Kurtuluş, İstanbul ili, Şişli ilçesi`nin tarihi bir semtidir. Şişli`de iskana açılan ilk bölge olma özelliğine sahiptir. Yaklaşık 470 yıllık tarihe sahip bu semtin bugün büyük bir kısmı Şişli`ye bağlıdır. Aya Dimitri Kilisesi`nin de bulunduğu Son Durak`tan aşağısı Beyoğlu ilçesine bağlıdır.
Semt; Pangaltı`nın üzerinde bulunduğu tepeden güneye doğru hafif bir eğimle inen eski bir dere yatağı ve bu dere yatağını çevreleyen tepeciklerin üzerinde kuruludur. Bu tepeciklerin adı 1782`de yapılan Rum ortodoks Aya Dimitri Kilisesinin adıyla özdeşleşmiştir.
Semt, Kurtuluş ismini 1923 yılında cumhuriyetin kuruluşuyla alır, 1923 yılı öncesinde ise Tatavla olarak anılan semtin ilk sakinleri Rumlardır. Tatavla adı da Rumca; “beygir ahırı” anlamına gelen “tavla” kelimesinden türemiştir.
Kurtuluş`un kuruluşu da Türkiye`de ki pek çok ilçe ve semtin kuruluşu gibi ihtiyaca binaen, belli bir meslek erbabı zümrenin bölgeye devlet eliyle yerleştirilmesiyle olur. Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) yaşayan ve Osmanlı tarihinin müstesna simalarından olan, alim komutan olarak bilinen Barbaros Hayreddin Paşa`nın Ege ve Akdeniz`den özellikle Sakızadası`ndan gemi yapımında çalıştırılmak üzere getirdiği 10 bini aşkın Rum esir Kurtuluş`da iskana tabi tutulur. Kurtuluş`un kuruluş öyküsü böylece başlamış olur. Tersaneliler olarak da anılan, önceleri Kasımpaşa tersanelerinde çalışan ve gemi yapımında mahir Rum esirler, daha sonraları tulumbacılıkta ve ayakkabı imalatında da hayli başarılı olurlar, öyle ki bu Rum tulumbacıların yangın söndürmekteki başarıları defalarca takdir görür, yine imal ettikleri ayakkabılar ilerleyen yıllarda Beyoğlu`nun en gözde dükkanlarında alıcılarıyla buluşur.
Kurtuluş`un meyhaneleri ile Bakla Hurani adlı panayırı da, ilerleyen yıllarda İstanbul sınırları içinde adından sıkça bahsettirir olmuştur. Paskalya yortusundan önceki perhiz döneminin ilk Pazartesi günü Bakla Hurani yapılırdı. Bu panayır hayli renkli geçer, İstanbul`un hemen her yerinden katılım olurdu. Panayırın adında anlaşılacağı gibi “bakla” en çok tüketilen besin olurdu. Bakladan yapılan çeşitli yemeklerle İstanbul halkının tanışması da burada olmuştur.
18. yüzyılın sonlarına doğru ise Kurtuluş`da yaşayan Rumların sayısı 20 bini bulur ve bölgeye yabancıların girmemesini talep ederler, 1884`e gelindiğinde Kurtuluş özel bir yönetmelik ile yönetilir hale gelir. 1.030 evin 53 temsilcisi seçilerek semt 12 kişilik “ihtiyar heyeti” tarafından yönetilmeye başlanır.
Kurtuluş ilerleyen yıllarda Rum nüfusun yanında, Ermeni ve Yahudileri de bünyesinde barındır oldu. 1802 yılına gelindiğinde ise İngiliz Hükümeti`nin, Osmanlı Devleti ile geliştirmeye başlamış olduğu ticari ilişkileri doğrultusunda kimi İngiliz aileleri ticaret yapmak üzere İngiliz Hükümeti`nin önerisiyle Kurtuluş`a yerleştirilir. Kurtuluş böylece farklı kültürlerin birleştiği, ticari ve sınai olarak da İstanbul`a hizmet eden bir semt görünümü alır.
Dönem itibariyle Osmanlı şehirlerinin muzdarip olduğu dertlerin başında şüphesiz büyük yangınlar gelmekteydi. Binalarda kullanılan ahşap malzeme, binaların birbirine yakınlığı ve yangın söndürme tekniklerinin yetersizliği gibi nedenlere bir de rüzgarın azizliği eklenince yangınları söndürmek iyice zorlaşıyordu. Kurtuluş`un binaları da defalarca alevlerle baş etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar İstanbul`un en mahir tulumbacıları Kurtuluş`dan çıksa da, semtte çıkan 1832 yangınında 600 ev 30 dükkan kül olur.
Yangın sorunu sadece bu yıllarla da sınırlı kalmadı, yukarıda değinilen sebeplere bir de “yer açma” gibi etkenler eklenince, altyapı sorunları da olan bölgede dertler bitmek bilmedi. 1832 yangınından tam 97 yıl sonra, 1929 yangınında 207 bina kül oldu. 13 Nisan 1929`da İkdam Gazetesi`nin, Karinin (okuyucunun) Derdi adlı köşesinde bile 1929 Kurtuluş yangını ile ilgili şikayetlere rastlanır. Bu şikayete göre; Kurtuluş yangınından sonra Durusu Müdürü Mösyö Castelno`nun itfaiye araçlarına bilerek su vermediği iddia edilir ve hakkında soruşturma açılır. Davayla ilgili haberler gazetelerde yer alır ama bir sonuca ulaşılamaz.
1955`e gelindiğinde ise Kurtuluş`u farklı bir afet bekler. 6-7 Eylül 1955`te Selanik`te Atatürk`ün doğduğu evin kundaklandığı haberleri ile başlayan provokasyon, İstanbul`da gayrimüslimlerin yaşadığı pek çok semtte olduğu gibi Kurtuluş` ta da infial yaratır ve semtteki gayrı müslimlerin ev ve dükkanlarına yönelik saldırılar başlar. Yunanistan`ın Kıbrıs`a yönelik politikalarının sunucunda ise gayri müslimlerin semtteki yoğunluğunu yıllar içinde çok azalır ve artık çok küçük bir kısmı gayrimüslimdir. Semtte birkaç Ermeni Kilisesi ve okulları bulunmaktadır.