Kürtlerin Kökeni

Kısaca: Kürtlerin kökenine dair birçok sav ortaya atılmıştır. Bazısı bilimsel bazısı ise bilimsel olmayan dayanakları kaynak gösteren bu savlar oldukça çeşitlidir ve Kürtlerin kökeni Asurlulardan Gürcülere kadar birçok farklı topluluk ve medeniyete atfedilmiştir. Med İmparatorluğunu ...devamı ☟

Kürtlerin kökenine dair birçok sav ortaya atılmıştır. Bazısı bilimsel bazısı ise bilimsel olmayan dayanakları kaynak gösteren bu savlar oldukça çeşitlidir ve Kürtlerin kökeni Asurlulardan Gürcülere kadar birçok farklı topluluk ve medeniyete atfedilmiştir. Med İmparatorluğunu gösteren bir harita. Genel kabul gören köken İrani olsa da Kürt topluluklarının homojen bir yapıdan uzak olduğu ve linguistik bütünlüklerinin ötesinde, etnik anlamda çok çeşitli olduğu, tanınmış Kürdolog Vladimir Minorsky dahil birçok bilim adamı tarafından kabul edilmektedir. Bununla birlikte tarihte kökenlerinin Arabi olduğunu savunan Kürt toplulukları da olmuştur. Müslüman bazı tarihçiler Kürtlerin kökenini Perslere dayandırırlar; bundaki en büyük dayanaklardan biri Şahname'de de geçen Demirci Kawa Efsanesidir. Birçok Kürt, kökenlerini Medlere atfetmiştir; nitekim Medler ile Kürtler arasında ne coğrafi ne de dilbilimsel bir ayrımdan söz edebilmeyi olanaklı kılacak kanıt ve temel bulunmamakta, aksine olası bir ilişkiye dair dilbilimsel ve coğrafi kanıtlar bulunmaktadır; örneğin her ne kadar Med dili örneği sayısı az olsa da eldeki bulgularla yapılan araştırmalar Med dilinin antik Pers dili ile olan ilişkisinin çağdaş Kürtçenin çağdaş Pers dili ile olan ilişkisiyle aynı olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte Medler hakkında pek az şey bilinmektedir ve akademik anlamda Medler-Kürtler bağlantısının genel kabul gördüğü söylenemez. Kürtler, Medlerin dışında kendilerini Urartular ve Neo-Babilliler ile de ilişkilendirmişlerdir. Kürt sözcüğü tarih boyunca Persler ve Araplar tarafından sıklıkla herhangi bir etnik vurgu veya anlam içermeksizin göçebe anlamında kullanılmıştır ve bunun bir sonucu olarak tarihte Kürt olarak anılmış bazı toplulukların etnik anlamda Kürt olup olmadıkları tartışılmıştır; örneğin İslam tarihçilerinin eserlerinde söz edilen ve Fars Kürtleri olarak anılan, güney ve güneybatı İran'da yaşamış olan bazı toplulukların Kürt olmadığı, bu bölgelerde yaşayan göçebe topluluklar olduğu çeşitli dilbilimsel kanıtlar eşliğinde ortaya atılmıştır. Tüm bunlar sebebiyle Kürtlerin kökeni ve ilk dönemlerine dair kesin bilgilerden ve net bir tarihten söz etmek mümkün değildir; genel kanı Kürtlerin Doğu'dan Batı'ya Zagros dağlarına doğru göçen kuzeybatı İranlı toplulukların bölgedeki İrani olmayan yerli halklarla birleşmesi ile oluştuğudur. Böylece, Arapların ve İslam ordularının bölgenin fethine başladığı dönemde, Kürt olarak anılan topluluk oldukça heterojendi; yerli halklardan, Sami halklara ve bazı Ermeni topluluklarına kadar, İranileştirilmiş birçok farklı halktan oluşuyordu. Bölgeye yapılan İslam akınları ve bölgenin İslam devletine dahil olmasından sonraki dönemde, Kürtlerin rolü ve yeri hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur. İslam akınları sonrası Kürtler özellikle siyasi ve sosyal arenada yükselişe geçmişler ve dönemin siyasi olaylarında önemli bir rol oynamışlardır. Bu dönemde ilk kez Kürtler üzerine araştırma yapan ve ayrıntılı bilgiler veren iki önemli yazar Mesudi ve İstahri'dir. İki yazar da farklı Kürt aşiretlerinin bulundukları şehirlere göre çetelesini çıkarmışlardır ki bu Kürt tarihi için önemli bir bilgidir. İstahri, Fars'taki Kürt bölgelerinden ve aşiretlerinden ayrıntılı bir biçimde bahsetmiştir; yaklaşık olarak 1107 tarihli olan Farsname'de ise Fars'taki en büyük Kürt topluluğunun Fars ordusuyla birlikte İslam akınlarına karşı savaştığını, büyük oranda yok olduğunu, kalanların ise Müslüman olduğunu belirtir. Sayılarının 500.000'i bulduğuna inanılan bu büyük topluluğun tamamının yok olduğu çağdaş kaynaklarca olası bulunmasa da bu büyük topluluğun (ve kalanların) diğer gruplarla birleşmesi vb. sosyal değişikliklerin olası olduğu düşünülmektedir. Nitekim Fars'taki bu toplulukların Kürt olup olmadıkları da tartışmalıdır. Kürtlerin o dönemde çoğunlukta yaşadığı bölgelerin istilası ve ele geçirilmesi sonrasında, el-Zavzan'daki Kürt yönetimi 640 yılında haraç karşılığında özerk bir yönetim olmayı garanti altına almış, diğer birçok bölgelerde, örneğin Fars'ta, Kürtler Perslerle birlikte Arap ordularına karşı savaşmış, bu dönem içerisinde İslam Devleti kontrolündeki birçok farklı merkezde de, örneğin Basra gibi, ayaklanmışlardır. Kürtlerin yönetim karşıtı tutumları Emeviler ve Abbasiler döneminde de devam etmiş, örneğin 685 yılında Emeviler döneminde, Kürtlere karşı savaşması amacıyla bir vali atanmış, fakat atamayı yapan dönemin Emevi liderinin kısa bir zaman dilimi içerisindeki ölümü, bu hedefin gerçekleşmesine mani olmuş, bir başka seferde Kürtlerin 708 yılında Fars'ı talan etmeleri sonucu Haccac tarafından cezalandırıldıkları kaydedilmiştir; Abbasiler dönemindeyse, 764'te Ermenistan'ın Hazarlarca istilası çeşitli ayaklanmalara yol açmış, Kürt ayaklanmaları artan şiddetlerde devam etmiş, birçok Kürt Azerbaycan taraflarına göçmüştür, bu nedenle de, bu dönem bazı büyük Kürt aşiretlerinin yükselişine sahne olmuştur. Örneğin daha sonra Eyyubilerin çıkacağı aile soyu olan Ravvadilerden Muhammed Şaddad bin Kartu Tebriz ve çevresinde bağımsız vali olmuştur ki o dönemde bu bölgelerde (kuzey batı İran) çeşitli bağımsız valilikler ortaya çıkmıştır. Zaman içinde büyük Kürt aşiretleriyle yönetim arasında çeşitli yakınlaşmalar da olmuştur; örneğin Hasnaviler'in başı olan, Kürt liderlerinden Bedir bin Hasanveyh dönemin Abbasi halifesi tarafından Nasrüddin unvanına layık görülmüştür; nitekim Bedir bin Hasanveyh halkın eğitimine verdiği önem gibi hususlardan dolayı genel olarak sevilmiş ve övülmüş liderlerden olmuştur. Bölgedeki güçlü Büveyhoğulları'nın emirlerinden Ruknüddevle'nin hükumdarlığında Kürtlerle gelişen ilişkiler, halefi Adudüddevle döneminde değişmiş, Adudüddevle'nin hükümdarlığındaki ayaklanmalar şiddetli bir şekilde bastırılmış, Kürtlere karşı çeşitli seferler düzenlenmiştir. Büveyhoğulları ile ilişkisi bulunan Mervaniler de bu çağın önemli Kürt güçlerindendir; Doğu Anadolu'da önemli fetihler yapmış olan Mervaniler Diyarbakır merkezliydiler. Kürtler bölgedeki önemlerini 6. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar uzun bir süre korumuşlardır. Öyle ki 11. yüzyılın başlarında hala Kürtlere karşı seferler vs. rastlanır. Bununla birlikte, bölgedeki Kürt grupların rolü ve önemi Türk ve Moğol istilalarıyla zayıflamıştır; nitekim bu istilalar başladığında Kürt kuvvetleri yıllardır süregelen iç ve dış çatışmalardan büyük oranda zarar görmüş bir haldeydiler. Oğuzların bölgeye girişiyle birlikte, Oğuzlar ile bölgedeki, arasında Kürtlerin de bulunduğu diğer halklar arasında çatışmalar meydana gelmiştir. Oğuzlar bölgede ilerlerken, Hasnaviler'in de çöküşü gerçekleşmiş, Annaziler yükselişe geçmiştir. Selçuk Beyi Tuğrul'un bölgeye saldırmasıyla Annaziler de sonunda Selçukluların hakimiyetine girmiştir. Selçukluların yükselişi, Malazgirt'teki başarıları sonrası Ermenistan'ın da hakimiyetlerine açılması, bölgedeki Kürt topluluklarının ve hanedanların çöküşüne yol açmış, Kürt toplulukların yerini Türk toplulukları almaya başlamıştır. Sonraki dönemlerde Selçukluların Kürt topluluklara karşı çeşitli saldırıları olsa da, Kürt ve Arapların zaman zaman Selçuklu ordusuyla askeri harekatlarda yer aldıkları da bilinmektedir. Tarihi kaynaklarda bu dönemlerde Kürtlerin adı sıklıkla Suriye ve çevresindeki bölgede geçmektedir; nitekim Selçuklu döneminin en önemli olaylarından birisi de Kürdistan isminin ilk kez Selçuklularca ortaya atılması, Selçuklu sultanı Sencer'in hakimiyetinde resmi Kürdistan eyaletinin ortaya çıkmasıdır. Bazı Atabeylerin, özellikle de Atabey İmameddin Zengi'nin fetihleri ve gerek Kürtlere karşı gerek Kürtlerle birlikte giriştiği çatışmalar Kürt tarihi ve coğrafyanın şekillenmesinde önemli bir yer tutmuş, genel olarak bölgedeki Türkler ile Kürtlerin ilişkileri gelecek dönemlerde sıcaklığını ve önemini korumuştur. Nitekim, Kürt kökenli olduğu sağlam kanıtlara dayanan Eyyubi hanedanlığı ortaya çıktığında ve zaman içerisinde köklü Türk toplulukları Eyyubi tebasına dahil olsalar da kendi topraklarında hükmetmeye devam etmişlerdir; Zengilerin Musul'daki hakimiyeti buna örnek gösterilebilir. Özellikle Mısır ve Suriye'de aktif olan Eyyubilerin ordusunun çoğunluğu Türklerden oluşmaktaydı. Bu durum hanedanlığın Kürt kimliğini azaltmasa da hanedanlıkla Kürt grupların her daim ortak yolda yürüdükleri de söylenemez, hanedanın tarihi boyunca çeşitli önemli noktalarda bazı Kürt gruplarının hanedana karşı çıktığı da bilinmektedir; örneğin kendisi de Kürt kökenli olan Selahaddin'in tahta çıkmasına çeşitli Kürt gruplar karşı çıkmıştı. Kuzey Afrika, Arabistan, Suriye ve Mezopotamya'daki önemli ve birçoğu başarılı fetihler sonrasında hakimiyetini genişleten Eyyubiler, Selahaddin'in ölümünden sonra hanedanlığın merkezi bir yönetimden uzak olan farklı özerk bölgeleri tek bir sultanlık altında birleştiren sistemi sonucu sorunlar yaşanmış, saltanat kavgaları baş göstermiş, farklı güçlerin ortaya çıkışı, örneğin Harezmşahların doğudaki yükselişi, daha sonra Yemen'in kaybedilmesi, Mısır-Suriye yönetimsel ihtilafı ve ayrışması gibi durumlar sonucu hanedanlığın gücü ve etkisi gittikçe azalmış, Memlüklerin yükselişi ve Mısır'ın düşmesiyle hanedanlık çöküşe geçmiştir. 13. yüzyıl boyunca Kürt toplulukları açısından en önemli gelişme, Orta Doğu'daki diğer topluluklar için olduğu gibi, Moğol istilalarıydı. Nitekim Harezmşahların lideri Celaleddin Harezmşah'ın Moğollardan kaçtığı Diyarbakır'da, tahminlere göre büyük olasılıkla bir Kürt tarafından 1231'de öldürülmesinden sonra Moğollar Diyarbakır ve Ahlat'ı talan edip yıkmışlardır.[1] Diyarbakır daha sonra 1252'de tekrar talan edilirken, Şahrizur 1245'te istila edilerek yıkılmış, Erbil ise bu dönem boyunca üç kez istila edilmiştir. Kürtler genel olarak Moğollara karşı durmuş, sıklıkla Memlüklerin yanında yer almış, Moğollara karşı direniş hareketinde rol almışlardır. Nitekim Memlük sultanı Baybars'ın ordusunda Türk ve Arapların yanı sıra Kürtlerin olduğu da bilinmektedir. Her ne kadar Moğol İlhanlılar yönetimi altında Kürtlerden pek bahsedilmese de, Moğolların Kürdistan bölgesini 13. yüzyılın ilk yarısında fethettikleri ve yönetimleri altına aldıkları, özellikle Erbil'de yıllar boyu ihtilafın sürdüğü ve sık sık Kürtler dahil olmak üzere şehirdeki etnik grupları da içine alan ayaklanmaların, katliamların ve genel olarak sorunların yaşandığı, bölgenin genel durumunun Selçuklu yönetimindeki durumuna göre gerilediği bilinmektedir. Yine bu dönemde bölgenin başkenti Bahar'dan Çemçemal'e taşınmıştır. Moğollar sonrasında Kürtlerin yaşadığı bölgeler farklı Türk toplulukları, beylikleri arasında ihtilaf meselesi olmuş, bu topluluklar zaman zaman Kürtlerle birlikte çalışırken, zaman zaman Kürtlere karşı politikalar izlemişlerdir. Bu toplulukların içerisinde Kürtlerin özellikle Diyarbakır merkezli Akkoyunlular ile olumsuz ilişkileri olmuş, birçok kaynağa göre "Akkoyunlular sistematik bir şekilde önemli Kürt aşiretlerini ortadan kaldırmışlardır.

Orta Çağ sonlarından 20. yüzyıla Kürtler

16. yüzyılda kaleme alınmış olan Şerefname Kürt tarihi açısından önemli bir belgedir ve gerek o dönemin gerekse öncesinin olaylarına ve gelişmelerine dair birçok bilgi sunmaktadır. Bilinen o ki 16. yüzyıl ile birlikte bölgedeki iki ana güç olan Safeviler ve Osmanlıların arasındaki ihtilaflar Kürt topluluklarının tarihi açısından çok büyük önem arz etmiştir. Özellikle Şah İsmail'in başarılı askeri politikalarıyla birlikte birçok Kürt topluluğu Safeviler hükumdarlığı altına girmiştir; bununla birlikte Safevi Devleti'nin bu topluluklarla ilişkisi genellikle olumsuz olmuş, Şii olan Safeviler diğer Şii Türk liderleri, Sünni olan Kürt liderlerine değişmişlerdir. Buna karşılık, Sünni Türklerin başta olduğu Osmanlılar ise, Kürtlere karşı daha yapıcı bir politika izlemiş, bölgedeki Kürt liderleriyle anlaşmalar yapmış, daha sonra Safevilere karşı gerçekleşen savaşlarda ve sonrasında bölgedeki Kürt topluluklarının çoğunluğunun desteğini almışlardır. Nitekim bu desteğin alınmasında ve Kürtlerin Safevilere karşı Osmanlı saflarına dahil edilmesinde kendisi de Kürt olan Osmanlı siyasetçilerinden İdris-i Bitlisi önemli bir rol oynamıştır. Safevilerden alınan bölgelerde kurulan vilayetlerde Türklerin yanı sıra Kürtlere de önemli liderlikler verilmiş, birçoğu babadan oğula geçen bu önemli derebeylik benzeri pozisyonlar daha sonra da devam etmiştir. 17. yüzyılın sonuna kadar Kürtlerin bölgedeki konumu bu iki devletin ihtilaflarıyla belirlenmiş, sonunda Safevilerin tamamen mağlup olup Zagros Dağları'nın ötesinde kalacak şekilde bölgeden çekilmesiyle gerek Kürtler için gerek bölge için yeni bir dönem başlamıştır. 17. yüzyıldan itibaren zaman zaman geçici sürelerle bölgede İran etkisi ve saldırıları görülse de, Kürdistan bölgesi barındırdığı Kürt halklar ile birlikte genel olarak Osmanlı kontrolünde kalmıştır. Genel olarak Kürtler Osmanlı himayesinde Osmanlı ile birlikte dış etmenlere karşı koymuşlarsa da, İranlıların Kürtlerle ilişkisinin olmadığını söylemek yanlış olur; örneğin Nadir Şah'ın ölümünden sonra kısa süreliğine de olsa ülkeyi yöneten, Zend hanedanına mensup Kerim Han olmuştur. 19. yüzyıl ile birlikte İran-Osmanlı gerginliği tekrar yükselmiş, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerden Zuhab ve Süleymaniye bu gerilimin odak noktaları olmuştur. 19. yüzyıldaki bir diğer önemli gelişme de Osmanlı topraklarındaki çeşitli Kürt beylerinin ayaklanmasıdır. 1830'lu yıllarda Bedirhan Bey, Said Bey, İsmail Bey ve Revanduzlu Muhammed gibi isimler ayaklanmış, bölgede önemli bir güce ulaşmış, aldıkları çeşitli yerlerde Hristiyan topluluklar ve Yezidi Kürt topluluklar katledilmiştir. Aynı dönemde eski sadrazamlardan Sivas valisi Reşid Mehmed Paşa ayaklanan Kürtlerin üzerine, bölgeyi yatıştırması için gönderilmiştir. Uğraşlar sonucu ayaklanmaların önder ismi Muhammed Paşa 1836 yılında yakalanmıştır. Bununla birlikte bölgedeki gerilim dağılmamış, aksine 1839'daki Nizip Muharebesi'nde Osmanlı Devleti'nin yenilmesi sonrası bölgede ayaklanmalar tekrar baş göstermiş, 1843 yılı dolaylarında Cizre emiri Bedirhan Bey ile Hakkari emiri Nurullah Bey ayaklanmıştır. Bu dönemdeki önemli olaylardan biri de kendilerine uygulanan baskıdan şikayetlenmiş olan Hakkarili Nasturilerin Nurullah Bey tarafından katledilmeleridir. 1840'ların sonuna doğru Osmanlı bunların üzerine bir ordu yollamış, yenilen liderler sürgün edilmiştir. Kürt ayaklanmalarıyla ilgili önemli bir husus da, 19. yüzyılda Osmanlı ile savaş içerisinde olan Rus ordularında bir Kürt alayının tertip edilmesidir ki nitekim Kırım Savaşı'nda Rusların iki Kürt alayı seferber ettikleri bilinmektedir. 1800'lü yılların sonunda Hakkari ve çevresindeki bölgede tekrar Kürt ayaklanmaları olmuş, bu ayaklanmalar Osmanlı tarafından belirli bir süre içerisinde yatıştırılmış, bu dönemde ayrıca Osmanlı tarafından Hamidiye Alayları olarak anılan Kürt alayları kurulmuştur ki bu alayların kurulması Kürt aşiretleri arasında ihtilafa ve hatta çatışmalara yol açmıştır. Ayrıca 1800'lerin başında Osmanlı topraklarında bağımsızlık hareketinin güçlendiği bir başka topluluk olan Ermeniler ile Kürtler arasında gelişen iyi ilişkiler, 1800'lerin son yıllarında düşüşe geçmiş, çeşitli yerlerde Ermeni ayaklanmalarının bastırılmasında Kürtler aktif rol oynamışlardır.

Ayrıca Bakınız

* Kürtler * Kürt isminin kökeni

misafir - 9 yıl önce
Bu gün Hazar Denizi güneyinde İran sınırları içinde yaşayan Kürtler bulunmaktadır. Kürt kökeni vs önemli bir olgu değil, kim kendini kürt hissediyorsa o kürttür. Ama bir çok MHP kökenli veya kendine ülkücü diyen bazı insanlar kürtleri çeşitli suçlarlarla suçlmakatalar. Kürtlerin en birinci düşmanı ingilizlerdir. Tarih boyunca kullanmışlardır ve en büyük darbeyi de ingizler vurmuştur. Hala da kullanmaya devam etmekteler. Benim dedem Kurtuluş savaşında şehit düşmüş ama kendisine "turancı" diyen bir kaç faşist kürtler kurtuluş savaşına kaılmamıştır diyor. "Türkçü budun " diyen bir kısım faşist ise Yunan ordusu ile birlik olmuş diyorlar. Bugün yunan ordusunda askerlik yapan bir sürü Türk var. Tarih boyunca Türkler kadar bir birine hainlik yapan millet yoktur. Örnek mi istiyorsun aptal faşist: İkinci Viyana kuşatmasında Tatar kardeşin Giray han rüşvet alarak Osmanlıyı sırtında vurmuştur. Timur ve Bayazıt olayı, Anadolu yıllarca fetret devreni sokan kürtler değildi. Al sana Cengiz Han ...Bir de Azerilere bak tarihte hiç bir zaman Osmanlının yanında yer almamışlardır. Yavuz devrinden tut günümüze kadar ya perslerle yada ruslarla ittifak kurmuşlardır. Bunların hepsine hain damgası vurabilirmiyiz? Elbette hayır ! Ama faşist gözünü açmasan eldeki güzelinm ülkeyi de böldüreceksin. Türklerin kürt meselesini haledebilmesi için öncelikle türk faşizmini bitirmek zorundadır.Bunları söylerken aziz Türk Milletinin tümünü suçlamıyorum ve tenzih ediyorum. Türk milleti büyük bir milletir. Bende bu milletin bir ferdi olarak hem kürtlüğüm hemde türklüğümle gurur duyuyorum. FAŞİST KAFALARI lanetliyorum, onlar ki hiyanetin tam hamisidirler bunu iyi bilsinler!

Begüm Ç. - 5 yıl önce

Siz bunları okumadan kopyala yapıştır mi yapıyorsunuz acaba? Sayfanın adı turkce bilgi ama "Tarih boyunca Türkler kadar bir birine hainlik yapan millet yoktur." geçiyo yazıda. Böyle rezillik olmaz


Osman - 3 yıl önce
Medler kürtlerin atasıdır bunu çok sayıda türk olmayan gerçek tarihçi belirtmiştir. Bırakın artık şu kürt düşmanlığını çok gülünç durumdasınız.

Hamit - 3 yıl önce
Medlerin Kürtlerin atası olduğunu nasıl ispat edebiliyorsunuz ki ? Medlerden kalan tek bir kaynak yok. Ha Kürtlerin yaşadığını düşündüğünüz bölgede kuruldu diye Kürt devleti saymak da akıl dışı. Çünkü birçok araştırma eskiden Kürt olarak adlandırılan insanların bugünkü kürtlerle aynı dili bile konuşmadığını gösteriyor. Eskiden göçebe topluluklara kürt derlermiş. Bugünkü Kürtler de o dönemki göçebe topluluklardan birisidir. Göçebe oldukları için de haliyle birçok toplulukla etkileşime girmiştir. Üstelik bence Medler bir millet şuuru ile de kurulmamıştır. Bölgede yaşayan İrani halkları kapsayan( ki muhtemel ihtimal Kürtler de buna dahil) bir devletten bahsediyoruz. Bizim bugünkü Kürt olarak adlandırdığımız millet ile gerçek manada ilk tanışmamız ise Sasanilerdeki kaynaklara dayanıyor. Oradan sonrası(Mervaniler vs) tamam ama öncesi hayal ürünü bence...

Görüş/mesaj gerekli.
Markdown kullanılabilir.

Kürtlerin Kökeni
3 yıl önce

Kürtlerin kökeni, Orta Doğu tarihi ile ilgili bir konudur. Akademisyenler, Kürt sözcüğünün kökeni için farklı teoriler ortaya atmışlardır. İngiliz Oryantalist...

Kürtler, Türkiye, Türkler, Köken, Tarih, Persler, Kuzey Irak, Irk, Kürtlerin Kökeni, isim kökeni
Kürtler
3 yıl önce

sunulmaktadır. Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı diğer bölgelerden farklı olarak İran'daki Kürtlerin bir özelliği de, İranlılar Şiiyken, Kürtlerin genelinin Sünni...

Kürt, Türkiye, Irak, Kuzey Irak, İran, Suriye, Kültür, Sanat, Tarih, Siyaset, köken, Doğu anadolu, Coğrafya, Bağımsızlık, Devlet
Kürt Edebiyatı
3 yıl önce

Şeyhmus Dağtekin,Yekta Uzunoğlu. Dinaveri (820 - 896) Ensab el-Ekrad (Kürtlerin Kökeni) adlı kitabın yazarı ve bilim insanı, Abdussamed Babek (970 - 1019-20) ...

Kürtçe, Kürtler, Türkiye, Dil
Kürt Tarihi
7 yıl önce

ve kendi milli ve kültürel kimliklerini burada oluşturmuş Kürtlerin ortak tarihidir. Kürtler İranî bir halk olduklarından dolayı diğer İranî halklarla...

Mitanni
3 yıl önce

ismi coğrafî bir bölgenin adı olarak kullanılmaya devam etti. Kürtlerin bilimsel kökeni üzerine 2000'yılından beridir devam eden, ağırlıkla iskeletler...

Türkiye Kürtleri
3 yıl önce

hanedanlıkları listesi Kürt tarihi Kürtlerin kökeni Kürtlerin İslamiyet'e geçişi Sovyetler Birliği'nde Kürtler ^ "Sahi Konya'da Kürt mü var?". Arşivlenmesi gereken...

Türkler, Kürtler, TSK, Doğu Anadolu, Terör, DTP, Cinayetler, Faili meçhul, Uyuşturucu, Kaçakçılık, Irak, İran, Suriye
Kürt dilleri
3 yıl önce

kavram isimlerine de gelen ekler bu kurala uyar. Varlık ve kavramlar, Kürtlerin yaşayışına, edindikleri deneyimlere bağlantılı olarak varlıklara bakış...

Kürt dilleri, 1642, Nabi, 1655, 1572, 1712, Yezidilik, Mısır, 1898, 22 Nisan, Kitab el Celve
Sadi Koçaş
7 yıl önce

(1967) Bir Seçim Böyle Geçti (1970) Atatürk'ten 12 Mart'a (1977; 4 Cilt) 12 Mart Anıları (1978) Kürtlerin Kökeni ve Güneydoğu Anadolu Gerçeği (Mart 1990)...

Sadi Koçaş, 11 Aralık, 1919, 1962, 1969, 1971, 22 Ekim, 26 Mart, 7 Temmuz, Atilla Karaosmanoğlu, Atilla Sav