Zamanının usulüne göre din ve fen ilimlerini tahsil ettikten sonra, ilmiye sınıfına girerek İstanbul’da Galata Kadılığına kadar yükseldi. Babası Salih Efendi 1799 (H. 1214)da vefat edince birçok sıkıntılar çekti. Hatta bir gün sabahleyin intihar etmeye karar verip evinden çıkmıştı. Bir kayığa binip Kuruçeşme sahilinden geçerken penceresi önünde Saib Divanı’nı incelemekte olan meşhur Hançerli Bey, bu gencin zarif halini görünce bir beytin açıklamasını rica etmişti. İzzet Molla dalmış olduğu ümitsizlik fırtınasından sıyrılarak, beyti pek güzel açıkladı. Hançerli Bey onun ilmine ve irfanına hayran kaldı. Böylece İzzet Molla intihar gibi büyük bir günahtan kurtulmuştu. Bu zat, onu ileride Halet Efendiyle tanıştıracaktır. Bu sıralarda on dört yaşlarında olan İzzet Molla, edebiyatla meşgul olan enişteleri Meş’alecizade Esad Efendi ile Kadıasker Moralızade Hamid Efendinin himayesinde büyüdü. İlmiye mesleğindeki ilk vazifesi 1809’da Bursa Müfettişliğidir. İzzet Molla, hemen az bir süre sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın torunlarından bir hanımla evlendi. Bu evlilikten dört erkek çocuğu oldu.
Bunlardan birincisi, Tanzimat devri sadrazamlarından meşhur mason Fuad Paşadır. İzzet Molla, Halet Efendiden başka, Şeyhülislam İsmet Beyzade Ârif Hikmet Efendinin de dikkatini çekmişti. Sultan İkinci Mahmud Hanın da iltifatlarına mazhar olmuş, bu sebeple sık sık saraya davet edilmiştir. Serbestçe konuşmaları, padişah tarafından latife kabul edilir, azarlanmazdı.
1825’te Mekke-i mükerreme kadısı, 1826’da ise İstanbul payesi verildi. Haremeyn, sonra 1827’de eyalet tevzi defteri müfettişi oldu. Rus Harbine taraftar olmadığı için aynı yıl Sivas’a sürüldü. Sonra haklı olduğu anlaşılınca, affı için ferman çıkarıldı. Ancak ferman yoldayken, Ağustos 1829’da kırk dört yaşında vefat etti. Önce Sivas’a defnedildi; sonra kemikleri İstanbul’a getirilerek Atpazarı’nda Canbaziye Mahallesinde, Mustafa Bey Mescidi avlusundaki aile mezarlığına defnedildi. Babası da orada medfundur. Nüktedan, zeki ve hoşsohbet bir zat olup, Mevlevi tarikatına mensuptu.
Edebi şahsiyeti ve tesirleri: Devrinin ilim ve edebiyat dünyası içinde tanınıp, itibar kazandı. Bu vaziyet ilim ve irfandaki kudretini gösterdiği gibi şiir ve edebiyattaki üstün seviyesini de ifade etmektedir. Kasidelerinde Seyyid Vehbi ve Nef’i tesiri görülür. Mevlevi olması dolayısıyla Mevlana’dan sık sık bahseder. Divan şairlerinden Fuzuli, Ruhi-i Bağdadi, Nedim ve Şeyh Galib’e meyleder. Ayni, Neş’et, Beliğ, Nasyonel Sosyalistm, Nevres ve özellikle Şeyhülislam Ârif Hikmet Efendi gibi şairleri taklit ederdi. Divan edebiyatı geleneğine bağlıdır. Kafiye ve mazmunları orijinal olması bakımından zamanındakilerden ayrılır. Savunduğu fikirleri zengin hayalleri arkasında saklamasını bilir. Divan edebiyatının son orijinal şairlerinden sayılmıştır.
Eserleri:
1. Devhat-ül-Mehamid fi Tercemet-il-Valid: Babasının biyografisidir.
2. Gülşen-i Aşk: Tasavvufi, sembolik bir mesnevidir.
3. Mihnet Keşan: Keşan’a sürgüne gidişini ve dönüşünü anlatan bir mesnevidir.
4. Divan-i Bahr-i Efkar: Bu eserini (Divan’ını) Mevlana Celaleddin-i Rumi hatırasına kaleme almıştır. Bu divanında Mevlana’ya olan bağlılığını;
Molla-yi Rum’un kemter gedası Etdikde nazmın tanzime himmet
Her bir gazelde nam-ı şerifin Yadıyla kıldı arz-ı muhabbet
mısralarıyla ifade etmiştir. 1839 (H. 1255)da Mısır’da basılmıştır.
5. Layiha: İzzet Molla’nın siyasi konularda, devlet işleri ile ilgili bir eseri olup, dili sadedir.
6. Divan-ı Hazan-ı Âsar: Olgunluk dönemine ait şiirlerini ihtiva eder. Bu Divan’ını, Şah-ı Nakşibend’in hatırası için kaleme almıştır. Bu Divan’ındaki:
Ruhi fedak ey gül-i gülzar-ı Nakşbend Oldum hezar canım ile zar-ı Nakşbend
Evvelki oldu arif-i Rum’un avarifi Divan-ı diğerim ola asar-ı Nakşbend
mısraları da bu numunelerden birisidir. 1841 (H. 1257) de İstanbul’da basılmıştır.
7. Şerh-i Elgaz-ı Ragıb Paşa: Meşhur Ragıp Paşanın bazı muammalı beyitlerinin açıklaması olup, bu eseri basılmamıştır.