Sera etkisi yaratan gazlar, kısmi de olsa, küresel ısınmanın, yani küresel ısının yeryüzündeki hayatı tehdit edecek derecede artmasının nedenleri arasında gösteriliyor.
1997 yılında oluşturulan protokol, 1992'de imzalanan bir çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.
Kyoto Protokolü' ndeki hedefler: Sanayileşmiş ülkeler, 1990'daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş durumdalar.
Protokole imza atan her ülke, kendi özgün hedefini tutturmaya söz veriyor. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden mevcut salım oranlarını yüzde 8, Japonya'dan da yüzde 5 oranında azaltması bekleniyor.
Düşük salım oranına sahip bazı ülkelerinse, bu oranları yükseltmesine izin verilmiş durumda.
Rusya'nın başlangıçta protokolü imzalamaktaki kararsızlığı, ülkenin kendi lehine hükümler için ayak oyunları yaptığı yönünde spekülasyonlara neden olmuştu. Fakat Rusya hükümeti, Eylül 2004'te protokolü destekleme kararı aldı.
Kyoto Protokolü'nün yürürlük kazanması: Protokol, 16 Şubat 2005 tarihinden itibaren yasal olarak bağlayıcı nitelik kazanacak. Ancak, yürürlük kazanması, şu iki koşulun tamamen sağlanmasıyla mümkün olabildi:
- En az 55 ülke tarafından imzalandı.
- Anlaşmanın "Annex 1" ülkeleri olarak adlandırdığı, salım oranlarını düşürmek üzere belirli hedefler verilen ülkelerin, yani dünya çapındaki salımların en az yüzde 55'inden sorumlu olan ülkeler tarafından imzalandı.
Bunlar, OECD üyelerinden ve Sovyetler Birliği içinde yer alan ülkelerin oluşturduğu, dünyanın zengin ülkeleri.
İlk hedefe, 2002 yılında ulaşıldı. Fakat ABD'nin ve Avustralya'nın protokole katılmama kararının ardından, ikinci koşulun sağlanması, Rusya'nın tutumuna bağlı oldu.
Rusya 18 Kasım 2004'te nihayet protokolü imzaladı; böylece, Kyoto Protokolü, bundan 90 gün sonra, 16 Şubat 2005'te yürürlük kazanmış olacak.
Protokolün salım oranlarını düşürme hedefleri, imza atan Annex 1 ülkeleri için bağlayıcı hale gelecek. 38 Annex 1 ülkesinden dördü, protokole imza atmamış durumda: ABD, Avustralya, Hırvatistan ve Monaco.
Rusya' nın Protoke Destek Kararı Alması: Rusya'nın kararını belirleyen etken, görünüşe göre, ekonomik maliyetten çok politik fayda gibi. Protokole imza attığında, Dünya Ticaret Örgütü'ne katılması için Rusya'nın arkasındaki AB desteğinin artacağı söyleniyor.
Öte yandan, Kyoto'nun Rusya'nın ekonomik büyümesini kötü etkileyeceği yönünde kaygılar da mevcut.
Sanayileşmiş ülkeler, 1990'dan 2000'e kadar, toplam salımlarını yüzde 3 oranında azaltmış durumdalar. Fakat bu düşüş, aslen eski Sovyet ülkelerinin ekonomilerindeki çöküşten kaynaklanıyor; dahası, bu düşüş zengin ülkelerdeki yüzde 8'lik artışı da maskeliyor.
Birleşmiş Milletler (BM), sanayileşmiş ülkelerin 2010 yılı için belirlenen hedeften fazlasıyla saptığını söylerken, 2010'daki salım oranının, 1990'dakinin yüzde 10 üzerinde olacağını tahmin ediyor. Kendi hedeflerini tutturmaya yakın olan, yalnızca AB üyesi dört ülke.
Kyoto Protokolü' nün Durumu: Rusya'nın desteğinden önce, Kyoto'nun zar zor ayakta durduğu düşünülüyordu. Fakat Moskova'nın desteği, protokole yeni bir nefes aldırmış oldu.
Anlaşma, uluslararası hukuk içinde bağlayıcı olabilmek için, 1990'da sera etkisi yaratan gaz salımlarının en az yüzde 55'inden sorumlu olan ülkelerin imza atmış olmasını şart koşuyor.
Anlaşma, dünyadaki bütün salımın yaklaşık dörtte birinden tek başına sorumlu olan ABD'nin 2001'de çekilmesiyle ciddi şekilde sarsılmıştı.
Buna Rusya'nın belirsiz tutumu da eklenince, birçok kişi umutsuzluğa düşmüştü. Ancak Rusya'nı son kararının ardından, yüzde 55 eşiğinin aşılması mümkün görünüyor.
Amerika Birleşik Devletleri' nin Çekilme Kararı Almasının Nedeni: ABD Başkanı George W. Bush, protokolü uygulamaya kalkmanın ABD ekonomisine ağır hasar vereceğini söyleyerek, 2001 yılında anlaşmadan çekilmişti.
Bush yönetimi, salım oranlarının düşürülmesinde gelişmekte olan ülkeleri herhangi bir taahhüde zorlamadığını ileri sürerek, Kyoto'yu "vahim gedikleri olan" bir anlaşma olarak niteliyordu.
Bush, salım oranlarının gönüllü eylemler ve yeni enerji teknolojileri kullanılarak azaltılmasını desteklediğini söylüyor.
Kyoto Sözleşmesi Neyi Değiştirebilir? İklimle uğraşan birçok bilim adamı, Kyoto Protokolü'nde belirlenen hedeflerin, sorunun yalnızca yüzeyine temas edebildiğini söylüyor.
Anlaşma sanayileşmiş ülkelerin salımlarını yüzde 5 oranında düşürmeyi hedeflerken, iklimle uğraşan birçok bilim adamı, küresel ısınmanın dehşetli sonuçlarının önünü alabilmek için, katılımcıların salımlarını yüzde 60 oranında azaltması gerektiğinde hemfikir.
Bu durum, anlaşmanın bir işe yaramadığı ve ABD'nin desteğinden yoksun kaldığında, geri kalmış bir anlaşma olacağı yönünde eleştirilere neden olmuştu.
Ancak, gedikleri olmasına karşın, Kyoto'nun yokluğunun bir felaket olacağını, zira Kyoto'nun ilerideki görüşmeler için bir çerçeve oluşturduğunu söyleyenler de var. Bu tür bir çerçevenin yeni baştan oluşturulması, bir on yıl daha alabilir.
Kyoto'da kabul edilen yükümlülükler, kimi ülkelerde, bazı ABD eyaletleri ve AB'de yasa niteliğinde kabul edilmiş durumda; bu statü, protokolün akıbeti ne olursa olsun, yürürlükte olacak.
Kyoto olmaksızın, iklim dostu bir ekonomi oluşturmak üzere çalışan politikacılar ve şirketler de, çok daha büyük güçlüklerle karşılaşabilir.
Kaynak: BBC ve Bianet