini Mızıka-ı Hümayun`da tamamladı. Oyunculuk yaşamı da bu yıllarda Abdürrezzak Efendi`nin yanında başladı. Kavuklu Hamdi ve Küçük İsmail`in ortaoyunu topluluğu, Kel Hasan`ın tuluat topluluğu, Manakyan topluluğu gibi çeşitli topluluklarda uzun sure çalıştı. Saray tarafından Fransa`ya gönderildi. Dönüşünde sarayda oyunlar sergileyen pantomim topluluğuna katıldı. Kendi adına kurduğu topluluklarda çalışmalarını Cumhuriyet döneminde de sürdürdü. Ortaoyunu, kukla ve Karagöz çalışmaları yaptı. Sinema, ortaoyunu ve melodramlardaki başarısının yanı sıra asıl ününü yeni tipler yarattığı tuluat tiyatrosunda kazandı. Tuluat tarzının en etkili oyuncusu sayıldı. Tuluat oyunlarının ``İbişine kişilik kazandırdı. ``Aşçıbaşı Tosun Ağa``, ``Leblebici Horhor``, ``Hoşkadem Kalfa``, ``Surpik Dudu`` yarattığı ve başarıyla oynadığı en önemli tiplerdir. Bu başarılarıyla ``Komik-i Şehir (Büyük Komik)`` unvanını aldı. Oynadığı oyunlardan bazıları şunlardır: Beyimin Tiyatro Merakı, Yahudi Doktorun Metresi, İstanbul Çapkını, Çifte Köy Düğünü.
"Sultan Hamid`i bile güldüren adam" olarak anılan Naşit Özcan, Leman adlı bir bayana gönlünü kaptırarak evlenmiş, evli olduğu sırada Kantocu Amelya Hanım`a aşık olmuş, bir süre bu ikili ilişkiyi sürdürdükten sonra Leman Hanım`dan boşanıp, Emel adını alan Amelya Hanım ile evlenmiştir. Bu evlilikten olan çocukları Adile Naşit ve Selim Naşit Özcan da tiyatrocu olmuşlardır.